1
Halk arasında öldürmeyen ama süründüren olarak tabir edilen kronik hastalıklar nelerdir?
Aslında hastalık dediğimiz zaman, öldürmüyor demek çok mantıklı olmayabilir. Tabii bunu uzun vaade için konuşuyoruz. Çünkü kronik hastalık uzun zamandır var ve devam edecek manasına geliyor. Akut hastalıklar bir anda gelişen ve hızlıca sonuçlarına ulaşılan problemlerdir. Ülkemizde hâlâ bunlarla mücadele ediliyor. Bu kronik hastalıkların başında tansiyon var. İkincil olarak kalp hastalığı, kalp yetmezliğidir. Üçüncü olarak diyabet yani şeker, dördüncü obezite gelebilir. Bunun dışında uzun yıllar insanların hayatlarını etkileyen romatizmal hastalıklar da var. Hani öldürmüyor ama süründürüyor tabiri bu hastalıklarla birazcık daha örtüşüyorlar. Uygulanan tedavi ile birlikte hastalık baskılanıyor. Ancak bizim için asıl problem şeker hastalığı, tansiyon ve obezite. Bunlar bizler için sessiz katiller. Eğer doğru yönetilmezler ise insan ömrünü yaklaşık 10 yıl kısalttığını biliyoruz.
Kronik hastalıkları genetik faktörlere bağlayabilir miyiz?
Kronik hastalıkların çoğunun genetik alt yapısı vardır. Aileden aileye geçen, anne babadan çocuklara ve ondan sonraki kuşaklara geçiş gösteriyor. Tansiyon hastalığı; esansiyel ve primer hipertansiyon olarak ikiye ayrılıyor. Primer, vücudun gerçekten pür tansiyon üretmesi. Yani hipertansiyon hastası olmanız. Ama toplum arasında yüzde 95’i yüzde 99’u esansiyel hipertansiyon dediğimiz gerçek temelinde nedenini oturtturamadığımız sebepler yatıyor. Burada en azından yarısı aileden geçiş gösterir. Ama onun dışında bizlerin hayatımızda yapmış olduğumuz eksiklikler tansiyona sebebiyet verir.
Mesela?
Bir kişi kilo alıyorsa kalbinin o bedene kan basabiliyor olması için daha yüksek tansiyon basıyor olması gerekiyor. Örneğin, bir kişinin akciğer problemi gelişmiştir. Akciğer problemiyle birlikte; akciğer basınçları akciğer hipertansiyonunu tetikler. Yıllar boyu sigara içen birini düşünün damar sertliği meydana gelecektir. Bu kişide damar sertliğine bağlı tansiyon oluşacaktır. Hastalığın temelinde kronik stres dediğimiz stres hormanlarının neden olduğu bir tablo da var. Spor yapmamak da yüksek tansiyon nedeni. Spor, kardio egzersizi yapmak demektir. Kardio yaptığınız zaman insanlar bedenlerine egzersiz yaptığını zannediyor. Aslında damarlarına egzersiz yaptırıyorlar. Şeker hastalığına gelirsek; çok büyük oranda genetik geçişi var. Diğer en önemli kronik hastalık obezitedir. Karnınızın büyümesidir. Şeker tüketimiyle birlikte fıçı karın oluşuyor. Karındaki yağlar böbreklere baskı yaparsa böbrek hastalığını, pankreasa baskılarsa şeker hastalığını ortaya çıkarıyor.
DİYABETİN TEMELİ BEBEKLİKTE ATILIYOR
Bu rahatsızlıklar hangi yaş aralığında görülür?
Tip 1 ve tip 2 diyabet diye iki tip şeker hastalığı vardır. İlki (tip 1) tamamen genetik geçişli. İnsülin kullanımına bebekken başlanıyor. Ama ikincisi sonradan kazanılan, obeziteyle birlikte gelişen bir hastalık. Tansiyona baktığımız zaman genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıktığını görüyoruz. Ancak, hayat kalitesi düşük, çok stresli kişilerde stresin etkisi ile bu 30’lu yaşlara kadar inebiliyor. Tıp, damarlardaki sertleşmenin 28’den sonra başladığını biliyor.
Kronik hastalıklara sahip kişi nasıl beslenmeli?
Kronik hastalıklar için birinci kural, doğru teşhis. İkinci kural ise hastalığı önlemeye çalışmak. Bir kişinin kronik hastalığı varsa mutlaka doktora gidecek. Ciddi bir tanı konup kesinleştirilecek. Sonraki süreçte hekiminin tavsiyesiyle hayatını idame ettirmesi, hayat alışkanlıklarını değiştirmesi yaşam tarzını ona göre düzenlemesi, yemeklerini ona göre seçmesi, egzersizlerini ona göre planlaması gerekmektedir. Kronik hastalıkla mücadele, tek başına kişinin internette internet hekimliği yaparak sonuç alınabilecek bir nokta değildir. Mutlaka ama mutlaka düzenli ve periyodik aralıklarla hekim muayenesi ve hekim yönlendirilmesi gerekiyor.
İLAÇ SADECE GÜNLÜK PROBLEMİ ÇÖZER
Araştırmalar gösteriyor ki tansiyon ölçmeyi biliyorsanız ömrünüze 7 yıl ekliyorsunuz. Diğer bir araştırmaya göre; bir insanın tansiyonu kontrolsüz seyrediyorsa ömründen 10 yıl götürüyor. Örneğin, tansiyon ilacı kullanıyoruz. İlaç o günlük problemimizi çözer. Tansiyon hastalığını tedavi etmez. Düzenli bir şekilde ilaç kullanırsak veya ilaç kullanmayı gerektirmeyecek bir şekilde hayatımızı değiştirirsek o zaman tansiyonumuzu dengede tutmuş olur ve ömrümüzü uzatmış oluruz.
PSİKİYATRİK SORUNLAR YAŞAMI KISALTMAZ
Psikolojik sorunları olan insanların bu durumuna, kronik hastalık diyebilir miyiz?
Ben psikiyatrist değilim, kalp cerrahıyım. Kalp cerrahları insan kalbini durdurup tekrar çalıştırdıkları için bir kişinin bedenindeki tüm organlara fren yaptırıp tekrar çalıştırıyorlar. Dolayısı ile insan bedenindeki tüm fizyolojiye bir konunun uzmanı kadar olmasa da, kalp cerrahları diğer cerrahlara göre daha rahat konuşabiliyor. Ama psikiyatriye gelince psikiyatri öyle değil. Bazı psikiyatrik durumlar var. Bunlar tabii ki kronik hastalıklara girer. Mesela şizofreni, bipolar kişilik bozukluğu, manik depresif kişilik bozukluğu, uzun vadede yaşlılıkla gelişen demans hastalığı,psikiyatrik olup kronik hastalıklara girebilir. Bunlar doğrudan insan hayatıyla bağlantılı değiller. Yani bir kişinin psikiyatrik rahatsızlığının var olması o kişinin ömrünün kısalacağı manasını taşımaz.
HAYATI BUGÜNDEN PLANLAYIN
Sizin bir hekim olarak karşılaştığınız ve unutmadığınız başarı öyküsü oldunuz mu?
En önemli örnek annemdi. Ağabeyi vefat ettikten sonra depresif bir dönemde biraz kilo aldı. 6 aylık bir planla 25 kilo verdi. Tansiyonu 19’ları falan görüyordu. Normal şartlarda 20’nin üzeri beyin kanamasıdır. Anneme uyguladım tedavi ile birlikte tansiyon ilacını bıraktı. 25 kilo verdi her 5 kiloda bir tansiyon ilacı bırakmak gibi bir şey oldu. Onu psikolojik olarak olumlu yönde etkilediği için strese bağlı gelişen tansiyonun etkileri de ortadan kalktı.
Kronik hastalıklar insan hayatından çalıyorlar. İnsanın hayatından çalmasa bile hayat kalitesinden çalıyorlar. Bizler için asıl hedef bir toplumun uzun yaşamasıdır. Ama uzun yaşarken, sağlıklı ve hayat kalitesinin yüksek olması önemli. Biz yaşlandığında çocuklarıyla torunlarıyla oynayabilen babalar, dedeler olmak istiyoruz. Dolayısıyla 70 yaşında bile olsanız U dönüşünün size faydası vardır. Hiçbir zaman geç değildir. “Neden ben bu hayatı yaşadım, nefes alamamak için mi” dememek için, hayatı bugünden doğru planlayın.
Aşırı zayıf biriyle obez kişinin ani ölüm riski aynıdır!
Toplum ve medya hep zayıflığa vurgu yapıyor. Magazin sayfalarını süsleyen ünlüler üzerinden pompalanan zayıflık modasının pençesine düşmeyin. Kilolu olmak nasıl bir kronik hastalıksa sıfır beden olmak da aynı şekilde kronik bir hastalıktır. 2013 yılında 6 bin 500 hasta üzerinde yapmış olduğum ve dünyanın en büyük kardio kongresinde sunduğum araştırmam var. Araştırmada obez ve sıfır bedenin ölüm riskleri ni ve hızlarını karşılaştırdım. İşin en dikkat çekici yanı her ikisinin de ölüm hızının aynı oluşuydu. Yani obez de aşırı zayıf kişi de aynı oranda ölüm riskine sahip. Görüyoruz ki, bize ideal olarak dayatılandan, bir tık fazla kilolu olmak ömrü uzatıyor. Yani balık etli olmak gerekiyor. İşi kararında tutmak önemli. Balık etinde terazinin ayarı kaçmamalı. Aşırı kilolu dediğimiz zaman, bu insanların yüzde 80’i hasta. Bu hastalıklar içerisinde kronik hastalıklar var. Bu sorun ömürden çalıyor. Şeker hastalığına gelecek olursak, diyabet aslında öldürmez. Uzun yaşamın sırrıdır. Çünkü şeker hastalığı bizi doğru yaşamamız konusunda zorlar. Kontrol etmek için, sigara içmeyeceksin, şeker yemeyeceksin, besinleri dengeleyeceksin. Ama kontrol etmezsiniz ayağınızda yara çıkar damarlarınız tıkanır gözleriniz kör olur. Şekerin sizi yönlendirdiği gibi beslenmeniz lazım. Tansiyon hastaları için yapılan bir araştırmanın sonuçları düşündürücü. Yüksek tansiyon hastasının 5 kilo vermesinin bir tansiyon ilacını bırakmaya eş değer etki yaptığı ortaya çıktı. Dolayısıyla kiloya bağlı tansiyonunuz varsa kilo verecek ve ömür boyu ilaçları bırakacaksınız.
MELEK AYDIN / STAR