1
PINAR IŞIK ARDOR
Kıdem tazminatı ile ilgili son durum nedir? Taslakla ilgili ayrıntılı bilgi verir misiniz? Taraflarla ne zaman bir araya geleceksiniz?
“PAROLA: “HAKKANİYET, GÜVENCE, ŞEFFAFLIK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK”
İşi sona getirebilecek çalışmalara başladık. Güçlü bir sistem kurma arzusundayız. Bu sistemin dört tane ana kolunu şekillendiriyoruz. Teknik çalışmaları bunun üzerine yaptık. Bunlardan bir tanesi çalışanın alın terinin hakkının korunması. İkincisi bu hakkın güvenceli bir yapıda olması. Üçüncüsü bu güvencedeki yapının şeffaf olması. Çalışan bir yıl, üç yıl, on yıl sonra kendi hakkının orada hangi düzeyde olduğunu görebilmeli. Ne zaman çekerse, kazanımı ne olacak bilmeli. Sistemin sürdürülebilir olması çok önemli. Hakkaniyet, güvence, şeffaf yapı ve sürdürülebilirlik.
“HEDEFİMİZ İÇİN YOLCULUĞUN BAŞINDAYIZ”
Ekonomik koordinasyon kurulumuzun değerlendireceği teknik çalışmaları tamamladık. Son değerlendirmelerini aldıktan sonra da olgunlaştırabilirsek paydaşlarımızla yani işçi- işveren sendikalarımızla görüşmeye başlayacağız. Buradaki süreçler ne kadar sürer bir ay sürer üç ay sürer 20 günde biter onu bilemiyoruz. Sona gitme hedefi olan bir yolculuğun başındayız.
Sizin bir hedefiniz var mı?
“İŞÇİ KARDEŞLERİMİZİN YÜZDE 80’İ MAĞDUR”
Bana sorsanız bir ayda bitirelim. Ancak işçi- işveren sendikalarımız ve hükümet olarak hem fikir olmalıyız. O yüzden bir ay yerine 9 ay da bitiyor olması beni rahatsız etmez. 40 yıllık bir hadise bu. 1971’den bu yana kıdem tazminatı fonu yasal olarak kurulması gerekir diye yasaya konulmuş. Hükümetler bunu gündemine almış zaman zaman askıdan indirmiş bir türlü başaramamış. Bunu başarmamız gerektiğine inanıyoruz. Buna hükümet düzeyinde inancımız var. Yaklaşık 13 milyon çalışanımızın, işçi kardeşimizin yüzde 80’nini mağdur olduğu biliyoruz. Yüzde yüzünün mağdur olmadığı güçlü bir yapıyı kurmak esas amacımız.
İşçiyi rahatlatacak o zaman yapılan çalışma
“GÜVENCELER PATRON KASASINDA”
Haklarını güvenceye alacak. Şu anda çalışanların hakları güvencede değil. Güvenceler patronun kasasında. İşçi, işverenin kasasında biriken haklarının beş, on, yirmi yıl sonra orada sağlıklı birikip birikmediğini bilmiyor. İşveren belki beş yıl sonra işi kapattı tasfiye eti. İflas ettim veremem hakkını diyebilir. Hukuksal sorunlar nedeniyle çalışanımızın asgari yüzde 80’i mağdur.
Ancak yeni gelecek sistem hak kaybı yaratacak diyen çevreler var
“YÜZDE 80 HAK KAYBINI NEDEN KONUŞMUYORLAR?”
Bu olmasını istemeyenlerin söyleyeceği laf. Niye hak kaybı olsun? Şu anda yüzde 80 hak kaybını niye kimse konuşmuyor? Şu anda reel olarak kıdem tazminatından yararlanma oranı yüzde 14-15’i geçmiyor. Ben bir kısım az da olsa almıştır diyerek yüzde 20 diyorum. Yüzde 80-85 mağduriyet var. Yeni gelecek sistemde yüzde üçlük beşlik mağduriyet olursa diyerek bu sözleri söylemek doğru değil.
Mevcut sistemi kullanan çalışanlar isterlerse yeni sisteme geçmeyecek ya da geçmek isteyenler olacak. Bu nasıl gerçekleşecek?
“İKİ ÖNERİMİZ VAR”
Henüz yol haritamız kesinleşmedi. Ama bizim hazırlıklarımızın üç başlığı var. Farz edelim 1 Ocak 2018’ de başladık. O tarihten itibaren işe yeni başlayanlar tamamen bu sisteme girecekler. Ancak o tarihten önce mevcut bir iş yerinde çalışıyor, bir kısmının bir yıllık bir kısmının otuz yıllık birikimi var. Bunlarla ilgili iki önerimiz var. Bir memnunsan sistemine devam et. İki bu sisteme girmek istiyorsan işvereninle uzlaş. Buradaki haklarını al ardından sıfırdan başlarsın.
Kilit nokta orası değil mi? İşverenle anlaşamazlarsa devlet hakemliği olabilir mi?
“SİSTEMİN ZORLUĞU BURASI”
O hukuksal soruna gider. Orada hakimlik görevini hakimler yapar. Neticede işveren böyle istedi diye işçi buna mahkum değil işçi böyle diye işveren değil. Düşünün ki bir işverenin bin çalışanı var. Bini de dedi ki; ben yeni sisteme girmek istiyorum. Ver kıdem tazminatlarımı. Ama kasasında o kadar para yok. İşte zaten sistemin zorluğu burada. Orada ikisinin uzlaşısı önemli. Ya da hakları nasıl bugüne kadar birikiyorsa o şekilde yine günü geldiğinde alma yoluna giderek devam edecek.
Devlet katkısı olacak mı?
Sistemin dinamikleri ile ilgili koşullar bunlar. Nerede devlet katkısı ve hangi düzeyde olacak? Onun için Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısı yapacağız diyoruz.
Şubat ayında işsizlik rakamları yüzde 12.6 olarak gerçekleşti. Bir önceki aya göre yüzde 0.4’lük düşüş var. Bunda Milli istihdam seferberliğinin etkisi var mı? Varsa yeterli mi?
“HEDEF ÖZEL SEKTÖR İSTİHDAMINI 1.5 MİLYONUN ÜZERİNE TAŞIMAK”
Beklediğimizden daha iyi bir başarı var. Ben burada Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyorum. 7 Şubat’ta istihdamda mili seferberlik kampanyası onun himayesinde başladı. Bizim 6 Ocak’ta çalışma hayatında milli seferberlik hedefimiz bir milyon artı istihdamdı. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız dedi ki; bir milyon 2017’nin hedefi. Ama 2016’dan kalan beş yüz bin var. Dolayısıyla bu açıkta kalanla 2017’nin hedefini bir araya toplamamız lazım ve sizin hedefiniz 1.5 milyonun üzerinde olmalı. Biz teşviklerimizi de desteklerimizi de ona göre revize ettik. 15 Mayıs itibarıyla 1 milyon 77 bin 367 kişi artı istihdamla büyük bir başarıya imza attık. Ama burada önemli olan 830 bin 150 kişinin 4A grubu istihdamı. Bunun da tamamı özel sektör istihdamıdır. Bizim için burada başarmamız gereken rakam özel sektör istihdamını 1.5 milyon üstüne taşıyabilmek. Şu anda rakamımız 830 bini geçti. İnşallah Haziran sonu 1 milyonu geçmiş olacak.
“ARALIKTA YÜZDE 9’UN ALTINA İNMESİNİ İSTİYORUZ”
Beklediğimizden çok daha güçlü bir performansı özel sektörden yakaladık. İlk defa %13’e kadar çıkan işsizlik oranı bu ay yüzde 12.6’ya indi. Önümüzdeki ay 12’nin altına inecek. Yıl sonu itibarıyla tek haneli rakamlara inşallah inmiş olacak. Bizim güçlü hedefimiz Aralık ayına geldiğimizde Türkiye’nin işsizlik oranlarının yüzde 9 veya altında tek haneli bir rakam olması.
Türkiye’nin iş sağlığı karnesi zayıf sanırım. İş sağlığı ve güvenliği kampanyası başlattınız. Hedefiniz nedir? Nasıl bir kampanya bu?
“İŞ KAZALARINDA HEDEF “SIFIR” HATA”
Burada iki temel başlığımız var. Çalışan sağlığı ve çalışan hayatı. Çalışan meslek hastalığının muhatabı olmamalı. Çalışanın yaptığı iş nedeniyle hayatını kaybetmemesi lazım. Biz geçtiğimiz 4 ayda istihdamı birinci önceliğe aldık. Bu önümüzdeki dönemde meslek hastalıklarıyla, iş kazalarıyla mücadeleyi çalışma hayatının ana başlığı yaptık. Gerek dünyanın karnesi ve gerekse Türkiye’nin karnesi bu anlamda çok başarılı değil. Türkiye’nin karnesinde, AK Parti döneminde ölümlü iş kazalarını yüzde 47 oranında düşürmüşüz. Yüz binde 16.7 olan ölümlü iş kazasını yüzde 9.9’a indirmişiz. Ama burada halen başarılıyız diyemeyiz. Bunu yarın beşe indirdiğimizde de ciddi bir başarı elde etmiş olacağız ama biz hedef sıfır diyoruz. İş sağlığı ve güvenliğiyle mücadelemiz en temel gündemimiz olacak. Burada işveren ve çalışan duyarlılığı oluşturmamız lazım. Bunu bir kültüre dönüştürmemiz lazım. O nedenle bu kampanyamızın başlangıç tarihi olarak yine çok önemli bir günü seçtik. 13 Mayıs Soma faciasının yıldönümünde C¸evre ve S¸ehircilik Bakanlıgˆı, TOBB, TU¨RK-IS¸, HAK-IS¸, DISK, TISK, TSE, Yapı Denetim Kurulus¸ları Birligˆi, Mu¨teahitler Birligˆi, Intes ve Belediyeler Birligˆi ile kampanyayı başlattık. 301 çalışanımızı kaybettiğimiz bir tarih. Tarihimizde çok acı bir tablodur. İş kazaları konusundaki duyarlılığı ne kadar güçlü başarabilirsek ölümlü iş kazalarını ne kadar minimize edebilirsek o Soma faciasında kaybettiğimiz çalışanlarımızın hak ve hukukunu o kadar korumuş oluruz.
Bu kampanyada ne yapacaksınız? Yasal bir durum yok peki ne var?
Sempozyumlar, eğitimler olacak. Milli eğitimle birlikte ilköğretim çağından itibaren bir kültüre dönüşmesi için farklı farklı kampanya ve bilgi aktarımları yapacağız. Kişinin kendi sağlığını önemsediği, işverenin de kendi sağlığını ve hayatını önemsediği kadar çalışanın da sağlığını ve hayatını önemsemesi gerektiği konusunda duyarlı olmalı. Biz bakanlık olarak yanınızdayız, takip ediyoruz ve gerektiğinde gereğini yaparız.
“Bana bir şey olmaz” inancı hakim sanırım
“KÜLTÜREL SORUNUMUZ VAR”
Almanya’da, İngiltere’de vatandaş arabaya biner binmez emniyet kemerini takıyor. Bunu refleks olarak yapıyor. Niye? Oradaki kültür ona onu yaptırtıyor. Bize gelince de arkadan takıyor kemeri ya da susturucu takıyor. İşte bu kültürel sorun demektir. Trafik polisi durdurdu; emniyet kemeri cezası kesti. Bunlar gerekli mi gerekli ama bu sorunumuzu çözüyor mu çözmüyor.
BAĞ-KUR’lular sizden haber bekliyor. Prim borçlarını ödeyemeyenlere yönelik bir çalışma söz konusu. Ne zaman hayata geçer?
“BİR İKİ AY İÇERİSİNDE BAĞ-KUR’LULARA MÜJDEYİ VERECEĞİZ”
Yine Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür etmek istiyorum. Çünkü ana felsefeyi şöyle koydu. “Bu ülkede 80 milyon ülke insanımızın hiç biri imkanı ne olursa olsun genel sağlık sigortası kapsamının dışında kalmayacak” dedi. “Hangi imkansızlığı var ise o imkânsızlığında devletini yanında görecek ve genel sağlık sigortası kapsamı içinde olacak” dedi. Biz bu çatıyı kurduk ve bu çatının zayıf halkalarını gördük, düzelttik. Gelir testine gideceksin; oradaki duruma göre 427, 213 ve 71 TL gibi bir muhataplıkları koyduk. Ancak bu gelir testi uygulaması sağlıklı yürümüyor ve bizim insanımızın bir kesimi genel sağlık sigortası kapsamının dışında kalıyor. Yılbaşı itibarıyla onlarla ilgili yasal düzenleme yaptık. 1 Nisan’da devreye girdi. Vatandaşlarımız aylık 53 TL ödeyerek genel sağlık sigortası kapsamına giriyor. Bu süreçte bir sorun daha karşımıza geldi. O da Bağ- kur esnafımız primlerini iki ay aksattığında iki ay sonrasında sağlık hizmeti alamıyor. Küçük esnafımızın zaman zaman zor dönemleri oluyor. İki ay primlerini ödeyemediği zaman genel sağlık sigortası kapsamından çıkmamalı. Çözümünü Ekonomi koordinasyon Kuruluna hazırladık. Önümüzdeki bir iki ay içinde bir düzenleme yapacağız. Dar gelirli küçük esnafımız genel vergi primlerini ödeyemediği bir yapıda belirli bir oranda genel sağlık sigortası primini ödeyerek sağlık sigortası kapsamında kalacağı bir sistemi bir iki ay içinde getireceğiz.
Mayıs sonunda vergi borçlarının yapılandırılması ile ilgili süre sona eriyor. SGK’da son durum ne?
“15 TEMMUZ SONRASI DARA GİRENLERE DE MÜJDE YOLDA”
Zaten bir taksit aldık. Aralık ayı itibarıyla ve Ocak’ta ilk taksit ödendi ve yapılandırmada ki diğer taksitleri Mayıs sonuna kadar erteledik. Ertelenmiş taksitler için yapılandırma yapan tüm mükelleflerimize diyoruz ki; bakın sayılı gün çabuk geçti.
“YAPILANDIRMA YAPANLAR DİKKAT!”
31 Mayıs geliyor aman ha yapılandırmanızı bozmayın. Size 4-5 aylık nefes alma süresi tanıdık. Mayıs itibarıyla ikinci taksitinizi 31 Mayıs’ı beklemeden taksitlendirmenizi bozulmadan ödeyin ki; bu devletin size tanıdığı imkanı kullanmış olun. Bu düzenlemeyi 2016’nın Haziran ayında yaptık ve o güne kadar borcu olanlar içindi. 15 Temmuz’u ondan sonra yaşadık. 15 Temmuz sonrası birçok işverenimizin, çalışanımızın ve küçük esnafımızın yine koşulları karıştı, bozuldu, dara giren oldu. Onlarla ilgili de yeni bir düzenleme inşallah önümüzdeki hafta Meclis’ten geçireceğiz. Bu yapılandırma dışı kalıp da borçlu olanlara da inşallah bir ay içinde yeni müjdeli bir yapılandırma süreci de başlatmış olacağız.
İLO Konferansı’nda çalışanları kimin temsil edeceği konusu tartışmalı. Memur-Sen katılım isterken işçi sendikaları olmaz diyor. Ne olacak?
“BİR YIL BİRİ BİR YIL DİĞERİ OLABİLİR”
İşçimizin de memurumuzun da İLO’da güçlü ve saygın temsilini arzu ediyoruz. Yıllardır gelen bir teamül var. TÜRK-İŞ en çok üyesi olan bir konfederasyon olarak bu hak ona teslim edilmiş. Diğer konfederasyonlar da en çok üyesi var diyerek gitmesine bizim itirazımız yok demişler, göndermişler. 1997’den beri teknik komitede temsil üyelerini vererek teknik heyetlerde de teslimiyetlerini başarmışlar. 2017’ye geldiğimizde en çok üyesi olan konfederasyon MEMUR-SEN oldu. Şimdi böyle olunca MEMUR-SEN en çok üyesi olan çalışanları temsil ettiğine göre “bu hak benimdir” dedi. Ama diğerleri de diyor ki; bizim temsil anlamındaki durumumuz yalnız sayısal üyelik değildir bizi temsil edecek konfederasyon işçi konfederasyonu olmalı diyor. Bazı memur sendika konfederasyonları da bu anlamda TÜRK-İŞ’in gitmesinden yana kanaat bildiriyor. Bazı işçi sendika konfederasyonları da MEMUR-SEN madem birinci oldu o gitmeli ve ben onu destekliyorum diyor. Şu anda iki farklı yapı oluştu. Bu ikisi arasında çatışan bir anlayıştan ziyade uzlaşabilen bir anlayışı biz hakemlik yaparak, ülkemiz adına hem işçilerimizin hem de memurlarımızın saygın, sağlıklı, güçlü temsilini başarabilecek ortak noktalar bulmaya çalışıyoruz. Bir yıl biri bir yıl biri gibi düşüncemiz var. Ama henüz hükümet düzeyinde kararımızı vermedik.
Medikal ürünlerin temini ile ilgili önemli değişikliğe imza attınız. Vatandaş rahatladı mı?
“ZAYIF HALKAYI TAMAMLADIK”
Türkiye dünyanın başaramadığı bir uygulamayı Allah’a şükürler olsun AK PARTİ döneminde başardı. Burada Sn. Cumhurbaşkanımıza teşekkür etmek istiyorum. Onun o iradesi olmasaydı hiçbir hükümet, hiçbir bakan bunu başaramazdı. “Vatandaşımızın sağlık hizmetine ulaşımında da ulaştıktan sonra da hizmetini almasında da bütün engeller ortadan kalkacak” dedi ve bu anlamda müthiş mesafe kat ettik. Ancak vatandaş medikal ürün dediğimiz ürünleri ilgili yerden alıyor, parasını ödüyor, faturasını alıp SGK’dan tahsil ediyordu. Şimdi bunu ortadan kaldırdık. Aynen eczaneden alır gibi gidiyor o ürünü medikal satan yerden alıyor. Vatandaşımızın para ödeme gibi zorluğu kalmadı. Bu da bu bütüncül sistemin zayıf kalan halkasının tamamlanmasıdır.
Çocuk işçiler konusu hem Türkiye’nin hem de dünyanın sorunu. İLO rakamlarına göre 6-14 yaş grubunda istihdam edilen çocuk sayısında azalma var. Ne dersiniz bu konuda?
“MÜCADELE DEVAM EDİYOR”
İLO’nun 2013 raporuna göre dünyada 264 Milyon çocuk ekonomik faaliyetlerde yer alıyor. Bu çocukların 168 Milyonu çocuk işçi kategorisinde yer alıyor. Ülkemiz ise İLO tarafından çocuk işçiliği ile mücadelede örnek ülke seçilmiştir. TÜİK verilerine göre çocuk işçiliği 1999’da %10,3 iken bugün %5’lere düşmüş durumdadır. Yeterli mi? Asla yeterli görmüyoruz. Çocuk işçiliğini Türkiye’nin temel problemi olmaktan çıkarmaya çalışıyoruz. Büyük oranda çıkardık ama daha henüz burada yüzde yüz arzu ettiğimiz noktaya geldik diyemeyiz. Biz özellikle 16 yaş grubu altında önemli mesafe kat ettik. Mücadelemiz İLO standartlarında devam ediyor. Mevsimlik işçi bizde yaygın. Şu anda yeni başbakanlık genelgesi ile mevsimlik işçilerin çocuklarının eğitimiyle ilgili yeni eylem planı başlattık. Mevsimlik çalışma için bir ilden başka ile giden ailelerin çocukları eğitimden kopmadan gittiği yerlerdeki sisteme adapte ediliyor. Onların çocuk işçiliğiyle ilgili yanlış uygulamaları varsa işveren de aile de bu anlamda yakın takipte ve cezai müeyyideye muhatap oluyorlar.
Kadınların çalışma hayatı son derece önemli. Bu anlamda çok çalışma yapıyorsunuz ama yeterli mi?
Kadın istihdamı konusunda Türkiye’nin daha kat etmesi gereken önemli mesafeler var. Şu anda biz kadın istihdamında yüzde 33’lere yeni geldik. Hedefimiz 2023’te yüzde 43’lere gelebilmek. Bizim son yıllarda işsizlik rakamlarımızın düşürmekte zorlanmamızın ana nedenlerinden biri de stoklarda istihdama talip kadın sayımızın çok olması. Bundan 15 yıl önce 30 yaşındaki bir kadın veya 20 yaşındaki ben evleneyim evimin kadını olayım derken artık o ev kadını bir yerde çalışayım evin ekonomisine katkı sağlayayım diyor. İstihdama 35, 45 yaşında girmek isteyen kitlelerimiz var. Bütün bunları Türkiye’nin çözmesi gerekir. Bunun için de güçlü bir siyasi istikrar güçlü bir ekonomik istikrar gerekli. Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarı bozmadığı takdirde bu sorunlarını başarıyla çözebilecek bir ülke. 16 Nisan sonrası güçlü siyasi istikrar Türkiye’nin gündeminde tartışılmayacak şekilde oturdu. Ondan sonra ekonomik istikrar geliyor sonra da yüzde beşin üstünde büyüyen bir Türkiye. İstihdam rakamlarında 4 ayda bir milyondan fazla istihdamı başardık. Düşünün ki bunu 12 ayda 2 milyonun üzerine çıkardığımız zaman kadının istihdamdaki oranı da otomatikman artacak.
Süreklilik en önemli mesele burada desek doğru mu?
Siyasi ve ekonomik istikrar varsa süreklilik zaten olacak. Hiç tereddüttünüz olmasın ki; işveren yeni yatırımlar yapacak ve daha çok istihdam arayacak. Burada kadınlarımıza pozitif ayrımcılık gerekli. Şimdi işbaşı eğitimler var. İlk defa işe girenlerin bütün ekonomik yükünü biz karşılıyoruz. Maaşını da biz veriyoruz primlerini de biz ödüyoruz. Burada kadınlara, engellilere ve eski mahkûmluklara pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Eski hükümlüler önemli çünkü onların da artık cezasını çektiğini düşünürek meşru zeminde onların da evine alın teri ile rızık götürmesinin yanında olmamız lazım. Bizim önümüzdeki dönemde şu iki kelime sarsılmadığı sürece hiçbir sorunumuz olmaz
Pazar günü Olağanüstü Kongreniz gerçekleşti. Ne değişecek Ak Parti’de. Artık Genel Başkan Sn. Recep Tayyip Erdoğan
“AK PARTİ’NİN VİZYONU DEĞİŞECEK”
Anayasal mecburiyetten kaynaklanan bir ayrılık bir boşluktu. Olması gereken tabiatına oturmuş olacak artık. Kongre ne getirecek? Bana göre çok büyük bir değişiklik getirecek. AK Parti 2002-2017’de sorun çözen bir anlayışla müthiş bir vizyonla çözülemez denilen sorunları nasıl çözülebildiğini gösteren bir iktidar dönemini geçirdi. Bunu büyük oranda tamamladı. Şimdi gelecek dönem bu büyük ülkenin ve bu büyük milletin geleceğini şekillendiren vizyonunu ortaya koyacak. Dolayısıyla sorun çözen vizyondan güçlü gelecek şekillendiren bir vizyonun arifesindeyiz. Bana göre tarihi dönüşüm burada..