Topçu: İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi, TOBB siz ne yapıyorsunuz?

Uluslararası düzeyde yaşanan gelişmeleri, küresel güçlerin ülkemiz üzerinde yürüttüğü projeleri, FETÖ'nün hedefleri ve geldikleri durumu, muhalefetten beklentileri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Yalçın Topçu AKŞAM Gazetesi’ne anlattı...

PINAR IŞIK ARDOR

15 Temmuz hain kalkışmanın yıldönümünü geçirdik. Türkiye dünyaya ve FETÖ’ye nasıl bir mesaj verdi?

“YA OLURUZ, YA ÖLÜRÜZ”

Aziz milletimiz bütün dünyaya asıl cevabı 15 ve 16 Temmuz 2016’da net bir şekilde vermişti. Darbe girişimine karşı tek yürek olmuş, silahlara ellerinde bayraklarla karşı durarak demokrasi destanı yazmışlardı. Aradan geçen bir yıllık sürede darbeciliğe karşı öfke, demokrasiye karşı sahiplenme duygusunun daha da pekiştiğini gördüm. Her kesimden milyonlar sokaklara aktı “Ya oluruz, ya ölürüz” mesajını tekrar verdi 

Siz  darbe olsaydı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın koltuğuna Muhafız Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın oturacağını söylemiştiniz. Hala aynı görüşte misiniz? Kamuoyunda daha farklı isimler de tartışıldı

“ismi geçen bir kısım siyasetçiler var. Bunlar üzerinden de bir proje yürütülebilirdi”

Bizim şahıslar üzerinde bir tespitimiz olmadı, anlatmak istediğim darbecilerin yapacağı hainliğin daha berrak anlaşılması için, darbeci olduğu apaçık olan isimler üzerinden bir fotoğraf tasviriydi. İsimlerin hiçbir önemi yok. Bakın siz bile bir isme odaklanmışsınız. Söylenmek istenen darbecilerin darbeyi başarmaları halinde milletimizin direncini kırmak için medyaya verecekleri görüntünün tahmini tasviriydi. Ama başaramadılar ve küresel bir yıkım projesi büyük Türk milletinin sinesine çarpıp 250 şehit, 2000’in üzerinde gazimizin mübarek kanlarıyla kırıldı. Çanakkale’de, Sakarya’da destan yazan bir neslin evlatları olduğumuz 77 düvele bir kere daha gösterildi. Kamuoyunun bildiği üzere; 2019’a yönelik çeşitli senaryo ve hesaplarda ismi geçen bir kısım siyasetçiler var. Bunlar üzerinden de bir proje yürütülebilirdi.

Peki darbe başarılı olsaydı ne olacaktı sorusunu daha genele yayarak sorsam. Gülen Türkiye’ye gelecekti sanırım. Nereye oturacaktı? Neler yaşanırdı?

“RUHANİ LİDER MOLLALARLA BAŞTA OLACAKTI”

Başarsalardı 40 yıllık rüya gerçek olacaktı. Küresel güçlerin kırk yıllık hesabını milletin ihlası bir saatte bozdu. Küresel güçlerin piyonu olan FETÖ’nün ipini millet çekti. Yapılacak saraylar, kurulacak saltanatlar yerle yeksan oldu. Başarsalardı nasıl bir diktatörlük kuracakları 15 Temmuz gecesinin şiddetiyle ve vahşetiyle apaçık ortadadır. Ruhani bir lider elebaşı olacak ardında mollalar ve sair güçlerle. Üçüncü dünya ülkelerinin diktatoryası Türkiye’ye getirilecek ve her şeyimizle dışa bağımlı bir ülke olacaktık. Zaten hatırlarsanız FETÖ elebaşısı Haçlı idaresi altında yaşamayı normal gören açıklamalar yapmıştı.

Gülen’in yaşı ve sağlık sorunları malum. Bu kadar güçlü ve destek gören bir örgütten bahsediyoruz. FETÖ liderinin ölümünün  ardından gelecek isim kim? 

“DEVLETİN İMANI ADALETTİR”

Kim olur önemli değil ama Türkiye ve İslam ülkelerine karşı kullanılan bir örgüt olarak küresel güçler tarafından bundan sonra da kullanılacak gibi görülüyor. Çok şükür Türkiye çok büyük mesafeler aldı. FETÖ’yle mücadele devlet ve beka meselesidir. Toparlanmaları artık mümkün olmayacak inşallah. Tabii bu konuda rehavete asla düşülmemelidir. Devletin imanı adalettir ve devlet demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir. Rejimin adı cumhuriyettir. Devlet kin gütmez ama suçlulara da aman vermez.

Yurtdışı basınında bazı haberler Türkiye’de kutuplaşmanın büyüdüğü yönünde veriliyor. Katılıyor musunuz bu yorumlara? Bir tarafta “Adalet Yürüyüşü” yapıldı. Bu kutuplaşma işareti midir sizce? 

“GÜNEYDEKİ DOST ÜLKE! İŞİN İÇİNDE”

 FETÖ’nün ipini tutanların en açık şekilde kendilerini ele verdikleri durum budur. Batı basınında Türkiye’ye yönelik ithamlarıyla insafsızlığın destanını yazanlar esasında FETÖ’yü  yönetenlerdir. Bu medya gruplarının sahipleri FETÖ’nün hayranlık beslediği ve beslemeliğini yaptığı Güneydeki dost(!)ülkeyle iç içedir.  Bunların haber ve yorumları düşmanlıktan ve kirli siyasi operasyondan başka bir şey değildir.

“Yürüyüş parti içi muhalefeti bastırma operasyonu”

Adalet yürüyüşüne gelince tam bir siyasi mühendislik, parti içi muhalefeti bastırma operasyonu. Ötesinde kamuoyunda bir etkisi olmadı. Çünkü mesele Gezi’de nasıl ağaç değilse burada da adalet arayışı değildi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin, Kandil ve Pensilvanya’yla kol kola siyasi faaliyet içerisinde olması, partinin tabanı ve çoğu kurmayları tarafından da tasvip görmedi. Bu yürüyüşü AB’nin bazı basın organları ve KOÇ grubunun “ayakkabılarına” talip olması dışında millet nezdinde kabulü olmadı. Kısaca kaos planı yine kamuoyunun sağduyusuna yenildi.

Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasıyla başlamıştı yürüyüş CHP lideri sokak hareketlerine devam mesajı verdi. Bu sizi rahatsız eder mi?

“Etkisinde oldukları güçler demek ki böyle istiyor”

Sandıkta yenilenler sokaktan sonuç alma hayaline ve dengesizliğine kapılmışlar. Tabi yenilen pehlivan doymuyor. Hatırlayın geçmişte de başkanlık sistemine geçişle ilgili gerekirse kan dökeceklerinden bahsediyorlardı. Şimdi kaos planları yaparak anlaşılan bu sözlerini yerine getirme gayretindeler. Etkisinde oldukları güçler demek ki böyle istiyor. Milletin kanaati şudur “Cumhuriyeti kuran parti bugün terör örgütlerinin yörüngesine girmiş gibi”  Çok tuhaf, dramatik hatta çok travmatik bir durum. Neyse ki milletimizin sağduyusuna çarpıyor bütün kirli hesaplar. Yine oynarlarsa yine yenilecekler.  Muhalefetin kendine hayrı yok ancak muhalefetin yerli ve milli olanına ciddi manada ihtiyaç var. Siyasi akıl tutulması yaşıyorlar, legal, meşru, milletten yetki almış TBMM’de temsil edilen bir siyasi yapı, ülkenin karşı karşıya bulunduğu duruma bigâne kalamaz. Silahlı Kuvvetlerimiz yurt dışında operasyon yaparken, FETÖ-BTÖ ile mücadele devam ederken, muhalefet tarzı ve usulü, üslubu bu olmamalı “ÖNCE VATAN” noktasındayız çünkü.

İtiraf müessesine dikkat söylemlerini duyuyoruz. Sizce birileri durumdan sıyrılmanın yolunu denerken halen FETÖ’ye gizliden destek oluyorlar mıdır? 

Mahkemelerde adeta tiyatro oynadıkları söyleniyor. İnkâr taktiğini sürdürüyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız bu yapıyı tanımlarken HAŞHAŞİ kelimesini boşuna kullanmadı, MANKURT’laşmış beyinler kendilerine verilen talimatı sorgulamadan uygular. Onlar için doğru, kendilerine verilen emirdir.

FETÖ liderinin mesajları yani verdiği demeçler yayımlanan fotolar ne demek? Bunları kaale almamak mı üzerinde tartışmak mı gerekir? 

“BUNLAR ZİHİNSEL ENGELLİ TEDAVİLERİ BELLİ”

Sembolik ve subliminal mesaj konusunda uzman bir örgütten bahsediyoruz. Hiçbir kutsal tanımayan bir yapılanma. Her şey başarıya odaklanmış. Hedefe giden yolda hiçbir ahlak ve ölçü yok. Çözülmeyi ve yok olmayı engellemeye çalışıyorlar. 40 yıldır umut pazarlayan din tüccarı bir örgüt söz konusu. FETÖ’nün yalanlarına halen inanan varsa bunlar söylediğim gibi Mankurt olarak tanımlanır yani zihinsel engelli demektir. Bunlarla ilgilenecek kurumlar da bellidir.

İdam cezası tartışmalarında siz nerede duruyorsunuz? Bu cezanın gelmesi FETÖ liderinin iadesini zorlaştırır mı?

“İDAMDA REFERANDUMA GİDİLMELİ”

Bölücü örgüt elebaşını idam etmedik de ne oldu? İmralı’dan örgütü yönetmeye başladı. Şimdi kamuoyunun vicdanını rencide etmeye kimsenin hakkı yok. Bek aktif siyasetin içindeyken de idam cezasının geri gelmesini istiyordum. Hatta Türkiye geneli imza kampanyası düzenledik, olağanüstü destek aldık milletimizden. İdam cezası ABD de var. Kimse onları kınıyor mu? Türkiye’ye yönelik eleştirileri ciddiye almadan idam cezasının bir an önce gelmesi doğru olacaktır diye düşünüyorum. Masum kimsenin korkmasına gerek yok. Korkması gerekenler hainlerdir, canilerdir, vahşilerdir. Cumhurbaşkanımız; “Ben ABD, AB ne diyor ne istiyor diye bakmam milletim ne istiyor diye bakarım, önüme gelirse imzalarım” demiştir. Milletin iradesini temsil eden TBMM gereğini yapmalı en azından referanduma gidilmelidir.

FETÖ’nün siyasi ayağı tartışması birileri ortaya çıkmadan bitmeyecek gibi. Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda ne düşünüyor? Kamuoyunda beklenti bir dönem yoğundu

“ELBETTE SİYASİ AYAĞI VAR”

Elbette siyasi ayağı da vardır. Her yere sızan yapı siyasete sızmadı demek hayatın olağan akışına aykırıdır. Fakat öküzün altında buzağı aramaya da gerek yok. Bu nazik durumu vesile ederek siyasi operasyon ve mühendislik çalışmalarına da dikkat etmek gerekir. Siyasi partilerimize düşen sorumluluk bu unsurlardan kendilerini temizlemektir. 17-25 Aralık’tan sonra da FETÖ’yle birlikte operasyon yürüten partiler ve parti liderleri oldu maalesef

 Tek tip kıyafet çalışmaları başladı. Bu konuda ikilemler duyuyoruz. Guantonamo rengi olmasın uyarıları yapılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Örgüt propagandası yapmak suçtur. Devlet buna izin vermeyecektir doğal olarak. Bu noktada her türlü tedbir masaya yatırılmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken bu hain örgüte “mağduriyet edebiyatı” yapma fırsatı verilmemelidir. Genel çerçeve bu olduktan sonra bir çözüm bulunacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 5000 yıllık devlet geleneği var. Renk vs. gibi konuları iki yüz elli yıllık devletlerden öğrenecek falan değildir. Bu hususta örnek alınacak müktesebatları yoktur o devletlerin. Onlar altı patlarla hukuk ararken bizim Asya’da bile Aksakal meclislerimiz, töremiz vardı.

-Uluslararası ilişkiler bazında baktığımız zaman Almanya ile yaşadığımız son dönemdeki ilişkiler epey can sıkıcı. Bunun iki ülkeye de zararları büyük olur sanırım

“TAVSİYEM: AYYILDIZ’LA DOST OLUN”

Karşı karşıya olduğumuz durum hoş değil. Ama bu dünyanın sonu değildir. Devletlerin ebedi dostlukları ve ebedi düşmanlıkları olmaz. Almanya ve diğer AB’deki dost ülkelere ve ABD’ ye tavsiyem şudur. Ayyıldız’la dostluk herkese kazandırır. Ayyıldız’la düşmanlık kaybettirir ki; başta ABD ve Almanya’da dahil olmak kaydıyla biz bunlarla aynı zamanda asker arkadaşıyız. Hele Almanya’nın güvenliğinde refahında Türk insanının alın teri var. Ve bizim aşağı yukarı 4-5 milyona yakın insanımız 2. Dünya savaşında yerle bir edilmiş Almanya’nın daha müreffeh olması için terlerini dökmüşler. Çok önemli ticari bir müttefikimiz Almanya. Son zamanlarda Almanya’nın hükümetlerin de devlet aklı göremiyoruz. Usul ve üslupları çok kötü. Birinci sınıf siyaset bilimi okuyan talebeler bunu anlar ve görür. Ama bir iki tane devlet aklından uzak siyasetçinin maksadı aşan sözleriyle bozulmaz tarihi bir birliktelik var Almanya’yla.

“ABD, HALKINA BİR SORSUN”

Ankara şu anda küresel terörle mücadele ediyor.  DEAŞ, PKK, PYD sadece Ankara için bela değildir. Bunlar küresel terör örgütleridir.  Bir gün onları tutan maşaların elini yakacaklar. Ankara ne kadar güvenliyse Berlin, Madrid, Paris, Moskova’da o kadar güvenli Washington da o kadar güvenli. ABD hükümeti kendi halkına sorsa “biz Ortadoğu’daki çıkarlarımız için bizim istihbarat örgütlerini kurdurduğu ve beslediği terör örgütleriyle partnerlik yapıyoruz, NATO müttefikimiz olan TC devleti gibi bir devleti bir tarafa bıraktık” dese sanıyorum ki ABD halkı bunu kabul etmeyecektir.

“İTÜ, ODTÜ, BOĞAZİÇİ, TOBB SİZ NEREDESİNİZ? NE YAPIYORSUNUZ?”

Türkiye’deki STK’lar bu işte çok yavaş kaldılar. Ben mesela merak ederim İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi ne yapar TOBB ne yapar? FETÖ terör örgütü ne yapıyor? AB, ABD dâhil olmak kaydıyla BBC, CNN, Reuters’a milyonlarca liralık ilanlar veriyorlar. Kendi sapık fikirlerini o gazetelerin sayfalarında çarşaf çarşaf yayınlatıyorlar. Her şey devletle olmaz günümüzde STK’ların önemi çok büyüktür. Üniversitelerimiz çok. Galatasaray üniversitesi Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ, Hacettepe, TOBB bunların her biri neden onların STK’ları gibi davranmıyor. Niye onlar Türkiye’nin terörle mücadelesini ve Türkiye’nin dünyada merkez bir ülke olduğunu ve tarihi geçmişine baktığımız zaman jeopolitik, jeostratejik konumuna baktığımız zaman, ay yıldızla dostluğun herkese kazandıracağını bunlara anlatmıyorlar. Ve terörle mücadelede gerçekleri devletin verdiği raporlarla değil de mesela niye bizim İTÜ’müz Belçika’da oturup “bakın sizin buharlaştırdığınız Fehriye Erdal denilen katil bizde çok önemli bir iş adamını katletti öldürdü” demiyor. Veya niye bizim ODTÜ’müz Almanya’ya gidip TOBB’la birlikte Boğaziçi ile birlikte orada seminerler yapıp “Burada beş bine yakın Kürt’ün, Türkmen’in, Alevi’nin, Sünni’nin 83,5 milyon Türk milletinin hemen hemen üçte ikisinin evine ateş düşüren bir terör örgütüne siz niye yataklık yapıyorsunuz” demiyor

Almanya Büyükada’da tutuklanan aktivistleri öne sürerek ilişkileri geriyor. Bu boyuta taşınması enteresan geliyor kulağa

Almanya’nın bir takım örgütleri ve istihbaratının desteklediği örgütlerin Türkiye’de ne yaptıkları Türk hükümeti tarafından önlerine belgeyle konuldu. Yani Gezi olayında bir otel kiralayıp oradan Gezi olaylarını kışkırtacak bildiriler atan ajanlarına kadar. Suçüstü yakalandılar. Bu bir suçluluk bastırma psikolojisi. Kimse durup dururken yeşili, ağacı, insan haklarını koruyan insanları gözaltına almaz. Onlar bu çok iddialı oldukları demokrasi, insan hakları gibi şeylerden bahsediyorlar ya Orta Asya’da Datka ana var. Şeyhülislamlık noktasına gelmiş, Kırgız bir rol model kadın. Bu kadın oturuyor devlet işlerinde karar veriyor vs. onlar demokrasi vs falan ne kadar derlerse desinler bırakalım Ahmet Yesevi’yi bırakalım Peygamber Efendimizin söylediklerini bizim yine Orta Asya’daki bizim atalarımızın Manas destanındaki o 500 bin mısralık demokrasi de insan hakları da hayvan hakları da bulunan bir mısrasını anca yapabilirler. Onun için kimse bize demokrasi anlatmasın.

“CASUSA NİŞAN TAKMA YARIŞINDALAR”

Almanya uluslararası hukukun esaslarına riayet edecek muhatap olduğu TC devletinin istediği eli kanlı katilleri ki; bunların sayısı 4500’e yakın bunları bir an önce iade edecek. Devlet adamı şunu yapmaz. Sabah erken kalkan şu anda Türkiye’de casuslukla aranan birisine nişan takmakla meşgul. Orada Türkiye’ye casusluk yaparak ihanet etmiş bir kaçak var. Alman devlet adamları sabah kim erken kalkarsa ona nişan takmakla meşgul. Onun içi diyorum ki; Alman hükümetini temsilcileri devlet aklına dönsünler.

-Sadece Almanya’da değil şimdi de S-400 ile alakalı ABD sıkıntısı yaşıyoruz

“SAKARYA’YI, DUMLUPINAR’I, M.KEMAL’İ TEKRAR OKUSUNLAR”

Hiçbir ülke bir ülkenin savunma sanayiyle ilgili yaptığı ettiğiyle ilgili bir dayatma içinde bulunamaz. Uluslararası hukukta böyle bir şeyin yeri yok. Biz onlara diyor muyuz yani şu ülkeye şunu niye yapıyorsun bu ülkeye bunu niye yapıyorsun. Bakın bir kere müttefiklik eşitlik demektir. TC’yi kimse kapısının önündeki maraba gibi göremez, gösteremez. Bunlar bizi maraba mı zannediyorlar? Böyle şey olur mu?  ABD ve Almanya’yı yöneten şu andaki nesil tarih şuurdan uzak, Türklerin ne olduğunu bilmiyor. Çanakkale’yi tekrar okumalarını tavsiye ederiz. Sakarya’yı Dumlupınar’ı Mustafa Kemal’i tekrar okumalarını tavsiye ederiz. 

-İsrail’e girecek olursak Mescid-i Aksa’da bir geriye dönüş var. Sadece Sayın Cumhurbaşkanımızdan ses çıktı. İslam âlemi nerede?

“BAŞIMIZDA UZUN ADAM VAR DİYOR Kİ”

En büyük üzüntümüz bu şu anda.  Türk İslam dünyası üzerinde Olympos dağının çocuklarının üzerinde bu kadar pervasız iş ve işlemlerinin bir tek nedeni var bizim kırk parça olmamız bu kadar net. Bunun adını böyle koyalım. Zaten onun içindir ki gözümüzün içine baka baka terör örgütlerini destekleye destekleye onlara silah göndere göndere yüz yıl evvel yarım bıraktıkları bizim medeniyet coğrafyamızdaki haritayı enerji eksenli olarak ve bizim sınırlarımızda çıban bir terör devleti kurarak yeniden yapmak istiyorlar. Türkiye ile uğraşma nedenleri bu. Bunu yaparken de Türkiye’nin başında bir tane uzun adam var o da diyor ki; bu topraklarda da,  masada da olacağım. Bunun bedeli ölümde olsa orada olacağım.  Bana diz çöktüremeyeceksiniz.  O harita belirleyeceğiniz masada menü değil esas olarak orada olacağım” diyor. İşte bütün mesele zaten buradan kopuyor.

52 tane İslam ülkesi var ve ne yazık ki bu zulümlerle alakalı sadece Tayyip Erdoğan’ın sesi çıkıyor. Tayyip Erdoğan’ın sesi sadece İslam dünyasıyla alakalı da çıkmıyor. Hindistan’a gittiğimizde Hintlilere söyledi BM konseyinde. “1 milyar 390 milyonsunuz neden temsil edilmiyorsunuz” dedi. “Bunu ben mi söyleyeceğim sizin sesiniz neden çıkmıyor” dedi. Önce anlamadılar sonra hepsi ayağa kalktı alkışladılar. Dünyada böyle bir akıl tutulması olduğunu görüyoruz.

Teknolojiyi elinde bulunduranlar GSMH’si tek başına elinde bulunduranlar, kuvveti esas alarak hareket edenler şu anda insanlık üzerinde bir kıyıma girişmiş durumdalar. Vahşi medeniyet dediğimiz bu işte. Bir an evvel insanlığı yani bir tek bizim medeniyet coğrafyamızın değil bütün insanlığın tekrar merhamet medeniyetinin çocuklarının iktidarına ihtiyacı var ve biz merhamet medeniyetinin çocuklarıyız. Biz yapmadık birinci dünya savaşını biz yapmadık ikinci dünya savaşını biz şu anda yapmadık bu kan dökmelerini. Bizim savaşlarımızın bile bir ahlakı var. Bunların savaşlarının ahlakı da yok. Bunlar çocukları öldürüyor. Kadınlara tecavüz ediyor.