ERCAN ÖZTÜRK / HABER MERKEZİ
İstanbul Valisi Vasip Şahin, gençlik yıllarında İstanbul’daki bayramlardan, İstanbul’la tanışma anına, özel hayatından 15 Temmuz darbe girişimi gecesine dair her şeyi AKŞAM’a anlattı.
ŞEHRİ ADIM ADIM KEŞFETTİM
İstanbul’a ilk 1977 yılında geldim. Halamlar Güngören’de oturuyordu. İstanbul’u hiç bilmiyordum. 2 gün boyunca Topkapı-Güngören arası gidip gelirdim. Önlerinde Eminönü – Karaköy yazan siyah renkli iri dolmuşlar vardı. 2 gün boyunca Eminönü’ne gittim. 15 gün kaldım ama o 15 gün içerisinde İstanbul’u adım adım keşfettim.
DOLMUŞLAR BALIK İSTİFİYDİ
İstanbul’un trafiği ve kalabalık oluşu o zaman da sorundu. Hatırlıyorum, insanlar dolmuş ve otobüslerde balık istifi seyahat ediyorlardı. Sağa sola savrulurdu. Hem heyecanlı hem de tedirgin oluyorduk. O zaman da trafik sıkıntılıydı. Belki nüfus azdı ama yollar ve imkânlar da nispeten azdı.
VALİLİk HAYALİM DEĞİLDİ
1977 yılında lisede okuyordum. İstanbul’a ilk geldiğimde valilikle ilgili bir idealim yoktu. Ama hep kaymakamlığı kendime hedef seçtim. Sonuç olarak Allah bana önce kaymakamlığı ardından da valiliği nasip etti. İstanbul Valiliği’ni bırakın gençliğimde, mesleğimin hiçbir aşamasında bile düşünmemiştim. Bu tamamen bir nasip işidir. Benim lise yıllarında geldiğim İstanbul ile vali olduğum İstanbul’u kıyaslamak mümkün değil. Şimdiki İstanbul kocaman. 1981 yılında İstanbul’un nüfusu 6 milyona yaklaşmıştı. Şimdi ise bu 15 milyonun üzerinde. O gün İstanbul’un olanakları, üniversite sayısı sosyal imkânları bugünlerle kıyaslamak mümkün değildi. Haliç temizlendi. Sahil yolları düzenlendi. Tarihi eserler restore edilerek ata yadigârları gün yüzüne çıkarıldı. Nüfus yoğunluğu az olduğu için insan kendisine daha çok zaman ayırabiliyordu. Bu yönüyle bakarsak Yeni İstanbul eski İstanbul’dan daha iyi.
Eski bayramlar gibi...
Ailem Pendik civarında oturuyordu. Orada İstanbul’u daha çok Anadolu havasıyla yaşıyorduk. Anadolu’da bayram nasıl yaşanıyorsa Pendik’te de aynı havayı yaşıyorduk. Ben onun için ‘Ah o eski bayramlar’ diyenlerden değilim. Biraz da bizim için anın değerli olduğunu düşünüyorum. O günkü bayramlarda insanlar daha fazla mı bir aradaydı diye düşünüyorum ama şimdi de bir aradalar. Eski gelenekleri yeni nesille aktarmamız gerekiyor. İnsanlar zaman fukarası oldu. Birbiriyle buluşmaya, dertleşmeye zaman ayıramaz oldular. Anadolu yaşamı şimdi azaldı. İnsanlar bazen eski günleri yaşamaya gayret ediyor. O irfan, o kültür yaşamalı. O güzelliği İstanbul’la buluşturup, güçlendirmemiz gerekiyor. Daha çok buluşacağız. Bizim en büyük özelliğimiz birlik ve beraberliğimizdir. Bizim bunu da güçlendirmemiz gerekiyor. Dolayısıyla bayramlar fırsattır. Gidemediğimiz bir apartman ve komşumuz varsa gidelim. Bir adım atılması gerekiyorsa o adımı atalım. Soğuk soğuk apartmanlar bu etkileşim sayesinde ısınacaktır. Bunu hiç olmazsa bu bayram yapalım. Bizim evde bayramlar anlattığım şekilde yaşanmaya devam ediyor. Eski gelenekleri yaşatmaya çalışıyoruz.
ZİYARET ŞART
Annem yaşıyor. Mutlaka onu ziyaret ederiz. Büyüklerimizi ziyaret ederiz. Çocuklarla beraber gidiyoruz. Resmi olarak huzurevi, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi yerleri ziyaret etmeyi çok seviyoruz. Bizim evde valiye ihtiyaç yok. Bizim evimizde aile var. Eve valiyi götürmüyorum. Evde aile babasıyım.
TRAFİK İÇİMİZİ ACITIYOR
Dünyadaki bütün metropollerinde trafik büyük bir sorun. Öncelikle onlar birtakım çözümler üretti. Toplu ulaşım altyapısını tamamladılar. İstanbul bugünlerde onun sıkıntısını tamamlıyor. Bir taraftan metro ve köprüler yapılıyor. Trafik, İstanbul ve bizim de canımızı acıtan bir sorun.
HAYATIMIN EN UZUN GECESİ!
15 Temmuz gecesi İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan telefonla arayıp haber verdi. Saat 22.00'ye varmadan Boğaziçi Köprüsü üzerinde Emniyet Müdürümüz, 1. Ordu Komutanımız ve ben buluştuk. Sayın Cumhurbaşkanımızın o çağrıyı yapması ve vatandaşın sokağa çıkması 'Tamam bunları püskürttük' dediğimiz an, en mutlu olduğum andı. Meslek hayatımın en zor ve en uzun gecesi 15 Temmuz gecesiydi. Sorumluluk ve işin vahameti açısı anlamında. Sorumluluk makamında oturan biri değil de sade bir vatandaş olsaydım, milletimizin bir ferdi gibi ben de sokakta olurdum.
Vali Vasip Şahin olarak kesinlikle eve gitmiyorum
Yeni İstanbul eski İstanbul'dan çok daha iyi durumda!
Emeklilikten sonra da buradayız
Tarihi yarımada, boğaz, İstanbul’un en sevdiğim yeri. İstanbul’un en sevmediğim yanı ise hoyrat yapılaşma. İşte bu beni çok üzüyor. Kentsel dönüşümle yıkılma tehlikesi olan binaları yenileyelim ama kent peyzajına da önem göstermemiz gerekiyor. Merkezi hükümetin ve belediyelerin bunu önlemek için çalışmaları var. Biz de valilik olarak buna destek veriyoruz. Emekli olduktan sonra da burada yaşayacağız.
İSTANBUL’A ÂŞIK OLDUM
Lise döneminde ziyarete geldiğim İstanbul’a üniversitede okurken âşık oldum. Kaymakam-lık idealim olduğu için illa İstanbul’da kalacağım diye düşüncem hiç olmadı.
Twitter’da en büyük takipçim çocuklar
Özellikle kar yağdığında Twitter’da takipçilerim artmaya başlıyor. Beni takip edenlerin büyük çoğunluğu öğrenciler. Çocuklardan çok soru geliyor ama bire bir diyaloğa girmiyorum. Çocuklar vali kavramını çok iyi biliyorlar. Çocuklar belki bizi tatil kararı veren kişi olarak tanıyorlar ama daha sonra bunun detayına inerek valilik kavramını çok iyi öğreniyorlar. O yüzden çocukları bilgili görüyorum.
Müfredatı hafifletirsek çocuklar tatil istemez
Zamane çocukları çok afacan. Her vesileyi tatile çevirmeye çalışıyorlar. Çocuklar belki müfredatın getirdiği yorgunluktan bir günlük tatili çok istiyorlar. Eğitime önem vermeliyiz. Çocukların müfredat yükünü hafifletmemiz lazım. Kendi yeteneklerini gösterebilecekleri bir müfredat yaratmalıyız. Ben öğrencilerin sürekli tatil istemelerini biraz da buna yoruyorum. Kar yağınca İstanbul’da yoğunluğa neden oluyor. Bazen tehlikeli durumlar da olabiliyor. Çocukların sağılığını düşünerek bu tedbiri alıyoruz. Çocukların can güvenliği eğitimden daha önemli.