'Öncelik Fırat’ın Batısı olmalı'

Afrin operasyonun nedenleri ve sonuçlarını, bölgede yer alan ülkelerin menfaatlerini, olası tehlikeleri, PKK-PYD ve DEAŞ terör örgütlerinin varlıklarının nasıl devam ettirildiğini, yerli üretim silahların bu operasyonda kullanılmasının önemini Akşam Gazetesi’nden Pınar Işık Ardor sordu, Türkiye’nin Terörle Mücadele Özel Temsilcisi, 2. Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Edip Başer anlattı.

1

Başer ‘Siyasi kararlılık, ulusal duruş ve diplomasi’ konusuna büyük dikkat çekti. Emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un aksine önce Fırat’ın Batısı temizlenmeli dedi. 

AKŞAM-PINAR IŞIK ARDOR

Afrin harekâtını ulusal güvenlik, bölge güvenliği açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? İlk görünen sonuçlar nedir? Başlangıç amacında ilerleniyor denebilir mi?

“ SİYASİ KARARLILIK, ULUSAL DURUŞ, DİPLOMASİ HAREKAT KADAR ÖNEMLİ”

Afrin harekâtı, El Bab’da olduğu gibi çok doğru bir karar. TSK’nın yaptığı harekât çok gerçekçi ve T.C’nin  hakkı olan bir harekât. Bu bölgede terör yapılanması giderek daha da şekillenen, organize olan, dost bildiklerimiz sayesinde silahlanan bir terör oluşumu var. Bu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk ulusunun güvenliğini çok yakından ilgilendiren bir tehdit konusu. Türkiye böyle bir tehdidi görmezden gelemezdi, nitekim gelmedi. Burada benim işaret etmek istediğim bir iki temel nokta var. TSK üzerine düşen görevi canı pahasına yapmaya uğraşıyor, başaracakta bundan en küçük bir kuşkum yok. Ama bunun yanında en az bu harekât kadar ve hatta bazıları ondan daha da önemli olan bazı mülahazalarım var. Siyasi kararlılık çok önemli. Bu harekâtın bundan sonra devam edecek harekâtın arkasında mutlaka sapasağlam durması mecburiyeti var. İkincisi ulusal duruş. Bundan ulusça bu harekâtın arkasında olduğumuzu gösteren bir sergilemeden bahsediyorum.

“GERÇEK VATANSEVERSEN SÖYLEM VE EYLEME DİKKAT EDECEKSİN”

Bu arada tabii ki değişik siyasi veya ideolojik görüş sahibi grupların farklı görüşleri düşünceleri olacaktır fakat eğer bu düşüncelerin sahipleri gerçekten vatanseverseler, gerçekten bu ülkeye namuslu vatandaşlar olarak bağlıysalar bu ülkeyi seviyorlarsa o zaman söylemlerinde ve eylemlerinde bu birlik haline zarar verecek adımlardan mutlaka kaçınmaları gerekir. Askerimizin moral ve motivasyonuna zarar verecek nitelikte açıklamalar olmamalı.  3. ise diploması konusu. Diplomasi bana göre savaşın kendisinden önde olması gereken bir olay. Çünkü diplomasiyle siz o savaşın kazanılmasını sağlayacak gerek psikolojik ortamı gerekse uluslararası ortamı sağlamaya çalışırsınız. Eğer bu alanda başarılı olursanız diploması alanında ne kadar etkin ne kadar başarılı olursanız sahadaki harekâtınızda da gücünüz o kadar artar.

“Savaşa hayır” bildirisine imza atan 170 kişi sizi rahatsız ediyor olmalı.

“BİLDİRİYE İMZA ATANLAR RAHATSIZ ETTİ””

Kesinlikle eder. Bu harekât keyif için yapılan bir harekât değil ya gidelim şurada birazcık bir dövüşelim iki mermi atalım falan meselesi değil. Bu mesele TC’nin varlığıyla ilgili Türk ulusunun güvenliğiyle ilgili mesele. Benim insanımın kendi topraklarında kendi vatanında güven içinde yaşayabilmesiyle ilgili mesele.

Bu bir savaş mı sizce?

Gayet tabii bu bir savaş. Yabancı ülke topraklarına girmişiniz o topraklarda örgütlenen bir terör örgütü veya bir başkası da olabilirdi ona karşı siz bir silahlı bir harekâtta bulunuyorsunuz dolayısıyla bunun adı neresinden bakarsanız savaş ama kime karşı savaş bir terör örgütüne karşı savaş. Ve kenarlarında kimler varsa onlara karşı savaş.

Diplomasi dediniz. Siz Türkiye’yi bu noktada nasıl değerlendiriyorsunuz?

“TÜRKİYE DOĞRU DİPLOMATİK ADIMLAR ATTI”

ilk günden  itibaren izliyorum bu safhadaki diplomasiyi ben şahsen uygun görüyorum. Belki daha ileri boyutlara taşınabilirdi ama yine de bana göre gayet doğru şeyler yapılmıştır. Doğru sözler, doğru eylemler, temaslarda bulunulmuştur diye düşünüyorum.

Bölgede ÖSO, DEAŞ militanları, İran’ın Devrim Muhafızları, Hizbullah, ABD askerleri, Rusya ve sınırını korumak isteyen Türkiye var. Bu kadar çok grubun olduğu yerde toprak bütünlüğü sağlamak mümkün mü?

“TÜRKIYE’NIN SURIYE’DEN TOPRAK KAZANMAK GİBİ BIR EMELI YOK”

Suriye’nin toprak bütünlüğü Türkiye için hayati öneme haiz. Suriye’nin toprak bütünlüğü mutlaka göz önünde tutulmalı bütün diplomatik ilişkilerde de bu konu mutlaka öne çıkarılmalıdır. Bugüne kadar bu iyi kullanıldı. Türkiye’nin Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduğunu vurgulaması uygun bir söylemdi bunu tekrarlamakta fayda var ki duymayan kulaklar da duysunlar. Türkiye’nin Suriye’den toprak kazanma diye bir emeli yok.

Burada toprak bütünlüğünü korumak nasıl sağlanacak? Bizim amacımız bu ya diğerleri?

“ÖSO’YA YA DİPLOMATİK YA DA DAYAKLA ANLATACAĞIZ”

Bu çok önemli. Örneğin ÖSO.  Esad’a karşı olan ve ona yönelik savaşan gruplardan bir tanesi. Sünni -Şii orada bir mezhepçilik konusu var. ÖSO şu anda bizimle beraber hareket ediyor. Ama yarın öbür gün bu grup üzerinde Türkiye yeterli siyasi gücünü kullanarak mezhep ayrılığının bir anlam taşımayacağını, Suriye’nin ulusal güvenliğinin ve toprak bütünlüğünün önemli olduğunu bunu sağladıktan sonra bütün grupların  bir arada yaşamasını sağlayacak olanakların da oluşturulabileceğini bu insanlara bir şekilde anlatmamız gerekiyor. Nasıl anlatılacak bunlar?  Diplomasi kanalıyla anlatılacak veya gerekirse dayakla anlatılacak. Ama anlatacağız.

Afrin’deki terör unsurlarına yönelik harekât sürerken ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, Türkiye'nin 5 yıl önce önerdiği güvenli hattı teklif etti. Bu durumu açalım mı?

“ABD STRATEJİK HEDEFLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK İSTİYOR”

ABD’nin Ortadoğu’da stratejik hedefleri var. Bölgede yüzde yüz kendisinin kontrol edebileceği bir devlet oluşturdu. Nerede Irak’ın kuzeyinde. Bu devlet Kürdistan. Bunlar yıllar önceydi bir Amerikan askeri dergisinde  Kürdistan haritası yayınladılar. Belli bazı illerimizi de içine alan bir haritaydı bu ama Türk yetkililer pek fazla bir tepki göstermediler çünkü  aldırmadılar  ki normali de oydu  yani takmadılar. Amerikan yönetimi de bu bizim görüşümüz değil bir emekli yarbay haritayı koymuş buraya dediler. Amerika’nın bölgedeki stratejik temel hedefi böyle bir oluşum. Bu oluşum sayesinde orada yerleşme suretiyle üç şeyi gerçekleştirmek istiyorlar. İsrail’in güvenliği ve büyük İsrail projesinin ileriye doğru devamını sağlayacak adımları korumak. İkincisi bölgedeki kaynaklara hâkimiyette Rusya'nın veya bir başka ülkenin fazla burnunu sokmasını önleyici bir unsur olarak durma üçüncüsü de bana göre  İran’ın bölge olaylarına müdahalesini önlemek üzere veya bölgeye herhangi bir şekilde müdahalesini önlemek üzere.

“PKK O SİLAHLARI ÖPÜCÜKLE ALMIYOR”

Amerika artık Türkiye’ye güvenmiyor. Amerika’ya biz de hiç güvenmiyoruz. Terörle mücadelede özel temsilci olarak görevlendirildiğim süreçte Amerikalılarla yaptığımız görüşmelerde onlara hep aynı şeyi tekrarladık. Eğer gerçek dostsan bizim bu mücadelemizde gerçek anlamda katkı sağlarsınız. Nedir sizden istediğimiz? Madde 1. PKK’nın finans kaynaklarını kurutulmasına yardımcı olun. Çünkü bu adam Avrupa’da her yıl 300 milyon dolarlık uyuşturucu satıyor. Bu para İsviçre, Güney Kıbrıs daha bir iki ülke daha onların bankaları kanalıyla bir şekilde aklanıyor bu para ve PKK’nın kasasına giriyor. O kadar silahı en son model tabancaları herhalde öpücükle almıyor. Madde 2: Avrupa ülkelerinin PKK’ya verdiği siyasi desteği sonlandırmaları konusunda ikna edin. Bir terör örgütüne siyasi destek veremezsiniz ama veriyorsunuz. Başkentlerinizde bürolarını açtırıyor, eylemlerine göz yumuyorsunuz. Bunu dost dediğiniz bir ülkeye yapıyorsunuz. Üçüncü olarak da dedik ki bu Barzani sizin kapınıza bağladığımız bir köpek misali sizin emrinizde. Sözünüzden çıkacak bir konumda değil. Barzani bölgesinde PKK’nın ikmal araçları cirit atıyor.  ABD baştan beri Türkiye’nin PKK ile mücadelesinde  katkı sağlama konusunda hiç de samimi olmadığını biz çok yakından gördük, yaşadık, biliyoruz.

Terörist YPG askeri olarak nasıl bir yapılanma? ABD, YPG’ye bir orduya yetecek kadar mühimmat verdi. 4500 TIR  dolusu silah.  Bunlar ne demek? Bu silahlar bir gün Türkiye’ye döner mi?

“DEAŞ ORTAYA ÇIKARKEN CIA NEREDEYDİ?”

Amerika güya bunu DEAŞ’la mücadele çerçevesi içerisinde yaptığını iddia ediyor ve bu örgütleri DEAŞ’la mücadelede kendisinin yanında olduğunu sık sık ifade ederek bu örgütleri kutsuyor. Şunu sormak lazım. Ya kardeşim bu DEAŞ denen şey bir anda çok yüksek düzeyde teknolojiye sahip silahlarıyla örgütlenmesiyle nasıl ortaya çıktı? Senin CIA’nın var, dünyanın dört bir tarafında gözün var, kulağın var, uzayda dinleme sistemlerin var. Sen böyle bir terör örgütünün ortaya çıkacağından haberdar olmamış olabilir misin?

“DEAŞ’I AMERİKAN DERİN DEVLETİ OLUŞTURDU”

Bana göre mümkün değil bu. Bana göre bu Amerikan derin devletinin bölge için yarattığı bölgede hâkimiyet kuracak girişimlerde bulunmasını sağlaması için ortaya çıkardığı bir oluşum bu DEAŞ. Müslüman Müslüman’ı katlediyor düşünebiliyor musunuz? Bu kesinlikle bir projeydi  ve bu proje çok ustalıklı bir biçimde belli bir noktaya kadar yönetildi.  Şimdi o projeyi çok daha  etkin biçimde yürütme noktasından Amerika uzaklaştı. Çünkü artık neyin ne olduğu bölge ülkeleri tarafından  anlaşılmaya başlandı.

“4500 TIR SİLAH PKK’YA KAYMIŞ OLABİLİR”

4500 TIR dolusu silahın önemli bir kısmının PKK’ya kaydırılmış olduğunu düşünüyorum. PKK-PYD aynı yerden yönetiliyor. O silahları o terör örgütü Türkiye’ye karşı kullanacak. Bunu Amerika’nın kontrol etmesi mümkün değil.

Şimdi o silahlar PKK’nın elinde midir?

Kesin bir şey söylemem mümkün değil ama kayacaktır. Eğer ihtiyaçları varsa ya bak şu silahtan bize gönderin şu mühimmattan bize gönderin derler onlar da gönderirler. Çünkü aynı  amaca hizmet ediyorlar.

Bu bir Türk-Amerikan savaşı mı?  Türk askeri ve ABD askeri karşı karşıya gelirse ne olur?

“BİZ ARKADAN DOLANMAYI ERKEKLİĞE SIĞDIRMAYIZ”

Eğer Amerika resmi devlet  yönetimini derin devlet dediğimiz unsurlarına terk ederse o zaman böyle bir tehlike olur. Türk ve  Amerikan askerinin çatışması ve bunun sonunda başka projelerin gerçekleştirilmesi mümkün olabilir. Bakın Amerika tek bir hareket planlamaz. O hareketi belli bir amaca yönelik olarak kullanırlar.  Önünü arkasını da planlarlar ve bir zincir halinde yürüdüğünü görürsünüz. Bizim de yapmamız gereken de budur da biz arkadan dolanmayı erkekliğe yakıştıramadığımız için uzak kalıyoruz ama Amerikalı bunu rahatlıkla yapar. Bakın bölge ülkelerini nasıl birbirine düşürdüler.  Kudüs İsrail’in başkenti diye bir laf ortaya atıp bölgede birçok insanı taciz ettiler. Belli başlı çatışmalar buradan kaynaklanabilirdi olmadı ama ileride olabilir. İsrail diyebilir ki Amerika benim yanımda o halde ben kardeşim hükümet merkezini Kudüs’e taşıyorum. Kudüs bundan sonra benim başkentimdir elçi gönderecekseniz oraya gönderin göndermiyorsanız göndermeyin diyebilir.

Bu dediğiniz dünya savaşı çıkartır herhalde.

“ARAP DÜNYASI BİRARAYA GELİP İSRAİL’İ DURDURAMIYOR”

Gayet tabi. Bir Arap dünyası var. Bunlar girdikleri tüm savaşlarda kendi nüfuslarının yirmi de biri kadar bile olmayan İsrail’e karşı hep mağlubiyetle çıktılar. Hiç bir zaman da bir araya gelip İsrail devletini artık genişleme hevesinden ve bölgede her istediğini istediği şekilde yapma hevesinden vazgeçirecek bir konuma gelemediler. Ufukta hiç böyle bir ihtimal de gözükmüyor. Birbirleriyle savaşıyorlar. Gerçek cephe İsrail ama bir araya gelemiyorlar.

Rusya’ya gelelim. Bizim tarafımızda olduklarını görüyoruz. Rusya’ya güvenelim mi?

“ABD’YE NE KADAR GÜVENİYORSAK RUSYA’YA DA O KADAR GÜVENİN”

Amerika’ya ne kadar güveniyorsak Rusya’ya da o kadar güvenelim. Rusya’nın da bölgede kendine özgü hedefleri var. Bu doğrultuda politikalar üretiyor. Bu kapsamda Türkiye ile bu safhada iyi geçinmek durumunda. Özellikle Amerika’ya karşı,  bölgedeki Amerikan otoritesinin zayıflatılmasına ve geriletilmesine yönelik olarak Türkiye’yle beraber olmakta fayda görüyor.  Rusya’nın  Türkiye’nin yanındaymış gibi bir görünümü var. Bunun böyle devam etmesini gönlümüz arzu eder. Rusya bizim büyük bir komşumuz. Rusya’yla çok iyi ilişkiler içinde olmamızın kimseye bir zararı yok . ABD gözünden bakarsanız Türkiye’nin Rusya’ya yaklaşması onlar için pek arzu edilir bir durum değil. Her şeye rağmen yine de Türkiye’yi kaybetmek istemezler.

ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’ın açıklaması bu yüzden mi? Yani güvenli bölge oluşturalım diyerek Türkiye’ye yaklaşmamı?

Evet,Türkiye’yi yumuşatma çabası ama bana göre çok gecikmiş. Bu öneriyi Amerika bundan uzunca bir süre önce getirmeliydi.

DEAŞ bitmedi değil mi? Eski gücü var mı?

“DEAŞ HENÜZ BİTMEDİ”

Bitmedi. DEAŞ’la mücadele çok marjinalize edildi ama bu bir terör örgütü neticede ne kadar marjinalize ederseniz edin  boyutlarını küçültürseniz küçültün yine de elinde silah, patlayıcı madde emrinde kendisini her an gidip bir kalabalığın içinde patlatacak kadar inandırılmış insanlar olduğu sürece o bir terör örgütü ve siz onun bittiğini iddia edemezsiniz. Yani DEAŞ bitti diyemezsiniz. O bakımdan da ben DEAŞ bitti demiyorum henüz.

Afrin konusunda  İran’dan tepki var. İran ne istiyor?

İran’ın Türkiye’nin Afrin’de ve diğer bölgelerde Fırat’ın doğusu dâhil buralardaki PYD’yle ve PKK’yla mücadelesinde başarılı olmasını arzu eder diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye’nin bu alandaki başarısı aynı zamanda İran’ın güvenliği açısından da önem taşır.

Peki, neden tepki gösteriyorlar o halde?

Baştan söyledim ya diploması çok önemli diye. İşte o diplomasiyle onu inandırma yolunu mutlaka bulması lazım Türkiye’nin. Bu konuda İran ikna edilebilir diye düşünüyorum ben.

Türkiye yıllardır ‘Fırat’ın batısı kırmızıçizgimizdir’ dedi. Emekli Org. İlker Başbuğ “Ana sorun Fırat’ın doğusunda” diyor. Fırat’ın doğusunun ABD, batısının Rus bölgesi gibi göründüğünü söylüyor. Katılır mısınız?

“BEN FIRAT’IN BATISI ÖNCELİĞİMİZ OLMALI DİYORUM”

Fırat’ın doğusu da en az batısı kadar önemli ama öncelik hangisi derseniz bana göre batısı. Önce oranın temizlenmesi gerekir. Fırat’ın doğusu da Türkiye’nin güvenliği bakımından önemli o bölgeye yerleşik bir terör örgütü var.  İran sınırına kadar ve sık sık da topraklarımıza giren, insanlarımızı öldüren, askerlerimizi şehit eden bir terör örgütü söz konusu.  Kuzey Irak ve hudutlarımızın hemen güneyindeki o bölgeden bahsediyoruz. Orada sayısız kamplar bu kamplarda sürekli terör eğitimi alan insanlar var. İnsan kaynaklarını kurutma konusunda yeteri kadar başarılı olamadık. Ben İlker Paşa’ya tabiki çok yakından katılıyorum. Onun değerlendirmelerini her zaman çok akıllı ve mantıklı buldum. Çok sevdiğim bir kardeşimdir İlker. Ama ben öncelikle Fırat’ın batısının temizlenmesi  sonra doğu mutlaka ele alınmalı diyorum.

Zeytin Dalı operasyonu kaç gün sürer? Bu TSK tarafından planlanmış mıdır? Tarih bilerek mi söylenmez. Bu işin askeri jargonu nedir?

Asker elbette bir harekât planı yapmıştır. Tarihte hesaplanmıştır ama hiçbir plan yapıldığı şekilde yürümez. Başka faktörler girer araya. Plandan sapmalar olur. Afrin’de elde edilmesi gereken sonuç her neyse siyasi otoritenin bu sonucu ortaya koyduğunu ve buna göre de silahlı kuvvetlerin kendi planlarını mutlaka yapmış olduğunu düşünmemiz gerekiyor.

Çocuk, kadın, genç, yaşlı, hatta bebek demeden yıllardır binlerce insanı öldüren terör örgütü ve yandaşları şimdi “Türkler sivilleri bombalıyor” yalanını yaymaya çalışıyor. Kürtlere yönelik bir operasyon yalanını yaymaya çalışıyorlar. Bu propagandaları tutar mı?

“TSK GİDECEK KÜRTLERE KÖTÜLÜK YAPACAK DİYE DÜŞÜNMEK AKILLARA ZİYANDIR”

Bunun tutmasının mümkünü yok. Gülyazı Köyü’nde, Şırnak Uludere’de benim adımı taşıyan okullar var.  Gabar Dağında çok yakın bir dostum oranın köy muhtarı var.  Sık sık telefon eder ‘paşam nasılsın özledik sizi’ der. Bizim o bölgede o kadar can dostlarımız o kadar can kardeşlerimiz var ki bizi birbirimizden koparmaları mümkün değil.  Türk Askeri gelecek de Kürt olduğu için insanlara kötülük yapacak böyle bir şeyi düşünmek akıllara ziyandır. Hoşgörülü bir devlet, vatandaşına sahip çıkan ve onu ötekileştirmeyen bir toplum yapısı Türkiye’de çok şükür kendini muhafaza ediyor. Mezhepsel ve etnik bakımdan ayrımcı bütün söylemlere ve gayretlere rağmen hala bu millet birbirine saygılı yaşamını sürdürüyor bir arada.

Afrin operasyonunda  ilk kez görev alan yerli üretim T-129 ATAK helikopteri, "Cirit" füzeleri  kullandı. Bunun önemi nedir? İHA’ların önünü açan komutan sizsiniz.  İHA’nın önünü  açmasanız ne olurdu?  

“BENİM GÖĞSÜM KABARIYOR”

Her şeyden öne benim göğsümü kabartıyor. Artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onun ordusu kendi ürettiği milli üretim olan silah sistemleriyle teknolojiyle bir şeyler yapabilecek hale gelmiştir. Bugün tank yapılıyor bütün her şeyiyle bize ait değil motorunu vs. dışarıdan alıyoruz ama yine de olsun teknolojik olarak bunların hepsi adımdır ileride onun motorunu da yapacak hale geliriz.

“SELÇUK, AYLARINI MEVZİİDE GEÇİRDİ”

İHA’lar ilk defa bu elle atılan şeylerle başladı. O zamandan hatırlarım. Bayraktar firmasında teknoloji bölümünün başında olan firma sahibinin oğlu Selçuk bugün Cumhurbaşkanının damadı olan genç insan o gün silahlı kuvvetlere verilen o elle atılan İHA’ların kullanılmasını personele öğretmek için o mevzilerde aylar geçirmiştir.  Sırtında parka Mehmetçikle yatıp kalkmış onlarla uyumuş onlarla yemek yemiştir. İnsansız Hava Aracını geliştirdiler büyük uçak tarzında ondan sona da silahlısını yaptılar. Şimdi bakın o dönemde İHA konusunda bizim şöyle bir bağlığımız vardı. Heron’lar alınmıştı İsrail’den ve ABD’den de predatorlar. Bunların uçuşlarını yerden monitör eden ki ona pilot diyoruz heronları İsrailli pilotlar predatorleri Amerikalı pilotlar uçururdu.

Güvenliğimiz onların elindeydi yani.

“BU İNSANLARA YÜREKTEN MİNNET BORÇLUYUZ”

İsrailli istediği kadar bilgiyi aktarıyordu. Amerikalı arzu ettiği kadar bilgiyi aktarıyordu ki öyle olması da gayet doğaldı yani çünkü onlar kendi ülkelerinin menfaatine göre bir iş yapıyorlar. Ve tabi çok büyük paralar ödeniyordu bu sistemler için. Şimdi artık bu ulusal sistemimizin geliştirilmesiyle bunlara ihtiyacımız kalmadı. Bu göğüs kabartıcı bir şey ne olursa olsun ben aynı düşüncede olmayabilirim aynı siyasi görüşte olmayabilirim ama yapılan işe bakmak lazım. Böyle aidiyetler bireysel kararlar vs. bunlar kişinin kendisiyle ilgili olaylardır bunların bizi ilgilendirmiyor. Bu ülke için sen ne yaptın kardeşim? Ben ona bakarım. Buna baktığınız zamanda bu insanlara biz hakikaten gerçek anlamda teşekkür borçluyuz minnet borçluyuz.

Türkiye içerisinde PKK eylemlerini artırır mı? 15 Temmuz’dan sonra PKK ile mücadelede çok daha farklı bir yere gittiğimizi gözlemliyorum bu doğru bir gözlem mi?

PKK ile mücadelede TSK geçmişteki olaylardan dersler çıkararak geldi bu noktaya. Dolayısıyla silahlı kuvvetler artık bu konuda deneyimin en üst noktasında. Terörle mücadelede deneyimli gerçi onların da önemli bir kısmını ne yazık ki Balyoz vs gibi kumpaslarla kaybettik. Arkadan bu FETÖ denen onursuz hareket çıktı ortaya. Çok yetenekli ülkesi için ölmeye hazır insanlar bir şekilde o adamın tuzağına düşmüşler. Bir kısmı için de  şüpheler var. En ufak şüphe olanı dahi meslekten ihraç ettiler

15 Temmuz gibi hain bir darbe girişimini bekliyor muydunuz?

Hayır. Böyle bir hareketin başlatılacağını düşünmek pek akla yatkın değildi. Kimsenin de aklına böyle bir şey gelmiyordu.  Artık gerçekleri önümüze koymak ve o gerçeklere uygun olarak bundan sonrası için çizgimizi çizmek zorundayız devlet,millet olarak. Şimdi burada Pınar Hanım benim temas etmek istediğim çok önemli bir konu var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti maalesef Atatürk’ten sonra eğitim konusunda gereken hassasiyeti onun koyduğu esasları takip ederek gösteremedi. Biz insanımıza okuma yazmayı,  dinin ne olduğunu öğretemedik. Bugün siyasi amaçlarla insanların din duygularını inançlarını sömürmek fevkalade kolay. Bütün sorun buradan kaynaklanıyor. Bakın Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşından sonra diyor ki şimdi mücadele edeceğimiz en önemli düşman cehalettir.

Bir daha darbe girişimi olur mu bir daha TSK içinde bu tip yapılanma olur mu?

Hayır, silahlı kuvvetlerle ilgili böyle bir endişem yok.