Özhan: Erdoğan, dik durduğu için hep hedefte! 

Bayram vesilesiyle buluştuğumuz ünlü sanatçı Ahmet Özhan, ülkemizde vesayetlerin gerilediğini belirtti ve ekledi: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye için dik ve onurlu durdukça hedef olarak görülüyor.

TUĞBA KALÇIK

Türk Sanat Müziği’nin dev ismi Ahmet Özhan ile eski ve yeni bayramları konuştuk. Özhan, ülkemizin içinde bulunduğu siyasi durumu, meslek kariyerini ve son albümünü AKŞAM’a anlattı. 

Geçmişte dini inançları yüzünden dışlanan, okuma hakkı elinden alınan bir Türkiye’den bugünlere geldik. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Ülkemizdeki vesayetlerin gerilediği bir dönem yaşıyoruz. Türkiye’nin bugünkü dik duruşunu ortadan kaldırmak için bizi kısırlaştırmak istiyorlar. Türkiye’yi diz üstü çöktürmek için önce Gezi, sonra 17-25 Aralık ve son olarak da 15 Temmuz darbe girişimine kalkıştılar. Bizim gibi Katar da dik duruyor. Ona da yapılanlar ortada. 

Tarihe sahip çıkıyor 

Türkiye, Erdoğan’dan dolayı dik duruyor. Geçmişte de Menderes, Özal gibi dik durmaya çalışan liderlerimiz oldu ama onlara da yapılanlar ortada. Menderes’i astılar, Özal’ı da zehirlediler. Dünyaya karşı dik durduğu ve kimseye ‘eyvallah’ demediği için de Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan hedef olarak görülüyor. Bizim kültürümüze, tarihimize sahip çıkan onurlu ve dik duran bir Cumhurbaşkanımız var. Allah onu tüm kötülüklerden esirgesin. Erdoğan’ın dik duruşu kurumsallaşmalı. 

Kurban, Allah'a yakınlaşmaktır!

Bayramlar sizin için ne ifade ediyor? 

Bayram günümüzde bence yüzeysel hale geldi. Kurban, dönemin icaplarından biridir. Kurban, yakınlaşmaya vesiledir. Allah’a yakınlaşmaktır. Yani, kurban eti, sadece ihtiyaç sahiplerine değil, muhabbet içinde olduklarımızla da paylaşılmalı. Dinimizde kurban kesmenin öz anlamı Allah’a yakınlaşmak, benliğimizden ve egomuzdan kurtulmaktır. Peki, biz benliğimizden ve egomuzdan ne kadar vazgeçiyoruz da Kurban Bayramı'nı kutluyoruz? Benliğinden vazgeçenler ancak bayramı hakkıyla kutlar. Nefsimizi bir kenara bırakıp kucaklaşacağımız bir bayram olur inşallah.

Tarihi ve kültürü zengin bir ülkeyiz

Batı’nın bize dikte etmeye çalıştığı kültürel değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Batı bugün her türlü hainliği, kötülüğü yapıyor. Bunlardan biri de kültür dayatmasıdır. Bugün onlara dur diyen bir Türkiye var. Biz tarihi ve kültürel açıdan çok zengin bir milletiz. Batı bizi, sınırları cetvelle çizilmiş ülkelerle karıştırmasın. Batı’ya bunları hatırlatınca üstümüze üşüşüyorlar.

TANINMIŞ iSiM OLACAĞIMI BİLİYORDUM

Sanat yaşamınızın 50. yılındasınız. Yarım asırdır sahnelerde olmak size neler hissettiriyor? 

Dün çıkmışım gibi taze ve heyecanlı hissediyorum. Sahneye çıkacağım zamanlarda kostümümü, repertuvarımı ve mental hazırlığımı eksiksiz yaparım. Herhangi bir sahne sanatçısı gibi değilim; benim sahnede özel konseptlerim vardır. Tasavvuf müziği, içinde bulunulan ayın ve zamanın özelliklerine göre bir repertuvar, ona göre bir imaj isteyen bir müzik olduğu için sahneye, Türk Sanat Müziği'nde uğraştığıma kıyasla daha fazla özen gösteriyorum. Sahneye ilk çıktığım günden itibaren hiç acemilik çekmedim. Çocukluğumdan beri, sesimle, fiziğimle bu ülkede tanınacağımı ve başarılı olacağımı biliyordum. Ben bu iş için yaratılmışım, bu yüzden de mesleğimde mutlu ve başarılı oldum.

TSM, KÜLTÜR İSTEYEN BİR MÜZİKTİR

Türk Sanat Müziği’ne günümüzde gösterilen ilgi, 1970’li ve 1980’li yıllara oranla çok daha az. Siz bunu neye bağlıyorsunuz? 

Bunu, Batı’nın bize dikte ettiği kültürel değişimin bir sonucu olarak görüyorum. Müzik kültürümüz, duyguyu derinlemesine bir şekilde, hem sözel hem de melodik olarak ortaya koyan bir yapıya sahiptir. Müziğimizle artık kendimizi ifade edemiyoruz. ‘TSM, pop kültür karşısında yenildi’ diye düşünmemeliyiz. TSM kültür isteyen, derinlemesine düşünebilenlerin dinleyebileceği bir müziktir. Türk Sanat Müziği tüm asaletiyle, onun derinliğini ve güzelliklerini anlayacak dinleyicileri bekliyor.

Batı, İslamiyet’in galibiyetine alışsın

Özhan: Batı, İslamiyet’i değersizleştirmek için her yolu deniyor. Ama İslam’ın galibiyetine engel olamayacaklar. 

Batı’da Müslümanlara yönelik ayrımcı politikalar uygulandığına şahit oluyoruz. Bu tabloyu nasıl yorumluyorsunuz? 

Amerika, Hollanda, Almanya gibi ülkeler, İslam’ı bilmediklerinden değil, İslam’ın gücünden korktuklarından dolayı dünyada İslamofobi'nin artması için ellerinden geleni yapıyorlar. Batı, İslamiyet’i değersizleştirmek için her yolu deniyor. İslam’ın karşısında olan nüfus giderek azalıyor dünyada. Nüfus dengesi de giderek Müslümanlardan yana olduğu için, bunu kendi lehlerine çevirmeye çalışıyorlar. Bir diğer önemli nokta ise, Müslüman topraklarında çok değerli enerji kaynakları var. Batı, kendi enerji kaynaklarını stoklarken, gözünü Müslüman coğrafyasındaki enerji kaynaklarına dikti. Bu yüzden de Batı, Müslüman ülkelerde kaos çıkarıp, toplumları birbirine düşürüp, hem bu ülkelere silah satıp hem de enerji kaynaklarının kontrolünü eline geçirmeye çalışıyor. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, İslam’ın galibiyetine engel olamayacaklar. 

DEAŞ BİR BATI KURGUSUDUR! 

Batı’da gerçekleştirdiği terör saldırılarını arttıran DEAŞ, sizce İslamafobi’yi artırarak bir medeniyetler çatışması mı oluşturmak istiyor? 

DEAŞ, Batı ülkelerinin finans desteğiyle, mafya psikolojisiyle kurulmuş bir terör örgütü. DEAŞ’ın içinde aldatılan salaklar olabilir ama esas dinamikleri Batı tarafından yönetilen insanlardan oluşuyor. Bakın, 28 Şubat’taki ‘Fadime’ nasıl bir kurguysa, DEAŞ da aynı şekilde bir Batı kurgusudur. 

Sanat camiasından emekli olunmaz

Bebek Aile Gazinosu’ndan Maksim’e, popüler gazinolarda sahne almak kariyeriniz açısından dönüm noktası oldu diyebilir miyiz? 

Dönüm noktası değildi ama benim için çok güzel bir deneyim oldu. Gazino döneminde tam bir bilek güreşi yaşanırdı. Hem sesin olacak hem de görselin iyi olacak. Geniş bir repertuvara sahip olman lazım. Gazino kültürü müzik kariyerime büyük katkı sağladı. Ben hep birinci sınıf gazinolarda sahneye çıktım. İlk deneyimimi Bebek Gazinosu’nda yaşadım. Sonra Fahrettin Aslan beni Maksim Gazinosu’na transfer etti. Gazino kültürü de bitince 1980’lerin sonuna doğru kendi konserlerimi düzenlemeye başladım. Sanattan emekli olunmaz. Ölene kadar müzikle devam ediyorsun. 

Tasavvuf müziği çok değerli bir dal

Tasavvuf müziğine olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı? 

Tasavvuf müziği benden önce ortaya çıkarılmamıştı. Hâlbuki tasavvuf müziği çok değerli bir müziktir. Benim yapımın ve kişiliğimin de bu müzikle çok uyuşmasından dolayı, tasavvuf müziğine hizmet etme kararı aldım. Tasavvuf müziği, insanın beşeri tarafından da öte, özüne, maneviyatına hitap eden bir müzik türüdür. Tasavvuf müziği, kültürümüzün zenginliklerine dayalı bir yapıya sahip. Bu güzellikleri insanlara taşımak için Kültür Bakanlığı’nın bünyesinde bir topluluk kurarak tasavvuf müziğine hizmet verdim. 

Genç müzisyenlerle ilahileri seslendirdik

Son olarak ‘Best Of İlahiler ve Düetler’ albümünü çıkardınız. Albümde hangi ilahilere yer verdiniz? Dinleyicilerden nasıl tepkiler geldi? 

Çok güzel bir çalışma oldu. Benim şimdiye kadar repertuvarımda olan ve çok ilgi gören ilahilere yer verdim. Kubat, Gülben Ergen, Yonca Lodi, Serkan Çağrı gibi başarılı genç müzisyenlerle birlikte seslendirdik ilahileri. Taşkın Sabah gibi usta bir isim de düzenlemeleri yaptı. Her ilahiye de bir klip çektik. Dinleyicilerden de çok güzel geri dönüşler aldım.

Bayramlarda kucaklaşmalıyız

Sizce bayramlar nasıl yaşanmalı? 

Bayramlarda kucaklaşmalıyız. Ötekisizleştiğimiz bir bayram yaşamalıyız. ‘Ötekisizlik’, ancak bütün varlığı tek görmekle olabilir. Tevhitle ve vahdetle olabilir. Kurban kesmenin de tüm anlamı budur. Tüm nefsimizden, egomuzdan kurtulmak, sadece O’na yönelmektir.