Tuba KALÇIK/Hayata Dair
Müzisyen, senarist, yönetmen, yapımcı... Yaptığı başarılı projelerle ekranların tartışmasız en beğenilen ismi olan Özcan...
Başarılı müzik kariyerinizden ardından sinemaya yöneldiniz. Sinemaya geçmeye nasıl karar verdiniz?
Sinema yapmak bir anda verdiğim bir karar değildi. 1992’den itibaren planlıyordum ancak müzik kariyerim daha önce başladı. Sinema kararımı müzikten önce vermiştim.
Popüler bir müzisyenken yeni bir alana geçmek risk değil miydi?
Çok doğru bir soru sordunuz. Benim için müzikten sinemaya geçmek çok riskliydi. İnsanların kafasındaki kalıpları kırmak zordur çünkü. Şarkıcı, müzisyen kimliğimle tanınırken, toplumun karşısına bir de oyuncu olarak da çıkmak ve bunu kabul ettirmek, kariyer oluşturmak çok zor ve riskliydi. Böyle riskli ve ağır bir virajı çok çalışarak aştığımı düşünüyorum.
‘Asmalı Konak’, ‘Haziran Gecesi’, ‘Kaderimin Yazıldığı Gün’ gibi çok sevilen dizilerde başroldeydiniz. En çok hangi sizi karakter zorladı?
‘Asmalı Konak’taki Seymen karakteri. Asmalı Konak döneminde oyunculuk anlamında çok birikimim ve tecrübem yoktu. 10 kişiden 8’inin izlediği bir dizinin başkarakterini oynamak çok büyük bir sorumluluktu benim için. Yaşım da çok gençti. Elime yüzüme bulaştırma ihtimalinin de olduğu bir dönemdi. Bu yüzden Seymen karakteri beni en çok zorlayan bir karakterdi.
‘İkinci Şans’ta uzun bir aradan sonra Nurgül Yeşilçay ile başrol oynuyorsunuz. ‘Asmalı Konak’tan sonra tekrar çalışmak nasıl bir duygu?
Çok acayip bir duyguydu. Biz tabii ki verdiğimiz o uzun arayı hiç hissetmedik. Sadece film oluşmaya başlayınca ve izleyicinin beklentisi artmaya başladığı zaman beni de heyecan sardı. İş bittikten sonra sorumluluğumu fark ettim ve çok heyecanlandım.
2002’den itibaren yeni bir Türkiye’nin başladığını belirtmiştiniz. 2002’den bugüne gelinen noktayı nasıl görüyorsunuz?
Türkiye popüler kültürü geç yakaladı. 1990’ların başında çok kanallı bir dünya ile tanıştık. Bu yıllarda hem pop hem de Türk sineması çok yükseldi. Popüler kültür rönesansımızı yeni tamamlıyoruz.
Siyasi açıdan içinde bulunduğumuz süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
15 Temmuz dış güçler tarafından planlanan bir darbe girişimiydi. Halkımızı birbirine düşürmek istemelerine rağmen başaramadılar. Bunlar beyhude çabalar. Türk'ü, Kürt’ü, Alevi’si, Sünni’si, Laz’ı ile kenetlenmiş bir toplumuz. Halkımız artık eskisi gibi değil. Geçmişe göre çok daha bilinçli, güçlü ve ne istediğini bilen bir halkımız var. Bunun yansımasını Yenikapı’da gördük. Halkımız Yenikapı’da demokrasiye sahip çıktığının mesajını tüm dünyaya verdi. Bu da beni geleceğe dair çok umutlandıran bir şey.
Türkiye çok güçlü bir ülke
2002’den bu yana ekonomik açıdan ulaştığımız yer çok önemli. Türkiye’nin ne kadar güçlü bir ekonomisinin olduğunu geçirdiğimiz bu süreç bize daha iyi gösterdi. Dünyanın herhangi bir ülkesi 15 Temmuz’dan itibaren bu tramvaları yaşasaydı çoktan iflas bayrağını çekerdi. Türkiye’nin artık çok güçlü bir ekonomisi var ve bunca zorluğa karşı ülkemiz dimdik ayakta kaldı.
Hikaye yazmaya daha çocukken başladım...
Sadece oyuncu olarak değil aynı zamanda senarist ve yönetmen olarak da önemli işlere imza attınız. Hangisi daha zor?
Kesinlikle kamera arkası. Oyuncusundan, senaryosundan, yapımından yani her şeyinden sorumlu olduğunuz bir alan. Ama bu sorumluluk benim hoşuma gidiyor.
‘Neredesin Firuze’, ‘Haziran Gecesi’ gibi hikayesi size ait olan projeler büyük ilgi gördü. Hikaye yazmaya nasıl başladınız?
1980’li yıllarda yani çocukken başladım. Örneğin, ‘Haziran Gecesi’ni kimse tanımıyorken 1989’da yazmıştım. Küçüklüğümden beri hikaye yazıyorum. Bir sabah ‘ya ben çok ünlüyüm, hadi bir de sinema yapayım’ demedim. Sinema hayatım da her zaman vardı.
‘İkinci Şans’ Meral Okay’ın anısına!
Kösem Sultan rolüyle ekranlara yeniden dönen başarılı oyuncu Nurgül Yeşilçay hem yeni dizisini hem de ‘İkinci Şans’ filmini AKŞAM Gazetesi’ne anlattı..
İkinci Şans’ filminde Özcan Deniz’le tekrar bir araya geldiniz. Özcan Deniz’le yönetmen olarak mı yoksa oyuncu olarak mı çalışmayı daha çok sevdiniz?
Özcan muhteşem bir yönetmen olmuş. Oyuncu olarak zaten çok sevdiğim bir arkadaşım ama yönetmen olarak Özcan’la çalışmak beni çok mutlu etti.
Yönlendiren usta, yazan usta!
Özcan Bey'le birlikte oynadığınız ‘Asmalı Konak’ dizisi aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen hâlâ ekranların en sevilen dizisi olarak gösteriliyor. Dizinin bu kadar ilgi görmesini siz neye bağlıyorsunuz?
'Kösem Sultan' rolü içinShakespeare okudum
Yeni dizinizde Osmanlı tarihinin en önemli kadın karakterlerinden biri olan Kösem Sultan’ı canlandırıyorsunuz. Role nasıl hazırlandınız?
Öncelikle Kösem Sultan’ı oynayabilmek için Shakespeare’i iyi bilmek gerekiyor. Bende tekrar Shakespeare’e baktım. O dönemi anlatan birçok kitap okudum. Bunun yanı sıra tarih eğitmenleri ile beraber sarayımızı gezerek o dönemi daha iyi anlamaya çalıştım. Ayrıca, uzunca bir süre bale dersleri aldım.
Dönemin ruhunu yansıtan kostümleri giydiğinizde neler hissettiniz?
Kösem Sultan’ı canlandırmak zorladı mı sizi?
Tüm dünyayı yönetmiş, çok güçlü bir karakteri oynuyorum. Tabii böyle önemli bir karakteri canlandırmak için de role çok iyi hazırlandığımı söyleyebilirim.
‘Sanat sokaktan beslenir’
Bir röportajınızda gerçek sanat yokluktan çıkar demiştiniz. Bu tespiti kendi hayatınıza bakarak mı yaptınız?
Kendi hayatım da buna bir örnek. Sanat sokaktan gelir ve sokaktan beslenir. Yüksek sanat bile yapıyor olsanız onun alt yapısı Aşık Veysel’e kadar uzanır. Saraydan gelen sanatçı çok azdır. Başarılı sanatçılar halkın içinden çıkarak saraya gider.
Hikayelerdeki karakterleri canlandıracak oyuncuları nasıl belirliyorsunuz?
Senaryo oyuncuyu belirler. Hikaye bittikten sonra ‘bunu kim oynar, hangi oyuncu bunun altından kalkar?’ diye düşünmeye başlarım ve oyunculara karar veririm. Yani, senaryoya göre oyuncuları seçiyorum.