Demirtaş'a özgürlük istiyordunuz madem niye ittifaka almadınız?

Seçim beyannameleri hazırlandı, vaatler halka söylendi. Kim ne dedi, nasıl dedi sorusu tartışılmaya devam ediyor. Bu hafta AK Parti Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş’la seçim bölgesi Kayseri’de sohbet ettik. Elitaş, Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğu kaldırılsın diyen muhalefetii eleştirdi. Elitaş, Demirtaş’ı meydanlara çağıran iyilik meleği görüntüsü içinde bulunan siyasi figürler madem öyleydi onları niye ittifakın içine almadılar diye sordu.

1

PINAR IŞIK ARDOR

Seçim beyannameleri açıklandı. AK Parti’nin 350 sayfalık raporu var. Çok uzun ve kapsamlı. Bunun sebebi nedir? Bu kadar uzun beklenmiyordu. Kritik bir seçim ifadesi de sıklıkla dillendiriliyor. Neden?

“KRİTİK SEÇİMDEN ANLADIĞIM ÇOK ÖNEMLİ OLMASI”

Biz 362 sayfalık seçim beyannamesini kamuoyunun bilgilerine sunduk. Cumhurbaşkanımız milletvekili aday tanıtım programında bunların kısa bir özetini çıkarmış oldu. 16 yıldır iktidarda olan bir siyasi parti her seçimde oylarını ya sabit tutan ya da bir miktar artıran bir parti konumunda. Bu başarı cumhuriyet tarihinde görülmediği gibi dünya tarihinde de nadir görülen başarı. Kritik ifadesi sanki at başı biri kazanacakmış gibi bir ifade olarak kullanılıyor herhalde ama benim bu seçimdeki anladığım çok önemli bir seçim olduğu. Çünkü Türkiye yeni bir yönetime geçiyor.  Güçlü bir hükümet öbür taraftan da onu denetleyecek güçlü Meclis. Bu yüzden çok önemli seçim. Adaptasyon süreci geçtikten sonra yeni sistemle Türkiye olağanüstü hızlı ilerleyecek.

CHP’nin seçim beyannamesi için ne düşünüyorsunuz? ‘Kürt sorununa eşit yurttaşlık temelinde çözüm’ önerisi Ve "AB Yerel Yönetimler Özerklik şartına Türkiye'nin koyduğu çekincenin kaldırılması’ vaadi yer aldı. Şimdi buradan devam edersek anlaşılıyor ki seçimlerden sonra Türkiye Kürt sorunu tartışması olacak. AK Parti’nin bu noktada duruşu ya da adımı ne olacak? Sizin beyannamenizde Kürt sorunu ifadesi yok.

“ KÜRT SORUNUYLA İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ BİR ŞEY KALMADI”

Sanmıyorum farklı bir tartışmaya gidileceğini.  2008 yılına kadar Kürt meselesini gündeme getiren bir siyasetçi yoktu. Bir tek Demirel ‘Kürt realitesini anlıyoruz’ diye bir şey söylemişti o da diliyle dişi arasında. 2008 yılında Cumhurbaşkanımız o zaman ki Başbakanımız Erdoğan ‘Kürt sorununu anlıyoruz ve bununla ilgili gayretlerimizi göstereceğiz’ dedi. O günden 2015 yılına kadar Kürt soylu vatandaşlarımızla ilgili bugüne kadar ki ne ıstıraplar varsa onları tamir etmek, eşit vatandaşlık sistemini oturtmak için elinden gelen gayreti gösterdi. Çözüm süreci diye başlattığımız süreç 2014 yılında PKK terör örgütünün ve onun uzantısı HDP-BDP’nin bütün iyi niyetlerimize rağmen farklı bir yapılanmayla birlikte Türkiye’yi bölme hareketi, dış mihrakların taşeronu olarak çalıştıklarını anladıktan ve 2015 seçimlerine giderken Ankara Gar faciasının ve terör hadiselerinin ortaya çıkmasıyla birlikte bunların doğru bir seçim üzerinde olmadığı anlaşıldı.

“CHP, KÜRT SOYLU VATANDAŞLARIMIZIN OYLARINI ALABİLMEK İÇİN YENİ BİR SORUN ÇIKARMAYA ÇALIŞIYORSA YAZIKLAR OLSUN.”

Şu anda Türkiye’de Kürt sorunuyla ilgili çok önemli bir şeyin kaldığını tahmin etmiyorum. Kürt soylu vatandaşlarımızın PKK’yla sorunu var. PKK, TC devletiyle bir ve beraber yaşamak isteyen bölünmeye karşı net bir şekilde tavır koyan Kürt soylu vatandaşlarımızı tehdit ediyor. CHP seçimde Kürt soylu vatandaşlarımızın oylarını alabilmek için AK Parti’nin bugüne kadar yaptığı bütün kazanımları yok sayarak yeni bir sorun çıkarmaya çalışıyorsa yazıklar olsun.

AK Parti’nin de muhalefetinde ekonomik anlamda çok güçlü vaatleri var. Bunlar ne derece gerçekçi ve tabanlandırıldı mı?

“O KADAR BÜYÜK ENGELLERE RAĞMEN MUCİZE YARATTIK”

 2002 yılında iktidara geldiğimizde acil eylem planı diye planlar açıklamış emeklilere seyyanen 75 TL zam yapmıştık bu olağanüstü büyük rakamdı. CHP Genel Başkanı Baykal o zaman ‘kaynak nerede’ diye sormuştu. Biz de ‘kaynak millettir’ demiştik. O gün 3500 dolar olan GSMH bugün 11 bin doları aşmış vaziyette. Demek ki kaynak Türk milletinin kendisi. 16 yıl sürecinde AK Parti’nin önüne çıkarılan engelleri düşündüğümüzde ne kadar büyük bir zorluk içinde mucize yarattığımız ortada.

“BİR AVUÇ ELİTİN ENGELLEMELERİYLE KARŞILAŞTIK”

2002 yılında iktidara geldik. Uzun bir zaman kabullenemediler. Genelkurmay Başkanlığı, öğretim üyelerinden, STK diye kendini ifade eden ülkenin sahibi olduğunu iddia eden elitlerden engellemeyle karşı karşıya kaldık. Arkasından cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Cumhurbaşkanının nasıl olacağını tarif ettiler. ‘Sözde değil özde olması, eşinin başının açık olması gerekir’ dediler. 10-12 maddelik bir kalıp yapmışlar cumhurbaşkanı adayı bu olacak dediler. İstekleri olmayınca e- muhtıra ilan ettiler. Arkasından 367 kararı ve seçimleri dört ay öne almak mecburiyetinde kaldık. Onca tehdide rağmen anayasa değişikliğini gerçekleştirdik. Durmadı bir avuç elit ve AK Parti’yi kapatma davasına götürmeye kalktılar. Vatandaşı düşünen, vatandaşın tercihlerine zerre kadar saygı duyan elit yoktu. 7 Şubat hadisesi, Cumhurbaşkanımızın rahatsızlığı ve yaşanan olaylar. Arkasından Gezi ve 17-25 Aralık hadisesi. FETÖ’nün bu süreçte Cumhurbaşkanı ve AK Parti iktidarından rahatsız olduğunun en önemli göstergelerinden birisiydi. Gördüler ki tehditle beceremiyoruz milletin alın teriyle alınmış silahlar tanlar uçaklarla darbe yapmamız gerekir dediler ve 15 Temmuz saat 21.30’da o hamleye başladılar. Bunları yaşamamış olsaydık bugün Türkiye kim bilir nasıl olurdu.  

Buradan o zaman ekonomide ve özellikle döviz kurundaki yükselmenin sebeplerine geçelim. Cumhurbaşkanımızın İngiltere ziyaretinden sonra ne oldu?   

“BOMBAYLA YAPAMADIK EKONOMİYLE GÖTÜRELİM DEDİLER”

 Ne zaman ki cumhur ittifakının güçlü bir şekilde geleceği Erdoğan’ın elli beş ve üzerinde bir oyla seçileceğinin görülmesiyle birlikte konsept değiştirdiler. Tehditle, bombayla, uçakla yapamayacaklarını anladıkları şeyi ekonomiyle götürmemiz lazım dediler.

“İNGİLTERE’DE TUTMA EKONOMİSTLER ORTAYA ÇIKTI”

İngiltere’de Cumhurbaşkanımızın yaptığı mülakatı farklı bir şekilde yorumlayan dünya kamuoyuna sunmaya çalışan tutma ekonomistler ortaya çıktı. Sanki MB’nin bağımsızlığına müdahale edilecekmiş gibi sanki ülkenin mali ve parasal politikalarının doğrudan doğruya bağımsız MB veya mali disiplininin ortadan kaldırılıp cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte 24 Hazirandan sonra tek kişinin elinde olacakmış gibi bir intiba uyandırmak istediler. Çünkü para en korkak unsurdur. Türkiye’deki yandaşlar özellikle ana muhalefet partisi bunu köpürtmeye başladı. O köpürtmeyle birlikte dolar 4.92 seviyelerine geldi. MB kredi faizlerinde yüzde üçlük bir artışla kuru düşürmeye başladı. Sn. Şimşek İngiltere piyasalarında bu konuyu görüşmeye gitti. Aldığı sonuçların da olumlu olduğunu ifade ettiler. Amaçları Türkiye’ye gelecek yabancı sermayenin önünü kesmekti.

SEÇİM UĞRUNA BUNLARA RIZA GÖSTEREN SİYASETÇİLERE YAZIKLAR OLSUN”

 Üzülüyorum Pınar Hanim bir seçim uğruna bu milleti perişan etmeye rıza gösteren siyasetçilere de yazıklar olsun diyorum.  Böylesine bir meseleyi siyasi gündem meselesi haline getirip yurt dışında Erdoğan düşmanlarının Türkiye’deki yandaşlarıyla birleşerek o taşeron ipleri dışarıda olan muhalefet partilerinin Türkiye’yi bir uçuruma doğru sürükleme operasyonuna yardım etmelerine inanın bir Türk vatandaşı olarak büyük bir üzüntü duyuyorum. Ama bunu vatandaş görüyor.

Ekonomideki sıkıntılar sadece döviz kuru değil elbette enflasyon, işsizlik ve cari açık. Bunlar için ne yapılacak?

Yapısal değişimleri hızlı yapmamız konusunda kanaatimiz var. Türkiye’nin son üç yılda başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmez. 5 yılda 7 seçim yaşamış ve ekonomisi hala kırılgan olma noktadan uzak seçim atmosferine rağmen dirençli bir ekonomi 16 yıllık kazanımların 16 yıllık yapılan değişimin köklü bir değişim olduğunun en önemli göstergesi. 24 Haziran tarihinde güçlü bir hükümet güçlü bir Meclis’le Türkiye yapısal değişimlerini yaparak enflasyonu kalıcı halde aşağı doğru düşürecek ve işsizliğe de önemli bir çare bulma imkânı ortaya çıkarmış olacak. Artık geleneksel üretim yöntemiyle değil akıl terinin egemen olduğu başka ülkelerin sanayi 4.0 dediği bizim dijital devrim dediğimiz sisteme hızlı bir şekilde geçmemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum.  24 Haziran’da vatandaşımızın bugüne kadar ki teveccühü aynı şekilde devam ettirdiği takdirde Türkiye yeni hükümet modeliyle birlikte şahlanarak 21. Yüzyılı Türk dünyasının yüz yılı yapacak ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşıp hızlı bir şekilde onları geçecektir.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy vereceklerin Meclis’te başka partiye oy verecekleri söylentisi kim tarafından söyleniyor ve niye?

“ERDOĞAN MASKESİ TAKAN HAİNLER VAR”

Güçlü Meclis’le güçlü hükümetin arasını açıp hükümeti güçsüz bırakmak isteyenler körüklüyor. Bizim içimizden arkadaşlar çıkarmış olabilir adaylık sürecinde. Anketlerde de şu çıkıyor aslında. Erdoğan’a oy verecekler dediğimizde 55 ve üzeri AK Parti’ye oy verecek dediğimizde 46-48 çıkıyor. Bir de sosyal medyada troller var. Reis ‘15 Temmuz’da seni yalnız bıraktılar biz seni bırakmayacağız’ diyenler. AK Parti seni bıraktı ama biz seni bırakmayacağız diyenler. Erdoğan’la AK Parti arasında mesafe koymaya çalıştılar sanki 15 Temmuz darbe girişiminde TBMM’yi açan milletvekillerinin yüzde 90’ı AK Partili değilmiş gibi. Tam bir kumpas, tam bir organizasyon. Reisçi görünerek yüzlerine Erdoğan maskesi takan ama AK Parti ile Erdoğan’ı ayırmaya çalışan troller. İnceleyin sosyal medyayı bunların kim olduğunu görürsünüz. Onlar haindir açıkça söyleyeyim.  Cumhurbaşkanımızın her zaman AK Parti’den daha fazla oy aldığını biliyoruz. Bu milletin terazisi öylesine hassas tartar ki  bir avuç kendini akıllı zanneden kargalar maalesef 24 Haziran tarihinde hezimete uğradıklarını görecekler. Cumhur ittifakı kurduk. Bunun sebebi ne? Cumhurbaşkanlığında tek aday gösterildi. AK Parti, MHP, BBP yani onların toplamı da zaten AK Parti’nin oy toplamından daha fazla edecek. Normal seçimlerde HDP’ye oy vereceğini düşünen insanların da Erdoğan’a oy vereceklerini düşünüyoruz.

HDP’nin barajı aşması için çalışmalar hızlandı gibi. Sn. Demirtaş’ın tutuklu olarak yarışa girmesi mağduriyetten beslenmesine neden olabilir mi?

“DEMİRTAŞ’I MEYDANA ÇAĞIRAN MELEKLER NİYE İTTİFAKA ALMADINIZ PEKİ”

Demirtaş terör örgütü üyeliğinden yöneticiliğinden yargılanıyor.  Bu suçla yargılanan birisinin cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi öbür taraftan kurulan dört benzemezin bir araya geldiği ittifak Demirtaş gitsin meydanlarda gezsin deme gafleti içindeler. Öyle tahmin ediyorum ki bu etkisiz kalınca diyecekler ki ‘Apo’da çıksın oy toplasın’ ihaneti içinde bulunacaklar. Biz hangi partinin baraj üstü ya da altı olduğunu düşünmüyoruz. Zaten yaptığımız ittifak sistemi barajı tamamen dışarıda bıraktı. Demirtaş’ı meydanlara çağıran iyilik meleği görüntüsü içinde bulunan siyasi figürler madem öyleydi onları niye ittifakın içine almadılar. Bindelik, on bindelik partilerle ittifak içinde bulunmayı onlara her türlü imkânı sunabilecek kadar korku içinde olan bir siyasi parti niye HDP’yi bünyesine almaktan korktu? Madem öyle alsaydınız, bağrınıza bassaydınız. Burada ahlaki olmayan bir yapı var. Bu üst akılı oluşturan kurumlar ellerindeki piyonları o şekilde kullanarak vatandaşlarımızın o yöne döneceğini zannediyorlar yine büyük bir yanılgı içindeler.  ‘HDP’yi barajın üstüne çıkarma milli bir meseledir’ diye ihanet çemberinin içinde bulunan birileri var. 7 Haziran seçimlerinde FETÖ HDP’yi barajın üstüne çıkarmak için büyük gayret gösterdi. HDP, CHP’den gelen oylarla birlikte beklenmedik bir oy almanın hesabını yapıyor. Ama bunun altında yatan sebeplerden biri de CHP’deki koltuk davası. Kemal Bey’le Muharrem Bey öyle bir ikilem içindeler ki ne yapacaklarını şaşkın vaziyetteler.  Sn. İnce CHP’nin oyundan daha fazla oy almak istiyorum diyor. Çünkü olağanüstü kurultayda Kılıçdaroğlu’nu koltuğundan etmek için. Kılıçdaroğlu’da bu hesabı gördü. İnce’nin 20 civarında milletvekili vardı, biçti. İnce twitterdan genel başkanını tehdit etti. Dedi ki; ‘Bursa mitingine gidiyorum sesim kısılabilir’. Onun üzerine Kılıçdaroğlu ikisini kurtardı getirdi oraya koydu. Sonra Muharrem İnce genel başkanı gibi fır döndü. Dedi ki ‘milletvekili adayını tespit etmek genel başkanın işidir ama cumhurbaşkanı olursam bakanları atamak benim işimdir’ dedi o da onu tehdit savurdu. Düşünebiliyor musunuz CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu diyor ki bana beş yıl verin Türkiye’yi güllük gülistanlık edeceğim. Ya Cumhurbaşkanı Muharrem Bey hükümet o.  Kılıçdaroğlu sistemi daha anlayamamış ki bana beş yıl verin diyor.

Tamam, bu tartışma var ama o zaman MHP neden seçim beyannamesi açıkladı?

“KILIÇDAROĞLU’NUN 750 YEMİNLİ DELEGESİ VARMIŞ”

MHP parlamentodaki yapacaklarını söyledi. Arada fark var. Yani şimdi bizim iki başlı bir sisteme doğru gittiğimizin göstergesidir bu.  Ama sistem bu değil. Yani onun için şu anda CHP’de Kılıçdaroğlu ile İnce arasında ince ince kılıçlar çekilmiş vaziyette. İnce, ince hesap yapıyor, Kılıçdaroğlu da kılıcını çekip inceden inceye yok etmeye çalışıyor. Ama duyduğumuz kadarıyla Kılıçdaroğlu’nun 750 civarında yeminli delegesi varmış.  Onun için Muharrem Bey’in çok çalışması lazım yeminlilerin yeminini bozdurması gerekir. Büyük bir savaş bekliyor CHP’yi. Aynı savaş Akşener’de de var. Seçim kanununda cumhurbaşkanı adayları milletvekili adayı olamıyorlar. Akşener seçilemediği takdirde Koray Aydın zaten teşkilat başkanıydı genel başkan olacak. AK Parti’ye yapamadıkları darbeyi bu partiler birbirleri içinde yapmak için uğraşıyorlar. Hepsi darbeci zihniyet.

Saadet Partisi için ne düşünüyorsunuz?

SP BU SEÇİMDE BÜYÜK DERS ALACAK”

Çok üzülüyorum. CHP’deki, MHP’yi bölen partideki kin ve nefret SP’nin yöneticileri kadar değil. Hayret ediyorum hâlbuki övünç duyması gerekirken aynı yolun yolcusu, aynı hocanın talebesinin zirveye ulaşması onlar için gurur kaynağı olması gerekirken kıskançlık zirvesinden gözlerinin karardığı noktaya doğru bir gidiş gerçekten üzücüdür. Aynı hocanın talebelerinden birisinin diğer talebenin ihanet notasına gidecek şekilde engellemeye çalışmasını buradaki vatandaşlarımız içlerine sindiremiyorlar. SP büyük bir ders alacak. Biliyor musunuz şu anda SP’nin Genel Başkanı’na CHP Genel Başkanı Sivas Katili demişti. Kol kola giriyorlar muhabbetleri evlere şenlik.

FETÖ ne derecede bitti Türkiye’de? Muhalefet partileri beyannamelerinde bahsetmediler bu konudan. Neden sizce?

“ZİHNİNİ KİRAYA VERENLERLE MÜCADELEDİR 24 HAZİRAN”

Öylesine bir kripto örgüt ki öylesine bir yapılanmış ki inanın bunu temizleyebilmek bir günün bir yılın işi değil.. Sosyal medyanın yoğun bir şekilde ortaya çıktığI, yanıltıcı mesajlarla insanların nasıl farklı bir şekilde yönlendirildiklerini görüyoruz. Bakın bu döviz operasyonu dış devletlerin FETÖ unsurlarını kullanarak yaptıkları bir iş. Az önce söylediğim Reis AK Partililer seni yalnız bıraktı biz arkadayız diyenlerin aslında bir FETÖ unsuru olduğunu ifade etmek yanlış olmaz. İşin özü şu; Türkiye’nin içinde bulunduğu Ortadoğu’nun enerji deposunu bölmek, parçalamak. Bu bölgede iki tane güçlü ülke var. Türkiye ve İran.  İran şu anda rejim olarak sıkıntı yaşıyor. Türkiye en güçlü lider ülke. Türkiye’yi güçsüzleştirmeye çalışıyorlar. Güçlü Türkiye’yi durdurabilmek için güçlü lideri ortadan kaldırmak gerekir. İşte bunu gören Devlet Bahçeli ve Mustafa Destici bu kararlarını oluşturdular dediler ki Türkiye’nin bekası için biz cumhur ittifakında varız dediler. FETÖ’yle mücadele Türkiye’nin bekasını bitirmek isteyenlerle mücadeleyle eş anlamlıdır. Yerli ve milli olanlarla dışarıya aklını ve zihnini kiraya vermiş olanların mücadelesidir 24 Haziran mücadelesi.

Ekonomik vaatlerinizi açalım istiyorum

“AKIL TERİMİZİ ETKİNLEŞTİRECEĞİZ”

Somut vaatlerimiz belli. Ekonomide iyileşme sağlayacak ama teknoloji devrimi de yapacak. Sanayi 4,0 diye ifade edilen sisteme adaptasyonu hızlı bir şekilde yapacak ARGE çalışmalarıyla akıl terimizin daha etkin bir şekilde dünyada piyasa bulduğu bir noktaya doğru gitmek AK Parti’nin bundan sonraki iktidarlarını en önemli hedeflerinden biri olacak. Refahtan paylaşım, gelir dağılımı adaleti, işsizliğin hızlı bir şekilde ortadan kaldırılması ve dar gelirli vatandaşlarımızın gelir seviyesinin yükseltilmesi önemli görevlerimiz içerisinde.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde 14 bakanlık öngörülüyor. Bazı bakanlıkların ismi değiştiriliyor, bir kısmı birleştiriliyor. Ofis sisteminden bahsediliyor. Bunları biraz açar mısınız?

“DEVRİM NİTELİĞİNDE GELİŞMELER OLACAK”

Ofis sistemi vatandaşa daha yakın olabilmenin imkânını sağlıyor. Her işin merkezde toplanması yerine vatandaşa daha yakın yerde olması önemli bir hadise. Vatandaş bir bakanlık kapısından içeri girerken çeşitli aşamalardan geçiyor ulaşması zor kırk sualden geçiyor ama ofisler olduğu zaman daha kolay erişim sağlayabilecek. Bu konuda çalışmaları yapılıyor. Daha esnek birbirlerini engelleyen değil bir bütün halinde genel müdürlük seviyesinde ya da müsteşarlık nezdinde idare edilecek şeylerin bakanlık olarak yapılmasını bugüne kadar doğru bulmadığımızı ifade ettik. 2002’deki AK Parti programı ve seçim beyannamesinde istediğimiz bir şeydi. Nitekim 38 bakanlıktan 25’e düşüren biziz. Şimdi 14 veya 15 olacak. Yani hantallık ortadan çıkmış olacak. Bürokratik engeller de ortadan çıkmış olacak. Devrim niteliğinde bir işlem olacak bu da inşallah