Yakup Köse: Erdoğan Türkiye’yi darbelere karşı olgunlaştırdı

28 Şubat davasının en kilit isimlerinden olan Yakup Köse, 28 Şubat postmodern darbenin daha önce hiç konuşulmamış konularını Aksam.com.tr'ye önemli açıklamalarda bulundu.

1

Aksam.com.tr / Mehmet Bayar

28 Şubat sürecinin ardından Paralel Yapı’nın kumpasıyla hayatının en önemli yıllarını cezaevinde geçiren Yakup Köse, gündeme dair soruları Aksam.com.tr'den Mehmet Bayar'a anlattı. 14 yaşında tutuklanıp idamla yargılanan ve sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan'la beraber milli iradenin yanında durduğu için FETÖ'cü hakim ve savcılar tarafından tekrar cezaevine konulan Köse, 28 Şubat döneminde ve çocuk yaşta girdiği cezaevindeki uzun yıllar yaşadığı baskıları anlattı.

28 Şubat dönemi nedir biraz anlatır mısınız?

Malumunuz 28 Şubat Müslüman Anadolu halkını işkence tezgahlarından geçirmek için uğraşan belli başlı bir ceberrut anlayış tarafından yapılmıştı. Bunun neticesinde çok kardeşimiz ve birçok başörtülü kardeşlerimiz, birçok Kur’an kursu, cami, vakıf, STK zarar görmüştü. O dönem Refah Partisi iktidardaydı yani koalisyon iktidarı vardı. Şuan ki gençlerimizin yabancı olduğu iktidar şeklidir koalisyon. Koalisyon sisteminin ne kadar kötü olduğu şuradan anlaşılmalıdır ki;  15 Temmuz ihanet gecesi taşıyan tankla tüfekle savaş uçaklarıyla halkın üzerinden geçen yapı ile 28 Şubat postmodern darbesini gerçekleştiren yapı aynı. Bu vesileyle birçok insan cezaevlerine atıldı. Halen cezaevlerinde kalmaya devam ediyorlar. Yine bu vesileyle birçok beyin göçü yaşandı. Ülkede toplumsal bir buhrana yol açtı. Halen insanlar 28 Şubat psikolojisini üzerlerinden atamamış durumdalar.

CEZAEVİNE GİRMEK İÇİN MÜSLÜMAN OLMAK YETİYORDU

Kamuoyu sizi 28 Şubat döneminde 14 yaşında cezaevine konulmanızla tanıdı. 28 Şubat’ta size karşı ne suçlama yapıldı da çocuk yaşta cezaevine konuldunuz?

O dönemde pek fazla suçlu olmanıza gerek yoktu. Birincisi Müslüman olmanız yetiyordu. İkincisi İmam Hatipli olmanız yetiyordu. Annenizin bacınızın başörtülü, babanızın sakallı olması yetiyordu. Bende 14 yaşında imam hatipte okuyan bir genç idim tuttular beni terörist olarak ilan ettiler. Cezaevine attılar ve idam cezası verdiler.

DÖRT DUVARI HERKES KALDIRAMAZ

Kötü muameleyle karşılaştınız mı?

Zaten cezaevleri dört duvar arası olması nedeniyle başlı başına bir kötü muamele. Hele de bir çocuk yaşta 14 ana kuzusu, birini annesinin kucağından alıp cezaevinin soğuk duvarlarına attığınız zaman daha dramatik bir şey ortaya çıkar. Bu tamamen bir işkencedir.

Peki fiziki olarak şiddete maruz kaldınız mı?

Fiziki olarak zaman zaman koridor dedikleri dayak sistemi içerisinden geçtik kafamız gözümüz kırıldı. Psikolojik işkenceye tabii tutulduk. Noel baba operasyonunda Müslüman tutsaklara silahlı yapılan operasyonda vuruldum ağır yaralandım.

Cezaevinde mi?

Evet. 28 Şubat döneminde cezaevinde isyan bahanesiyle askeriyenin düzenlediği operasyonda ağır yaralandım.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN YANINDA DURDUM DİYE CEZAEVİNE GİRDİM

Cezaevinde kaldığınız dönemde gazetede yazmaya devam ettiniz buna karşı bir engelleme ile karşı karşıya kaldınız mı?

Benim iki cezaevi dönemim var. Birincisi 28 Şubat’ta 1995’te girip 2015’te çıktığım bir süreç. Diğeri ise 17-25 Aralık darbe girişiminden sonra Yargıtay’da olan bir dosyam FETÖ’cü hakim ve savcıların yuvalandığı ceza dairesi tarafından onaylandı. Recep Tayyip Erdoğan’ın, milli iradenin yanında durduğum için 9. Ceza dairesi tarafından onaylanan bir davam vardı. O dava neticesinde bir kez daha 2014’te cezaevine girdim 2015’te tahliye oldum. O süre içerisinde Milat Gazetesi’nde yazılarım devam etti.

İki cezaevi dönemi arasında ne kadar bir süre içeride kaldınız?

Yaklaşık 7 ay gibi içerde kaldım. 28 Şubat davasında 10 yıl, 17-25 Aralık davamda 7 ay cezaevinde kaldım.

28 ŞUBATLAR ASLA BİTMEYECEK

1000 yıl sürecek denilen 28 Şubat bitti mi?

28 Şubat bitmedi, zaman zaman canlanmak için uykuya daldı… 28 Şubatlar her an gelmeye hazırdır. Geçtiğimiz günlerde Star Gazetesi’nde bir yazı kaleme aldım. ‘Yeni 28 Şubat geliyor’ diye…  Bu yazı ses getirdi. Bu vesileyle hemen akabinde panikleyen ‘Mart’ta Türkiye alev alev olacak’ diyen zihniyetin lideri bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Bu açıklamanın hemen arkasından 28 Şubatlı günlerde ülkeyi, siyaseti, bürokrasiyi, hukuku tahakküm altına alan o psikolojiyi yayan Hürriyet Gazetesi benim yazımdan 3 gün sonra ‘Karargah rahatsız’ diye bir manşet attı. Tevafuk muydu değil. Çünkü bunlar, bu zihniyet bu ülke üzerinde her daim operasyon yapma iştahlısıdır. O yüzden 28 Şubatlar bitmez. Bizler 28 Şubat ile tam olarak hesaplaşmamanın bedelini 27 Nisan muhtırası, 12 Şubat MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a operasyon girişimi, 17-25 Aralık darbe girişimi, Gezi olayları ve en son 15 Temmuz darbe girişiminde gördük.

ÜLKEYE BÜYÜK KORKU YAYDILAR

Başarılı olamadılar

Ama nihayetinde o psikolojiyi halka yaydılar. Bu ülkede her an darbe olacak tehlikesini ve psikolojisini yaymayı başardılar.

MEVCUT OLAN SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEMİZ GEREKİYOR

Şuan içinde geçerli mi?

Tabi ki. Neden evet diyoruz. Benim referandumda niçin evet dememi size şöyle açıklayabilirim. Bir sistem var ve bu sistem 90 yıldır devam ediyor. 90 yıldır devam eden mevcut sistem maalesef her daim darbeler, darbe girişimleri, zulümler ve işkenceler yaratmıştır. Bu sistem kötü diyoruz. Diyorum ki sistem bir yerinden oynatılmalı ve genç nesil bu yerinden oynatılan sistemin daha özgürlükçü, fikri ve ahlaklı bir anlamda yerine oturtmalı. Ama ilk önce bir sarsılmalı. Biz bu kötü sistemde süreli acılar gördük. Sürekli zulümlere şahit olduk, işkencelere tabii tutulduk. Zaten bu kötü. Gelin özgürlükler anlamında bize bu zulmü yapan sistemi temelden sarsalım.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BU KONU ÇOK HASSAS

İçeride olan 28 Şubat mağdurlarının çıkması için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Şuan içeride 28 Şubat mağduru kaç kişi var?

 Kökler Derneği hukuk birimi vesilesiyle çalışma yaptığımız arkadaşlar 300 küsur civarında. Kardeşlerimizin cezaevinden çıkması için elimizden gelen çalışmaları yapıyoruz.

Ne gibi çalışmalar bunlar?

Yeniden yargılama talepleri, dosyaların incelenmesi avukat yardımı bunlara özen gösteriyoruz. Burada size söylüyorum Recep Tayyip Erdoğan bu konuda çok hassas. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı seven ona gönlünü veren yazarlara buradan sesleniyorum “ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüzünü güldürmek istiyorsanız. Onun muradını bir şekilde kestirip hareket edebilmemiz için 28 Şubat’tan dolayı tutuklu bulunan kardeşlerimizi unutmayın yazın”.  Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi mazlumun duasını alan mazlumun duasıyla yürüyen bir lider 15 Temmuz zaferi bunu en belirgin örneği . Duayla yürümek zafer getirir hele de mazlumun duası. Bizim cenahta bu mesleği bir iki arkadaşımızın dışında yazan dertlenen yok. Niye ? Pirim mi yapmıyor bu mesele? Yazık diyorum! İçerideki kardeşlerimiz bizim ayıbımızdır…

ERDOĞAN TÜRKİYE’Yİ DARBELERE KARŞI OLGUNLAŞTIRDI

1998’in zor zamanında Müslümanların genel bir değerlendirmesini yapmadan önce bir de Müslümanları karşılarına alanların değerlendirmesini yapsak. 28 Şubat süreci dediğimiz dönemde, Müslümanlara karşı tavırları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tabi ki zor dönemlerdi. Çok fazla karşı koyuş olmadı. 15 Temmuz gibi olamadı. Tanklar yürüdüğü zaman daha doğrusu insanlar pek anlayamadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın burada şu özelliği ortaya çıktı. Erdoğan 13-14 yıldır milletini darbelere karşı olgunlaştırdı. Tanklar sokaklara çıkınca insanlar tankların üzerine çıktı. 28 Şubat’ta halkımız darbelere karşı nasıl tepki verileceğini bilmiyordu. Bu yüzden o tanklar yürüdü ve insanların üzerlerinden geçti. Ama 15 Temmuz’da buna izin vermedik.

GENÇ NESİL ARTIK DAHA BİLİNÇLİ

Yeni neslin 28 Şubat’ı yeterince algılayabildiğini düşünüyor musunuz? Yeni jenerasyon, elde edilen kazanımların değeri hakkında ne kadar bilgi ve bilinç sahibi?

15 Temmuz öncesi konferanslara giderken 28 Şubat’ı anlatıyorduk. Gençler hikaye ve roman gibi dinliyorlardı. Ama 15 Temmuz’dan sonra gittiğimiz konferanslarda bizim 28 Şubat’ta neler yaşadığımızı anlar durumdalar. 15 Temmuz; bizi, gençlerimizi ve sağ duyulu insanlarımızı 10 yıl şuur olarak ileriye götürdü.

28 Şubat’ta başörtülü kadınların ikinci sınıf insan muamelesiyle karşı karşıya kaldığını gördük. Şimdi ise TBMM, başörtülü milletvekilleri ile tarihinde ilk kez AK Parti hükümetiyle beraber parlamentoda yemin etti. Bu durum sizin için ne anlam ifade ediyor?

Bunlar güzel gelişmeler. Biliyorsunuz ki TSK’da başörtüsü artık serbest bırakıldı. Başörtüsünün serbest bırakılması çok güzel muazzam, başörtülü anlayışımızın da yani diğer manada başörtüsünün heybetini koruyabilecek onun ahlakını yaşayabilecek şuurunu bize Allah nasip ettiği zaman bu iş tamamdır.

Gezi olayları veya 17-25 Aralık operasyonu Müslümanların aleyhine dönüşen bir darbeye kapı açsaydı iktidar partisi dışında İslami kuruluş ve çevrelerin vereceği tepki sizce ne olurdu?

Şuurlu olanlar bu karanlık zihniyette sistemde kavgalarına devam ederlerdi. Şuursuz olanlar tepkisiz kalırlardı. Korkak olanlarda tüyerdi.

ÇEVİKBİR TAMAMEN TİYATRO

Türkiye’de son on yıldaki değişimlere baktığımız zaman 2013 Gezi olayları, 17 Aralık operasyonu ve 15 Temmuz darbe girişimine rağmen vesayet siteminin geriletilmesi ve özgürlüklerin önünün açılması noktasında oldukça önemli gelişmeler oldu. Özellikle Ergenekon, Balyoz davaları ve en sonda da 28 Şubat davası önemliydi. Ankara’da açılan 28 Şubat davasında tutuklanan birçok insan daha sonra serbest bırakıldı. Sizce 28 Şubat davasının seyri nasıl gelişiyor? 28 Şubatla gerçekten hesaplaşılıyor mu? Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Çevikbir mahkemesi tamamen tiyatro. Bir şeyin elde edileceğini düşünmüyorum. Biz sahip çıkmıyoruz buna, binlerce 28 Şubat mağduru var. Her 28 Şubat’ta TV kanalları, gazeteler ve gazete köşeleri doluyor. Ama 28 Şubat mahkemesinde 10 tane avukatı bulamıyorsunuz. Mahkeme ne yapsın. Türkiye’nin 28 Şubatla hesaplaşmanın en temel unsuru cezaevinde 22-23 senedir bulunan insanların serbest bırakılmasıdır.

KİMSE BU ÜLKENİN DEĞERLERİNE HAKARET EDEMEZ

Bugün basın özgürlüğünden bahseden medya o gün nerede duruyordu?

Bunların basın özgürlüğü, bunların demokrasisi, batının demokrasi şuna benziyor bir örnek vereyim; bunların demokrasi ve özgürlükleri acıktıkları zaman Mekkeli müşriklerin yedikleri puta benzetiyorum.

Bunu biraz açar mısınız?

İşine geldiği zaman senle alakalı basın özgürlüğü kapsamına basın özgürlüğü değildir bu teröristtir kapsamına sokuyor, işine gelmediği zaman ben gazeteciyim özgürlükçüyüm her şeyi yazarım diyor. Kusura bakma kardeşim bu ülkenin Cumhurbaşkanına, Başbakanına ve ülkenin değerlerine hakaret edemezsin. Burada basın özgürlüğü filan yok. Sen eğer bunu yaparsan devlet seni misafir eder ve misafir etmek zorundadır.

28 ŞUBAT’TA FETÖ’NÜN PARMAĞI VAR

FETÖ 28 Şubatçılarına destek verdi mi? Devletin en uç noktasına kadar sızan FETÖ’nün bu yapısını bilmek o dönemde hayli güç. Peki şuan FETÖ’nün 28 Şubat’la olan bağlantıları gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

28 Şubat FETÖ’cülerin itelemesiyle ulusalcıların yaptığı bir darbeydi. İşbirliği içerisindelerdi. FETÖ’nün Kemalistlerin işbirliği o zaman vardı acaba bu zamanda olur mu diyorum ‘ünlem’ koyuyorum.

Paylaşmak istediğiniz bir 28 Şubat anınız var mı?

Halil Kantarcı’yla aynı hücredeydik. 3 kişiydik. Halil ve diğer arkadaş mahkemeye gidip geldiler tahliye olduk dediler. Sarıldık Halil hücreden çıkarken ben tek kaldım. Dışarı malta kapısına doğru adım attı. Beni orada bırakmak içine sinmedi ve geri döndü ‘Yakup gelip senide alacağız’ dedi. Yaklaşık bir sene sonra Halil gelip beni cezaevinden aldı. Bunu da daha önce bir yerde anlatmadım.

Eklemek istediğiniz bir durum var mı?

28 Şubat’tan dolayı içeride bulunan Müslüman tutsakların özgür kalabilmesi için haysiyetli bir şekilde hassasiyetlerimizi dile getirmeliyiz.