Bu his sizi de etkileyebilir: Beynin tanıdıklıkla savaşı

Türkiye'de de zaman zaman gündeme gelen jamais vu fenomeni, beynin tanıdık olanı yabancı gibi algılamasıyla dikkat çekiyor. Bilim insanları, bu ilginç hafıza olayının arka planını ve etkilerini araştırıyor.

HABER MERKEZİ

Günlük hayatımızda zaman zaman karşılaştığımız déjà vu, çoğu kişi için oldukça tanıdık bir deneyim. Ancak, déjà vu'nun tam tersi olarak tanımlanan ve bilim dünyasında 'jamais vu' adı verilen bir başka hafıza fenomeni, son yıllarda araştırmacıların ilgisini çekiyor. Türkiye'de de zaman zaman gündeme gelen bu ilginç olgu, kişinin çok iyi bildiği bir şeyi ya da yeri aniden yabancı ve gerçek dışı hissetmesiyle ortaya çıkıyor. Bilim insanları, jamais vu'nun nedenlerini, beynin hafıza sistemleriyle ilişkisini ve günlük yaşantımıza etkilerini anlamak için kapsamlı çalışmalar yürütüyor.

Jamais vu nedir? Tanıdık olanın yabancılaşması

Jamais vu, Fransızca kökenli bir terim olup, kelime anlamı olarak 'hiç görülmemiş' anlamına gelir. Bu fenomen, kişinin daha önce defalarca karşılaştığı bir nesneyi, kelimeyi ya da kişiyi bir anda yabancı ve tanıdık olmayan bir şekilde algılamasıyla tanımlanır. Déjà vu'nun aksine, burada yeni bir şeyin eski gibi değil, tam tersi olarak, eski ve tanıdık bir şeyin yeni ve tuhaf hissettirmesi söz konusudur. Araştırmalar, jamais vu'nun beynin tanıdıklık algısından sorumlu bölgelerinin gerçeklikten kısmen kopmasıyla ortaya çıktığını gösteriyor. Bu durum, kişinin hafıza sisteminde kısa süreli bir 'gerçeklik kontrolü' mekanizması olarak da değerlendiriliyor. Özellikle yoğun tekrar, aşırı odaklanma ya da stresli anlarda bu tür algı bozukluklarının daha sık yaşandığı gözlemleniyor.

Jamais vu deneyimi, çoğu zaman kişiye rahatsızlık veren bir his bırakıyor. Örneğin, bir kelimeyi defalarca yazan bir kişi, bir süre sonra o kelimenin anlamını sorgulamaya ve hatta kelimenin gerçek olup olmadığından şüphe etmeye başlıyor. Bu durum, özellikle sınavlarda ya da yoğun çalışma dönemlerinde daha belirgin hale gelebiliyor. Bilim insanları, bu tür deneyimlerin aslında beynin otomatikleşmiş işlemlerden çıkıp, yeniden değerlendirme yapmasını sağlayan bir tür savunma mekanizması olabileceğini düşünüyor.

Bilimsel araştırmalar: Jamais vu laboratuvarda nasıl incelendi?

Jamais vu'nun bilimsel olarak incelenmesi, özellikle laboratuvar ortamında yapılan deneylerle mümkün olabiliyor. Son yıllarda yapılan bir araştırmada, 94 üniversite öğrencisine, 'kapı' gibi sık kullanılan kelimelerden başlayarak, daha az bilinen kelimelere kadar toplam on iki farklı kelimeyi tekrar tekrar yazmaları istendi. Katılımcılardan, kelimeyi mümkün olduğunca hızlı ve doğru şekilde yazmaları talep edildi; ancak istedikleri zaman durabilecekleri belirtildi. Deneyin amacı, katılımcıların ne zaman ve hangi nedenle yazmayı bırakacaklarını gözlemlemekti. Sonuçlar oldukça dikkat çekiciydi: Katılımcıların yaklaşık %70'i, kelimeyi defalarca yazdıktan sonra tuhaf bir his yaşadıklarını ve bu nedenle durduklarını belirtti. Bu his, bilimsel olarak jamais vu olarak tanımlandı ve genellikle 33 tekrar, yani yaklaşık bir dakika sonra ortaya çıktı. İlginç bir şekilde, bu deneyim en çok sık kullanılan ve tanıdık kelimelerde gözlendi.

Bir diğer deneyde ise yalnızca 'the' kelimesi kullanıldı. Bu kez katılımcıların %55'i, kelimeyi tekrar tekrar yazarken anlamını kaybettiğini ve kelimenin gerçekliğinden şüphe etmeye başladıklarını ifade etti. Katılımcıların deneyimlerini tanımlarken kullandıkları ifadeler arasında, 'Ne kadar çok bakarsam, o kadar anlamını kaybediyor' ve 'Ellerimin kontrolünü kaybetmiş gibi hissettim' gibi cümleler yer aldı. Bu bulgular, jamais vu'nun yalnızca kelime tekrarında değil, müzik dinlerken ya da tanıdık bir yolda yürürken de ortaya çıkabileceğini gösteriyor. Araştırmacılar, bu tür deneyimlerin beynin bilgi işlem süreçlerinde kısa süreli bir kopukluk yaşanmasına işaret ettiğini belirtiyor.

Jamais vu'nun kökenleri ve tarihsel arka planı

Jamais vu fenomeninin bilimsel olarak ilk kez ele alınışı, aslında 20. yüzyılın başlarına kadar uzanıyor. 1907 yılında psikolojinin öncülerinden Margaret Floy Washburn, bir kelimeye üç dakika boyunca bakmanın, o kelimenin anlamını kaybetmesine ve zihinde parçalanmasına yol açtığını gösteren bir deney yayımladı. Washburn'ün çalışması, kelimelerin ya da nesnelerin tekrar tekrar incelenmesinin, onların tanıdıklık hissini yitirmesine neden olabileceğini ortaya koydu. Bu bulgu, günümüzde jamais vu'nun anlaşılması açısından önemli bir referans noktası olarak kabul ediliyor.

Jamais vu'nun modern bilimdeki yeri ise, özellikle son 15 yılda yapılan deneysel çalışmalarla daha da netleşti. Araştırmacılar, bir kelimeyi ya da nesneyi sürekli tekrar etmenin, beynin o bilgiye olan duyarlılığını azalttığını ve gerçeklik algısında kısa süreli bir kaymaya yol açtığını belirtiyor. Bu süreçte, kişi tanıdık olanı yabancı gibi algılamaya başlıyor ve bu durum, günlük hayatta kısa süreli bir şaşkınlık ya da rahatsızlık hissiyle kendini gösteriyor. Bilim insanları, bu tür deneyimlerin aslında bilişsel sistemlerimizin esnekliğini koruması için gerekli olabileceğini düşünüyor.

Jamais vu ve obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ilişkisi

Jamais vu fenomeni, yalnızca hafıza ve algı süreçleriyle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda psikolojik rahatsızlıklarla da ilişkilendirilebiliyor. Özellikle obsesif kompulsif bozukluk (OKB) yaşayan bireylerde, tekrar eden davranışların bir süre sonra anlamsızlaşması ve gerçeklikten kopma hissi, jamais vu ile benzerlik gösteriyor. Örneğin, bir kişi kapının kilitli olup olmadığını defalarca kontrol ettiğinde, bir süre sonra bu eylem anlamını yitiriyor ve kişi kapının gerçekten kilitli olup olmadığından emin olamıyor. Bu tür durumlar, beynin gerçeklik algısında kısa süreli bir bozulmaya yol açıyor ve kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyebiliyor.

Bilim insanları, jamais vu'nun OKB gibi rahatsızlıkların anlaşılması ve tedavi edilmesi açısından da önemli ipuçları sunduğunu belirtiyor. Tekrar eden davranışların, beynin bilgi işleme süreçlerinde aşırı yüklenmeye neden olabileceği ve bu durumun gerçeklik algısında kaymalara yol açabileceği düşünülüyor. Bu nedenle, jamais vu'nun yalnızca sıradan bir hafıza fenomeni değil, aynı zamanda psikolojik sağlık açısından da önemli bir gösterge olduğu vurgulanıyor.

Jamais vu'nun bilişsel işlevler üzerindeki etkisi

Jamais vu'nun ortaya çıkışı, beynin otomatikleşmiş işlemlerden çıkıp, dikkatini yeniden toplamasını sağlayan bir mekanizma olarak değerlendiriliyor. Bu durum, özellikle monoton ve tekrarlayan görevlerde, kişinin dikkatini kaybetmesini önleyici bir işlev görebiliyor. Araştırmacılar, jamais vu'nun aslında bir tür 'gerçeklik kontrolü' olduğunu ve bilişsel sistemlerimizin esnekliğini korumasına yardımcı olduğunu belirtiyor. Bu sayede, kişi tekrarlayan bir göreve aşırı odaklandığında, beyin kısa süreli bir kopukluk yaşayarak dikkatin yeniden yönlendirilmesini sağlıyor.

Bu mekanizma, insan beyninin karmaşık ve dinamik yapısının bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Jamais vu'nun ortaya çıkışı, bilişsel süreçlerin yalnızca otomatik değil, aynı zamanda çevresel değişikliklere ve yeni bilgilere karşı duyarlı olduğunu gösteriyor. Bilim insanları, bu tür fenomenlerin anlaşılmasıyla, insan hafızasının ve algısının nasıl çalıştığına dair daha derin içgörüler elde edilebileceğini düşünüyor.

Jamais vu üzerine yapılan çalışmalar ve ödüller

Jamais vu fenomeni üzerine yapılan bilimsel çalışmalar, uluslararası alanda da takdir görüyor. Son olarak, bu alanda yürütülen bir araştırma, edebiyat dalında Ig Nobel ödülüne layık görüldü. Ig Nobel ödülleri, 'önce güldüren, sonra düşündüren' bilimsel çalışmalara verilen prestijli bir ödül olarak biliniyor. Araştırmacılar, jamais vu üzerine yaptıkları çalışmaların, hem bilim dünyasında hem de toplumda büyük ilgi gördüğünü belirtiyor. Bu tür ödüller, hafıza ve algı fenomenlerinin daha geniş kitleler tarafından anlaşılmasına ve yeni araştırmaların teşvik edilmesine katkı sağlıyor.

Bilim insanları, jamais vu'nun hala tam olarak anlaşılmadığını ve bu alanda yapılacak yeni çalışmaların, insan beyninin işleyişine dair önemli bilgiler sunabileceğini vurguluyor. Özellikle hafıza, dikkat ve gerçeklik algısı gibi temel bilişsel süreçlerin anlaşılması açısından, jamais vu'nun incelenmesi büyük önem taşıyor. Araştırmacılar, bu tür fenomenlerin yalnızca bilimsel merakla değil, aynı zamanda günlük yaşamda karşılaşılan sorunların çözümünde de yol gösterici olabileceğini düşünüyor.

Sonuç: Jamais vu'nun önemi ve gelecekteki araştırmalar

Jamais vu fenomeni, insan hafızasının ve algısının ne kadar karmaşık ve hassas olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Tanıdık olanı bir anda yabancı gibi hissetmek, hem şaşırtıcı hem de düşündürücü bir deneyim olarak karşımıza çıkıyor. Bilim insanları, jamais vu'nun yalnızca sıradan bir hafıza oyunu olmadığını, aynı zamanda beynin gerçeklik algısını koruma ve dikkatini yeniden toplama kapasitesinin bir göstergesi olduğunu belirtiyor. Türkiye'de ve dünyada bu alanda yapılacak yeni araştırmaların, insan zihninin sırlarını çözmede önemli katkılar sağlayacağı öngörülüyor.