TUĞBA KALÇIK
31 Mart’ta izleyiciyle buluşacak olan ‘Sarıkamış Çocukları’ filminden bahseder misiniz?
Film, vatanı kurtarmak için son nefeslerini vermeye giden minicik yüreklerin şehitlik hikayesini anlatıyor. Bu tarihi filmle, toprağımız uğruna canını feda eden vatanseverlere saygı duruşunda bulunuyoruz. Kalbi vatan ve bayrak sevgisiyle dolu şehitlerimizin bu gururlu mücadelesi günümüze de ışık tutmalı. Yeni nesiller, milletimizin kahramanlık hikayelerini bilmeli ve bunun bilinciyle yaşamalı. Biz şehitlerimize çok şey borçluyuz. Yaşadığımız her gün onları şükran ve minettle anmalıyız. Acı destanımız Sarıkamış’ta yaşananları günümüz gençliğine anlatabilmek ve milletimizin vatanı uğruna yaptığı şanlı mücadeleyi daha yakından göstermek amacıyla böyle bir film çalışması yaptık. Umarım, sinemaseverler de bu filmde bizi yalnız bırakmaz.
MİLLETTEN FEDAKARLIK
Sarıkamış’da donarak şehit olan Mehmetçiğimizin acısı hala yüreklerimizde. Siz bu filmi çekerken neler hissetiniz?
Filmi çekerken vatan mücadelesi için şehit olan minik yüreklerin acısını bir kez daha kalbimde derinden hisettim. Biz bu vatan için çok büyük fedakarlık yapmış bir milletiz. Bugün de vatan sevgisiyle aynı mücadeleyi birbirimizi ayrıştırmadan, ötelemeden, birlik ve beraberlik içinde sürdürmeliyiz.
Sarıkamış’tan bugüne baktığımızda Mehmetçiğimiz fedakarca vatanını ve toprağını savunmaya devam ediyor. Bu açıdan özel bir toplumuz değil mi?
Sarıkamış örneğimiz
Sarıkamış’ta 12-15 yaş arasında vatanı için canını vermiş şehitlerimiz tüm dünyaya örnek olacak bir fedakarlık. Cansiperana biçimde toprağını savunan bu çocuklara tüm dünya da saygıyla bakıyor. Biz de milli mücadele ruhumuzu kaybetmeden yaşamalıyız. ‘Irkçılığın yükselişinde emperyal devletlerin izlediği politikaların etkisi büyük.
Irkçılığa karşıyız
Hollanda ve Almanya’da yaşananların ışığında Avrupa ve Amerika’da yabancı düşmanlığının son yıllardaki artışını neye bağlıyorsunuz?
İnsanlık adına çok kötü bir tablo. Mikro milliyetçilik ne yazık ki dünyanın her yerinde artıyor. Irkçılığın yükselişinde emperyal devletlerin izlediği politikaların etkisi büyük. Emperyal devletlerin, kendinden küçük devletleri yaşatmak istememesi ve bu yönde politikalar izlemesi toplumlar üzerinde ırkçılığın yükselmesine yol açıyor. Toplumlar emperyal devletlere karşı böyle direnç gösteriyor. Bu tabi dünyanın gidişhatı açısından çok tehlikeli. Böyle bir ortamda Türkiye olarak artan ırkçılığına karşı ortak bir duruş sergilemeliyiz.
‘YEŞİLÇAM’A SAYGININ DİZİSİ'
Hangimiz Sevmedik”in senaryosu Alphan Dikmen ve Başak Angigün’e ait...
'Hangimiz Sevmedik?' dizisinde Münir karakterine hayat veren oyuncu Erkekli: Adile Naşit, Şener Şen gibi ustalarımıza selam gönderen, Yeşilçam’a saygı duruşunda bulunan bir dizi.
TRT’de yayınlanan ‘Hangimiz Sevmedik?’ dizisinde rol alıyorsunuz. Bu dizide nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz? İzleyiciden gelen tepkiler nasıl?
Münir Özkül, Adile Naşit, Şener Şen gibi ustalarımıza selam gönderen, Yeşilçam’a saygı duruşunda bulunan bir dizi. 12 Eylül’den dolayı aşkı yarım kalmış ve hayatı boyunca bu aşkı unutamayan Münir’i oynuyorum. Sevgiyi, doğruyu güzeli çocuklarına ve çevresine anlatmayı şiar edilen bir karakteri oynuyorum. Sıcacık bir mahalle dizisi ‘Hangimiz Sevmedik?’ Bu da diğer dizilerden bizi ayıran bir özellik. Çok güzel bir kadromuz var. Geçtiğimiz haftalarda reytingimiz düşmüştü ama son haftalarda tekrar yükselişe geçti. Umarım seyricimiz bu güzel diziye destek verir ve servünemiz devam eder.
‘İnadına yaşamak’ dönüm noktam
Sizi tek kişilik tiyatro oyunu ‘İnadına Yaşamak’ ile tanımıştım. Çok özel ve zor bir rolü ustaca oynamıştınız. Bu oyunun sizde de özel bir yeri var mı?
Elbette var. Türkiye’de yıllarca Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Kerim Afşar gibi değerli üstatlar tarafından tek kişilik oyunlar sahnelendi. Ustalarımızın sahnede tek başlarına devleştikleri bu oyunların ardından böyle bir işe girişmek benim için gerçekten zor bir karar olmuştu. Ancak oyunun yazarı Metin Balay’ın ve Rutkay ağabeyin bana olan inancı ve desteğiyle ‘İnadına Yaşamak’ı sahnelenedim. Oyunu çok benimsedim. ‘İnadına Yaşamak’ benim oyunculuk yaşamımdaki dönüm noktalarından biridir. ‘İnadına Yaşamak’ ile birçok ödül de kazandım.
Tiyatro sanat yanında hayatı öğretti
Tiyatro kökenli bir oyuncusunuz, bugüne kadar 100’ün üzerinde oyun sergilediniz. Tiyatronun sizin hayatınızdaki yerini nasıl tarif edersiniz?
1975 yılında başladım tiyatroya ve hayatımın önemli bir bölümü de sahnede geçti. Tiyatrocu olduğum için sinema ve televizyonda başarılı olduğumu düşünmüşümdür her zaman. Tiyatro insana yalnızca sanatı değil hayatı da öğretiyor aynı zamanda. Bu yüzden iyi ki tiyatronun mutfağında olmuşum. İnsan, doğa ve ülke sevgisini öğretti bana. Emeğin, özgürlüğün kıymetini tiyatro sayesinde daha iyi anladım. Kendimi tiyatroda var etmiş biri olarak, bugün ‘Altan Erkekli’ olmamı tiyatroya borçluyum.
MARMARAY EMEKÇİLERİNE SELAM OLSUN
Çok popüler bir sanatçı olmanıza rağmen ulaşımda toplu taşıma kullanıyorsunuz. Hatta size ‘akbilli sanatçı’ diyorlar değil mi?
Deniz trafiğini özellikle çok kullanıyorum. Son yıllarda İstanbul’a toplu ulaşım açısından büyük hizmetler yapıldı. Metro ve Marmaray İstanbul’un trafiğini çok rahatlatıyor. Marmaray İstanbul’a çok büyük bir hizmet gerçekten harika bir ulaşım aracı. Marmaray’a emek veren herkesi saygıyla selamlıyorum.
‘Paulino’nun yeri bende ayrı
Bugüne kadar hayat verdiğiniz karakterlerde en çok sevdiğiniz hangisiydi?
Tiyatroda Maksim Gorgi’nin ‘Ana’daki Pavel rolu ilk oyunum olması açısından benim için özeldir. ‘İnadına Yaşamak’ta canlandırdığım ve ‘Ay Carmela!’daki Paulino rolü çok önemlidir sanat yaşamımda. Sinemada ise ‘Vizontele’deki Nazmi Doğan karakteri.
İBB festivalinde miniklerle buluşacağım
Çocuklarla proje yapmaya hazırlanan Erkekli: 5 yaşındaki oğlumun yaşadıkları anlamak için kabul ettim.
Çok üretken bir sanatçsınız. Bir yandan sinema filmi diğer yandan televizyona devam ederken bir de ‘Çocuklar İçin Müzikli Masallar’ projesinde yer alıyorsunuz. Bize bundan biraz bahseder misiniz?
İş Sanat’tan Yıldıray Şahinler’in organize ettiği bu projede yer almam için teklif geldi. Ben de, 5 yaşında oğlum Ali’nin yaşadıklarını daha iyi anlayabilmek ve küçük çocuklarla bir arada olmak için bu projede yer almayı büyük bir zevkle kabul ettim. Çocuklarla bir arada olmak, insanın yenilenmesini ve hayat enerjisini çok yükselten bir şey. Projede çocukların gelişiminde önemli rol oynayan ve severek takip ettikleri masalları neşeli melodiler eşliğinde anlattım. Çocuklarla daha yakından temas kurma fırsatım oldu bu sayede. 22 Nisan’da da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin düzenleyeceği bir festivalde minik izleyiclerle tekrar buluşacağız.
Popülerlik, benim iç dünyamı değiştirmedi
Bu filmle kitleler sizi tanıdı. 40 yaşından sonra popüler olmak hayatınızı nasıl değiştirdi?
Popülerliğin insanın kendi karakter yapısıyla yakın ilişkisi olduğunu düşünüyorum.