Tuba KALÇIK
12 Eylül'ü anlatan 'Ankara Yazı Veda Mektubu' filminde idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu'nun annesini canlandırdınız. Neler yaşadınız?
Sinemada ilk kez, yaşamış bir insanı canlandırdım. Zeynep Pehlivanoğlu ise ülkücü camiada çok sevilen ve saygı duyulan simge bir isimdir. Bunun da sorumluluğu çok büyüktü. Rol için çok araştırma yaptım. Mustafa Pehlivanoğlu’nun abisi Oktay Bey ile karşılaştık filmden sonra. Bana ‘annemi tekrar yaşattınız bize’ dedi. Filmin çoğu sahnesinde hâlâ etkileniyorum. O dönemde çarpık adalet anlayışının sonucu gencecik yaşta idam edilen kişilerden sadece biriydi Mustafa Pehlivanoğlu. Vicdansız bir mevsimin talihsiz gençleriydi onlar. Filmde de zaten adalet ve vicdanın hepimiz için ne kadar önemli olduğunu çok iyi algılayabiliyorsunuz. Sosyal adalet ve sosyal vicdanı... Zaten insanı insan yapan da vicdanı ve adalet duygusu değil midir? Bunları unutmamakta hem bireysel anlamda hem toplumsal anlamda büyük fayda vardır. Yoksa vay halimize. İşte yakın tarih 12 Eylül darbesi. Ölen, idam edilen kaybolan, işkencelere maruz kalan nice kişi...
Zalimliğe karşıyız
Hükümetimizin kararlı biçimde mücadele ettiği FETÖ'nün yargı ayağı da kumpas davalarla yıllarca insanlara çok acı mağduriyetler yaşattı…
Kuran ‘yaratılmışların en şereflisi’ der insan için. Bunun içinde aklınla hareket edeceksin, adil ve vicdanlı davranacaksın. Toplumumuza mağduriyetler ve zalimlikler yaşatan her türlü oluşumun karşısında durmalıyız. Bu süreçlerde birçok kişinin mağdur olduğuna şahit olduk.
Aynı imkanlara sahibiz
12 Eylül'den bugüne Türkiye demokrasi açısından nasıl bir dönüşüm geçirdi sizce?
1980’den bu yana çok büyük bir değişim geçirdiğimizi düşünüyorum. Birçok açıdan özgürlükler elde edildi. Ama yine de çoğulcu demokrasi için daha çok adım atmalıyız. Artık yurtdışında olan her şey ülkemizde de var. Sosyal ve kamusal hizmetler açısından da gelişim gösterdik. Parti tercihiniz ne olursa olsun ülkemiz için yapılan güzel işleri desteklemek gerektiği inancındayım.
Toprağımız da ekmeğimiz de bir
Tuzcuoğlu: Hepimizin karnı aynı topraklarda doyuyor. Bunun bilinciyle 15 Temmuz'u atlattık...
15 Temmuz’da halkımız sokaklara indi ve demokrasisine sahip çıktı...
O gece evdeydim. Köprüye bomba koyulduğu için önlem alındığını sandım önce. Gerçeği öğrenince ülkemin geleceği için her vatandaş gibi çok korktum. Arkadaşımın dedesi bayrağıyla meydanlarda demokrasi şölenine katılıp eve geldikten sonra odasına gidip ağlamaya başlamış. Arkadaşım da ‘dede neden ağlıyorsun?’ diye sorunca o da ‘evladım biz bunu Menderes zamanında da yapacaktık. Yapmadık, ona ağlıyorum’ demiş. Bu cevap birçok şeyi anlatıyor aslında. Hepimiz aynı toprakta yaşayıp aynı ekmeği bölüşüyoruz. Bunun bilinciyle hareket etmeliyiz.
Müslümanlar için Kutsal bir ay olmasına rağmen, Ortadoğu'da zulüm ve gözyaşı ne yazık ki devam ediyor. Siz, bölgede yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kimse doğduğu, yaşadığı, doyduğu toprakları terk edip, başka bir ülkede yaşamak istemez. Suriyeliler topraklarını bırakmak zorunda kaldılar. İnsanlık adına çok üzücü bir tablo. Ülke olarak önceliğimiz; bu savaşın bir an önce sona ermesi adına elçi olmak ve bu mağdur insanların barış sağlanmış bir şekilde vatanlarına ulaşmalarını sağlayabilmek olmalıdır.
Dizi sektöründe çalışmak zor!
Son yıllarda dizi sektörünün en büyük problemlerinden biri çalışma koşulları ve dizi sürelerinin uzunluğu. Dizi oyuncusu olarak sizi de rahatsız ediyor mu bu durum?
Tabii ki rahatsız ediyor. Çalışma koşulları çok zor ve ağır gerçekten. Bu durum insan haklarına da pek uymuyor doğrusu. Oyuncular için de zor ama esas set çalışanlarının durumu çok daha zorlayıcı. Survivor gibi. Oyuncuların belli saatlerde sete gidip gelme veya karavanlarda dinlenme şansı var yine ama set çalışanlarının böyle bir imkânı da yok. Hala yemeklerini bile kaldırımın üstünde yiyenler, aralarda uykusuzluktan orada burada köşelerde 5-10 dakika uyumaya çalışan arkadaşlar var. Üzücü bir durum.
Cumhurbaşkanımız sorunlarımızı çözer
Bu durum nasıl çözülebilir?
Bildiğim kadarıyla meslek örgütleri ve sendikalar uzun sürelerdir uğraşıyorlar birçok sorun için. Bu işi çözse çözse Cumhurbaşkanı çözer. O el atarsa süreler de kısalır, insani koşullarda da çalışırız, telif yasası da çıkar. Son okuduğum bilgilere göre de zaten bu konuyla ilgili gerekli talimatları vermiş. Yakın zamanda da AB müktesebatına uygun tasarı, Meclis’te görüşülmek üzere verilecekmiş. Çünkü söylemlerinden de anladığımız kadarıyla bu ülke için çalışanın, üretenin, mağdurun yanındayız diyen bir lider. Şayet doğru iletişim kurulur hoşgörülü ve saygılı bir yaklaşım içinde sektörün sorunlarının anlatıldığı bir ortam yaratılırsa tüm bu sorunların kısa bir sürede çözülebileceğini düşünüyorum.
Çözüm için ben de varım!
Siz öncü olur musunuz peki?
Böyle bir talep gelirse olunur tabii ki. Ama bu konularla ilgili arkadaşlar zaten yoğun bir şekilde çalışıyorlar. Allah ömür verirse, sağlığımız el verdiğince ölene kadar bu mesleği yapacağız. Mesleğimizi adaletli, iyi ve rahat şartlarda icra etmek isteriz hepimiz. Sektörün sorunlarına çözüm bulmak için ne gerekiyorsa yaparım. Sadece oyuncular için değil sektör çalışanlarının hepsi adına olmalı bu girişim.
Uyanmanın en güzel yeri Kâbe...
Sanat dünyasından birçok isim umreye gitti. Siz gittiniz mi umreye?
Bana özel kalmasını isterdim, ama Allah nasip etti ve gidebildim. Pek kimsede bilmez. Bana kalmasını tercih ediyorum. Bunlar özel kalsın isterim .Ama çok özel bir yer. Söyleyebileceğim tek şey ise biz burada uykudayız, uyanmak isteyenlerin gitmesi gereken bir yer. Allah’ın evine, dünyanın en kıymetli yerine gitmek tüm isteyenlere nasip olur umarım. İnanan için yaşamında ki en kutsal yolculuk. Hacca da gitmek istiyorum elbette. Umarım Allah nasip eder.
İnsanlığı aynı sofrada buluşturuyoruz
Ramazan boyunca yeni programınızla ekranlardasınız yine. Programdan bahşeder misiniz?
Bu sene de Digitürk ekranlarından ödüllü şef Eyüp Kemal Sevinç ve Yrd. Doç. Dr. Kamil Yaşaroğlu ile birlikte ‘Lezzetli Sohbetler’le izleyicilerle buluştuk. Hocamız Kamil Yaşaroğlu ile manevi sohbetler eşliğinde dini kavramları anlatıyoruz. Diğer yandan da şefimizle de yemekler hazırlıyoruz. Yani programda izleyicilerimize hem yer sofrasını hem de gök sofrasını vermeye çalışıyoruz.
Gündelik hayatımla aynı kişiyim
Televizyon izleyicisiyle aranızda farklı bir bağ oluşturdunuz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Evlilik programı şifreli olsun
Çokça eleştirilmesine rağmen televizyonlarda en çok ilgi gören programların başında evlilik programları geliyor.Evlilik programları neden sizce bu kadar ilgi görüyor?
Evlilik programlarını paralı ve şifreli yapsınlar ve sonra da reytingleri ölçsünler. Bakalım ne kadar reyting alacak. Bu sorunun cevabı budur. O durumda dahi yüksek reyting alıyorlarsa o zaman bu durumu sosyolog ve psikologlara sormak gerekiyor bence. Halkımızın bu tarz programlara ilgi göstermesinin nedenlerinden biri de merak duygusu. Ne yazık ki toplumumuz başkalarının hayatlarını ve o hayatlar üzerine yorumlar yargılamalar yapmaktan hoşlanıyor. Kendi hayatlarımızla meşgul olmak gerekirken başkalarının hayatları üzerine ahkam kesmeyi seviyoruz. Enteresan bir çelişki.
GeçmişRamazanlarıözlüyorum
Çok özel olan Ramazan ayındayız. Bu ay sizin manevi dünyanızda nasıl bir yere sahip?
Küçüklüğümden beri çok severim Ramazan’ı. İzmir’de doğup, büyüdüm ben. Orada Ramazan ayları çok güzel geçerdi. Bugünden bakınca şimdi nostaljik geliyor ama çok da özlüyorum o günleri. Küçükken oruç tutmazdık ama o top atışından önce de yemek yemezdik hiç. İnsan yaş aldıkça yaşama bakışı yaşama karşı duruşu da değişiyor. Şimdiki zamandan bakınca şükür duygusu, Yaradan'a olan sevginiz, yaratılmış her şeye karşı yaklaşım tarzı farklılaşıyor.