1
Pınar Işık Ardor
24 Haziran seçimleri için hummalı şekilde çalışan AK Parti’nin yanı sıra haftaiçi partiler kendi cumhurbaşkanı adaylarını açıkladılar. En son açıklama CHP’den geldi. CHP’nin adayı merakla beklenirken aday Muharrem İnce olarak açıklandı. Peki, CHP bu açıklamayı neden bu kadar bekledi? Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan karşısındaki gücü ne? AK Parti bu isme çıldırdı mı? Cumhur İttifakını vaadleri ne? 4’lü ittifak cumhur ittifakına rakip olabilecek mi? Yasama ve yürütme aynı ölçüde oy alabilecek mi? İmar barışı ve emeklilere promosyon neden çıkarıldı? AK Parti Grup Başkan Vekili Bülent Turan, AKŞAM Gazetesi’nden Pınar Işık Ardor’un sorularını yanıtladı.
Erken seçim kararıyla beraber Türkiye iç tartışmalara döndü. Öncelikle cumhur ittifakıyla başlayalım. Hangi sonuca odaklandınız? Seçmenlere ne vaat ediyorsunuz ve ne bekliyorsunuz?
“ESKİ VESAYETÇİ REJİM Mİ? MİLLETLE YOL YÜRÜYEN EKİP Mİ?”
AK Parti Türkiye siyasetine kalite kattı. Bugün artık AK Parti olarak bizden öncesini değil, kendimizi aşmaya çalışıyoruz. Cumhur ittifakı, Türkiye’nin büyümesini istemeyen, ekonomisine karşı operasyonlara girişen güçler karşısında ülkemizi müdafaa etmek ve daha fazla büyütmek için kendiliğinden oluştu. Bu ittifak, kapalı kapılar ardında değil, 15 Temmuz hain darbe girişime karşı direnirken meydanlarda, 7 Ağustos’ta Yenikapı’da kuruldu.
Türkiye’nin tek reformist gücü AK Parti ve onun dâhil olduğu Cumhur İttifakıdır. Bu ittifakın karşısında yer alanlar zamanın ruhunu anlamayan, bununla kavga ederek başarılı olacağını sananlar. Zamanın ruhu bir kez daha kendisine karşı gelenleri yenecek. AK Parti, daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlükler, daha güçlü bir hukuk sistemi ve daha fazla refah vadediyor. AK Parti’nin iktidar hikâyesinde zaman zaman eleştiriler oluyor ya neden şimdiye kadar bu işi yapmadınız gibi bunlara baktığımızda aslında AK Parti’nin de ilk on beş yılının on yılı vesayetçi kavgayla geçmiş. Ne kadar 15 yıllık olsa da muktedirlik anlamında son belki beş altı yılı çok daha kıymetli. Bu kıymetli olduğu zamanda da ne zaman AK Parti iddialı bir iş yapmaya başlıyor Gezi, 17 Aralık, MİT Tırları, 15 Temmuz hain darbe girişimi gibi daha büyük atraksiyonlarla bu süreç kesintiye uğratılmak istenmiş. Bu seçimin diğer seçimlerden bence en önemli farkı Türkiye artık tercihini tekrar eski vesayetçi rejimlerden yana mı yapacak milletle beraber yol yürüyen ekiple mi yapacak? Bu seçimde biz 60-70’i hedefliyoruz.
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce. Çıldırdınız mı? Bekliyor muydunuz?
“KILIÇDAROĞLU, GİZLİ BİR TAYYİP ERDOĞAN HAYRANI OLDUĞUNU ORTAYA KOYDU”
Çok çıldırtıcı! (Gülüyor) Muharrem İnce’nin adaylığı bizim için değil, CHP seçmeni ve delegesi açısından çıldırtıcı bir karar olmalı. CHP Kurultayında iki kez aday olup CHP delegesinden oy alamamış birisini Cumhurbaşkanı adayı yapmak “Ben Türkiye’yi yönetmeye aday bir parti değilim. Başka küçük hesaplarım var” anlamı taşıyor. Kemal Kılıçdaroğlu, partisindeki tek rakibini Cumhurbaşkanı adayı yaparak koltuğunu sağlamlaştırmaya çalıştı. Yani tüm Türkiye’yi ilgilendiren bir seçimi kendi küçük hesapları için kullandı.
“KILIÇDAROĞLU, İNCE’YE OY VERMEYECEK!"
Kılıçdaroğlu bir bakıma, “Parti benim olsun da gerisi umurumda değil” dedi. Aslında bu şekilde Kılıçdaroğlu, gizli bir Tayyip Erdoğan hayranı olduğunu da ortaya koydu. İnce, CHP’nin iç sorunlarından dolayı aday olarak gösterilmiş bir isim. Bakınız, iddia ediyorum Kılıçdaroğlu, İnce’ye oy vermeyecek. Siz vatandaştan İnce için oy isterken vatandaş size ‘ üç ay önce kurultayda neden Muharrem İnce için oy istemediniz’ diye sormayacak mı? CHP kafasını kendi parti gündemine o kadar gömmüş ki kafasını kaldırıp Türkiye’ye bakamıyor. Gül senaryosunu denediler tutmadı. Sonra Abdullatif Şener, İlhan Kesici derken son senaryo olarak elde kalan Muharrem İnce’yi denediler.
CHP çok geç karar verdi. Bu zamanın arkasında önemli bir sebep mi vardır?
“GÜL, AKŞENER DEDİLER BU İŞ CÜPPELİ AHMET HOCAYA KADAR GİDİYOR”
Siyasal hareketler iki türlüdür. Bir tanesi milletle beraber yürüyen, iş üreten partiler bir diğeri de masa başında hesap yapanlar. Biz Sn. Erdoğan’ın düşmanlara karşı göğüs göğüse çarpışmasını sevdik. Ama Kılıçdaroğlu ve ekibi şuana kadar sadece kapalı kapılar arkasında hesap yaparak sonuç almaya çalıştı. Hadi o aday olsun, hadi bu olsun diyorlar ama kimseyi tatmin edemiyorlar. Gül dediler, Akşener dediler bu iş cüppeli Ahmet hocaya kadar gidiyor. Eğer samimi olarak halkın önünde bu işi yapsalar daha çok kazanacaklar. Kendi vekillerinin bile bilmediği çalışmalar yapılıyor. Gecikmeleri bir stratejiden değil beceriksizlikten kaynaklı.
90 yıllık Mustafa Kemal’in partisinin geldiği yerde sadece AK Parti taklidi yapan, sağ muhafazakâr insanları gösteriyor olması bu partinin prensipsiz olduğunun net göstergesidir. Allah kimseyi CHP’li gibi yapmasın. Ömrünüzü veriyorsunuz bir partiye başka tarzda bir adamı başkan yaptırmak istiyorsunuz. Biz bundan da rahatsız değiliz.
Cumhur ittifakının yanı sıra CHP-İP- DP ve SP’ye çevrilmişti anlaşıldı ki çatı aday yok ama ittifakta anlaştılar. Bu ittifaka nasıl bakıyorsunuz?
“BU İTTİFAK BİRBİRİNE BENZEMEYENLERİN ÇUVALA ATILMASIDIR”
Tüm partilerin yasal ittifak yapmasının imkânını açan partiyiz ve kimseden korkumuz yok. Herkes ittifakını yapsın. Ama ittifak ilkeler bazında olur. Bugün “sıfır baraj” olarak adlandırılan ittifak ise, bir ilkeler ittifakı olmaktan uzak, birbirine hiç benzemeyen partilerin bir çuvala atılmasıdır. Ömrü bir camianın büyümesini durdurmakla geçmiş parti var CHP’den bahsediyorum, ömrü diğer siyasi partilerin yok olması için kavgayla, mahkemelerle geçmiş bir parti var. Bunlar bir araya gelip ittifak kuruyorlar. Bu ittifakın merkezinde Türkiye’yi büyütmek yok. Bir tane gerekçe var Tayyip Erdoğan düşmanlığı. ‘Erdoğan olmasın da ne olursa olsun’ tarzı. Topluma önerdikleri tek bir politika, tek bir proje yok. Böylesi bir ittifaka milletimiz neden güvenip de oy versin? Bizim en büyük sorunumuz ciddi muhalefet olmaması. Ciddi muhalefet bizi de bu konuda daha çok motive eder. Demokrasilerde iktidar kadar muhalefet de kıymetlidir. Biz istiyoruz ki sürekli kavga eden bizi yoran bir muhalefet yerine daha aklı başında sağduyulu bir muhalefet olsun. Ama onların derdi belli. Çünkü Erdoğan olmasın iddiası Türkiye’nin iddiası değildir.
Peki, bu iddia, bu istek kim tarafından tertip ediliyor?
“SAADET PARTİSİ’NİN ORADA NE İŞİ VAR?”
‘Erdoğan olmasın’ iddiası hayat bulsaydı Afrin operasyonu, Fırat Kalkanı olmayacaktı. Suriye’nin kuzeyinde kurulması düşünülen o terör devleti hayata geçecekti. Türkiye’nin vesayetçi rejimle kavgası ileri safhaya gelecekti. Erdoğan olmasından rahatsız olanların kimler olduğunu biliyorsunuz uluslararası alanda. Oyun kuran Erdoğan’ı kaldırmaları lazım bunu yapamıyorlar. 15 Temmuz ve Gezi’de bu olmadı şimdi de bir araya gelmesi mümkün olmayan partilerin bir araya gelmesiyle bunu denemeye çalışıyorlar. Bana söyler misiniz SP’nin orada ne işi var. Erbakan Hoca’ya ömrü ziyan etmiş bir yapıyla yan yana gelmesi nasıl olur. Ülkenin demokratik olarak seçilmiş bir başkanı var. Bunun seçilmemesini isteyebilirsiniz ama seçilmemesi için tüm kimliklerinizi yok ederek bir operasyona kalkışmak başka bir türlü iddiaların aparatı olmanızı sağlar. Kılıçdaroğlu’nu başkan yapan anlayış neyse ittifakı da hayata geçiren anlayış aynı. Kılıçdaroğlu CHP’yi iktidar yapmak için getirilmedi. Bir günlük operasyonla eski başkanı gönderip yerine getirdiler. CHP’nin ulusalcı Mustafa Kemal’i, Türkiye’yi seven ekibi bundan rahatsız. Düşünebiliyor musunuz kongreye gidiyorsunuz yüzde 50-55’le seçiliyorsunuz onlar bile size evet demiyor.
4 partili ittifak 2 partili Cumhur İttifakının rakibi olmuş mudur? Rahatsızlık duydunuz mu?
“BU İTTİFAK ANCAK BİZE MALZEME VERİR”
Cumhurbaşkanlığı adaylığında ittifak yok. Bu şunu gösteriyor. Bir defa bu dört parti Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını kabul etmişler. Söz konusu olan ittifak Meclis’teki vekil sayısına ilişkin. Bunda da AK Parti’nin oy olarak hiçbir riski yok. Bu dörtlü ittifakın AK Parti’yi sarsan ittifak olacağını sanmıyorum. Ben bu dört partili ittifakın seçimlerde ancak bize malzeme konusu vereceğini düşünüyorum. Biz 15 yıldan beri milletimize rağmen iş yapmadık. Milletimiz de gayrimemnunların oluşturduğu tiyatroya mı oy vereceğini yoksa milletin değerlerini baş tacı edip sorunlarını çözmek için yoğun bir mesai harcayan Erdoğan’a mı oy vereceğini göreceğiz.
Muhalefet ittifak turları atarken siz, seçim beyannamesi ve manifesto açıkladınız? Ne olacak?
“TÜRKİYE HEM DEMOKRASİ DE HEM EKONOMİ DE BÜYÜYECEK”
Milletin bizden beklentileri var. Bizim de borcumuz var. Kapatma davası açıldığında, Gezi kalkışması olduğunda, 17/25 Aralık, 15 Temmuz hain darbe girişimi olduğunda her seferinde milletimiz yanımızdaydı. Manifesto ile seçim beyannamesi yayınlanacak. Manifesto, yeni dönemin ruhunu yansıtacak. Bir nevi yol haritası, bir pusula işlevi görecek. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile beraber yeni Türkiye’nin felsefesinin ne olacağı, bunun ne anlama geleceği manifestoda yer alacak. Seçim beyannamesi ise, somut adımlara odaklanılacak. Yeni dönemde iş başına geldikten sonra hangi adımların atılacağı, millet iktidarının gerçek anlamda nasıl kurulacağı bu beyannamede yer alacak. Yeni dönemde Türkiye’yi hem demokrasi hem de ekonomi alanında daha da büyüteceğiz.
Bu seçimde yürütmenin başı ile yasamanın üyeleri birbirinden ayrı olarak halkın onayına sunulacak. Bu da klasik oy davranışında farklılıklara sebep olabilir mi? Seçmen sandıkta Erdoğan'a oy verirken Ak Parti'ye mesaj verme amaçlı oy vermeme davranışı içine girebilir mi?
“TAYYİP ERDOĞAN’IN GÜCÜNÜ ZAYIFLATMAK ADINA BUNLAR KONUŞULUYOR”
Sandıkta elbette vatandaşlarımız yasama için farklı doğrultuda yürütme için de farklı doğrultuda oy kullanabilirler. Bu demokratik bir gereklilik. Bunun da demokrasimizi zenginleştireceğini, sisteme dinamizm getireceğini düşünüyorum. Bu sistemi de getiren biziz. İnsanların nasıl ki belediye seçimlerinde belediye başkanına oy verirken meclis üyelerine vermemesi gibi bir takım gerçekler varsa seçmenin seçeceğidir bu kıymetli bir değerdir. Bu konu esas olarak Tayyip Erdoğan’ın gücünü zayıflatmak adına konuşuluyor. Ancak milletin feraseti bu oyunu bozar. Bunun farkındalığıyla seçimlere hazırlanıyoruz. 24 Haziran’da Erdoğan çok büyük oyla seçildi ama yasama faaliyeti yürüten Meclis’te Erdoğan’ın partisi düşük bir oy aldı. Böyle bir şeyin mümkünatı yok ama teorik olarak konuşuyoruz.
Yasama ve yürütme aynı partiden çıkmazsa sistem kilitlenir mi?
“YASAMA FAALİYETLERİNDE DE GÜÇLÜ OLMAK ZORUNDAYIZ”
Sıkıntılar yaşarız. Biz Erdoğan zayıf olmasını değil güçlü olmasını itiyoruz. Çünkü ülkemizin bulunduğu dar boğazdan çıkacak güçlü bir lidere ihtiyacı var. Bu şuan Sn. Erdoğan’ın üzerinde emanet. Bu emanetin hakkıyla yerine getirilmesi için yasama faaliyetlerinde de güçlü olmasında fayda var. Ama ben böyle bir problem görmüyorum.
Muhalefet seçimde daha demokratik bir ülke argümanını kullanıyor. Türkiye demokrasi sorunu yaşıyor mu? Ve OHAL’de eleştiri oklarının hedefinde.
“4 BENZEMEZ İTTİFAKI TÜRKİYE’YE NE VAAT EDEBİLİR?”
Türkiye, son birkaç yılda demokratik anayasal düzenini ortadan kaldıracak tehlikelerle karşı karşıya kaldı. Kanlı bir darbe girişimine maruz kaldık. Bu darbe girişimine karşı millet ve devlet olarak demokrasimizi korumaya çalıştık. Türkiye bugün kimi noktalarda sıkıntılar yaşıyor olabilir. Ama bunların hemen hepsi geçmiş dönemlerden miras kalan sorunlardan kaynaklanıyor. AK Parti döneminde Türkiye her alanda ileri gitti. Bugün de Türkiye’yi ileriye taşıyacak olan AK Parti’nin vizyonudur. 4 benzemezi bir araya getirerek sırf Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden gelişen bir ittifak söylemi milletimize ne vadedebilir ki?
“CHP’NİN DEMOKRASİ SEVİCİLİĞİ TİYATRAL GÖRÜNTÜDEN İBARET”
Muhalefetin ağzındaki “daha demokratik bir Türkiye” boş bir siyasi söylemden ötesi değildir. Başörtüsü zulmüne birkaç yıl öncesine kadar sahip çıkan, katsayı adaletsizliğini savunan, Kürtçe, Arapça gibi dillerde TV yayınına karşı çıkan CHP mi demokrasiyi AK Parti’ye karşı savunacak? 28 Şubat’ı, 27 Mayıs’ı savunan bir CHP mi demokrasi sevicisi oldu? CHP’nin demokrasi söylemi bir yalandan ibarettir. Milletimiz hafızasız değil. CHP’nin demokratik rejime nasıl bir tahribat verdiğini biliyor. CHP’nin şu an demokrasi seviciliği yaklaşımı tiyatral görüntüden ibaret. Türkiye 90 yıllık demokrasi mücadelesinin en parlak dönemini yaşıyor. Onların demokrasi diye ifade ettiği sadece OHAL’den ve sözüm ona gazetecilerin hapiste olmasından kaynaklı eleştiri.
“OHAL TERÖRİSTLERİ RAHATSIZ EDER, CHP NİYE RAHATSIZ?”
OHAL dediğimiz mesele şu an sadece teröristlerin rahatsız olması gereken bir mesele. Siz gazetecisiniz hangi yazıyı yazamıyor, hangi manşeti atamıyorsunuz? İşçimiz işadamımız hangi yatırımı yaparken OHAL nedeniyle sıkıntı yaşıyor? Kendimiz bir sistem geliştirmedik. Zaten anayasada olan bir sistem var. Şu an FETÖ’cülerin rahatsız olmasını anlıyorum ama CHP’nin neden rahatsız olduğunu anlayamıyorum. Onun dışında içeride hapiste gazeteci var söyleminde çok yanlış buluyorum. CHP bunu yine diyet borcu olarak değerlendirdiği için yapmaya çalışıyor. Bir suçun mesleğine bakılmaz. Bir adam katilse, teröristse, hırsızsa mesleğine bakılmaz. Türkiye’yi dışarıda şikâyet etmek küçültmeye çalışmanın kimin ekmeğine yağ süreceğin biliyorsunuz. CHP’nin OHAL, cezaevindeki gazeteciler eleştirisini de Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olma sürecinin bir adımı.
İktidar cephesi yani sizler Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmamasını eleştiriyorsunuz. Neden?
“KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY OLMASI GEREKMEZ MİYDİ?”
Mevcut sistemde Cumhurbaşkanlığı makamı, yetkili ama sorumsuz, sembolik bir makam olarak kurgulanmıştı. Ancak yeni yönetim sisteminde hükümeti kuracak olan kişi cumhurbaşkanıdır. Yani artık siz siyasi parti olarak iktidara gelmekten ziyade, cumhurbaşkanı olarak iktidara gelmek için oy isteyeceksiniz. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı siyasi bir makam olduğu için bu koltuğa ana muhalefet partisi liderinin talip olması gerekmez mi? Kılıçdaroğlu ısrarla bundan kaçınıyor. Çünkü tüm topluma seslenebilecek, milleti kucaklayabilecek bir lider olmadığını o da biliyor. Kılıçdaroğlu’nu düşünebiliyor musunuz başımıza geldiğini. Hiçbir alanda vizyonu yok. Hakaretten, küfürden başka. Başka adayların arkasına saklanmaya çalışıyor. Böylece bir başarısızlık durumunda başarısızlığı kendisine değil, adaya mal edecek.
Sekiz seçime girip sekizinde de başarısız olup o koltukta oturmaya devam etmenin de başka anlamı olamaz. CHP Genel Başkanı bir projeyle geldi. Her kritik seçimde de projeyle aday arayışına girdiler. Anlayamadıkları bir şey var. Gizli, kapaklı görüşmelerle, kapalı kapılar ardındaki pazarlıklarla girişilen projeler milletten veto yer.
Abdullah Gül’ün adaylığını kim istedi? Adı ortalığı karıştırdı kendisi hayalet gibiydi ve sonunda açıklama yaptı. O süreç için ne düşünüyorsunuz?
“KEŞKE SN.GÜL GÖNÜLLERDEKİ YERİNİ TUTABİLSEYDİ.”
Kapalı kapılar ardında ne tür pazarlıklar yapıldı bilmiyoruz. Ama işletilmeye çalışılan bu siyaset mühendisliği tutmadı. Çatı aday politikası yürütmeye çalışırken ortada ne çatı ne temel ne de bina kaldı. Türkiye siyasetine artık belli başlı güçler değil, milletin kendisi hükmediyor. Siyasi hayatınızın nasıl başladığından daha önemlisi nasıl bittiğidir. Birçok önemli şahsiyet hırslarına, kaprislerine yenik düşerek siyasi hayatını kötü bir şekilde noktaladı. Keşke Sn. Gül gönüllerdeki yerini daha sağlıklı bir yerde tutabilseydi. Allah hepimize görevi bıraktığımızda mahcup olmayacağımız toplum nezdinde itibarımızın zedelenmediği bir siyasi hayat nasip etsin. Herkes isteseydi aday olurdum gibi bir açıklamayla siyasi görevi bir anlamda reddetmek siyasi kültürümüzde olmayan bir anlayış. Ben Sn. Gül’ün ‘hadi oradan ben Erdoğan ile yol yürümeye başlamış onunla yürüyen bir insanım eksiği sevabı beraber tartışırız ama sizinle böyle bir işe kalkışmam’ demesini beklerdim. Demedi hiç olmazsa konuşmamasını dilerdim. Öyle tecrübeli bir insan çıktı ve dedi ki; herkes bir araya gelse ben başkan olurdum. O zaman sen niye olursun başkasını yaparlardı herkes bir araya gelseydi.
İyi Parti’ye giden 15 vekil geri dönüyor. Siyasette böyle hareketler çok şaşırtıcı mıdır?
“7 YILDIR BU ÇATIDAYIM, HİÇ BU KADAR UTANMAMIŞTIM”
Türk siyasi hayatının utanç verici hadiselerinden birisi. 7 yıldır bu çatının altındayım, hiç bu kadar utandığımı hatırlamıyorum. Anlaşılan CHP yönetimi, 40 yıl önce yine CHP’nin yol açtığıbir skandal olan Güneş Motel Hükümetinden hiç ders almamış. Milletvekilleri, milletin iradesini temsil etmek gibi kutsal bir görevle yetkilendirilmiş kimselerdir. Seçmen size güvenerek temsil yetkisi için iradenizi teslim ediyor. Sizler ise, o seçmenlerinize hiçbir şekilde danışmadan, kapalı kapılar ardında pazarlıklar yaparak milletvekillerinizi başka partiye kiralamaya kalkıyorsunuz.
“BU SADECE CHP SEÇMENİNE DEĞİL HEPİMİZE HAKARETTİR”
Milletvekilleri mevsimlik işçi mi ki onlara böylesi bir muameleye tâbi tutuyorsunuz? Bakınız, hukukta ayıplı mal diye bir kavram vardır. Eğer bir satıcı ayıplı mal satmışsa, alıcı bu malı iade etme hakkına sahiptir. Yine beğenmediğiniz bir ürünü 30 gün içinde iade etme hakkına sahipsiniz. Milletvekilleri de buna benzer bir uygulamaya maruz kalıyor. CHP yönetiminin bu uygulaması siyasi tarihimizin utanç sayfalarından birini oluşturmuştur. Mustafa Kemal’in 95yıllık partisini bu utanç verici yaklaşımla anılır hâle getirmek sadece CHP seçmenine değil, milletimizin tamamına hakarettir.
Seçim ekonomisi şu an tartışma konusu. İmar barışı kapıda ve emekliye ikramiye konusu. Muhalefet bu durumu eleştiriyor. Ancak imar barışı zaten beklenmiyor muydu?
“KAYNAK SORUYORLARSA KAYNAĞIMIZ TÜRKİYE’NİN KENDİSİ”
Siyaset, sorunlara çözüm üretme sanatıdır. Vatandaş, sorunları çözmeniz için size oy verir. İmar meselesi uzun yıllardır milletimizin gündemini işgal ediyor. Beğenin ya da beğenmeyin birçok yerde değişik durumlardan kaynaklı fiili hâller oluşuyor. Bunları görmemezlikten gelemezsiniz. Bunlar, idare ve vatandaş arasında daimi bir gerginliğin oluşmasına yol açıyor. Şimdi bunları ortadan kaldırıp vatandaşımızı rahat ettirecek adımları atmaktan ana muhalefet partisi neden rahatsız oluyor? Vatandaşın sorununa çözüm üretmek istemiyorlarmı? Bu yasama döneminde atmak istediğimiz adımlardı. Seçim kararının ortaya çıkmasıyla beraber bu adımları hızlandırmış olduk. Bakınız Türkiye eski Türkiye değil. 15 yıl önce biz IMF’den kredi alarak yaşardık, borç öderdik. Artık Türkiye kendi dinamikleriyle yaşayan ekonomisini güçlendirmeye çalışan bir ülke. Dolayısıyla kaynak nerede sorusu 15 sene önce başkaydı şimdi başka. Kaynak Türkiye’nin kendisi. Zamanın ruhuna karşı adım atılması yanlış değil. Bizim zamanımızda emeklimiz asla enflasyon karşısında ezilmedi ve şimdi de bir imkân varsa bunu yapma iddiamız çok kıymetli ve zaten planlanıyordu hayata geçti.
Genç seçmenin farkında mısınız? Apolitik gençlik kitlesini nasıl ikna edersiniz?
“O ZAMAN 2 YAŞINDA OLAN ÇOCUKLAR BU SEÇİMDE OY KULLANACAK”
Genç seçmen sadece bu seçimde yok. Eğer genç seçmenin tercih ettiği bir parti olmasaydık sizin de takdir edeceğiniz üzere her seçimde oylarımızı artırarak yeniden iktidara gelmezdik. 24 Haziran’da ilk defa oy kullanacak olan 1 milyon 585 bin seçmen var. Gençlik Kollarımız sadece seçim dönemlerinde değil, her gün çalışıyorlar. AK Parti’nin iktidara geldiği yıl 2 yaşında olan çocuklar bu seçimde oy kullanacaklar. Bu gençler, AK Parti iktidarından başka bir iktidar görmediler. Dolayısıyla geçmiş dönemde yaşadığımız olayları, atlattığımız krizleri bilmiyorlar. Bu yüzden de salt geçmiş dönemlerin kötülüğü üzerinden yol alınamayacağını biz de biliyoruz. Kendi kendimizi aşmaktan kastım da bu. Artık kendi iktidarımızın yaptıklarının üzerine çıkmalıyız. Kendi rekorumuzu yine kendimiz kırmalıyız. Eski dönemin siyasi refleksleriyle gençlere yönelemezsiniz. Gençlerin dilini en iyi yakalayan siyasi hareketin de AK Parti olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim.
“GENÇLİK APOLİTİK DEĞİL”
Bunun yanında “apolitik gençlik” tanımına katılmıyorum. Gençlerimizin vatan ve millet söz konusu olduğunda sokaklara nasıl döküldüğünü 15 Temmuz’da hepimiz gördük. 16 yaşındaki Abdullah Tayyip Olçok, Engin Tilbaş, 22 yaşındaki Yasin Naci Ağaroğlu bu memleketin evlatlarıydı. Dolayısıyla “apolitik gençlik” tanımının bir ezberden ibaret olduğunu, gerçekliğe tekabül etmediğini düşünüyorum. 1980 sonrası tüm gençlik kuşaklarına “apolitik” diyorlar. Oysaki çağımız farklı. Zamanın ruhu farklı. Artık o eski gençler yok. 1960’larda, 1970’lerde gençler siyasal şiddetin ortasında kaldılar. Eğer apolitik gençlikten maksat buysa, bu çok da iyi bir örnek değil. Bu bakımdan şu anki gençliğin sorunları daha sağlıklı müşahade ettiği kanaatindeyim.
Siz AK Parti’nin Grup Başkanvekili olmasının yanında Çanakkale Milletvekili kimliğinizle de bilinen bir isimsiniz. Çanakkale son dönemlerde oldukça fazla gündeme geliyor. Şu an ne tür projeler var?
“2018 TROİA YILI, ÇANAKKALE’NİN KÖKLÜ KİMLİĞİNİN BİR SEMBOLÜ”.
Çanakkale gerçekten çok özel bir şehir. Şehirlerin çoğu sadece bir özellikleriyle akılda kalırlar, o özellikle gündeme gelirler. Hâlbuki Çanakkale tarımdan sanayiye, kültürden turizme, ormancılıktan ulaşıma kadar çok farklı alanlarda marka bir kent olma yolunda ilerliyor. 1915 Çanakkale Köprüsü, sadece Çanakkale’nin değil, Türkiye’nin sembolü olmaya aday bir yapı.
Yine Çanakkale Ezine’de kuruluş çalışmaları yapılan Gıda OSB, 8 bin istihdam hedefliyor. Tarım sektörü sanayi ile buluşuyor. Çiftçi aracıya ihtiyaç duymaksızın organize sanayi şartlarında üretim yapıp malını piyasaya sürebilecek. 2018 Troia Yılı, Çanakkale’nin kültür ve turizm alanındaki köklü kimliğinin bir sembolü. Troia, bu toprakların, kadim medeniyetimizin her kuruluş hikâyesinde karşımıza çıkan bir coğrafya. Bu anlamda 1915’te Çanakkale’de gösterilen tarihi direniş de bu toprakların ruhuyla ilgilidir. Bundan dolayı memleketimiz bizlere güç vermeye devam ediyor. Bunların yanında her ilçemizin hastaneleri, kamu binaları, okulları gözden geçiriliyor, yenileniyor.