Yılda 500 bin konut yapmazsak felakete sürükleniriz

İstanbul'da beklenen büyük depreme yönelik çalışmalar ne yönde? Dehşet senaryosu neyi işaret ediyor? Siluet tartışmaları ve ihanet söylemlerinde verilen yanıtlar ne? Kentsel dönüşümde 5+ 1 kat uygulaması nasıl yapılacak? Özhaseki- Kılıçdaroğlu davalarında neler yaşanıyor? Sıfır atık projesi nedir? Nükleer santraller çevreye zararlı mıdır? AKŞAM Gazetesi'nden Pınar Işık Ardor sordu Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki yanıtladı

1

AKŞAM-PINAR IŞIK ARDOR

Bir Deprem gerçeğimiz var ve uzmanlar bağırıyor. Büyük deprem kapıda. Peki, insanların yaklaşımını nasıl görüyorsunuz? Önlem almak için çaba gösteriyorlar mı sizce?

“CAN KAYBIMIZ 83 BİN KİŞİ”

Ülkemiz için deprem gerçeklik. Biz onu duymak istemesek de görmek istemesek de kendine has kurallarını işletiyor. Bu coğrafyanın yüzde 66’sı birinci ve ikinci derecede deprem bölgesi. Nüfusun da yüzde 71’i buralarda yaşıyor. Son yüz yıl içinde bu coğrafyada yaklaşık 6 ve üzerinde şiddette 56 tane deprem var. Bakın yüz yıl içinde en az 6 olan 7-7,5 civarında şiddeti olan 56 tane deprem var. Can kaybımız 83 bin kişi. Mali kayıp 100 milyar doların üzerinde. Böyle olunca bütün bu gerçekliği bilerek hareket etmemiz lazım.

Sizi görünce hemen deprem sorar hale geldik.

“YANGIN ÇIKTI, HER TÜRLÜ İŞARETİ DUMANLARINDAN ANLIYORUM VE UYARIYORUM”

İki de bir depremi konuşan adam pozisyonunda olmak beni rahatsız ediyor. Çevre tarafında yapılan çalışmalar ve buraları berbat etmek üzere saldıran adamlara karşı verdiğim mücadeleyi söylemek çok hoşuma gider benim aslında. Ama en yakın gelecekte bir tehlike var. Ben yangının çıktığını, kopup geldiğini her türlü işareti dumanlarından anlıyorum ve milleti de uyarmaya çalışıyorum. Sadece uyarmak benim görevim değil aynı zamanda buna karşı tedbir almamda gerekiyor.

99 depremi ile bugün arasında epey bir zaman geçti. Ancak geldiğimiz noktada çok eksiklik var. Neden?

“YILDA 500 BİN KONUT YAPMAK ZORUNDAYIZ”

Cumhurbaşkanımız 2012 yılında yasa çıkmasını sağladı. Bir bina sağlıklı değilse o binanın nasıl dönüşeceği veya alan bazlı olarak belediyelerin bu işi nasıl yapacakları hususu kanun haline geldi. Yaklaşık beş yıldır uygulanıyor. Bu kapsamda 1 milyon 200 bine yakın bağımsız birim dönüştürülmek üzere bize müracaat etti. Bunların yarısı gerçekleşti. Senede yaklaşık 200 bin konut yeniden yapılıyor. Bunu yeterli görmüyoruz ve 500 bin konuta çıkarmayı hedefliyoruz. 500 bine çıkarırsak 15 yıl içinde 7,5 milyon bağımsız birim eder. Bunu gerçekleştirebilmek Türkiye’yi depreme hazır hale getirmek demektir. Bunun için yasa taslağını hazırladık. Önümüzdeki günlerde Meclis’e gelecek. Kafaya koyduk, yapacağız.

Sizin elinizde veriler var. Neyi işaret ediyor raporlar?

“2030’A KADAR 7 VE ÜZERİNDE DEPREM BEKLENİYOR”

Bizi korkutan İstanbul. Burada iki şey çok dikkat çekiyor. 2030 yılına kadar İstanbul’da bir deprem olacak. Bir iki hocamız 2045’i bulur diyor ama bu bir pazarlık değil. İkincisi de depremin şiddeti 7 ve üzerinde olacak.

15 yıl içinde İstanbul’da böyle bir deprem bekleniyorsa; ne yapmamız lazım? Çok ürkütücü sözler söylemiştiniz. ‘Ölü sayısı vermek istemem’ demiştiniz. Tabi kolay değil bunları telaffuz etmek.

“DEPREM İÇİN DEHŞET SENARYOSU: 800 BİN KONUT YIKILABİLİR”

Dile kolay ölü deniyor. İçinde çocuğunuzun, sevdiklerinizin olduğunu düşünün ne kadar acı. İBB’nin ve Meclis Araştırma Komisyonunun ve birçok hocanın yaptığı gayretli araştırmalar var. Orada deniyor ki; İstanbul’da korkulan deprem olacaksa 600 bin civarında bağımsız birim kullanılamaz hale gelir. Bir başka raporda ‘800 bin civarında bağımsız birim kullanılamaz hale gelir’ diyor. Dehşet rakamlar. 800 bin konutun kullanılamaz hale gelmesi ne demek? Bina yapısının maddi değeri, bu binalar yola devrileceği için alt yapının bozulması ve en önemlisi binlerce konutun altında kalan insanların canhıraş durumu. Hiç birine ulaşamayacaksınız herkes ölümü bekleyecek. Dehşet senaryosu. Burada çok hızlı dönüşümü sağlayacak bir yasanın çıkması lazım. Vatandaşa da düşen görev var. Binalarını depremsellik açısından ölçtürsünler. İkinci büyük görev belediye başkanlarımıza düşüyor. Beldenin belediye başkanı o bölgenin depreme dayanıklı olup olmadığını ölçecek. Bana göre en iyi belediye başkanı vatandaşın can güvenliğini sağlayacak şekilde hesabını yapan adamdır.

En iyi kentsel dönüşümü hangi belediye yapıyor? CHP’li ya da AK Partili mi?

“CHP’Lİ ARKADAŞLAR BİR KAÇAMAK YOL BULMUŞLAR”

Birçok belediye gayret içerisinde. CHP’li arkadaşlar bir kaçamak yol bulmuşlar. ‘Kentsel dönüşüm, rantsal dönüşüme dönüştü biz de rantsal dönüşümü yapmayız’ diyorlar. Net söylüyorum. Kentsel dönüşümü yapmak zorunda olan sizsiniz. Siz rantsal dönüşüm yapmayın. Eğer orada bir rant doğuyorsa vatandaşa verin. Bu lafı söyleyerek kaçamazsınız, kurtulmazsınız. Bu işin vebali büyük.

Kıyılar riskte birinci bölge ve kıyılar da CHP’li belediyelerin genellikle.

“RİSK TAŞIYAN BELEDİYELER GENELLİKLE SAHİLDEKİ İLÇELERİMİZ”

Risk taşıyan belediyeler genellikle Adalar sekmentinden korkulduğu için o bölgede gaz sıkışması ve patlama olacağı düşüncesiyle sahildeki ilçelerimiz. 2000 yılından önce yapılmış binalar daha riskli.

Siz, sanat faaliyetlerine değil kentsel dönüşüme öncelik verin dediniz belediyelere. Bu sözlerinde eleştirildi. Ne demek istediniz? Sanata mı karşısınız?

“HAZIRLIKLARIMIZ TAMAM YASA KAPIDA”

Öyle demedim şöyle dedim; kapıda bir tehlike var bütün bunları bırakarak siz başka şeylerle uğraşırsanız doğru olmaz. Belediyeler festivaller düzenliyor, sanatçılar, çiçek, böcek tamam bunlar iyi güzel de bunları yapın ama sizin birinci derecede yapmanız gereken şey o bölgedeki insanların can güvenliğini sağlamak. Benim canım gittikten sonra bana ne dışarıda türkü söylenmiş. Belediye başkanı arkadaşlarımızın en önemli görevi depremsellik. Evlerin yapısı depreme dayanıklı mı değil mi? Bakanlığın da sorumluluğu var. Kanunlar yapacak, teşvikler verecek, elindeki bütçeyi oraya kullandıracak. Biz hazırlığımızı yaptık yasalar getireceğiz. Mesela sıfır faizli belediyelere para vereceğiz.

Bu yeni mi? Belediyelere kredi açmanız

“LÜKS VE SAVURGANLIK İÇİNDE OLACAK BİR DEVLET DEĞİLİZ BİZ”.

Hazırlıyoruz, çıkmadı daha. Belediyeler iki yıl boyunca inşaat yaptığı yerde bizden para alacaklar işi gerçekleştirecekler sonra da iki üç yıl boyunca da paramızı geri ödeyecekler ama biz onlardan faiz almayacağız. Binalar yapılırken harçtan muaf olacaklar. Finans oluşturma adına da ben önce kendi güçlerimi seferber ediyorum. Bizim iller bankası ve bakanlığa ait olan ne kadar arsamız sosyal tesisimiz varsa hepsini sattık. Devlet sosyal tesisler cenneti. Her bakanlığın kendine has eğitim tesisleri olur. Ne eğitilir deniz kenarında ben bilmiyorum ama oraya tesisler yapılır. Yenilir, içilir, keyif yapılır. Ama günahtır yazıktır. Lüks ve savurganlık içinde olacak bir devlet değiliz biz. O zenginliğe daha ulaşmadık. İnşallah bizim de kişinin milli gelirdeki payı 50 bin doları geçer biz de bol bol sosyal tesis yapar, yer içeriz. Ama öyle değil. İller bankasının 20 küsur yerde sosyal tesisi vardı. Şu anda planlattırıyorum hepsini satacağız, kentsel dönüşüm hesabına atacağız bunu oradan belediyelere finans olarak vereceğiz. Gerekirse Dünya Bankasından, İslam Kalkınma Bankasından, Avrupa Yatırım Bankalarında kredi alıp belediyelere vereceğiz. Kendi içimizde para kazanma kaynakları bulduk onları hareketlendirip o havuzda tutacağız. Felakete karşı hem vatandaşı uyarıyoruz hem belediyeleri uyarıyoruz hem de kendi bakanlığımıza düşen tarafında üstümüze düşeni hakkıyla yapmaya çalışıyoruz.

Kentsel dönüşüm silueti bozdu mu? Sn. Cumhurbaşkanı “Çevreye duyarlı kentler için çok talimat verdim. Her yerde çok katlı binalar. 5 artı 1 yapıların takipçisi olacağım” dedi. Mega kentin birçok ilçesinde hali hazırda yüksek katlı dönüşüm projeler yükseliyor. Ne yapacaksınız bu konuda?

Siluet işin bir tarafı sadece. Siluet daha çok bir medeniyet inşası yolunda bir engeldir. Bizim Anadolu’da kurduğumuz iki tane medeniyet var. Selçuklu ve Osmanlı medeniyeti. Her ikisinin de bir tarzı var. Peki, yüz yıl içinde ortaya koyduğumuz şehir medeniyeti nedir? Karmaşa aklımıza geliyor. Bu karmaşa bir medeniyet inşası değil arabesk medeniyeti. Cumhurbaşkanımızın söylediği ‘yeni bir mahalle inşa edecekseniz kesinlikle beş katı geçmeyin. Mahalle konseptinde yapın, akıllı şehirler yapın ama robotlaşmayın’. Enerjisini kendi üretebilen yeşil evlerin olduğu, içerisinde her türlü dokunun bilgisayarlı ortamda saklanabildiği, her şeyin otomatik olarak yapılabildiği bir ortam.

Bunu yapmak çok zor değil mi? İşin içerisinde mütahitler, belediyeler vatandaşların istekleri vb. var.

“İMAR PLANLARI DELİNİNCE ORTAYA REZİLLİKLER ÇIKIYOR”

Bu çizimlerin hepsi imar planına dayanır. İmar planı ilk yapıldığında mükemmel yapılır. Harita üzerinde insanlar, ayrıntılar, yollar, park, okul alanı, çarşısı, camisi bellidir. Sonra birileri o planları deler o zaman da işte sizin söylediğiniz rezillikler ortaya çıkar.

Nasıl deliniyor ki? Yasa var, kanun var.

Adamın biri geliyor, nasıl bir ilişki kuruyorsa 15 katlı ev yapıyor. Öbürü geliyor üç dört tane ev alıyor onun yerine kocaman bir AVM koyabiliyor. Okul alanı bir müddet sonra ihtiyaç yok deniliyor ticari bir mekâna dönüşebiliyor. Aslında şehirleri rezil hale getiren bunlar. İmar planlarının bozulması.

Muhalefet diyor ki siz böyle söyleyince “yöneten sizsiniz yaptırmayın”

‘HÜKÜMET DEĞİL MISINIZ ÇÖZÜN KARDEŞİM’ DEMEKLE ÇÖZÜLECEK BİR İŞ DEĞİL.”

Plan yapma yetkisi eğer hükümette olsa bu söz yüzde yüz doğru olur ama yetki ilçe ve büyükşehir belediyesinde. Özgür meclisler oturup karar alır. Bu meclislerden geçince ilan süresi bittiğinde kesinleşir, başa geçer birisi yapar. Bunu hükümet nasıl engelleyebilir? Şöyle engelleyebilir tabi mahkemeye verir. Bu beş sene sürer. Danıştay’a gider oradan karar çıkıncaya kadar bina biter herkes içine oturur. Geri dönülmez hale gelir. ‘Hükümet değil misiniz çözün kardeşim’ demekle çözülecek bir iş değil. Çünkü yerel yönetimler var.

Ben 21 yıl belediye başkanlığı yaptım şehrimde ne varsa ben sorumluyum doğru. Bazen kamuda kendi şehrimle ilgili plan yapmaya kalktıklarında Ankara’da itiraz etmiş mahkemelere vermiş kavgasını vermiş bir adamım. Yaptırmam. Bizde mesela 15 kat sınırı vardı. Senelerce emsali aşan planlama yapmadım ben şehrimde.

CHP'nin burada belediyecilik yaptığı dönemi çok iyi hatırlıyorum, İstanbul'a en büyük ihaneti onlar yapmışlardır" sözününüz siyaseten tartışma konusu oldu. Bu konuda ‘yöneten sizsiniz’ dediler. Ne dersiniz?

“İSTANBUL’A İHANET SADECE BU MU?”

Cumhurbaşkanımızın belki İstanbul’a ihanetle ilgili söylediği siluetle ilgili çok dikkat edemedik üzerinde duramadık değişik siluetler ortaya çıktı bu rahatsız verici bir şey şeklinde. İstanbul’a ihanet sadece bu mu?

Başka ihanetler söyleyeyim. 1960 senesindeki İstanbul’daki kaçak yapı sayısı 79 bin. Size harita gösteriyorum. 90’a gelmişiz. Peki, 90’a gelinceye kadar bizim ne günahımız var diyebilir mi muhalefet? 1960 yılında İstanbul’da gecekondu sayısı 79 bin. 141-198-380 bine çıkmış. 94’e gelmişiz Tayyip Bey’in başkanlığına 640 bin. 94’e kadar CHP var yönetimde. Buradan alıp buraya getirmek büyük bir ihanet.