1
Chp lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu sert şekilde eleştiren Canikli Fetö’nün siyasi ayağı iddialarına da çarpıcı yanıt verdi. “Elinde belgesi olan gelsin” dedi.
AK Parti’de referandum sonuçlarını değerlendirmek üzere bir heyet oluşturuldu. Heyette siz de varsınız. Nasıl bir çalışma olacak? Ne zaman sunum yapacaksınız? Sonuçları siz nasıl değerlendirdiniz?
“TOPLUMUN FOTOĞRAFINI ÇEKECEĞİZ”
Ayrıntılı bir analiz gerçekleştiriyoruz. Sonuç ne olursa olsun. İster beklediğimiz isterse beklentimizin altında olsun insanların davranışlarını anlamaya çalışıyoruz. 16 Nisan ya da tüm seçimler için geçerli bu insanlar tercihlerini kullanırken hangi nedenle evet oyu ya da hayır oyu verdiler? Bunları sosyolojik boyutunu da düşünerek analiz etmeye çalışıyoruz. Bu bize neyi sağlayacak? Daha sonraki çalışmalarımızda bize yol gösterecek. Toplumun fotoğrafını çekiyoruz. Toplumun tercihlerinde hangi kriterleri dikkate aldığını belirlemeye çalışıyoruz. Öncelikle neden evet verildi?. Bunun anlamı şu; bize güveniyorlar. Peki bunun alt yapısı nedir? Neden inanıyorlar? Bunu ayrıntılı şekilde ortaya koyacağız ki; oradan devam edebilelim.
Hayır oyu verenler açısından da neden vermediklerini ayrıntılı şekilde, subjektif değerlendirme yapmaksızın analiz edeceğiz. Çünkü; hayır verenlerde sonuç itibariyle bizim ya bazı icraatlarımızdan, söylemlerimizden ya da başka davranışlarımızdan yola çıkarak hayır dediler. Bu anlamda o insanların da taleplerini, düşüncelerini yerine getirecek şekilde bir çalışma bir politika belirleyebilir miyiz? Politikalarımıza yeni modeller ekleyebilir miyiz? Salt ideolojik olarak karşı çıkıyorlarsa buna yapacak bir şey yok. Saygı duyarız ..
-Kamplaşma olduğunu düşünüyor musunuz toplumda ?
“CHP VE HDP KAMPLAŞTIRIYOR”
Özellikle CHP ve HDP çok özel bir politika çerçevesinde bu kamplaşmayı bilerek yapıyor. Son 15 yılda bu gerginliğin kaynağı tamamen CHP ve HDP’dir. Bunu nereden biliyoruz? Meclis görüşmelerinden, konu dışı açıklamalarından. Şu anda bile CHP Genel Başkanı kesinliği teyit edilmiş referandum sonucunu hala manipule ederek insanların kafasını karıştırmaya çalışıyor. CHP bu keskinleşmenin en büyük nedenlerinden bir tanesidir.
Bizim amacımızsa olabildiği ölçüde insanlarımızı sakinleştirmek, insanların sükunetle hareket edebilecekleri bir ortam getirmek. Herkesin konuştuğunu karşı tarafın dinleyeceği bir ortamın sağlanması gerekir. Şu anda daha havadayken görüşler reddediliyor, insanlar birbirini dinlemiyor. CHP ve HDP açısından söylüyorum. Hiçbir düşünceye, hiçbir yaşayış biçimine saygıları yok.
Mühürsüz oy tartışması sürüyor. YSK’da, Danıştay da kararını verdi ancak CHP AİHM’ e başvuracak bu arada YSK, CHP hakkında suç duyurusunda bulundu. AİHM’den bir sonuç çıkar mı?
“AİHM’İN BU YETKİSİ OLSA DÜNYADA SEÇİMLER SONUÇLANAMAZ”
Hukuk çok açık. Referandum sonuçları nasıl ilan edilir, nasıl kesinleşir, itiraz mekanizması nereye yapılır hepsi belli. Bunun AİHM ile bir alakası yoktur. AYM yetkili merci değildir. Nitekim aynı karar Danıştay için de geçerli. Ysk yetkilidir. Seçim yargı denetiminde gerçekleştirilir.YSK bir yargı merciidir. AİHM’nin seçim sonuçlarını değiştirmeye ya da onu yargılama anlamında bir sürece tabi tutma yetkisi yok. Eğer öyle bir yetkileri olsa dünyada hiçbir seçim sonuçlanamaz. Öyle bir mantık olabilir mi?
-Kamu vicdanı evet ve hayır verenler için rahattır diyebilir miyiz?
“KILIÇDAROĞLU DİKKATLERİ BAŞKA TARAFA ÇEKMEYE ÇALIŞIYOR ÇÜNKÜ…”
Olay bitti. Sayın Kılıçdaroğlu’nun kafasında anladığım kadarıyla daha netleşmemiş, yenilgiyi kabullenmek istemiyor. Daha doğrusu kabullenirse peşinden başka şeyler gelecek ki; başladı aslında. Olabildiği ölçüde onu geciktirmeye çalışıyor. Dikkatleri başka tarafa çekmeye çalışıyor. Aslında Kılıçdaroğlu’da bunun beyhude bir çaba olduğunu çok iyi biliyor. Bu tamamen kendi içişleri ile alakalı bir sonuç elde etmek için, CHP içinde yaşanacak o yoğun kavganın, sert mücadelenin olabildiği ölçüde ötelenmesi için bir çaba. Ama kılıçlar çekildi. Önümüzdeki günlerde daha da şiddetleneceğini söylemek mümkün.
- Ak parti içerisinde de daha önce parti içi siyasetinde etkin isimlerin Erdoğan’ın karşısına çıkacağı iddiası tartışılıyor. Hatta Sn. Cumhurbaşkanı isim vermedi ama “yol arkadaşlığı mezara kadardır” dedi. Nasıl değerlendirme yaparsınız?
“KİŞİSEL BEKLENTİLER BU DAVANIN ÖNÜNE GEÇEMEZ”
Bu dava önemli bir davadır. Salt bir siyasi mücadele değildir. Bu geçmişten geleceğe yürüyen kutlu bir davanın bugünkü yürüyüşünün adıdır. Burada kişisel düşünceler, beklentiler şu veya bu şekilde hiçbir zaman bu davanın önüne geçmez, geçmemelidir. Bunu hatırlatıyor Sn Cumhurbaşkanımız. Benzer tartışmalar geçmişte de yapılmak istendi ama hiçbir zaman bunlar başarılı olamadı. AK Parti herhangi bir siyasi parti değildir. Kişilerin beklentileri önemli değil. Bizim hareketlerimizi, kararlarımızı onlar belirlemiyor. Bizim önemli hedeflerimiz var. Biz ona odaklanmış, yürüyoruz. Bu hareket içerisinde daha önce bulunmuş ama daha sonra şu veya bu nedenle ayrılmış birçok insan var. Olabilir bu da doğaldır . Yorulan ya da bu değerler, bu hedeflerle alakalı şüpheler içerisinde olanlar ayrılıyor. Gemiyi terk ediyor. Ona da yapacak bir şey yok. Bunların AK Parti üzerinde olumsuzluğu olmaz.
- Deniz Baykal’ın Abdullah Gül çıkışını nasıl okudunuz?
“BAYKAL’IN KENDİ PLANIYLA İLGİLİ BİR HAMLE”
O bizi ilgilendirmez. O onların kendi manevraları, kendi düşünceleri, kendi siyaset yapma tarzlarıdır. O tartışmalar tamamen AK Parti dışındadır. Sayın Baykal hangi amaçla böyle bir konuşma yaptı? amacı nedir? tamamen kendisi bilir. Muhtemelen gelecek siyasi projeksiyon ve planları ile alakalı bir hamledir
- Hayırlı olsun. Sn Erdoğan Ak Partiye geri döndü. Ak Parti içerisinde neler yaşanacak? Bu Ak Parti’nin bir kez daha doğuşudur deniliyor.
“BİZ KULVARDAN ÇIKMADIK”
AK Parti çıkışta ortaya koyduğu bütün değerlerini halen koruyor. Moda tabirle fabrika ayarlarından hiçbir zaman sapma olmamıştır. Hükümet programımız da uygulamalarımız da bellidir. Zaman zaman söylemlerde bazen vatandaşın hoşuna gitmeyen şeyler olabiliyor. Biz onları anında düzeltiyoruz. Anketler, temayüller, halk oylamaları bu amaç için. 16 Nisan halk oylamasından sonra yapmaya çalıştığımız o derin analiz amaçlarımızdan bir tanesi de bu. Bizler hiç bir zaman kulvardan çıkmadık.
- Mhp lideri Bahçeli bir kez daha altını çizdi ve eleştirdi. Kamuoyunda beklenen Fetö’nün siyasi ayağı mevzusunda ne söylersiniz.
“FETÖ İLE MÜCADELEDE TAVİZ YOK”
FETÖ ile mücadele kararlılıkla devam ediyor. Kim çıkarsa çıksın karşımıza o bağlantı tespit edildiği anda gereken yapılır. FETÖ ile irtibatlı olan herkese gereken işlem yapılıyor. Pozisyonu ne olursa olsun, görevi ne olursa olsun.
-Siyaset ayağına dokunulmadı eleştirisi geliyor sanırım
“ELİNDE BELGESİ OLAN GETİRSİN GEREĞİNİ YAPALIM”
Şu anda aktif siyasette yani vekiller, bakanlar anlamında söylüyorum bu bağlantıyı ortaya koyan hiç bir bilgi ,belge yok. Eski vekiller ile ilgili var. Onlarla ilgili gereken yapılıyor. Aktif olanlarla ilgili bizde -bu işin koordinasyonunu ben yürütüyorum- bilgi yok. Öyle bir şey olsa anında gereğini yaparız. Bu konuda elinde herhangi bir bilgi, belge olan birileri varsa ona çağrıyı yapıyoruz. Getirsinler bu bilgiyi anında değerlendiririz
-Sn Bahçeli Mhp içindeki Fetö’cüleri biliyorum dedi.
“HER ŞÜPHELENDİĞİMİZİ FETÖ’CÜ İLAN EDEMEYİZ”
Orada karıştırılan bir husus var. Size göre FETÖ bağlantısı olduğuna inandığınız insanlar olabilir. Bana göre de olabilir. Biz bu bağlantı için bir takım kriterler belirledik. Bankasya, BlyLock gibi. Başka türlü olduğu zaman bu olay çığırından çıkar. Somut bilgi, belgeye dayanmadan bu bağlantıyı eğer kişilerin ifadeleriyle kurmaya çalışırsanız o zaman o FETÖ’nün işine yarar. Hareketlerinden şüphelendiğimiz insanlar olabiliyor ama her insanın şüphelendiğini biz FETÖ bağlantısı var kabul ederek işlem tesis edersek kaos olur. Baştan belirlediğimiz kriterlere mutlak suretle uymamız gerekiyor. Bu sadece hukuk devleti olmanın gereği değil, bu mücadelenin etkili olabilmesinin de gereği. Aksi halde iftiralar ayyuka çıkar.
Mağduriyetler konusunda ne dersiniz?
“MAĞDURİYET EDEBİYATI DOĞRU DEĞİL”
Her kararnamede iade de var. Kriterleri baştan belirlediğimiz için hata oranı çok düşük. Ama olabiliyor. Bu oran yüzde birin çok altında. Yine de bizim gözümüzden kaçanlar olursa onların da düzeltilmesi için bir komisyon kuruldu. Faaliyetine henüz başlamadı ama yakında başlayacak. O zaten uzun soluklu bir çalışma. Bizim tahminimiz üç ya da dört yıl içinde bu süreci tamamlayacak. Beğenmezlerse o komisyonun kararını yargıya gidebilecekler. Yargı yolunu açıyoruz. Temyiz makamına gidebilecekler. Bir mağduriyet edebiyatı kesinlikle doğru değil.
-Arkasına sığınanlar mı var yani?
“TEK ELDEN ÇIKMIŞ DİLEKÇELER TEK BİR ŞEYİ GÖSTERİYOR…”
İtirazlar yapıldığında gördük ki dilekçelerin çok büyük bölümü standart şablon. Tek elden çıkmış dilekçeler geliyor. Bu da neyi gösteriyor? Bir yerlerden servis edildiğini, örgüt tarafından koordine edildiğini. Bütün itiraz edenlerin o şekilde olduğunu söylemiyoruz. Yanlış yapılan insanlar olabilir onları da çekip çıkaracağız, alacağız. Her dosyayı ayrıntılı olarak inceliyoruz.
Bakın karı koca olan insanlar var, kamuda belli ve önemli görevlerde. Eşi ile ilgili tespit yapılmış ve eşini ihraç etmişiz. Karısı ya da kocasıyla ilgili o da çalışıyor aynı ya da başka bir kurumda. Bu anlamda somut bir tespit yok. Onunla ilgili bir işlem yapmıyoruz. Bakın ihraç etmiyoruz ama elbette yakın takip ediyoruz. Halbuki biz biliyoruz; yüzde yüz değil ama genel kural olarak evliliklerin örgüt içinde yapılması politikaları olduğunu ve yoğun bir şekilde bunu hayata geçirdiklerini biliyoruz. O kadar hassas davranıyoruz.
-Uyum yasalarının çıkarılmasını çok konuşacağız. CHP’nin Meclis’e gelmemesi durumunda uyum yasalarının çıkarılması konusunda sıkıntı yaşanacak mı?
“ CHP MECLİS’E GELMEK ZORUNDA AKSİ TAKTİRDE…”
Hiç bir sıkıntı yaşanmaz. Mecliste yasalar nasıl görüşülür ,hangi çoğunlukla karar alınır bunlar bellidir. Dolayısıyla CHP olmuş olmamış önemli değil. Öncelikle mutabakatla geçirmeye çalışıyoruz. Biz de onu istiyoruz ama fikir ayrılıkları olabiliyor. Zaten farklı siyasi partiler onun için var. CHP ya da başka bir siyasi partinin Meclis’i boykot ederek gelmemesi bu yasaların çıkarılmasını engellemez, hukukiliğini tartıştırmaz veya ihlal etmez. Ben onu deneyeceklerini düşünmüyorum. Çünkü millet onlara gidin bu Meclis’te bu çalışmaları yapın diye görev verdi. Onlar da eğer bu görevin dışında hareket ederlerse siyasi sonuçlarına katlanırlar.
-Siyaset hareketli olsa da ekonomi çok önemli. Referandum öncesinde yeni sistemin ekonomi üzerinde olumlu etkileri olacağı söylendi. Başladı mı bu olumluluk?
“YENİ SİSTEM İSTİKRAR GETİRDİ”
Para piyasalarındaki gelişmeleri hep birlikte izliyoruz. İnsanların hükümet yönetim sistemiyle ilgili kaygıları tamamen ortadan kalktığı için bu anlamda gelecekte önümüzdeki dönemlerde beş yılda, on yılda , 15 yıl hatta daha uzun vadede yönetimde bir istikrarsızlık beklemiyorlar. Çünkü getirdiğimiz “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” bunu garanti ediyor. Artık yatırımcılar bunu biliyorlar. Yatırımcılar için siyasi istikrar ekonomik beklentiler için olmazsa olmaz. Ekonomide bütün piyasaları, makro göstergeleri beklentiler belirler.Yirmi tane siyasi parti olsa cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor. Birinci turda olmazsa ikinci turda cumhurbaşkanı seçiliyor ve beş yıl boyunca hükümet kurulmuş oluyor. Yatırımcılar bunu biliyor ve bu önemli bir rahatlama sağladı.
-Asıl istikrar 2019’da mı başlayacak?
Hayır şu anda başladı. 2019’da fiilen hayata geçecek ama bir de bir gerçek var. Bu kabul edildi, uygulanıyor ve bu psikolojik olarak çok büyük bir rahatlama sağlıyor. Söze gerek yok. Para piyasaları ve sermaye piyasaları gayet iyi.
- “Devredilen şirketler yok pahasına satılacak”, “Hazine'nin gelirine el konuluyor”, “bütçeye yük getirecek” bu eleştiriler Varlık Fonu için yapılıyor. Siz Varlık Fonunu kısaca anlatır mısınız?
“VARLIK FONU REFORM NİTELİĞİNDE”
Varlık fonu bir özelleştirme projesi değildir. Varlık fonuna devredilen şirketlerin karşılık gösterilerek teminat ya da ipotek gösterilerek kredi bulma operasyonu değildir. Bunların hiç birisi satılmayacak. CHP tarafından bu çok farklı bir şekilde kamuoyuna aktarılmaya çalışılıyor. Onların bu derinliği anlamalarını beklemiyoruz. Varlık fonu reform mahiyetinde bir proje. Dünya buna benzer projeleri yıllardan beri kullanıyor. 80 yıldan beri birçok ülke bunu hayata geçirdi ve o ülkelerin kalkınmasında çok büyük katkı sağladı. Belirli alanlarda üretim çıtasını yükseltmek için varlık fonunu kullandılar.
Şimdi varlık fonu şu: Şu andaki piyasalarda uzun vadeli finansmana erişmek mümkün değil. Türkiye için de geçerli. Türkiye’ye baktığınız zaman finansmanı kim sağlıyor? Bankacılık sistemi ,finansal piyasalar. En iyimser yaklaşımla beş yıllık finansman sağlanabiliyor. Halbuki özellikle katma değeri yüksek stratejik yatırımlarda çok uzun vadeli finansmana ihtiyaç var. 20-30 yıl kadar. Bizim bu yapıya ihtiyacımız var. İşte varlık fonu bu amaçla kuruldu. Fonun aktifine kamu varlığı devredildi. Ziraat Bankası, Halk Bankası, THY vs. bu onun bilançosunu oluşturuyor. Şirketleri düşünün. Bilançolarında ne var? Varlıkları var, stokları var, başka bir takım değerleri var. Bilanço ne kadar güçlüyse o şirketler hiç bir teminat vermeden o bilançoların güçlülüğü nedeniyle istedikleri kadar bankalardan finansman sağlıyorlar. Şu anda bilanço büyüklüğü 200 milyar liranın üzerinde. Dolayısıyla güçlü bir mali yapısı var Varlık fonunun. Dolayısıyla uluslararası piyasalarda hiç bir teminat göstermeksizin sadece bu güçlü bilanço yapısı nedeniyle istediği kadar uzun vadeli finansman sağlayabilir 25-30 yıla kadar.
-Faizsiz kredi nasıl olacak?
Faizsiz finans araçlarını da şu anda portföye dahil ettik, etmeye de devam ediyoruz. En son gayrimenkul sertifikası bunlardan bir tanesi. Faiz hassasiyeti olan insanlar var yurt içinde yurt dışında. Onların da bu hassasiyetlerini giderecek şekilde yeni faizsiz finansman araçlarını geliştiriyoruz. Varlık fonu zaten işleyişi itibarıyla tamamen bu tür talepleri karşılayacak Varlık fonu sisteminde faiz olmayacak.
- Erdoğan- Trump görüşmesinin önemine geçmek isterim. O görüşmeden neler bekliyorsunuz? Gülen iadesi, Suriye meselesi konuşulacak. Bu görüşmenin en önemli ayağını hangi konu başlığı oluşturacak? Abd ve Rusya’nın Ypg’li teröristlerle pozları için ne dersiniz?
“BU POZLAR NE MÜTTEFİKLİĞE NE DOSTLUĞA SIĞAR!”
Suriye’de PKK militanlarıyla bazı Amerikalı komutanların verdiği fotoğraf gündemin en önemli maddelerinden bir tanesi olacak. Ciddi anlamda bir rahatsızlık yarattı. Bu ne müttefiklik hukukuna ne dostluğa sığar. Bunların yanlışlıkla verilmiş görüntüler olduğunu düşünüyoruz yani aksi halde aranan bir terör örgütü mensubuyla bir Amerikalı komutanın aynı karede yer alması hoş bir görüntü değil tabi kesinlikle.
Rusya’nın da Afrin de yaptığı durum
“BU DURUMU DÜZELTMELERİ GEREKİYOR”
Soçi’deki görüşmelerde bunların hepsi konuşuldu. Trump’la yapılacak olan görüşmelerde de en önemli gündem maddelerinden bir tanesi bu. Bu meseleyi netleştirmemiz gerekiyor. Terörle mücadele diyoruz. Mücadele noktasında uluslararası iş birliği önemlidir diyoruz. Amerika’da aynı şeyi söylüyor ama aranan bir terör örgütünün yetkilisiyle veya bir teröristle poz veriyorlar. Bu durumun netleştirilmesi ve düzeltilmesi gerekiyor.
-AB ile ilişkilerimiz konusunda ne söylersiniz? Çok gerilen ilişkilerimizde AB biraz fren yaptı. Ama bu yeterli mi? AB bitti mi?
“NE YAPMAYA ÇALIŞIYORSUN AB ONU SÖYLE?”
Biz samimi olarak 54 yıldan beri bu birliğe katılmak istiyoruz. Bizi almamak için tüm çabalarına rağmen canla başla çalıştık. Ama artık sürdürülebilir değil bu durum. Bu anlamda netleşmek gerekiyor. Biz üzerimize düşen her şeyi yaptık bu biliniyor. Oyunun kurallarını sonradan değiştirdiler onları da yerine getirdik. Dolayısıyla AB’nin bu anlamda samimi düşüncesini ortaya koyması gerekiyor. Biz onu zorluyoruz şu anda. Amacımız kardeşim ne yapmaya çalışıyorsun sen tam olarak bunu söyle? Ne yapmaya çalışıyorsun AB onu söyle? diyoruz. Bir an önce ortaya koysunlar.
Bundan 15 yıl önce belki daha önce Türk insanı AB’ye yüzde 70-80’ler oranında olumlu bakıyordu . Ama bugün geldiğimiz nokta itibariyle bu destek yüzde 40’ların altına düşmüştür. Çok acı bir tablodur bu ama bunun da tamamen sorumlusu AB’dir.
-Referandum olur mu bu konuda?
Şu an itibarı ile yok. Cumhurbaşkanımız da zaman zaman dile getiriyor. Onlar konuşulur, gelişmelere göre karar verilir. Sonuç ne olursa olsun bu AB ile olan ekonomik ilişkilerimizi etkilemez. Etkilememesi de gerekir. Çünkü her iki tarafın da menfaati söz konusu. Uluslararası ilişkilerde ülkelerin çıkarı esastır. Dolayısıyla bu ticaretten Avrupa’da kazanıyor biz de kazanıyoruz. Orada siyasi sonuç nereye giderse gitsin ekonomik ilişkilerimizde herhangi bir olumsuzluk, bir gerileme, daralma yaşanmaz.