Ünal: AK Parti bir millet aşkının hikayesidir

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, partisinin 16. kuruluş yıldönümünde gündemi AKŞAM Gazetesi'nden Pınar Işık Ardor'a değerlendirdi. CHP'yi sert dille eleştiren Ünal, yaşam tarzı tartışmalarına son noktayı koydu.

1

PINAR IŞIK ARDOR

AK Parti'nin 16. yıldönümünü kutluyorsunuz, AK Parti'nin vizyonunu bir daha hatırlatmak ister misiniz?

 "Karanlığa kapalı, aydınlığa açık" sloganıyla ülkemizin çok zor bir döneminde kurulan AK Parti'miz bugün 16 yaşında. AK Parti'yi zaten millet kurmuştu, sadece tabelasını asmak kaldı. Ve bu tarihten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. AK Parti, kuruluşundan 15 ay sonra, milletin emanetini kuşandı. Böylece Türkiye’de AK yıllar başladı. Milletin ilkelerini kendine ilke edinen, dik duruşunu temsiliyet haline getiren AK Parti değişim, reform ve demokrasinin öncüsü oldu. AK Parti, her seferinde yeniden doğarak ve yenilenerek girdiği 5 genel, 3 yerel seçim, 3 referandum ve bir cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı. Bir başka deyişle 16 yıldır girdiği tüm seçimlerde milletinin teveccühüne mazhar oldu. Bu süreçte AK Parti; Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde milletimize umut ışığı oldu. Bir millet aşkının hikayesi olan AK Parti, bundan sonra da milletimizin güvenine layık olmak için çalışacaktır.

Türkiye’de seçilmiş, meşru hükümete sivil dikta diyen, seçilmiş cumhurbaşkanına diktatör diyen, Türkiye güvenlik açısından riskli ülkedir diyen, yabancı ülkelere mesaj verip bu çerçevede Türk turizmini de ciddi anlamda baltalayan bir anlayışla karşı karşıyayız.

YAŞAM TARZI MAĞDURUYUZ NASIL MÜDAHALE EDERİZ?

Yaşam tarzı meselesi. AK Parti yaşam tarzına, kılık kıyafetlere karışan bir parti mi?

Biz yaşam tarzına karışılmış, kılık kıyafetimize ve inancımıza devlet müdahale ettiği için bunun siyasi mücadelesini vererek iktidara gelmiş bir partiyiz. Sizce biz yaşam tarzına müdahale eder miyiz? Biz bunun ne kadar kıymetli olduğunu biliyoruz. Akıl sahibi hiç kimse insanların kılık kıyafetlerine ve şiddet içermeyen düşüncelerine müdahil olamaz. Ahlaki bir sorun bile olsa, her toplum kendi ahlakını üretir. Bu toplumda başörtülüsü de başı açığı da özgürlük içinde yaşar. Burada sorun Türk toplumunun hassasiyetleriyle ilgili değil. 1994’te Sn. Erdoğan belediye başkanı olduğunda yaşam tarzı kaygısını kaşımaya başladılar. Rejim değişecek, şeriat gelecek, Türkiye İran olacak söylemlerine başladılar. Türkiye’nin kendine has dinamikleri vardır hiçbir yerle kıyaslamayın dedik. Israrla, ‘Türkiye Türkiye’dir’ dedik. Burada yaşam tarzı kaygısını kaşıyarak yüzde 48,6’yı tahkim etmenin yollarını arıyorlar. 

Türkiye, AK Parti, Erdoğan karşıtı lobilerin Türkiye’ye kimler üzerinden bir operasyon çektiği son derece açık.

Cumhuriyet ve onu kuran kadrolar ve cumhuriyetin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk yerli ve millidir.

Sn. Erdoğan bir şiir okuduğu için hapse giderken “ben devletime küsmem” dedi. İnsanları sokağa çağırmadı. Siyasi mücadelesini vererek bugünlere geldi bunu herkes görmeli.

40 yıldır yapılanmış bir örgütün deşifresiyle birlikte sayısı 100 binleri bulan büyük bir kitlenin yargılanması, ayıklanması, toplumsal kesimde bir sorun oluşturmadan bunun açtığı yaraların iyileştirilmesi sürecindeyiz.

AK PARTİ'NİN BASKI YAPTIĞINI SÖYLEYEN AKIL GAZETECİ KOVDU!

Müftülere verilen yetki de bir anda bir ikilem yarattı toplumda. Bu uygulama laikliğe aykırı, çocuk evliliklerinin önünü açacaktır diyenler oldu.

Bal gibi de biliyorlar ki medeni kanun değişmiyor. Müftü bu ülkenin memuru ve memurlar kanununa bağlı bir kişi değil mi? 

Dolayısıyla, bir kız çocuğunun evlenme yaşı değişebilir mi? Peki, bir müftü medeni kanunun kendisine verdiği yetkinin dışına çıkabilir mi? Bunlar buradan bir hassasiyet oluşturup yaşam tarzı kaygısını köpürtüp buradan bir ekmek yiyebilir miyiz diye düşünüyorlar. Bu konuda tahammülsüz, katı ve faşist bir zihinleri var. Cumhuriyet Gazetesi yazarı Nuray Mert, benim söylediklerimi söyledi, kovuldu. Demokrasi, barış deyip AK Parti’nin baskı yaptığını söyleyen aklın ortaya koyduğu bir eylem biçimi. CHP Genel Başkanı  partide aykırı sesler olursa kapının önüne koyarım demişti. Demokrasi hazmetme rejimidir. İnsanların düşünce ve fikirlerine katılmayabilirsiniz. AK Parti’nin yaptığı gibi “Bizi temsil etmiyor, düşünceleri kendini bağlar” dersiniz. Ama lince hakkınız yok! Bunu her kesim için söylüyorum CHP Tunceli Milletvekili AKŞAM Gazetesi’ne konuştu diye disipline veriliyor. Zihniyetleri bu.

MÜCADELEYİ  KARARTMAYA ÇALIŞIYOR

“FETÖ ile mücadelede asıl isimlerin üzerine gidilmiyor, sıradan insanların üzerine gidiliyor” sözlerinin Sn. Erdoğan’a ait olduğu iddia edildi. Akabinde de bir pazarcı kadının ByLock kullanıcısı olduğu ortaya çıktı. Zafiyet var mı?

Bir zafiyet hissetmiyorum. Ana muhalefet genel başkanı “gerçek darbeciler yargılanmıyor” diyor. Aslında bu bir karartma biçimi. Darbeciler, 15 Temmuz gecesi suçüstü yakalandı ve yargılanıyorlar. Geniş bir mücadele veriliyor. 15 Temmuz sadece bir işgal girişimi değil. Böyle bir krizle karşılaşan her ülke darmadağın olurdu. Devlet bu konuda son derece hassas davranıyor. Bir kişinin telefonunda ByLock çıktıysa o kişi gözaltına alınabilir. Birileri FETÖ’nün yürüttüğü sulandırma ve kara propagandanın adeta farkına vararak ya da varmayarak değirmenine su taşıyor. 

HDP-CHP ARASINDA İLGİNÇ BENZERLİK VAR

HDP’den bir çağrı geldi daha doğrusu Demirtaş’tan “Vicdan ve Adalet Nöbeti” için acil gereklilik vurgusu yaptı ve “cesur olun” dedi. Bir provokasyon mu bu?

Selahattin Demirtaş ve HDP bugüne kadar, terör örgütüne karşı cesur olun çağrısı yapmış mı? PKK terör örgütü bu kadar insanı katlederken, silaha karşı tek bir cümle etmiş mi? Şimdi HDP ve Demirtaş diyor ki, 'Devlet bölgede güvenliği sağlamasın, burada hendek kazalım, bu bölgede yaşayan vatandaşları rehin alalım ama devlet bu konuda hiçbir şey yapmasın.'  Van’daki güvenlik önlemiyle Edirne’deki aynıdır. 

CHP “Adalet Yürüyüşü” yaptı önümüzdeki günlerde de “Adalet Kurultayı” yapacak. CHP bununla ne diyor? İvme yakaladık bunu devam ettirelim mi diyor? 

 CHP 'Adalet Yürüyüşü' ve 'Adalet Kurultay'ı diyor. HDP de 'Vicdan ve Adalet nöbeti' HDP’de kurultay yapacaklarını söylüyor. Her ikisinin de dil ve söylemine baktığınızda benzer argümanları görüyorsunuz. 2013’te AK Parti hükümeti, DEAŞ’ı bir terör örgütü kabul edip Resmi Gazete’de yayımladı. En şiddetli mücadeleyi Türkiye Cumhuriyeti  yaptı. CHP ve HDP ısrarla “Türkiye DEAŞ’a yardım ediyor” söylemini dile getirdi. Bunu MİT TIR’larıyla da bağlayalım. Türkiye DEAŞ’a yardım ediyor söyleminin altyapısının uygulamadaki operasyonel karşılığı MİT TIR’larıydı. Aslında Türkiye’nin Lahey’de, AİHM’de yargılanmasını hedeflediler. Hatta o dönem HDP, FETÖ ve CHP, Cumhurbaşkanımız için ısrarla 'yargılanacak' diyordu. 

KILIÇDAROĞLU ÇOK TEHLİKELİ OYUN OYNUYOR

Siz Gezi olayları öncesi bazı sokak olaylarının olacağına dair bir röportaj vermiştiniz. Nasıl anlamıştınız? 

2011’de dikkatimi çeken Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinin ısrarla bir meşruiyet tartışması yapması oldu. Toplumsal mutabakatın zemini meşruiyettir. Bunu yok ederseniz toplumu büyük bir kırılmayla karşı karşıya getirirsiniz. Toplumun kurumlarına, meclisine, yargısına, polisine, askerine duyduğu inancı yok ederseniz bu ayrıştırma ve kırılma yaratır. Çok tehlikeli bir dildir. 

Siz sosyolog olarak mı hissetiniz bu durumu? 

İSYANA DAVET EDİYORLAR

Siyaset, devlet ile toplum arasında bir yerdedir. Eğer toplumla devlet arasından siyaseti çekerseniz taban aktör haline gelir ve ortaya faşizm çıkar. Ben CHP’nin kendi tabanının öfkesini bir siyaset diline dönüştürmek yerine tabanda biriken nefretten beslendiğini gördüm. Bir süre sonra dedim ki; “eğer bu şekilde devam ederse taban aktör haline gelir ve kendi siyasetini tasfiye eder ve dolayısıyla da sokağa dökülür”.  Bir süre sonra Gezi olayları başladı. CHP muhalefet görevini yerine getiremediği için ve muhalefeti düşmanlık yapmak zannettiği için bu sorun oldu. CHP aynı kafayla devam ediyor. CHP’ye ben 5 yıldır siyaset yapın diyorum.