Bu kare için EYP'ler arasında 1 km yol yürüdük!

TSK, Zeytin Dalı Operasyonu'nu başlattı ve Afrin büyük bir zaferle terörden temizlendi. TSK'nın büyük başarısı, bölgedeki sıcak gelişmeler Türkiye'ye ve dünyaya gazeteciler tarafından aktarıldı.

1

AKŞAM-PINAR IŞIK ARDOR

Yaşamla ölüm arasında 5 metre mesafesi kalan AKŞAM ekibinden muhabirimiz Levent Albayrak ve foto muhabirimiz Mustafa Alkaç yaşadıklarını AKŞAM okurlarıyla paylaştı. Ekibimiz bir kare fotoğrafı çekebilmek yaşananları aktarabilmek adına ÖSO’nun bile tehlikeli diyerek girmediği yerlere girdi ve Afrin merkezini AKŞAM okurları için görüntüledi. İşte an be an orada yaşadıkları.

TSK, Zeytin Dalı Operasyonunu başlattı ve siz AKŞAM ekibi olarak Afrin’e gittiniz. Hem de büyük çatışmalar beklenirken, Afrin’i almak çok zor denilirken. Bölgeye ilk giden gazeteci grup sizlerdiniz değil mi? Korktunuz mu?

“BİZ SAVAŞ MUHABİRİ DEĞİLİZ ARKADAŞLARA HAKSIZLIK ETMEYELİM”

LEVENT: Orada kapalı kutunun arkasında bir şeyler var ve oraya girme merakı var. Sıcağı sıcağına anlamıyorsun zaten ama girip çıktıktan sonra anlıyorsun ki girdiğin yerler güvenli yerler değil ama öncesinde orası seni çekiyor. Operasyon başladığında Afrin bizim için uç noktaydı ve oraya ulaşmak çok zordu. İlk etapta tünelleri görüntülemek istiyorduk. Aşama aşama bunu başardık. Biz bir kere savaş muhabiri değiliz. Orada savaş muhabiri olan arkadaşlar var onların hakkını yememek lazım.

Tüneller dediniz ya. Bana anlatın orayı. O tüneller YPG-PKK teröristlerinin başaramayacağı ölçüde komplike yerler dendi. Öyle mi gerçekten?

“O TÜNELLER BİRÇOK İNSANIN HAYAL EDEMEYECEĞİ KADAR KARMAŞIK”

LEVENT: Aynen öyle. Daha önce biz Hakkâri’de çalıştık örgütün çatışma tarzlarını biliyoruz. İlk defa böyle bir ortamla karşılaştık. Tüneller ki tünellerin kalınlıkları 30 cm. Kömür madenlerini biliyorsunuz orada nasıl tünellerin birleştiği noktada yaşam alanları vardır aynı onun gibi. Aşağısı köstebek yuvası. Yüzlerce tünel var ve her tünelin buluştuğu yerde 5-10 kişinin aylarca kalabileceği odalar var. Gıda ve tüm yaşam malzemeleri içeride mevcut. Belli ki epey destek almışlar. Mesela mazgallar var. Oradan sen onları görmeden onlar seni dinliyorlar. Betonlara küçük delikler yapmışlar, çimlerle kapatılmış dışarıdaki sesi rahat rahat dinleyebiliyor, oradan kaçış yolunu ayarlıyor. Oradan namlusunu çıkarttığında kimse onu görmüyor ama o uzak mesafeden ateş edebiliyor.

MUSTAFA: Oradaki tüneller gerçekten birçok insanın hayal edemeyeceği kadar karmaşık. Bir beldeden bir köye çıkabileceğin kadar tüneller var. Labirent gibi yani tünel deyip geçiyoruz ama inanılmaz bir yapı. Bizi operasyon sırasında en çok zorlayan şey oldu oradaki tüneller.

“BU TERÖRİSTLER BUNU YAPAMAZLAR”

LEVENT: Biz Hakkâri’de daha önce çok çalıştık. Onların eylemler uzaktan keskin nişancı, EYP. Bu kadar donanımları yoktu ama burada bambaşka bir hazırlık vardı, bunu bunlar yapamaz. Bu tünellerde yön bulmak için ne yapıyorlardı Mustafa?

MUSTAFA: Duvarlara, tünelin kayalıkları içerisinde belirli mesafelerde delikler açıyorlar o deliklere dal parçaları sıkıştırıyorlar.

LEVENT: Tünellerin içinde benzin bidonları vardı, motosikletle geliyorlar. O kadar uzun yani anlayacağınız.

“BU ÖRGÜT SAVAŞ DÜZENİNDE ÇALIŞAN BİR ÖRGÜT DEĞİL HER ŞEY BEKLEYEBİLİRSİNİZ”

LEVENT: Askerin mayın arama timi şu anda tamamıyla bu tünellerin içindeki tuzaklamalarla ilgili çalışıyorlar. Bu örgüt savaş düzeninde çalışan bir örgüt değil her şey bekleyebilirsiniz. Bir çocuk oyuncağının altından EYP çıktı. Meryemin düşecek dediler. Yanımıza şoförümüzü, korumamızı alıp yola çıktık. Önde ben arkada Mustafa oturuyor. Tek şerit yol karşıdan araba geliyor. Sağa yanaştık yol vermek için bu sırada koyunlar geldi.

“5 METREYLE ÖLÜMDEN DÖNDÜK”

Yaklaşık 5 metre geçtiler bizi. O anda arkadaki pikabın sallandığını gördük. Koyunlar EYP’ye bastı havaya uçtular. Beş metreyle ölümden döndük biz. Orası vatandaşın tarlası oraya zeytin ağacını temizlemeye gelen vatandaş da olabilirdi. Teröristler asker, sivil ayrımı yapmıyor.

“HAVANDAN KORKMADIK EYP’DEN KORKTUĞUMUZ KADAR”

MUSTAFA: Korktunuz mu diye sormuştun. Bu olayla karşılaştıktan sonra korktum. Karşında bir düşman varsa nerede olduğunu bilirsin ve onun sana nereden mermi atabileceğini de bilirsin. Havan varsa o da aynı şekilde. Oysa EYP görünmez ve aslında orada en büyük tehlike göremediğin yerden geliyor. Dolaştığımız kamplardan bir tanesi ormanın içinde ve İHA’ların bile fark edemediği bir kamp. Beraber yol aldığımız askerler diyor ki; burada dikkatli olun EYP olabilir. Ormanın içinde hayal edin nereye basacağınızı nereden bilebilirsiniz. Ve Afrin’in çok büyük bir kısmı bunlarla dolu. Çok gaddarca.

Terör mensupları bölgeden kaçarken bunu tuzaklayarak gitmişler.

“TSK TERÖRİSTLERİ ŞAŞIRTI, YOL DEĞİŞTİRDİLER”

LEVENT: Onlar için halka mı, askere mi önemli değil. Onlar şöyle düşündü. TSK çok hızlı bir şekilde gelecek, biz mümkün olduğunca alanı EYP’leyelim, bunlarda mayınlara bassın. Fakat onların dediği gibi olmadı çünkü TSK araziden gitmedi köylerin içinden temizleyerek gitti.

EYP’nin nerede olduğu kestirilebilir mi?

LEVENT: O konuda çok uzmanız. TSK’nın gerçekten eğitimli askerleri yani subay astsubaydan oluşan timler var. İşaretliyorlar, kontrollü patlatıyorlar.

Savaşın da bir ahlakı vardır değil mi? Ama mevzu bahis terörist olunca bu çok afaki kalıyor

“KARŞINIZDA KAHPECE SAVAŞAN BİR ÖRGÜT VAR”

LEVENT: Burada savaşın ahlakı yok. Karşınızda da kahpece savaşan bir örgüt var.

Fotoğrafları sen çektin Mustafa. Foto muhabir gözüyle anlatır mısın neler hissettin?

“BURSEYA’YI FOTOĞRAFLIYOR, BÜYÜTÜP MEVZİLERE BAKIYOR, NEREDEN GİDERİZ DİYORDUK”

MUSTAFA: Zeytin Dalı operasyonu başarıyla bitti ve bugün bitmiş halini konuşuyoruz. Biz üçüncü gün oraya vardığımızda kimsenin daha oradaki tünellerden haberi yoktu. Bizim Levent abinin dediği gibi ilk hedefimiz en hızlı şekilde kendi işimizi yapabilmekti. Bunun telaşı içinde biz günlerimizi saatlerimizi geçirdik. İlk defa Burseya’ya yaklaşıldığında Levent abi ile birlikte orada kuleler olduğunu fark ettik. Bir dağ ve dağın üzerinde küçük küçük kuleler var.

LEVENT: Mustafa çok güzel bir şey yapıyordu. Burseya’yı fotoğraflıyordu. O fotoları büyütüp mevzilere bakıyorduk. Nereden gidersek iş yapabiliriz diye.

Kule dediğiniz ne? Nasıl bir şey?

“BURSEYA DÜŞTÜĞÜNDE İLK GİREN GAZETECİ BİZDİK”

LEVENT: Hendekleri birbirine bağlayan büyük betonlar. Nöbet kulesi gibi düşünün. Onların kalıplarını sonra Burseya’da gördük. Orada kalıpları dökmüşler.

MUSTAFA: Mesela Burseya düştüğü gün bütün operasyonu seyrettik. Uçağın bombalamasını, harekâtın ilerlemesini biz makinemizden görüyorduk ki Bursea alındıktan sonra ilk giren gazeteciler de bizdik.

LEVENT: Burseya’da biz fotoğraflarımızı çektikten sonra Bursea’ya girişler yasakladı. Biz orayı ilk fotoğrafladığımızda güvenli değilmiş çünkü mayın araması yapılmaya başlanmıştı. İşin sıcaklığında hiçbir şeyi anlamıyorsunuz, gireyim bir an önce fotoğrafları çekeyim derdindeyiz. Burseya dağı ufak bir yer değil. Yokuş tırmanması çok zor ve yağmurlu bir havada iki üç yüz metre yürüdüğünüzde botlarınız otuz kiloyu geçiyor.

TSK, Afrin’i ele geçirdiğinde Türk bayrağını oraya diktiğinde an be an gördünüz mü? İnsanlar size nasıl yaklaşıyordu?

“SURİYE HALKI BİZİ BATMIŞ BOTTAKİ CAN SİMİDİ OLARAK GÖRÜYOR”

LEVENT: Orada Türk olmanın ayrıcalığını yaşıyorsunuz. Suriye halkı sizi batmış bir bottaki can simidi olarak görüyor. Türk’üm dediğinizde bütün kapılar açılıyor. Şunu söylüyorlardı ‘nerede kaldınız, bu zamana kadar çoktan gelmeniz gerekirdi’. Anlatılacak bir şey değil bu.

“ASKERLERİMİZ ÖSO’YLA BİRLİKTE ŞÜKÜR NAMAZI KILDI”

Oradaki askerlerimizin, ÖSO’yla birlikte bayrağı diktikten sonra ki şükür namazı bambaşka. TSK, halkı mümkün olabildiğince geri planda tuttu. Saldırı yapılan noktaya en az 2 km halk uzaktaydı. Kendine gelen kumanyaları halka dağıtan askerler gördük biz. Kendi kumanyası ancak kendine yeter ama orada çocuk gördüğü zaman onlara veriyorlardı.

ÖSO’yu anlatır mısın biraz. ÖSO’da bölge halkına yardım ediyor mu?

LEVENT: ÖSO’nun imkânı yok. Zaten Türk askerinden alıyor birçok şeyi.

ÖSO’yu TSK eğitti zaten değil mi?

LEVENT: Evet TSK eğitti. Azez’deki emniyet müdürlüğünde çok güzel bir yer yapıldı. Orada Azezli polislere eğitim veriliyor. Alan hâkimiyeti tamamıyla bizimkilerin kontrolünde ama ÖSO’cularda sürekli bir askeri eğitimden geçti TSK tarafından.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun ÖSO için söylediği sözlere hükümetten çok tepki gelmişti. Ne dersin bu konuda Levent?

“SABAH 5’TE NAMAZ KILIP CEPHEYE GİDEN ADAMA TERÖRİST DEMEK GÜNAHTIR”

LEVENT: Sabah beşte, altıda sabah namazını kılıp cepheye giden bir adama bunların söylenmesi bence günah ve büyük haksızlık. Çünkü bunları bizzat gördük biz.

Ölen terörist fotoğrafladın mı Mustafa? Ya da hani hep sorulur ya gazetecilik mi yardım etmek mi? diye. Böyle bir durum olsa ne yapardın?

“TSK, İNSANLARIN GÜVENLİĞİNE ÖNCELİK VERDİĞİ İÇİN SİVİLLER SAVAŞIN UZAĞINDAYDI”.

MUSTAFA: Açıkçası insanla fotoğraf arasında hiç kalmadık şükürler olsun ki. Zaten TSK insanların güvenliğine öncelik verdiği için siviller hep savaşın uzağındaydı. Kanlı manzaralarla karşılaştık mı? İster istemez karşılattık. Burada da işimi yaptım ve bir gazetecinin çekebileceği ve kullanabileceği her şeyi fotoğrafladık.

YPG/PYD kampına girdiniz. Ne yapıyorlardı, nasıl eğitim alıyorlardı. Kadınlar mesela. Kadın teröristlerin yaşları kaçtı?

LEVENT: Kadınlar 17-21 yaş aralığındaydı. Çünkü bu kız çocukları vücutlarına çok daha hâkimler. Keskin nişancı eğitimi aldıklarından 17-18 yaşında kızların elinde titreme yoktur ve vücuduna daha hâkimdir. 30-35 yaşında kadın biraz daha hantaldır. PKK kadın savaşçı algısını son 1 yıldır çok kullanıyor. Onlar kadınları anaç, kurtarıcı gibi algıya dönüştürüyorlar.

O kampa nasıl girdiniz Türk olduğunuzu biliyorlar mıydı?

“YAKLAŞIK 2 BIN 500’E YAKIN TERÖRİST EĞİTİP ALANA SÜRÜLDÜĞÜNÜ EVRAKLARDA OKUDUK.

LEVENT: Biliyorlardı. Burseya’da acemiliğimizi atlattık. Sınırı geçtikten sonra iki önemli işimiz daha vardı. 1: Güvenliğimizi sağlayacak ekip 2: Tercüman. Onları aldık ama girişler çok zordu. TSK izin vermiyor, gümrükten geçişimiz yok. Oradaki bütün arkadaşlar bir şekilde girmeye çalışıyorlardı torpilliler hariç. Kendi arabalarıyla giren muhabirler gördük. Onların dışındakiler saatlerce içeri girebilecek imkân aradılar. Biz kısmetliydik. Biraz da muhabirliğin tecrübesi vardı. Girdikten sonra kendi ortamımızı yaptık. Tercümanımız, şoförümüz, korumamız, araçlarımız hazırdı. Hep şunu dedik; operasyon ilerledikçe onların iki adım arkasında nasıl oluruz? Kampa nasıl girdik? Tercümanlarla konuşurken hava saldırısı nerede yapıldı diye sorduk onlar bizi kampa çıkardılar. Orası ilk olarak Esat rejimi tarafından kullanılmış bir kamp. Daha sona YPG gelip yerleşiyor oraya. Yaklaşık 2 bin 500’e yakın terörist eğitip alana sürüldüğünü evraklarda okuduk. Orada yetiştirip sahaya aktarıyorlar. Bunların tamamı ya Kandil’e gitti ya orada öldü.

Mustafa ne fotoğrafladın burada?

MUSTAFA: Bu sürekli bahsettiğiniz meşhur kanallar var ya bu kampın içinde de o kanallardan vardı. Hatta kanalların bazıları yapım aşamasında kalmış, bitirmeye vakitleri olmamış. Bitirdiklerinin içinde duruyorlardı. Türk askerinin havanla yaptığı bombalamalar sırasında o tünelin içindeydiler ve o tünelin altında olduğu gibi kalmışlar. Ölmüşler. Onlarca terörist o tünellerin içinde ve biz bunu gözlerimizle gördük. Hala haftalar geçmesine rağmen cesetler oradaydı

“KANDİL, ZAMAN KAZANMAK İÇİN ONLARI ORADA BIRAKMIŞ”

LEVENT: Alacak durumları yok, çünkü yoğun hava saldırısı var. Buradaki saldırıda teröristler bizi kurtarın dediklerinde Kandil’den cevap bile verilmemiş. Kandil, zaman kazanmak için onları orada bırakmış. İçlerinde gerçekten çocuklar da vardı. Hiçbir şeyden haberi olmayan silahı söküp takmasını bilmeyenleri oralara göndermişler. Hava bombardımanından sonra çoğu öldü. Tünellerden kaçanlar tepelere kaçtılar sonra ÖSO geldi tamamıyla kontrol altına aldı orayı.

Levent haber kaynaklarını nasıl ikna ettin? Güven çok önemli. Nasıl irtibat kurdun komutanlarla, ÖSO’yla?

LEVENT: Güven, güven, güven. Sadece sizin ona değil onun da size güvenmesi önemli. Mustafa’yla bu kişilere ne yapmak istediğimizi anlattık. Öyle güzel yerler ayarladılar ki; birçok gazetecilerin girmek için çok kanal kullanmak zorunda kalacağı yerde kaldık. Suriyeli bir komutan vardı. Onlara biz gelmeden önce kendimizi anlattırdık. Bir tanıdığını bulduk dedi ki abi bunlar güvenli insanlar dertleri sadece iş. Bir iki haberimiz çıkınca zaten amacımızın ne olduğunu anladılar. Bir kere orada Türk olmak gerçekten çok büyük bir artıydı o konuda bir sıkıntı yaşamadık.

Para işliyor mu bölgede

LEVENT: Maalesef işliyor niye çünkü çok büyük kaos ortamı var. Orada 30-40 liraya geçinen insanlar var. Tercümanımız var mesela ona günlük para vermek zorundasın.

Hadi biraz yaşam konuşalım. Ne yapıyorlar, dükkânlar açık mı? Ne yerler ne içerler?

LEVENT: Operasyonla daha önce aldığımız Azez’de hayat dört dörtlük hiçbir sıkıntı yok. Mare köyü mesela orada kuyumcular açık. Orada bir abinin sözü vardı eğer bir yerleşim merkezide kuyumcu açıksa orada güven vardır.

MUSTAFA: Şunu söylemekte fayda var. Bugün bizim Fırat Kalkanı operasyonuyla aldığımız bölgelerde o gün 3 bin olan nüfus bugün 30 bine ulaşmış durumda. Bu bize bir şey anlatıyor. Demek ki ilerleyen aylarda Afrin için de Tel Rıfat için de Cinderes içinde biz aynılarını konuşacağız.

“TEK ÜMITLERI VAR O DA TÜRKIYE.”

LEVENT: Tel Rıfat şu an alındı. Afrin alındıktan sonra Tel Rıfat’ın alınması için Türk askerinin önünü kestiler. ‘Buraya kadar geldiniz, burayı alın’. Çünkü örgütü hiç biri istemiyor fakat güçleri yok. Tek çıkış noktaları Türk askeri. Tek ümitleri var o da Türkiye.

Kadınlar ve çocukları çok merak ediyorum ben. Bir kadının hayata bakışı, bir çocuğun hayalleri ne olabilir?

“KADIN DİYE BİR KİMLİK YOK”

LEVENT: Girdiğimiz her köye barut kokusu sinmiş. Kadınları dışarıda göremiyoruz. Kadın için bir özgürlük yok hatta kadın olarak bir kimlik yok. Sanki öyle bir cins yok. Ama Azez’de şu an her şey daha farklı. Biz girdiğimiz köylerde kadınların fotoğraflarını çekmek istedik ancak kadınlar müsaade etmedi ama Azez’e girdiğimizde kadınlar artık kendini saklamıyordu.

Afrin’de Kızılay ve AFAD bölgeye gittiğinde kadınlar gıda yardımı almaya geliyorlar yavaş yavaş evlerinden çıkıyor.

“KADINLAR ÖZGÜRLÜĞÜNÜ, ÇOCUKLAR DIŞARİDAKİ HAYATIN NE OLDUĞUNU BİLMİYOR”

LEVENT: Kendi gücünü hissettiği yerde kendini huzurlu hissediyor kadın. Şimdi sokağa çıktığında ‘Türk askeri var bana bir şey olmaz’ diyor. Bu savaşta üzüldüğüm iki şey var kadınlar özgürlüğünü, çocuklar dışarıdaki hayatın ne olduğunu bilmiyor. Okul yok, ayağı çıplak koşuyor. Burada bizim çocuklarımıza alıp beğendiremediğimiz hediyeler onun için dünyalara bedel. Okuma biliyor musun diye soruyorsun evet diyor ama nerede okuyacağım diyor. Şimdi çocuklar kısıtlı imkânlarla da olsa ellerinde defterlerle gidiyorlar. Mare’de öğretmenler var onlarla röportaj yaptık.

“DEHŞET BİR İSTİHBARAT ÇALIŞMASI YAPILMIŞ TSK TARAFINDAN”

Biz Afrin’de çok büyük direniş bekliyorduk. Soru işaretleri vardı. Ama komutanlarla görüştüm. Dehşet bir istihbarat çalışması yapılmış TSK tarafından. Böyle bir çalışma yapıldığını bugüne kadar ne gördüm ne duydum. Hangi noktada kanasçı var hangi noktada siviller var hangi notada mühimmat depoları var çok ince düşünülmüş.

Siz çatışmanın ortasında kaldınız. O anlarda neler yaşandı?

“SİPER ALIN, BİRKAÇ YÜZ METRE İLERDE KANASÇI VAR.”

“ZIRHLI ARÇLA GELİP BİZİ ALDILAR”

MUSTAFA: Yanımızda EYP patladığında biz zaten yol alıyorduk. Nihai hedefimiz sıfır noktasına gidebilmekti. Meryemin köyüne yaklaştığımızda bulunduğumuz arabadan indik. Biraz daha güvenlikli bir pikaba askerlerle beraber aktarıldık. ÖSO’yla beraber. Onlar Allahu Ekber diye bağırırken biz de onlarla beraber cepheye kadar gittik. Gittiğimizde bize söyledikleri ilk şey siper alın, birkaç yüz metre ilerde kanasçı var. Eğer çıkarsanız sizi vurma ihtimali çok yüksek dediler. Biz yarım saatten fazla çatışmayı bir fiil izledik. Tansiyon iyice yükseldiğinde zırhlı bir personel aracı çatışma bölgesine geldi. Bizi oradan alıp çıkarttı

Peki, sizin orada olduğunuzu biliyorlardı ve haber alıp mı sizi kurtarmaya geldiler?

LEVENT: Tabii, kaynaklarımıza biz ne yapacağımızı söylüyorduk. Çünkü her an iletişime geçmemiz gerebiliyordu. Yardım gelen yer 1 km’lik bir yer. Normal araç giremiyor çünkü kanasçılar var.

MUSTAFA: Aracımızı değiştirdik demiştim ya işte orası güvenli bir bölgeydi ve bizi oraya geri getirdiler. Bir gece önce Kibar köyünün alındığını haber aldık. Kibar Afrin’i görebileceğiniz en yakın mesafe. Biz de beraber olduğumuz kişilere bizi oraya götürebilir misiniz diye sorduk. Bir şekilde bir yere kadar geldik.

LEVENT: Kalabalık gidemiyorduk çünkü hedef olabilirdik. Bir araba, şoför koruma Mustafa ve ben.

“ASKERİMİZ BİZE GÜVENLİ DEĞİL ÇIKIN BURADAN DEDİ”

MUSTAFA: Şimdi bir tepeye ulaştık. Ancak orada Türk askeri Afrin’in içi için hazırlık yapıyordu. Konuşlanmışlardı. Askerimiz bizi uyardı. Buradan ilerisi mayınlı arazi hiçbir şekilde güvenli değil. En kısa zamanda buradan çıkın dediler.

Çıktınız mı bu uyarı üzerine?

LEVENT: Çıkmadık. Sadece alan değiştirdik.

MUSTAFA: Biz Kibar’a oradan değil başka bir yerden girdik. Orası da güvenli değildi tabii.

LEVENT: Pınar, sahada fark etmiyorsun o tehlikeyi. Sıcağı sıcağına hiçbir şeyi düşünmüyorsun. Şimdi anlıyoruz.

MUSTAFA: Kibar’a ulaştık. Fotoğraflarımızı çektik. Fakat çektiğimiz fotoğraflar bizi tatmin etmedi. Daha iyi olmalı diyorduk. Afrin’i daha yakından görmeliydik.

Ve o fotoğraf AKŞAM Gazetesinin manşetinde yer aldı. Okuyucular, bizler için kolay olduğunu düşündüğümüz bir kare için yaşamla ölüm arasında tercih yaparak iş yaptınız arkadaşlar. Gazetecilik işte bu demek.

MUSTAFA: Kibar’da çektiğimiz fotoğraflardan bir tanesinde mesela bir PKK’lı fark ettik. Kontrol noktasının hemen dibinde.

LEVENT: Biz Kibar fotoğrafını aldıktan sonra bize ileride PYD/YPG proje terör örgütünün asayiş noktası olduğunu söylediler. Ben Mustafa’ya baktım. Ne olursa olsun gidelim diyordu. Kibar’da arabamızı bıraktık. Ağaçları kendimize siper ederek yürümeye başladık. Mustafa işte asayiş noktasında ki PYD’ lileri orada çekti.

Üzerinizde çelek yeleğiniz vardı sadece. PYD/ YPG için basın ne demek? Bunlarda savaş meydanında basın kırmızıçizgidir ve düşman taraflar zarar vermez.

“ZAMAN MEFHUMUNU TAMAMEN YİTİRMİŞTİK, BASTIĞIMIZ YERE DEVAMLI DİKKAT EDİYORUZ”

LEVENT: Bu teröristlerin umurunda değil basın mensubu olman.

MUSTAFA: Şunun altını yine çizelim. Bulunduğumuz bölgede patlayıcılar var ve biz onları görmüyoruz. Arabamızı bıraktıktan sonra yaklaşık 1 km yol yürüdük. Zaman mefhumunu tamamen yitirmiştik. Bastığımız yere devamlı dikkat ediyoruz, saklanan terörist var mı diye kontrol ediyoruz. ÖSO bile bizim yürüdüğümüz yere gelmedi tehlikeli diye. Biz istediğimiz bir kare fotoğraf için bu riski aldık. En sonunda Afrin’e 500 metre mesafeye geldik. Ve o fotoğrafı çektik.

“MUSTAFA BANA DÖNDÜ VE ‘OLDU ABİ’ DEDI”

LEVENT: O fotoğrafı çektik ve Mustafa bana döndü abi oldu dedi.

MUSTAFA: Biz o fotoyu çektiğimizde Afrin alınmamıştı. Tam 7 gün sonra Afrin alındı.

Orada hiç başka gazeteci yoktu sanırım

LEVENT: Evet o zamanlarda yoktu. Biz o fotoğrafı çektiğimizde en yakın gazeteci 5-6 km uzaktaydı sanırım. Çok girmek isteyen arkadaş oldu. Şansımız yaver gitti, güven verdik. Oraya her gazeteci girmek isterdi. Biz başardık. Mustafa fotoğrafa ve alana açtı ve iyi ki Mustafa kardeşimle oraya gittik.

Afrin alındı. Peki, sonra neler oldu?

LEVENT: İnsanların sokakta oturabildiğini gördük. Sohbet edebiliyorduk. Bir köylü dedi ki bundan 10 gün önce bırak burada çay içmeyi balkona çıkamıyor, evde ışık yakamıyorduk dedi. Niye? Her yerde PKK vardı

Bölge halkının şöyle bir korkusu var mı? Kaçan terör unsurları tekrar bölgeye girmeye çalışırsa diye.

“ARTIK PYD/YPG BURADA GÜÇ GÖSTEREMEZ”

LEVENT: Halk bu konuda artık bilinçlendi. Artık PYD/YPG burada güç gösteremez. Halk biliyor ki dik durdukları takdirde onlar artık bir hiç.

Anlatmaya devam etsenize. Hikâyeler etkileyici.

“ÖSO’NUN WHATSUP GRUBUNA KENDİMİ DÂHİL ETTİRDİM.”

LEVENT: Mesela ben ÖSO’nun whatsup grubuna kendimi dâhil ettirdim. Arapça yazıyorlar ben telefonumda tercüme ettiriyorum. Oradan istihbarati bilgileri de alıyordum. Mesela hangi köy alındı kaç kişi yakalandı, öldürüldü hepsini okuyordum. Hala da bilgi alıyorum. Bu gruba kendimi farklı tanıtarak girdim. Basını istemiyorlardı içlerinde.

Ne dedin kendin için?

“2 KERE GRUPTAN ATTILAR BENİ”

LEVENT: Kendi kanallarımız üzerinden yürüdüm. Kanallarımız bizi gözlemci gibi adlandırdı. Gazeteci değil ama. Mümkün olduğunca sizin sesinizi duyuracaklar şeklinde lanse edildik. Gruba 2 kere girdim. 2 kere attılar. Sonra başardım.

Gelelim cezaevine. Akşam Gazetesinde yayımlandı, PYD/YPG’nin Guantanamosu diye. Ne vardı orada?

“O HAPİSHANEDE DUVARLAR BAĞIRIYORDU”

LEVENT: O hapishanede duvarların bağırdığını hissediyorsun. Acı var yani. Cezaevi meselesi spontane gelişti. Önce adliyeyi görmek istedik. Ama giremedik. Adliyeye EYP yerleştirilmiş. Sonra cezaevine gittik. Orası tamamen ÖSO’nun elinde. İkna etmek epey güç oldu. Koğuşları gezdik. Suriye’den kaçmak isteyenlerin koğuşlarını gördük. Ufacık odalarda 30 kişilik yatakhane vardı. Hücreler vardı. Tek kişilik. İnsanları ışık görmeyen odada tutup altlarından su akıtıyorlarmış. Tamamen psikolojik bir işkence bu. Devamlı Öcalan sesini dinletiyorlarmış. Ve koğuşlara kendi ajanlarını sokmuşlar. Gir içeri 10 gün kal kim ılımlı kim değil diye. Hatta biz girdiğimizde bir PKK’lı içeride vardı.

Adliye dedin ya Levent. Adalet var mı ki adliye işe yarasın?

“ANKARA’DAN BİR EKİP GİDECEK VE EVRAKLAR İNCELENECEK”

LEVENT: Tamamen PYD/YPG’nin elindeydi kontrol. Şu anda Ankara’dan bununla alakalı ekip gelecek ve sadece yazışmalar ve evraklar incelenecek. Bilgiler ne, istihbarati olarak kim neyle yargılanmış ortaya çıkacak.

“SURİYE BARUT KOKUYOR”

MUSTAFA: Benim hissettiğim şu. Suriye’de 4 gün geçirdikten sonra sonra Öncüpınar’dan çıktık. Türkiye sınırından geçtikten sonra havanın kokusu değişiyordu. İçeride barut kokusu var. Ama bunu vatana dönünce anlıyorsun. Koku değişiyordu.

LEVENT: Neden 4 gün söyleyeyim. Çıkmak zorundaydık çünkü tepkileri üzerimize çekmememiz gerekiyordu. Yakalanmamamız lazımdı. 1 gün dışarda kalıp İstanbul AKŞAM merkezle haberlerimizi, fotoğraflarımızı paylaşıyorduk. Tekrar içeri giriyorduk.

Son sözleriniz ne arkadaşlar?

“İNSANLAR KENDİ HAYATLARINI GERİ ALACAKLAR”

MUSTAFA: Suriye’de geçirdiğimiz sürenin bir kısmın Fırat Kalkanı bölgesinde de geçirdik. Azez, Mare ve Rayi. Operasyon tamamlandığında beldelerin nüfusu birkaç yüzle ifade edilirken şimdi on binler telaffuz ediliyor. Orada bereketli topraklar var, vatana hasreti çekenler var. Ben inanıyorum ki çok kısa zaman da Afrin’de de aynı manzarayı göreceğiz. İnsanlar kendi hayatlarını geri alacaklar. Sırtında çanta okula giden çocukları görmek tarifsiz mutluluk

“BİZ BUNU TEK BAŞIMIZA DEĞİL AKŞAM EKİBİYLE YAPTIK”

LEVENT: Girişlerinde kolaylık sağlanan haber ajansları ya da gazeteciler haricinde orada olan meslektaşlarımın tamamı bulabildikleri iğne deliğini bile kullanarak içeriye girmeye çok çaba gösterdiler. Kimisi başarılı oldu, kimi olmadı ama orada olup o havayı koklamak bile cesaret isterdi. Biz orada sadece gördüklerimizi aktardık. Görmediğimiz bir olayı varmış gibi aktarmadık. Biz bunu tek başımıza değil AKŞAM ekibiyle yaptık.

Peki, ben buna ihtimal vermek istemem ama söylediğinin tersini yapan oldu mu?

“MİSAFİR GİRDİĞİN EVİN YATAK ODASINI ÇEKMEK GAZETECİLİK DEĞİLDİR”

LEVENT: Evet, oldu. Hiç gitmediği görmediği yere yazan oldu. Hatta isim vermeyeceğim. Girmemesi gereken fotoğraf çeken arkadaşlarımız oldu. Biz bunu yapmadık yapmadığımız içinde rahat rahat gezdik. Güven çok önemli dedim ya. Bir eve misafir olarak girdiğinde o evin yatak odasına girersen bu gazetecilik olmaz. Bunu yapan arkadaşlarımız oldu maalesef.