1
AKŞAM-PINAR IŞIK ARDOR
3. çeyrek büyüme rakamı, beklentilerin üzerinde güçlü bir şekilde geldi. Küresel bir başarı. Bundan sonraki çeyreğe ilişkin ne beklemeliyiz? Rekor büyümenin sürmesi mümkün mü?
“YATIRIM, ÜRETİM VE İHRACAT ODAKLI OLARAK ÇOK SAĞLIKLI BÜYÜDÜK”
2017 yılında ekonomimiz beklentilerin tam aksine göz kamaştırıcı bir büyüme performansı gerçekleştirdi. 11. 1’lik bir büyüme ki bu büyüme dünyanın üçüncü çeyrekte en hızlı büyüyen ülkesi konumuna getirdi bizi. Gurur verici hadise. Bu büyüme rakamı açıklandıktan sonra değişik kesimlerden farklı sesleri de duyduk. ‘Bu büyüme sağlıklı değil’ dediler hatta birileri ‘hormonlu büyüme’ ifadesini bile kullandı. 3. çeyrekte sanayi sektörünün bizahati üretimle uğraşan kesimin yüzde 14,8’lik bir büyüme performansı gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bu çok önemli. Sanayide makine teçhizat yatırımlarının büyüme hızı yüzde 15,3. Burada düşüş olduğu yönünde özellikle muhalefet kesiminden eleştiri geliyordu. Harcama yönüyle baktığımızda orada da gerçekten son derece pozitif bir sonuç görüyoruz. Özellikle sermaye malı dediğimiz yatırımların payı son derece yüksek. 3. çeyrekte toplam yatırımların büyüme hızı yüzde 12,4. Yatırım yapılmıyor gibi bir takım eleştiriler geliyordu. Bakın sonuçlara. Toplam yatırımlarda 12,4’lük bir artış var ve büyümeye de 3,6 puan katkısı var. Dolayısıyla bizim gerçekten yatırım, üretim ve ihracat odaklı son derece sağlıklı bir büyümemiz olduğunu ifade etmek istiyorum
Finans ve gayrimenkul sektöründe büyüme neden düştü?
“ZORUNLU TRAFİK SİGORTASI VE FAİZLER ARASI MAKAS BU DÜŞÜŞÜ GETİRDİ”
Bunun iki nedeni var. Zorunlu trafik sigortası fiyatları 2016 yılının 3. çeyreğinde yüksek seviyedeydi. Daha sonra fiyatları aşağıya çekici bazı tedbirler alındı yani zorunlu trafik sigortasından gelen bir düşüş söz konusu. 2016 yılının üçüncü çeyreğindeki o fiyatların yukarı fırlaması 2017’deki rakamların da aşağıya düşmesi sanki zorunlu trafik sigortasında bir küçülme oldu gibi bir yaklaşımı ortaya koyuyor. İkincisi de 2016 yılının 3. çeyreğindeki kredi faizleriyle mevduat faizleri arasındaki makasın daha geniş olmasıydı. Bu makas 2017’nin üçüncü çeyreğinde daraldı. Bu alanda da bir sıkıntı yok.
Gelelim 4. çeyreğe. Bir kesim ‘2017 sonunda vergi indirimleri kalkacak, sosyal güvenlikte ertelenen ödemeler yapılacak ve vergiler ödenmeye başlanacak’ ve bunlar 4. çeyrekte düşük büyümenin izlemesine yol açabilir tezini savunuyor.
“4. ÇEYREKTE BEKLENTİMIZİN ÜZERİNDE BİR BÜYÜME GÖRECEĞİZ”
Öncü göstergelere baktığımızda büyümemizin devam edeceğini görüyoruz. Elbette üçüncü çeyrek kadar bir büyüme söz konusu olmayacak. Çünkü üçüncü çeyrekte baz etkisi de vardı. 2017’nin dördüncü çeyreğinde beklentimizin üzerinde bir büyüme performansı göreceğiz.
Rakam verebilir misiniz?
“TÜRKİYE’NİN YÜZDE 7’NİN ÜZERİNDE BÜYÜYECEĞİNİ GÖRÜYORUZ”
Bir rakam veremeyeceğim ama beklentilerin üzerinde bir büyüme performansı gösterebileceğimizi çok açıklıkla ifade etmek istiyorum. Yıl geneline baktığımızdaysa Türkiye’nin yüzde 7’nin üzerinde büyüyeceğini bugünden görüyoruz. 2017 yılının üçüncü çeyreğine göre çok ciddi bir düşüş beklemiyoruz. Tam aksine beklentilerin üzerinde bir büyümenin 4. çeyrekte de gerçekleşmesini bekliyoruz.
Teşviklerin büyümedeki etkisi nedir? Buna göre Doğu ve Güneydoğu’da yapılması planlananlar neler?
“DOĞU VE GÜNEYDOĞU’DA YATIRIMLARIMIZ DAHA DA ARTACAK”
Teşvikleri belirlerken bölgesel düzey ve sektörel bazda bakıyoruz hadiseye. Bölgeler arası gelişmişlik farkı yüksekse bunu azaltıcı tedbirlerimizi uygulamaya koyuyoruz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki illerin önemli bir kısmının 6. bölgede yer alması nedeniyle diğer bölgelere göre çok daha yüksek ölçekte bir teşvik veriyoruz. Sektörel bazda baktığımızda ise ileri teknoloji üreten alanlara daha fazla destek verdiğimizi görüyoruz ki bu iki politika da son derece doğru ve zamanında atılmış olan uygun adımlar. 10 yıl öncesine geri dönelim. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki organize sanayi bölgeleri neredeyse boştu. 2011, 2012-2013 yıllarında çok yoğun bir yatırım olduğunu görüyoruz o bölgeye. OSB’lerin birçoğunda şu anda yer yok. Ve yeni OSB’leri inşa etmek için çalışıyoruz. Bu bölgede yatırımlarımız daha da artacak. Özellikle terörün bitme noktasına geldiği şu ortamda biz 2018 yılından itibaren bu bölgeye yatırımların çok daha hızlı şekilde artacağına inanıyoruz.
“ARTIK ‘GERİ KALMIŞ BÖLGELER’ KAVRAMINI KULLANMAK ISTEMİYORUZ.”
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki illerin gelişmişlik düzeylerinin Türkiye ortalamasına yakınsadığını görüyoruz. Özellikle ulaşımda, sağlıkta, eğitimde çok ciddi yatırımlar yaptık bu bölgeye. Hayal dahi edilemeyecek yatırımları gerçekleştirdik. O bölgenin öğretmen sorununu, sağlıkla ilgili doktor sorununu çözdük. Çok modern hastanelere sahip yine bu bölgemiz. DAP ve GAP İdarelerimiz bölgenin kalkınmasına yönelik ciddi çalışmalar gerçekleştiriyor. Örneğin Güneydoğu Anadolu bölgesinde kadınlarımız ihracat yapan büyük firmalar için üretim yapıyor. Ürettikleri ürünler sadece Türkiye’de değil dünyanın değişik yerlerinde satılıyor. Gençlere yönelik programlarımız var. GAP-DAP idarelerimiz bölgede önemli projeler gerçekleştiriyor. Biz artık ‘geri kalmış bölgeler’ kavramını kullanmak istemiyoruz. İki bölgemizi de geri kalmışlıktan tamamıyla çıkaracağız. İşaretlerini görüyorsunuz.
Büyük ölçekli illerimizde çok ciddi gelişmeler var. Turizmde ciddi canlanmalar oldu. Mardin’de çok sayıda otel yapıldı. Bu bölgelerimizde Çok Amaçlı Toplum Merkezleri var. Kadın ve gençlerimize büyük hizmetler veriyoruz. Bölgede girişimcileri ön plana çıkaran merkezlerimiz yoktu.
“İŞ ARAYAN GENÇLERİ İŞVEREN GENÇLER KONUMUNA GETİRECEĞİZ”
Kalkınma Bakanlığı olarak ajanslarımızla birlikte Girişimci ve İnovasyon Destekleme Merkezleri açacağız. Gençlerimiz kendiişlerini kurmak istiyorlarsa onlara tüm imkânları sunacağız. Proje geliştirme aşamasında yer, makine-teçhizat gibi ne ihtiyaçları varsa bunların hepsini karşılayacağız. Gençlerimizin iş arayan gençlerden çok işveren gençler konumuna gelmesini sağlayacağız. Çok yoğun bir çaba içerisindeyiz.
Sn. Cumhurbaşkanı 'Fatih Projesi', '5G' ve 'Yerli Otomobil' projelerinin tümünde, Türkiye'nin yüksek teknolojiye odaklı atılımlarına dikkat çekiyor. ‘Bunu başaramaz Türkiye’ diyen de var. Başarabilir miyiz yüksek teknoloji odaklı büyümeyi?
“BU YIL İHRACATTA REKORA DOĞRU GİDİYORUZ”
Türkiye bunu başaramaz diyen kesimlerden veya kişilerden farklı düşünüyoruz. Biz insanımıza güveniyoruz. İş dünyamız dünyanın dört bir yanına ihracat yapıyor. Güçlü bir rekabet avantajına sahip. Dünyadaki değişim ve dönüşüme hızla ayak uyduran bir iş dünyamız var. Türkiye eski Türkiye değil.
“TÜRKİYE’NİN DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜNÜ GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ”
Türkiye yatırımcısıyla, üreticisiyle, ihracatçısıyla son derece güçlü bir ülke. Bu yıl ihracatta rekora doğru gidiyoruz. Böyle bir ortamda, dış dünyadaki bazı mihraklarla birlikte Türkiye üzerinde olumsuz bir hava estirmek isteyenlerin ne kadar yanlış düşündüğünü gösteren bir 2017 yılı resmi var. Ülkemiz yüzde 10’un üzerinde ihracat artışı sağladı. Bu kadar saldırıya rağmen, Türkiye aleyhine bu kadar yoğun propagandalara rağmen biz bu başarıyı gösterdik. İkincisi Türkiye nitelikli insan kaynağı itibarıyla oldukça güçlü bir ülke. Eksiklerimiz var mı var. Ama biz Türkiye’nin dijital dönüşümünü gerçekleştireceğiz. Bu bizim için önemli bir fırsat. Kimle gerçekleştireceğiz? Güçlü insan kaynağımızla. Güçlü firmalarımız, güçlü insan kaynağımız ve inancımız. Japonya, Güney Kore ne yapmışsa bugün biz bunları yapıyoruz. Artık en önemli gündemimiz dijital ekonomi olacak. Sanayinin dijitalleşmesi alanında 2018 yılında çok somut adımlarımız olacak.
-Dijital ekonomiden ne anlıyoruz?
Dünyada hızlı bir değişim var dijitalleşmeye yönelik. Artık geleneksel üretimde, pazarlamada, lojistikte yeni yöntemler ortaya çıktı. Bulut bilişimden bahsediyoruz. Nesnelerin interneti diyoruz. Makinelerin birbiriyle konuşması diyoruz.
-Bu söylediğiniz sanayi 4-0 mı?
“TÜRKİYE’NİN YENİ HİKAYESİ İŞTE BU”
Evet, ben onu pek kullanmayı tercih etmiyorum, sanayinin dijital dönüşümü diyorum. Sanayi 4,0 kavramı Almanya tarafından ortaya çıkarılmış bir şey. Bazı ülkeler dördüncü sanayi devrimi diyor. Ben de diyorum ki sanayinin dijital dönüşümü. Bunun da kullanılması gerektiğini düşünüyorum. 2018 yılı somut adımların atılacağı bir yıl olacak, bunu göreceksiniz. Hep diyorlar ya yeni bir hikâye. İşte yeni hikâyemiz bu.
Somutları açalım mı biraz? Neler olacak?
“KLASİK SANAYİ ÜRETİM YÖNTEMİNİN ÖTESİNE GEÇECEK BİR ADIM ATACAĞIZ”
Bir firma kendi ürününü pazarlamak için ne yapıyor, pazarlamacı çalıştırıyor. Veri elde etmeye çalışıyor ve o veriler üzerinden hangi pazara nasıl, ne şekilde girebilirim bunun gayreti içinde oluyor. Dijital dönüşümünün sağlanmasıyla artık tüm veriler bulut bilişimde yer alacak. Bunlar analiz edilecek. Firmaya veriler şunu söyleyecek. ‘2018 yılı için senin için en iyi ülkeler şunlar. 2018 yılında, şu ölçekte bir ürün değil de bunun biraz daha küçüğü ölçekte bir ürün üretmen ve bunu pazarlaman çok daha anlamlı’ diyecek. Firmalar bu analizi kullanacak. Sanayiyle dijitalleşmeyi birbirine entegre edeceğiz. Klasik sanayi üretim yönteminin ötesine geçecek bir adım atacağız. Örneğin siz kendinize uygun bir modelde ayakkabı satın almak istiyorsunuz. Sizin o ihtiyaç duyduğunuz ayakkabıyı üretip size anında ulaştıracak bir yapı. T asarımını kendiniz yapabileceksiniz. Bu talepler çok artacak. Aslında üretim tüketiciye çok daha yakınlaşmış olacak.
Sanayi ile büyüyen ülkeden devam edersek tarımdaki dışa bağımlılığı düşürebilir miyiz? Tarımın gelişmesi sanayinin gelişimine engel olur mu? Tarımda da dijitalleşme olacak mı?
“TARIMSAL ÜRETİMİN KATMA DEĞERİNİN ARTIRILMASI ÇOK ÖNEMLİ”
Bu sadece sanayiye has bir hadise değil. Tarımda da aynı şey geçerli. ‘Biz tarımı çok geliştirirsek, sanayinin gelişmesine engel olabilir’ diyenler olabilir. Bu doğru değil. Tarımın gelişmesi sanayinin gelişmesine ciddi katkı sağlayacaktır. Biz tarımda ne kadar çok gelişirsek, sanayimiz de o kadar gelişecektir. Tarımı sanayiden farklı düşünmek mümkün değil ama önemli olan husus şu; tarımsal üretimin katma değerinin artırılması. Doğrudan ürünü yurt dışına ihraç etmek yerine o tarımsal ürünü işleyerek katma değerinin yüksek hale dönüştürülmesi ve bunun ihraç edilmesi. Örneğin portakalı doğrudan ihraç ettiğinizde bir birimlik kazanç oluyorsa bunu konsantre haline getirip o şekilde satarsanız beş birim kazanacaksınız.
Hükümetlerimiz döneminde tarımda çok ciddi değişim ve dönüşüm yaşandı. Kapalı şebeke sulama sistemleri neredeyse yok denecek kadar azdı. Damla sulama sistemleri bilinmiyordu. Biz barajlar, göletler, sulama sistemleriyle kapalı şebeke sulama sistemleri oluşturduk. Ne kazandık? Daha az su tükettik, verimliliği daha da artırdık, maliyetleri aşağıya çektik. Tarımsal üretimde Avrupa’da birinci sıraya yükseldik. Bundan yine rahatsız olanlar var, inanın bunun aleyhine bile yazılar yazanlar var.
Türkiye’nin kalkınmasının önündeki en önemli engel gelişmiş ülkelerin ülkemiz üzerindeki etki ve denetimleri? ABD’de görülen Zarrab davası, siyasi sıkıntılar AB’de özellikle Almanya’yla ilişkilerimizin Türkiye ekonomisine beklenen etkisi ne olur?
“AHLAKSIZ FETÖ’NÜN YALANLARLA BAZI KESİMLERİ YÖNLENDİRDİĞİNİ GÖRÜYORUZ”
Değişik mihrakların, bazı ülkelerin Türkiye aleyhine bir takım kampanyalar yürüttüğünü biliyoruz. Bu kampanyaların yapılmasında da özellikle FETÖ’nün, bu ahlaksız terör örgütünün bir takım yalan yanlış bilgilerle o kesimleri yönlendirdiğini de biliyor ve görüyoruz. FETÖ mensupları devletin kurumlarında çalıştılar. Devletin maaşlarını aldılar, rızıklarını temin ettiler ama bu ülkenin bölünmesi için de her türlü çabayı sarf ettiler. Dolayısıyla bu lanet insanlara yönelik de bizim gerçek resmin ne olduğunu gösterecek çalışmalarımızı yurt dışında yoğun bir şekilde yapmamız lazım. 7-8 yıl önce yine iktidarlarımız döneminde ülkemize, bize yönelik saldırılar söz konusuydu ama bu derece yoğun değildi. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar biz doğru bildiğimiz yolda büyümeye, güçlenmeye devam ediyoruz. Bakınız Almanya ile siyasi sıkıntılar yaşadık. Almanya-Türkiye arasındaki ticarete baktığımızda Almanya’ya olan ihracatımızda artış var.
Siyaset ekonomiyi çok etkilemiyor mu?
Bunlar eninde sonunda düzelecektir. Eninde sonunda bu ülkeler şunun farkına varıyorlar ve varacaklar: “Türkiye güçlü bir ülke, Türkiye bizim için önemli bir ülke, Türkiye bizim müttefikimiz, dolayısıyla biz yanlış yaptık.” diyeceklerdir. Ben bu inanca sahibim. Kamu kurum ve kuruluşlarından, özel kesimden, üniversitelerden FETÖ’nün temizlenmesiyle daha sağlıklı, daha rasyonel olarak sistem işleyecek. Hain darbe girişimi sonrası vatandaşlarımızın kafalarında soru işareti oluştu, bir belirsizlik söz konusu oldu ama çok kısa sürede biz bunu aldığımız tedbirlerle bertaraf ettik. Ve düşünün bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalacaksınız, hemen müteakip yılda rekor seviyede büyüme gerçekleştireceksiniz. Bunu her ülke başarabilecek durumda değil.
İşsizlik rakamları yüzde 10'un üzerinde, ne zaman tek haneye ineriz? Sn. Cumhurbaşkanının istihdam seferliği nasıl karşılık bulur? ‘Taşıma suyla değirmen dönmez’ diyen kesime ne dersiniz?
Türkiye 15-16 yılda eğer taşıma suyla değirmeni çevirmeyi kalksaydı çoktan batmıştı. Çok seçim yaptık. Bunların hiç birinde popülist bir yaklaşım izlemedik. Hep orta ve uzun vadeye baktık. Sadece bugünü düşünecek olsaydık bu başarıları elde edemezdik.
Bir örnek vereceğim. Birkaç yıl önce Silifke’de Boğsak Tünelinin açılışını yaptık. Orada bir vatandaşımız bana bir mektup getirdi. Hızla mektubu okudum. Emekli bir öğretmen diyor ki: “Biz AK Parti hükümetleri öncesinde ulaştırma bakanımıza gittik, Akdeniz sahil yolunun yapılmasını istedik. Bize o dönemin bakanı ‘Bırakın Türkiye Cumhuriyetinin bütçesini AB’nin bütçesini koysanız Akdeniz sahil yoluna para yetmez, bu yatırımı gerçekleştiremezsiniz’ dedi.” diye yazmış. Bakınız şu anda biz Akdeniz Sahil Yolunda 10 tüneli tamamladık. Aşağı yukarı 460 km’lik kesimde sadece 35 km’lik kesimimiz kaldı. Biz inanmadığımız ve yapamayacağımız hiçbir şeyin sözünü vermedik, vermeyiz.
“İŞSİZLİKTE TEK HANEYE ELBETTE İNECEĞİZ”
İşsizlik rakamlarına geri dönecek olursam; Türkiye’nin son derece genç ve dinamik bir nüfusu var. Ve her yıl aşağı yukarı yılda 1 milyon civarında iş gücüne katılım söz konusu. Özellikle kadınlarımız. Kadınlarımızın iş gücüne katılım oranı yüzde 23’tü bugün bu oran yüzde 34,5. Son derece yüksek bir artış. Bir yıllık (2016 Eylül-2017 Eylül) rakamlar açıklandı. Bir milyon 233 bin kişiye ilave istihdam sağladık. Ocak ayından Eylül’e kadar ise yaklaşık 2,1 milyon ilave istihdam sağladık. Bu müthiş bir rakam. En son Cumhurbaşkanımızın açıkladığı istihdam paketi ile bilişim ve imalat sanayine ilave istihdam desteği vereceğiz. Bu arada küçük işletmeleri de unutmadık. Üç kişiye kadar eleman çalıştıran imalat sanayindeki iş yerlerine de ilave bir eleman almaları halinde bir ay senden bir ay benden uygulamasını başlatıyoruz. Bunu 2018’de uygulayacağız, üç yıllık bir program. Bu süreçte de istihdamda yine ciddi artışlarımız olacak. Büyümeye ciddi katkı sağlanacak, büyüme arttıkça istihdam daha da artacak. Tek haneye elbette ineceğiz. 2018 yılında orta vadeli programda koymuş olduğumuz hedefin de üstünde bir istihdam oluşturma yönünde yoğun bir çaba sarf ediyoruz.
Enflasyon şu anda en ciddi sorun gibi, frenleyemedik. Öngörünüz nedir?
“ŞU ANKİ KUR OLMASI GEREKENİN ÜZERİNDE, DENGEYE OTURACAK”
Enflasyondaki artışın üç temel sebebi var. Döviz kuru, petrol ve gıda fiyatlarındaki artış. Evet, döviz kurunda bir oynaklık söz konusu. Şu anki kur olması gerekenin üzerinde. Kurun dengeye oturacağını düşünüyorum. Kur üzerinde dış eksenli spekülatif bir takım söylemler ve algı operasyonları üzerinden yapılan girişimler neticesinde belirsiz ortam oluşturma gayreti
Olduğunu görüyorum. Bunlar başarılı olamayacaklar. Biz işimize bakmalıyız, yolumuza devam etmeliyiz.
“ENFLASYONDA ARALIK AYINDA BİR DÜŞÜŞ GÖRECEĞIZ”
Baz etkisini de dikkate aldığımızda enflasyonda aralık ayında bir düşüş göreceğiz. 2018 yılı ocak, şubat, mart aylarında da bu düşüş devam edecek. OVP hedefimize ulaşma noktasında da Merkez Bankamız sıkı para politikası uygulamasına devam edecek, biz de kamu maliyesi alanında gerekli tedbirleri kararlı bir şekilde alacağız. Bu konuda vatandaşımız hiç tereddüt içinde olmasın. Enflasyonla mücadele öncelik alanlarımızdan bir tanesi.
MB ’sının adımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Son aldığı kararlarda eleştirildi.
MB bağımsızdır. Sıkı para politikasına devam edeceğini, gerekirse ilave tedbirler alacağını da açıkladı. Dolayısıyla özellikle enflasyonla mücadele konusunda sıkı para politikasını devam ettirecektir diye düşünüyorum.
Türkiye, kırılgan 5'liye girdi. Bu durumdan nasıl çıkarız? 2018'de ne yapabiliriz?
“S&P DÜŞÜRDÜ, JCR YÜKSELTTİ”
15 Temmuz darbe girişiminin hemen akabinde daha resim net görülmeden S&P bizim kredi notumuzu düşürdü. Neye göre düşürülür kredi notu? Elinizde çok sağlam verileriniz olması lazım. Bunu teknik düzeyde değerlendirmeniz lazım ve bunun neticesinde bir karar vermeniz gerekiyor. Ama S&P ne yaptı? Hemen darbe girişiminden sonra Türkiye’nin notunu düşürdü. Hiçbir bilimsel dayanağı olmayan bir yaklaşım. Kredi derecelendirme kuruluşlarının birçoğunda küresel ölçekte kredibilitelerinde de çok ciddi düşüşler söz konusu. S&P böyle derken Japonya’daki kredi derecelendirme kuruluşu JCR o tarihte tam tersine Türkiye’ye yönelik pozitif değerlendirmelerde bulundu. Bu kırılgan beşliye Türkiye’yi dâhil etmişler.
“TÜRKİYE BREZİLYA’DAN İYİ. PEKİ, NEDEN?”
Şimdi ben şu soruyu sormak istiyorum. Brezilya kırılgan beşliden çıkarıldı. Göstergelere bakalım. Türkiye’nin 2017 yılı büyüme hızı Brezilya’dan 10 kat daha fazla. Bütçe açığımız bu yıl muhtemelen yüzde 2 civarında olacak. Geçen yıl yüzde 1,1’di. Brezilya’nın bütçe açığına bakıyoruz; 2016’da yüzde 9, 2017’de yüzde 9,2. Kamu kesimi borç stokunun milli gelire oranı bakıyorum. Brezilya 2016’da yüzde 78,3, 2017 yılında yüzde 83,4’e çıkmış. Türkiye’ye bakıyoruz; 2016 yılında bu yüzde 28,1, 2017’de 27,9 bekliyoruz. Bakın, bu üç göstergede de Türkiye Brezilya’dan daha iyi. İki hususta bizden daha iyiler, onu da söylemem lazım. Brezilya’nın cari açığı ve enflasyonu bizden daha düşük.
Bu rakamlara baktığımızda normalde Brezilya’nın kırılgan beşlide yer alması, Türkiye’nin yer almaması gerekirdi. Burada sizler de biliyorsunuz bir takım spekülatif ve ön yargılı bakış açıları mevcut. Bu kırılgan beşliye aldıkları ülkelere baktığınızda Katar, Mısır, Pakistan ve Arjantin’i görüyorsunuz. Katar küçük bir ülke ama birçok göstergede dünyanın birçok ülkesinden daha iyi olduğunu görüyoruz. Ama o ülkeler dâhil edilmiyor Katar dâhil ediliyor. Açıkçası siyasi bakış açısının olduğunu düşünüyorum. Fakat bu bizim önümüzde bir engel değil, biz yolumuza devam edeceğiz.
Pek çok kesim tarafından yıllık cari açık dâhil kısa vadeli dış borcu yaklaşık 210 Milyar dolar. Bu rakamda milli gelirin yüzde 25’ini karşılık geldiği için kırılganlık yaratıyor tespiti yapılıyor. Ne dersiniz?
“KREDİ BORCU MİKTARI 77 MİLYAR DOLAR”
Ben bu konudaki yaklaşımı doğru bulmuyorum. Çünkü Türkiye’nin kısa vadeli dış borç stoku toplamı Ekim ayı itibariyle 173 Milyar dolar. Kalan kısmı da cari açık olan kısım. Bu tutarın yaklaşık 96 milyar doları mevduattan, gelir karşılığı hesaplardan ve çok az kısmı da kamunun yükümlülüklerinden oluşuyor. 173 miyar doların sadece 77 milyar doları kredi borcu. ‘Türkiye’nin 210 milyar dolar kredi borcu vardı’ diyorlar ama burada gerçek anlamda kredi borcu miktarı 77 milyar dolar. Bu miktarda 2014-15 yıllarına göre azalmış durumda.
Diyanet "şu aşamada" caiz değil diyor. IMF, 80 sayfalı rapor çıkarıyor. Dünyanın en önemli iki borsası vadeli işlem açıyor. Kripto para hikâyesi ortak adla BİTCOIN için ne dersiniz?
“BİTCOİN TEHLİKELİ BİR YATIRIM ARACINA DÖNÜŞME EĞİLİMİNİ BESLİYOR”
Bitcoin her yerde, herkese anında ödeme imkânı sunan merkezi olmayan dijital kripto para demek. Bitcoin’in değerindeki artışların açıklanması kolay değil, çünkü kendisinin gerçek bir değeri yok. Bitcoin lehine olumlu bir rüzgâr estiren bir kesim var ama bu her an olumsuz bir rüzgâra dönüşebilir diye düşünüyorum. Bitcoin spekülasyona açık, tehlikeli bir yatırım aracına dönüşme eğilimini besliyor. Onun için bu konuda dikkatli ve temkinli olunmalı. Bunun birçok boyutu var. Dünyada düzenleyici otoriteler kripto para ticaretinin aslında açıkçası hızına yetişemiyor. Kuralların birçoğu halen belirsiz. Yani bir standart söz konusu değil.
2018’de küresel rüzgârların ne yönden eseceğini öngörüyorsunuz?
Dünya çok farklı bir dönemi yaşıyor. Bir tarafta vekâlet savaşları, jeopolitik gerginlikler, siyasi ilişkilerin çok daha karmaşık hale geldiği bir yapıyı görüyoruz. Korumacılık eğiliminin de son derece arttığı bir dönem. Uluslararası ittifakların daha da azaldığı, ekonomik belirsizliklerin arttığı bir süreç. Bir taraftan da 2008 krizinden sonra ilk defa dünya ekonomisinde ciddi bir canlanmanın başladığını görüyoruz. Belki birbirine tezat denilebilir ama bu da bir gerçek. Avrupa’da çok ciddi bir canlanma var.
Bunun da yansımalarını biz fırsata dönüştürdük. Bu canlanmanın 2018’de de devam edeceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla Türkiye büyümeye 2018’de de devam edecek. Özel kesim yatırımlarında artış olacağını düşünüyoruz, çünkü özel kesim yatırımları genellikle büyümenin hep üzerinde seyreder. Kapasite kullanım oranlarına baktığımızda yüzde 80’lere ulaştığını görüyoruz. Bu oran bir anlamda yeni yatırımların habercisidir. İlk defa yatırımlarda kamu ve özel kesim yatırımları olmak üzere 1 trilyon lirayı 2018 yılında geçmiş olacağız. Burada 2018’de kamu olarak 141 milyar liralık yatırım yapılacak. Özel kesim yatırımlarının ise 922 milyarı bulmasını öngörüyoruz. Toplamda bir trilyon liranın üzerine çıkan bir yatırım olacak. Bunun da oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.