"HUC- HEART" adını taşıyan proje, 13 kişilik ekip tarafından 2 Şubat 2015 itibarıyla resmen uygulamaya geçirildi.
Yaklaşık iki buçuk yıl sürecek projeyle dünyaya gözlerini yeni açan bebeklerin kordonundan alınacak kök hücreler, ayrıştırılıp işlendikten sonra kalp krizi geçiren hastalara baypas ameliyatı sırasında verilecek.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Alp Can'ın yürütücülüğünde, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. A. Tulga Ulus'un yöneticiliğinde ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Osman İlhan'ın danışmanlığındaki çalışma, Sağlık Muhabirleri Derneği (SMD) ve Hücresel Tedavi Derneğince Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Morfoloji Binası'nda düzenlenen toplantıyla tanıtıldı.
Prof. Dr. Can projenin teknik detaylarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Dünyada ölüm nedenleri arasında birinci sırada kalp ve damar hastalıklarının geldiğini belirten Can, "Biz de kalp krizi sonrasında ortaya çıkan ölü dokuyu nasıl tamir eder, hastalarımızın geri alan yaşamlarının kalitesini nasıl artırabiliriz düşüncesiyle yola çıktık. Bizler hücreleri bilen, hücreleri üreten, hücreleri nakleden kişilerdik. Şimdi kalp cerrahı arkadaşlarımızla bunu hastaya veriyoruz" dedi.
Bu hastalıktan 2020 yılında yaklaşık 353 bin kişinin öleceğini ve 15 milyar liralık bütçenin buna ayrılacağını anlatan Can, "Projede ülkemizin öz kaynaklarını kullanmayı amaçlıyoruz. Mümkün olduğu kadar dışa bağımlılığı azaltmak istiyoruz. Hasta için kullanıma hazır hale getirdiğimiz hücreler bunlar, hastanın kendisinden almıyoruz. Her hasta için aynı standartlarda aynı hücreleri kullanacağız. Kişiden kişiye bir nakil söz konusu. Bu da önemli avantajları olan bir girişim ve GMP dediğimiz iyi üretim koşullarında hazırlanmış hücreyi kullanacağız" diye konuştu.
Prof. Dr. Can, projede göbek kordon kanından alınan kök hücrelerin değil kordon kök hücrelerinin kullanıldığını vurguladı.
Söz konusu kök hücreleri damar tıkanıklıklarına bağlı hastalıklarda kullandıklarını anlatan Can, "Amacımız bu projeyle hücrelerin önce güvenliğini, sonra da etkinliğini kontrol etmek. Sonuçlar olumlu olursa, mevcut tedavi yöntemlerine ek bir tedavi yönteminin geçerliliğini kanıtlamaya çalışıyoruz. İş gücü ve ekonomik kaybı azaltmaya çalışıyoruz. Bu amaçla da yeni bir ürünün patentlenmesi ve ruhsatlanmasını sağlamaya doğru bir yol çizmiş olacağız" diye konuştu.
Proje için Sağlık Bakanlığının ilgili kurumlarından yasal izinlerin alındığını, Etik Kurulun onay verdiğini, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile ATİGEN-CELL Teknoloji Özel Sağlık Hizmetleri Ticaret ve Sanayi A.Ş. tarafından da desteklendiğini anlatan Prof. Can, çalışmaya katılacak bütün hastaların sigortalandığını söyledi.
Projenin işleyişi hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Can, şöyle devam etti:
"Üç grup hastamız var. Birincisi kontrol grubu, bunlara hiç bir şey yapılmayacak sadece baypas operasyonu yapılacak. İkinci gruba baypas operasyonu dışında kendi kemik iliklerinden alınan kök hücreler nakledilecek, 20 hasta. Üçüncü grupta ise baypas ameliyatından sonra göbek kordonu mezenkimal kök hücrelerini alacaklar. Toplam 39 hasta öngörülmekte. Hastalar belirlendikten hemen sonrasında ön tetkiklere giriyorlar. Bu tetkikler 25-30 civarında, kan ve görüntü tetkikleri var. Onlardan geçtikten sonra hasta ameliyat için hazırlanıyor ve o aşamadan sonra hücreler hemen naklediliyor."
Kök hücrelerin uygulanması için herhangi bir uyum gerekmediğini ifade eden Prof. Dr. Can, "Bebekten elde ettiğimiz bu hücreler elimizde hazır, bankada bekletiliyor. Bir telefonumuzla 48 saat içinde hastaya nakledilecek hale geliyor" ifadesini kullandı.
Kök hücreler "kızlardan"
Tamamı erkek olan hastaların yaşlarının 30 ile 80 arasında değiştiğini belirten Prof. Dr. Can, nakledilen kök hücrelerin ise ilerde takibi açısından kız bebeklerin göbek kordonundan elde edildiğini vurguladı.
Çalışmada şimdiye kadar 10 tane göbek kordonu kullanıldığını anlatan Can, kordonların onayla sezaryen ile doğumlarda alındığını ve annenin hiç bir sistemik hastalığının olmaması ve belirli yaş aralığında bulunması gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. A. Tulga Ulus da projenin arkasında çok büyük bir ekip bulunduğuna dikkati çekerek, "Hücreler elimize kullanılmaya hazır geliyor. Bunları mutlaka baypas sırasında kullanıyoruz çünkü ameliyat sırasında bu hücreleri kalbe vermek daha etkili. Direkt hasarlı dokunun etrafına bu hücreleri naklediyoruz. Çıplak gözle görerek daha önceden tetkik ettiğimiz yerlere direkt vermek çok önemli çünkü bu hücrelerin orada kalıcılığı daha çok oluyor" ifadelerini kullandı.
İlk hastaya cuma günü nakledildi
Hastaları nakil sonrası 1 yıl takip ettiklerini anlatan Ulus, "Daha projenin başındayız. 4 kemik iliği kaynaklı kök hücre verdiğimiz hastamız var. 2 kontrol grubu hastamız var. Cuma günü bebek göbek kordonu naklettiğimiz de 1 hastamız var. Bu hastamızın da durumu iyi, yoğun bakımdan çıktı. Net sonuçları araştırma bittiğinde göreceğiz. 2 senelik bir süreç bizi bekliyor" diye konuştu.
Kalpteki hasarın sonucunun organ nakline kadar götüren kalp yetmezliğine yol açtığını belirten Ulus, "Kalp nakline gerek kalmadan, o noktaya gelmeden hasarlı dokuda bir miktar düzelme sağlayabilmek için bu projeyi başlattık ve bu tedaviyi uygulamaya çalışıyoruz. Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz" şeklinde konuştu.
Prof. Dr. İlhan ise Türkiye'nin kök hücre çalışmalarında iyi bir noktada bulunduğunu kaydederek, "Kök hücrelerin başka organlara döndüğünü görmek için orijinal bir çalışmaya adım attık. Kök hücre gelecektir. Nihayet Türkiye kendi ayakları üzerinde duran, orijinal bir fikri olan bir projenin arkasında" değerlendirmesinde bulundu.
Ankara Üniversitesinde kemik iliğinden kök hücre nakillerinin başarıyla gerçekleştirildiğine işaret eden İlhan, "Bu 'kemik iliğine karşı kordondan alınan kök hücre daha iyi olabilir' öngörüsüyle çok daha iddialı bir proje" dedi.