'Türkiye'de kendimi dünya vatandaşı hissettim'

Kelt müziğinin efsane ismi Loreena McKennitt, son albümü “Lost Souls” dünya turnesi kapsamında İstanbul, İzmir ve Ankara’da konser verecek. Tam bir Türkiye âşığı olan sanatçı, ''Sacred Shabbat ve The Gates of Istanbul parçalarını İstanbul’dan etkilenerek yaptım'' dedi.

Elçin DAĞ EYSEN

Müziklerinizin oluşma sürecinde size kılavuzluk eden ve ilham veren ne? 

Doğa en büyük esin kaynağım ve onun bize öğretebileceği her şeyi özümsemeye, her şeyden ders almaya çalışıyorum. Türler arası bir bütünlük ve uyum içinde yaşamaya çabalıyorum, mümkün olduğunca daha az zarar vererek… Şarkı yazarken ya da beste yaparken genel geçer bir kural yok. 

Kelt müziğine olan aşkınız nereden geliyor? 

1970’li yılların sonuna doğru Manitoba’da folk müzik çalan bir mekanda dinledim Kelt müziğini. Müzik beni ilk anda etkiledi ve ilk anda bende muhakkak bu melodilerle iç içe olmalıyım diye düşündüm. 

Türkiye’ye özel ilginizin olduğunu biliyoruz. Bu ilgi nasıl başladı? 

Türkiye’ye zaman zaman seyahatlerim oluyor ve şarkılarımda da bu seyahatlerin yansımalarını görüyoruz. Tarih ve kültür zenginliği ile göz kamaştıran bir ülke Türkiye… Coğrafya olarak muazzam bir çeşitliliğe sahip, ülkenin her bölgesi başka güzel… 2003 yılında Ankara, Safranbolu, Konya ve Kapadokya’yı kapsayan bir tura katıldım. Tarihi farklı açılardan, farklı mekânlarda, farklı bakış açılarıyla öğrenme ve anlama şansım oldu. Benim için çok besleyici bir deneyimdi, kendimi çok daha olgun bir dünya vatandaşı gibi hissettim. 

İstanbul deyince aklınıza neler geliyor? 

Bazı şehirler insanda çok farklı duygular uyandırıyor, kendinizi bir başka hissediyorsunuz, daha farklı bir yakınlık kuruyorsunuz. İstanbul o şehirlerden biri. Boğaz'ı, tarihi binaları, sokaklarındaki ışık bile bir başka… “Sacred Shabbat” ve “The Gates of Istanbul” şarkılarımda şehirden ne kadar etkilendiğimi görebilirsiniz. 

Konserinizde izleyenleri neler bekliyor? 

Ağırlıklı olarak 'Lost Souls' albümümden söyleyeceğim ama eski şarkılarımdan da birkaçını seslendireceğim. Türkiye’nin özlediğim yerlerini göreceğim ve dinleyicilerle buluşacağım için çok mutluyum. 

Şu anda kendinizi müzikal anlamda nerede görüyorsunuz?  Her şey hayal ettiğiniz gibi mi? 

Kendimi şurada görüyorum vs. şeklindeki cümleler pek benlik söylemler değil. Ben işimi çok seviyorum, elimden gelenin de en iyisini yapmaya çalıştım. Bundan sonrasındaysa müzik kariyerimi birazcık askıya almayı, enerjimi ve sahip olduklarımı topluma yararı olacak şekilde değerlendirmeyi düşünüyorum. Birazcık sosyal konulara, çevre ve iklim değişikliği konularına odaklanacağım. 

SEMAZENLERDEN ÇOK ETKİLENDİM

Daha önce ülkemize geldiğinizde semazenlerden etkilendiğinizi söylemiştiniz. 

Sufizmin temelindeki o içsel yolculuk, aydınlanma ve kendini bulma hali beni çok etkiliyor. Spritüal birçok öğretide olduğu gibi aşkın, sevginin değerine inanıyorum. Uyum ve bütünlük içinde olmayı önemsiyorum. Bu müzikler tüm bu değerleri çok güzel yansıtıyor, dolayısıyla evet, dinlemekten büyük keyif alıyorum. Ama kimi insanlar bu müziklerin olduğu sema ayinlerini bir gösteri gibi izliyor, oysa oradaki sembollerin, hareketlerin anlamları çok derin. Bunları öğrendiğiniz zaman içiniz aşkla doluyor, müthiş ölçüde ilham buluyorsunuz.