TUĞBA KALÇIK
24 yılı geride bıraktığınız müzik yaşamınızda çok önemli başarılara imza attınız. Müzikal açıdan hedeflediğiniz noktada mısınız?
Şükürler olsun ki hayat bana çok güzel bir kariyer verdi. İşimi çok severek yapıyorum ve işim sayesinde çok güzel insanlarla tanıştım, çok iyi şarkılar söyledim ve söylediğim şarkılarla kalabalıklara ulaştım. Bu da beni çok mutlu ediyor ama hayata geçirmek istediğim daha birçok hedefim var.
Opera eğitimi aldınız ama pop müziğe yöneldiniz. Neden böyle bir tercih yaptınız?
Opera ve pop iki farklı sarki soyleme tekniğine sahip. Operadan aldığım teknik donanımı yıllardır kullanıyorum, şarkılarımı söylerken. Bu da benim için büyük bir avantaj oldu. Opera benim hâlâ dinledigim bir müzik ama onun için bambaşka bir ruh, başka bir hayat tarzı gerekiyor. Ben o insan değilim. Kendi işlerini üreten, kendi cümlelerimi kuran biri olduğum için pop müziğe yöneldim. Doğru bir seçim yaptığımı düşünüyorum. Pop müzikte kendimi daha özgür hissediyorum.
Zor bir çocukluğunuz olmuş. Sürekli hastalığınızla mücadele etmek zorunda kalmışsınız. Müziğe yönelmenizde hastalığınızın etkisi oldu mu?
İçine kapanık bir çocuktum. Bu hastalığın nedeni hala bilinmiyor. Birçok kolit hastasının karakterleri benzerlik taşıyor bence. Ölümle burun buruna geldiğim çok anlar oldu ama müzik sanirim beni iyileştirdi. Eğer hayatıma müzik girmeseydi, ilk albümü yapmasaydım, belki de aranızda olamazdım. İçimdeki müzik tutkusu sayesinde hastalığımla mücadele ettim ve iyileştim.
İNSAN ÜSTÜ İSİMLERLE ÇALIŞTIM
Onno Tunç, Attila Özdemiroğlu, Uzay Heparı gibi artık aramızda olmayan Türkiye’nin en önemli müzisyenleriyle çalışma şansınız oldu. Bu isimler sizin müzik yaşamınıza neler kattı?
Uzay'ın iki albümümde de çok emeği var. Onno Tunç bence Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi müzisyenlerden biri, onunla çalışmak benim için büyük bir şanstı. Çok derin müzik bilgisi vardı. Daha sonra Sezen Aksu ile tanıştırdı beni ve birlikte çalışmaya başladık. Onno ile çalışmak benim için çok büyük bir deneyim oldu. Attila Özdemiroğlu da müzik bilgisi çok derin bir müzisyendi, albümlerimde emeği çok olmuştur. İmkansızların başarıldığı, insan üstü müzisyenlerle çalıştım. Sanırım bu yüzden muzisyenlik çıtam çok yüksek.
Pop şarkılarının içi boş
1990’lardan bugüne pop müzik anlayışı sizce nasıl bir değişim geçirdi?
Ne üretiliyorsa tüketici de onu alır. Dünyanın her yerinde böyledir. Müzik endüstrisi giderek kalitesizleşti, şarkıların içi boşaldı ve ne yazık ki dinleyiciler bu kalitesiz müziği dinlemeye mecbur kaldı. Sezen’in Onno’nun o yıllarda hit olan şarkıları belki şimdi hit bile olmayabilir. Kuşaklar değişti çünkü. 90’larin iyi müziğini dinlemeye alışmış bir nesil yerine şimdi maalesef günümüzdeki müziği dinliyen bir kuşak var. Günümüzde atarlı, öfkeli, romantik olmayan, bence kötü şarkılar dinleniyor. Benim mutsuzluğum kaliteli müziği bir kenara bırakıp sadece böyle içi boş şarkılar yapılmasına. Umarım endüstri kaybettiği bu ruhu yeniden bulur.
Herkes gelip geçici
Bir röportajınızda ortak sevinç ve acı birleşmenin önemini vurgulamıştınız. İçinden geçtiğimiz bugünlerde ortak duygularda buluşmaya daha çok ihtiyacımız var değil mi?
Birbirimizi daha çok sevmeliyiz. İnsanoğlu bu dünyada misafir, Hiçbirimiz kalıcı değiliz. Bunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Bunun bilinciyle hareket etmeliyiz. Gandi den Taoistlere doğu felsefesinde bir olgu var ‘çok önemli önemsizler’ diye. Unvan sahibi olmak, albüm yapmak, ödül almak, para kazanmak bize hayat içinde çok önemli geliyor olabilir ama aslında bütün bunların hiçbir önemi yok. Gelip geçici olduğumuzun bilinciyle hareket etmeliyiz. Birlikte yaşamanın tek çözümü sevgide buluşmak. Biz de toplum olarak sevgide buluşursak tüm zorlukların üstesinden gelebileceğimize inanıyorum.
Dinleyicilerime özel!
‘Kırık Kalpler’ albümünüzden bahseder misiniz?
Kendi adına 90’lar gibi hissedilecek müzik dolu bir albüm yapmaya çalıştım. Belki de müzikteki yozlaşmaya karşı verdiğim bir reaksiyondu bu. Çok satmama riskine rağmen eski günlerdeki gibi bir inançla bu albümü hazırladım. Çıkardığım her albümü takip eden, sadık bir dinleyici kitlem var artık. ‘Kırık Kalpler’ albümünü de onlar için yaptım. Kariyerim açısından da çok değerli bir albüm olduğuna inanıyorum. Uzun süredir almadığım kadar çok övgü aldım bu çalışmamdan dolayı.
Müzik çalışmalarınızdan arta kalan vakitinizi nasıl geçiriyorsunuz?
Çocukluğunda sağlını kaybetmiş biri olarak kaliteli yaşamaya çalışıyorum. Kafa sağlığı için meditasyon yapıyorum. Bir de bir kitap yazmaya çalışıyorum.
Kitap projesi var!
Yazdığınız kitaptan biraz bahseder misiniz?
Bir sohbet sırasında Nil’in (Karaibrahimgil) önerisiyle yazmaya başladım. 6 aydır üzerinde çalışıyorum. Neden sağlımı kaybettiğimi ve nasıl sağlığıma yeniden kavuştuğumu anlatmaya çalışıyorum. Hangi sporları yaptığımı, nasıl beslendiğimi ve yaşamımda nelere dikkat ettiğimden bahsetmeye çalışıyorum. Yarı otobiyografi gibi olacak bu kitap, hastalıkla mücadele eden insanların bedenlerini ve ruhlarını yeniden sevmeleri için bir ipucu olabilirse çok mutlu olacağım.
Eurovision'la kalplere dokundum
Eurovision'da Türkiye’ye birincilik kazandırdınız. Ülke olarak gurur duyduğumuz bir geceydi. Siz birinci olduğunuz açıklanınca neler hisetmiştiniz? Böyle bir başarı kazancağınızı tahmin etmiş miydiniz?
Eurovision başarısıyla beni hiç dinlemeyen insanlar da beni tanımış oldu. Ve onların kalbinde bir yer edindim sanırım. Kariyerimde çok önemli bir yere sahip bu yüzden Eurovision. Bu yarışma için kostümlerden, müziğine, tanıtımına kadar dersimi çok iyi çalıştım. Çok profesyonel bir ekiple çalıştım. Çok iyi hazırlandığımız için birinci olabileceğimize inanıyordum. O yıl dünyada da çok popüler olan Tatu bizim en büyük rakibimizdi. Ama provalarda biz favori gösteriliyorduk. Bu benim inancımı daha da artırmıştı. Birinciliğimizin açıklandığı an bana hayal gibi gelmişti. Beynim şoka girmişti sanki ben hangi ara o ödülü aldım, konuşmayı nasıl yaptım hiç hatırlamıyorum.