1
PINAR IŞIK ARDOR
Tarihi, sanatı, turizmi ve gastronomisiyle göz dolduran Gaziantep’te neler yaşanıyor? Mülteciler yaşama bütünleşmiş oldular mı? Geri dönecekler mi? PKK’lı teröristler neden şehre sızamıyor? Gaziantep 2019’a nasıl hazırlanıyor? Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin AKŞAM Gazetesi’nden Pınar Işık Ardor’a anlattı. Şahin
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin ilk kadın bakanı ve ilk kadın milletvekilisiniz. Bölgesel olarak size bakış nasıl? Büyük bir il yönetmek zor değil mi?
Bizim hem üç dönem parlamento tecrübemiz hem de 15 yıl özel sektör deneyimimiz var. Bütün Türkiye’yi dolaşıp şehirleri birbirleriyle kıyas etme şansımız oldu. Aile ve Sosyal politikalar Bakanlığı yaptım. Sayın Cumhurbaşkanımızın da yola çıktığımız zaman söylediği ‘kimsesizlerin kimi’ dediği o bütün grupların yaşam kalitesini yükseltmek için yaptığımız bir bakanlıktı. Benim yetişmemde o bakanlığın da çok büyük etkisi oldu. Bu tecrübelerle Gaziantep’e gelince daha kolay yönettiğimi düşünüyorum. Direk belediye başkanı olarak başlasaydım bu zor dönem ve zor coğrafyada çok zorlanırdım. Sınırda yaşananlar, 500 bin mülteci ve iki patlama. Fırat Kalkanı, Cerablus, El-Bab sınırımızdaki bütün lojistik desteklere baktığımız zaman biz bölgesel bir şehir olarak ciddi bir kriz yönetimi yaptık. Bütün dünyanın kör ve sağır olduğu bir konuda bir Gaziantep modeli oluşturduk. Mültecileri aldık ama bunun sürdürülebilirliği, şehrin ekonomisi, adaptasyonu, enformasyonu için ciddi sosyal projeler gerekiyordu. Önce bu sorunu analiz ettik ve bir araştırma yaptık. Bir merkez kurduk taramalar yaptık. Bize gelen verilerden projeler ürettik.
-Suriyeli Mülteciler kısmına geldik onu biraz açalım. Dünyaya örnek olacak kamplar kurdunuz.
Kamplar konusunda dünyanın en iyisiyiz ama daha da önemlisi kamplarda yaşayan yüzde on yüzde 90’ı şehirde yaşıyor.
-Nerelerde yaşıyorlar?
Her yerdeler. Belli bir yerde yaşasalar gettolaşma ve kendi içinde kutuplaşma ve ayrışmaya neden olacaklardı.
-Sizin tercihiniz şehir o halde
MUHALEFET ŞİMDİ NİYE SUSTU?
Evet. Ekonomik durumuna göre mesela bir mühendis, akademisyense şehrin ekonomisine ve yaşam şekline uygun bir yerde yaşıyor. Biraz daha orta sınıftaysa ona göre. Daha dezavantajlı grupsa engelli, yetim, yoksulsa biz zaten direk onları sosyal destek sistemimize alıyoruz. Şehrin içerisinde olmaları sosyal açıdan çok önemli. Birlikte yaşam dediğimiz bir model geliştirdik. Bir de muhalefetle uğraşmak zorunda kaldık. Üç yılda iki seçim bir referandum geçirdik ama hiç normal gündemi konuşmadık. En son referandumda biz anayasayı hiç konuşmadık. Muhalefetin elinde bir broşür ‘sizin kira fiyatlarınız yükselirken mültecilere kira desteği veriliyor’, ‘sizin çocuklarınızdan kesilen burslar mültecilere veriliyor’ gibi yalan yanlış karşılığı olmayan şeyler kara propagandaya dönüştürüldü. Amaç toplumun kafasını karıştırmaktı. Buna bu kadar önem veren muhalefet seçimden sonra da gelir değil mi olumlu bir şekilde bunu şöyle yapalım diye. Bu da yok. Seçimden sonra kesildi sesleri.
-Suriyeli vatandaşlarla Türk vatandaşları arasında yaşanan sıkıntılara da sebebiyet verdi diyebilir miyiz bu propagandalar?
Yalan yanlış bilgilere itibar etmeyin dedik. Bunu çözmek için de çok ciddi gayret gösteriyoruz. Ancak geri dönüşlerde başladı. Cerablus örneğini gösterdik. Mesela Cerablus’ a ben ilk gittiğimde su, elektrik yoktu. Cerablus’a rahat bir şekilde dönmeleri için orayı normalleştirdik. 70 kamyon temizlik yaptık. Sularını getirdik, aydınlattık, okul onarımlarına girdik, parkları bahçeleri yaptık. Bir anda 50 bin mülteci dönmeye başladı. Köylerle beraber bu rakam 100 bine çıktı. Bayram’da Cerablus’tan 40 km ileriye gittim. Cerablus’ta şu anda esnaf dükkânı açtı. Artık orası yaşam kokuyor. İlk gittiğimizde karanlıktı, DEAŞ kokuyordu. Her yerde saçma sapan yazılar yıkılmış binalar vardı. El Bab normalleştiğinde 200 bin kişi geri dönecek. Ayrıca hükümetimiz bu sıkıntıyı gördüğü için büyük dev projeleri pozitif ayrımcılık yaparak bu bölgeye getiriyor. Şu anda Türkiye’nin en büyük konut projesi burada yapılıyor Kuzey Antep’te 50 bin konut yapılacak. 5 kişiden 250 bin kişi yaşayacak.
Bu da gettolaşma yaratmaz mı?
Yaklaşık 20 km yol yapıyoruz. Bölgeleri birbirine bağlıyoruz, gettolaşmaya fırsat vermeyeceğiz. Ayrıca Türkiye’nin Melen’den sonra en büyük su projesi var. 120 km’den su getiriyoruz eski parayla yaklaşık 2 katrilyonluk bir yatırım. Kara treni hızlı trene çeviriyoruz. Dolayısıyla 600 bin dönüm yeni yeşil alan yapıyoruz. Halkımıza diyoruz ki ‘tamam sorun var ama bunu en aza indirmek için de büyük bir çaba ve proje desteği var’. Halkımız bize olan güveninden dolayı muhalefetin o kara propagandasına itibar etmeden bize yüzde 62,5 gibi referandumda rakamla büyük destek verdi. Dolayısıyla o güven ve istikrar ortamı burada bu kadar sıkıntıya rağmen devam ediyor. İnsana, gönlüne dokunuyoruz ve sosyal projelerimizle herkesin yanındayız.
-Çevre illere bakıyorsunuz PKK teröründen etkilenen yıkılmış dökülmüş şehirler. Gaziantep bu Bölge’de farklı misyon ve vizyon gösteriyor. Bu sizin yönetiminizden mi kaynaklı?
Tek başına benim yönetimimden kaynaklanması mümkün değil. Siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz. Şehirde bir medeniyet var. Dünyanın en eski 20 yerleşim yerinden bir tanesi burası. Fırat’ın etrafında çok büyük bir medeniyet oluşmuş. Roma dönemi, Selçuklu, Osmanlı, cumhuriyet tarihinin en önemli mücadeleleri bu bölgede yapılmış. İnsanımız büyük bir olgunlukla şehirleşmiş. Tek başına ben şunu yapalım dediğimde alıcısı olmazsa ben ne yapabilirim. Toplumdan çok ciddi bir destek geliyor. Ben dedim ki krizi biz fırsata dönüştüreceğiz. Amerika’da gidip BM’de anlattığımda şoke oluyorlar. Çünkü hep yalvaran, destek isteyen, para isteyen yöneticilere alışmışlar. Ben şehrin ekonomisinin nasıl güçleneceğini, buraya gelen insanların hepsinin selpak satıp dilencilik yapmadığını, akademik dünyadan, doktorundan, öğretmeninden, mühendisinden yetişmiş insanların geldiğini anlatıyordum. Bunların hepsinin networkları var diyordum.
Siz çok şanslıymışsınız o halde Gaziantep’e gelen mültecilerin eğitim seviyesi yüksekmiş
Nasıl gördüğünde önemli. Bardağın boş tarafına bak ağla. Atalarımızdan çok güzel bir söz var. ‘Karnın doymayacaksa aç olduğunu söylemene gerek yok’ demişler. Toplum psikolojisini yönetmemiz gerekiyor. Biz toplumun önderiyiz. Dolayısıyla bu krizi fırsata dönüştürme noktasında çok büyük gayret gösterdik. Toplum, sanayici bunu satın aldı. Çok zor dönemde üretime devam etti. Makineyi durdurmadı. İhracatını devam ettirdi. Mehmet Şimşek Bakanımızın bugün bir açıklaması var ‘ilham veren şehir’ diyor. Bu şehirde turizm devam ediyor biliyorsunuz niye devam ediyor büyük bir alt yapı var. Müzeler şehriyiz. Türkiye’nin değil dünyanın en büyük mozaik müzesi şehirde. AB dönem başkanı Estonya başbakanı geldi şoke oldu.
Biz Ankara’nın sıkıntılı gündeminden bunları kaçırıyoruz sanırım
Ne kadar çok kültür ve sanatı konuşursak o kadar hızlı normalleşiriz. Festivaller yapıyoruz, dünyanın bütün yağlı boya ressamlarını şehre getiriyoruz. Fırat’ı çizdiriyoruz. Bunun sergisini yapıyoruz. Çin’den dünya kadar ressam buraya geldi. Neye kıymet ve önem verirseniz bunu başarıyorsunuz. Gastronomi çok önemli. Nereye gideceğim gidince ne yiyeceğim. Artık dünyada yükselen değer bu gurme turizmi. Niye Antep’e geleceksin? Beş antik kent, 18 müze var. Dünyanın en iyi hayvanat bahçesi, zooloji müzesi, safari parkı var. Cesur’umuz var. Bütün dünya gündeminde haftanın fotoğrafı oldu o. Biz pozitif gündemle neden bu şehre gelinmesi gerektiğini çalıştık. Eylül- Ekim ayında otellerimiz yüzde 80-90 doluluğa ulaşıyor. Bir de Türkiye’nin gündemini yumuşatıyoruz aslında.
-PKK’lı teröristlerin Gaziantep’e girmemesi yâda girememesi neye bağlı?
Çok uğraştılar. İnsanların kaybedecek bir şeyi olduğu zaman asla prim vermiyor. Karnı doyuyor, kendini buraya ait hissediyor. Terör örgütleri çok mücadele etmelerine rağmen girmeyi başaramadılar. Cumhurbaşkanımız her geldiğinde ‘kendi kendine yeten şehir, çözüm sürecini çözen şehir’ diyor. Çözüm sürecine gitsin Gaziantep’e baksınlar diyor. Ekonomi ve aidiyet duygusu bu işi çözüyor.
-Partinizde yaşanan bir değişim rüzgârı var. Sn. Erdoğan ‘şimdi sıra belediyelere de geldi mercek altına alacağız’ diyor. 2019’a giderken AK Parti’de neler oluyor?
Yenilenmezseniz, yenilirsiniz. Aslında parti kendi kendini yeniliyor. 15-16 yıl önce yola çıktığımızda çok başka bir Türkiye, başka bir dünya vardı. Biz gençken alana girdik şu an orta yaşlı olduk. Zamanın ruhunu çok iyi yakalamak gerekiyor. İyi bir siyasetçinin halkın gündemini iyi yakalaması ve sürekli siyasi gündemle halkın gündemini senkronize etmesi gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın siyasi dehası çok kuvvetli ve hiç kimse görmeden toplumun nabzını çok rahat tutabilen birisi. Bir yenilenme ihtiyacını gördü ve telaffuz etti. Belediyelerde halkın beğendiği gönül rızasıyla oy vereceği kişiler devam edecek. Benim gördüğüm şey halk ne diyor. Halk yaptığın şeylerden memnun mu? Halkın yaşam kalitesine dokunabiliyor musun? Halkımız çok akıllı, itidalli, çok iyi takip ediyor, ölçüyor, biçiyor ve sandık önüne geldiği zaman da bir terazisi var ve bunun gereğini yapıyor. Demokratikleşme, yerelleşme ve sivilleşme basamakları 2023’e giderken bu basamakları çok iyi görmemiz gerekiyor. Yerel kalkınmayı başaramayan, şehre bir şey katamayan bir başkanla devam etmek mümkün değil. Genel merkezimiz bu konuda çok iyi analizler yapacak ve bu vizyona uygun olan partinin ruhunu özümsemiş, yorulmamış, heyecanı olanlarla devam edecek. Herkes kendini hesaba çeksin hesaba çekilmeden.
-2019 çok önemli. Seçim hazırlıklarınız başladı mı?
Bizim halkımız çok akıllı. Son üç beş ayda yapılan çalışma ve göz boyamayla size prim vermez. Gününde ve zamanında çalışmak gerekiyor. Fakat şöyle bir eksiğimiz olabilir. Yaptığımız işi daha iyi anlatmamız gerekiyor. Toplumu bilgilendirmek için son bir seneyi halkımızla beraber olmak üzere planladık. Günün yarısını işçilerimizle, üniversitede öğrencilerimizle beraber olacak planladık. Bunu daha önce yapmış olsaydık ne anlatacaktık önce bir şeyi bitirmiş olmamız gerekiyordu. Şimdi bitirdiğimiz mutfağı sağlam tutmak gerekiyordu. Adam adama markaja geçeceğiz.
-Almanya alıyor yani işine yarayanı
Tabi tabi. Almanya en zenginlerini en akıllılarını, sanatçılarını alıyor. Dolayısıyla biz onları tutacak model geliştirmezsek bu sefer yetişmiş insanı kaybediyoruz.
- Siz aynı zamanda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak görev yaptınız. Gönüllerde yer tutan bakanlarımızdansınız. Şuan da Türkiye’nin kadın, aile ve çocuk tablolarını nasıl görüyorsunuz.
Biz geldiğimizde üniversiteye giden kız oranı yüzde 10’lardaydı şu anda bu yüzde 35-40’lara çıktı. İstihdamda kadın oranı yüzde 20’lerdeydi yüzde 30’lara çıktı. Ama gönlümdeki daha iyi olmalı. 2023 kalkınma vizyonu kadınıyla erkeğiyle akıllı kalkınma vizyonu. Dolayısıyla kadını daha kuvvetli bir şekilde sistemin içinde tutmamız gerekiyor. Yetişmiş kadından daha çok istifade etmemiz gerekiyor. Buna çok inanan Cumhurbaşkanımızın liderliği var. Kadının siyasete, sosyal hayata, ekonomiye girmesi konusunda çok kuvvetli bir ön açması var. Buna rağmen eğer istediğimiz noktada değilsek ve sıkıntılar varsa dönüp burada kendimize bakmamız gerekiyor. Öyle kuvvetli bir lider olduğu dönemde biz burada istediğimiz noktada değilsek burada daha kuvvetli bir kadın iş birliğine ihtiyaç var. Bu konuda yeterince iyi değiliz. Bunun için de ciddi bir zihinsel dönüşüme ihtiyaç var. Yasal düzenlemeler yapıldı birçok sorun alanı kadına yönelik şiddetten tutun çocuk gelinlere devlet duruşu gösterildi. Fakat uygulamalarda hala çok ciddi bir sorun var. Artık açık toplumuz. Kadın, çocuk, engelli hakkını arıyor. Bunu çok iyi kullanmamız gerekiyor. Uygulamada gördüğümüz eksikleri gidermek için ciddi bir takip ve denetim sistemi gerekiyor. Büyük zihinsel dönüşüm gerekiyor. Özellikle erkekler noktasında. Kadınlar bu kadar yoğun bir şekilde kendini geliştirince erkeklerdeki zihinsel dönüşüm daha yavaş kalıyor. Bunun için iyi bir proje çalışması gerekiyor. Akşamdan sabaha bu da olmuyor. Erkeklik dediğimiz şeyin bir kas gücü olmadığını, bütün kararı kendinin veremeyeceğini, kadının daha söz sahibi olduğu bir dünyanın var olduğunu anlatmak ve anlamak gerekiyor. Erkeğin de zihinsel kodlarını değiştirmesi gerekiyor. Ben kadınları seviyorum kadın hakkını önemsiyorum demekle olmaz bu iş. Yaşamak ve yaşatmak gerekiyor.
-Şimdi bir kesim yeni müfredatta kadınlar ikinci sınıf, erkeğe itaat eden gibi gösterilmiş diyor. Var mı böyle bir durum. Siz bunun için uğraşırken MEB’lığıda size destek olmalı değil mi?
Ben dört bakanla çalıştım. Ömer Dinçer MEB Bakanıydı ben aile Bakanıyken. Talim Terbiyede müfredatta kadını ikincilleştiren kadını aşığıya çeken kadını cinsel bir meta gibi gösteren müfredatın tamamen çıkarılması noktasında talimat verildi, çok önemli düzenlemeler yapıldı. Dediğiniz çok önemli bu bir pakettir. Birinin kadın hakkı dediği yerde siz Milli Eğitimde kadını ikincilleştiren söylem ve eylemlerden uzak durmalısınız. İsmet Bakanımı da çok iyi tanıyorum bu konuda kafası çok net ve aydın düşünen birisi. Eğer öyle bunu yanlış anlayacak ya da gözden kaçan cümle varsa bunu muhalefet ispat ederse ve ben inanıyorum ki bakanlık derhal bunun gereğini yapacaktır. Bazen iğneyle çekiyorlar çok farklı bir şeyden başka şey çıkarabiliyorlar ama hakikaten böyleyse de buna tedbir alıp bunu önleyecek düzenlemeleri ve düzeltmeleri de yapmak lazım.
-FETÖ ile mücadele ve gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz. Siz bir dönem FETÖ’nün infaz listesinde yer almıştınız
Milletimizin feraseti Cumhurbaşkanımızın cesaretiyle bu büyük kurgu bitirildi. Hakikaten çıkarılacak çok ders var. Din kisvesi üzerindeki bir maskeyle dünyada okullar açan, insanların iyi evlat yetiştirmek üzere duygusunu yönetip bunu kendi çıkarlarına dönüştüren bir yapının ne kadar hain bir yapı olduğunu, 17-25 Aralık’ta Cumhurbaşkanımız ‘Kral çıplak’ dediği zaman gördük. Hepimizin görev alanı içinde yapması gerekenler vardı. Ben yeni başkan olmuştum. Gelir gelmez hemen olağanüstü meclisi topladım. Özellikle burada üniversitelerin hazine arazisinden aldıkları 700 dönümün bedava şekilde aldıkları yaklaşık 300 dönümünü Antepya diye büyük bir ticari alana dönüştürdüklerini bunun da FETÖ’ye ciddi bir kaynak ürettiğini görünce arkadaşları topladık. Dediler ki başkanım geriye kalan iki yüz dönüm var. Hızlı bir şekilde olağanüstü meclisi topladık ve o 200 dönümün yeniden hazineye geçmesini sağladık. İnsan neredeyse oradalar, para neredeyse oradalar, bilgi ve teknoloji zaten bu üçünü kontrol ettiğinde bütün kurumu kontrol altına almış oluyorsun. Biz bu birimlerde hızlı bir temizlik yaptık. Kendi sosyal projelerimizin, kurslarımızın Suriyelilere verilen destekler dahi o bünyenin içerisinde yapıldığını gördük hemen hepsini kestik. İhale sürecinde biz ihaleyi yaptık geldiler en düşük fiyatı verdiler. Biz yeniden iptal ettik. Bir senemizi yediler ama sonunda biz İSMEK’in devam ettiği birimde anlaştık ve şu anda çok başarılı bir şekilde devam ediyor. Bir senemizi aldı bu mücadele. Şehrin merkezi yerinde bir eğitim kampüsü şeklinde koca koca binalar yapmaya başladıklarını gördük onların hepsini durdurduk. Ben arı kovanına girince acayip rahatsız oldular. Gelip beni tehdit ettiler. ‘Bunu size kim yaptırıyor, bu geçmişte yapılmış şeyleri niye yeniden deşiyorsunuz, bununla ilgili neden kararlar alıyorsunuz’ diye. Ben insanların emaneti üzerinde oturuyorum. ‘Onların vicdanı bana bunu yapmamı emrediyor’ dedim. Milletin hakkını millete vermem gerekiyordu.
-Her şey bitti mi? Rahatladık der misiniz?
Her şey bitti demek doğru değil. Akıllı ve itidalli bir şekilde sürekli denetleyerek iyi bir takip sistemi gerekiyor. En büyük özellikleri takiye yapıyorlar ve çok yüzlüler. Çok rahat başka bir kimliğe bürünebiliyorlar. Özellikle kriptoları hemen olduğu ortamın şeklini alıp kendini saklayanlar olabilme durumuna karşı çok uyanık olmak lazım. Herkes büyük bir sınav verdi. Başka ülkede olsaydı bu olay toparlanmaları çok zor olurdu. Sanayici makinesini durdurmadı, milli seferberlik yaptı. Esnaf, işçi mücadele etti. Onların amacı yaşamı durdurmaktı. Bundan ders çıkarmak lazım. Herkesin kendi işini yaptığı Türkiye’yi inşa etmemiz gerekiyor. Sivil toplum, sivil toplum gayesinde kalmalı, devlet kendi görevini yapmalı, seçilmişler ve attanmışlar herkesin anayasal hakkının tanımlamalarının içinde kalması gerekiyor. Bir gönüllülük üzerine giren cemaat diye giren bir yapının nasıl devletin kılcal damarlarına girdiğini gösteren büyük bir ders var. Bu dersten yeterince ders almamız ve yarınlarda çocuklarımız başka bir şekilde başka bir tehlikeyle karşılaşmaması için buradan çıkaracağımız derslerle çok ciddi sigortalar atmamız gerekiyor devlet yönetimine. Bu konuda da zaten cumhurbaşkanımız ve hükümetimiz gerekli tedbirleri alıyor.