1
PINAR IŞIK ARDOR
IKBY’nin sözde referandumuna Türkiye’nin tepkisi ortada. Şu soru tam karşılık bulamıyor. Ankara- Barzani yönetimi ilişkileri bu denli iyiyken Barzani bu iyi ilişkiyi neden elinin tersiyle itti?
“BARZANİ DESTEĞİMİZİ YANLIŞ YORUMLADI”
IKBY’ye zor zamanlarında yardım elimizi uzattık, destek sağladık, yardımlar yaptık. Anayasanın uygulanmasında Irak Hükümeti’yle yaşadıkları sorunların diyalog yoluyla çözümü yönünde yardıma hazır olduğumuzu da kendilerine ilettik.
“ÜTOPİK EMELLERİNİN PEŞİNDE”
Ancak, Barzani bu desteğimizi yanlış yorumladı ve anayasayı ihlal etmek suretiyle ütopik emellerini gerçekleştirmeye çalıştı. Bu durumu kabul etmemiz mümkün değil. Irak’ın toprak bütünlüğünün ihlal edilmeye çalışılması vahim bir hatadır. IKBY uzun süredir ekonomik ve siyasi sorunlar yaşıyor. Barzani, referanduma gitmek suretiyle bölge halkının milliyetçi duygularına hitap ederek siyasi tabanını kenetlemeyi hedefledi. Öte yandan, Peşmergenin tartışmalı bölgelerdeki fiili kontrolünü toprak mülkiyetine dönüştürmeyi amaçladı. Belki uluslararası toplumun referandumu destekleyeceğini de düşündü. Ancak, uluslararası camianın ekseriyetinden destek alamadı. Nedenler ne olursa olsun, referandumu sonuçları itibariyle yok hükmünde görüyoruz.
IKBY’ye askeri harekât konusunda ne söylersiniz. ‘Bırakın o işi Irak Merkezi Hükümeti ve İran halletsin’ diyen bir görüş var.
“BÜTÜN HAZIRLIKLARIMIZ TAMAM, GEREKTİĞİNDE HAYATA GEÇİRİRİZ”
Irak’taki Türkmen kardeşlerimize yönelik herhangi bir saldırı olması halinde gelişmelere seyirci kalmamız düşünülemez. Aynı şekilde, Irak’la ticaretimizi engellemeye yönelik bir sorumsuzluk yaşanırsa, bu ticareti yürüten vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak da bizim görevimiz. Biliyorsunuz Milli Güvenlik Kurulu’nda ve Bakanlar Kurulu’nda bazı kararlar aldık. Yüce Meclisimiz de Irak ve Suriye’den milli güvenliğimizi tehdit edecek girişimlere karşı sınır ötesi operasyon yetkisini bir yıl uzattı. Yani tüm hazırlıklarımızı tamamlayarak, yapabileceklerimizin çerçevesini çizdik. Ayrıca, Irak Hükümeti ve İran’la da iletişim ve koordinasyon halindeyiz. Biz bölgemizdeki sorunları diyalog ve diplomasi yoluyla çözmeyi istiyoruz. Dolayısıyla, olayların seyrine göre alacağımız tedbirler aşamalı olarak hayata geçirilecek.
Suriye’de DEAŞ VE YPG mücadelesi veren TSK için Kuzey Irak’ta da olmak zorluk yaratmayacak mı?
“FIRAT KALKANI” GİBİ kararlılığıMIZI sahada göstermekten çekinmeyİZ”
Türkiye, DEAŞ’la sahada aktif şekilde mücadele ediyor. Bu doğrultuda Fırat Kalkanı Harekâtı’nı başarıyla tamamladık. TSK unsurlarımızın sağladığı destekle Özgür Suriye Ordusu’na bağlı muhaliflerce gerçekleştirilen harekât kapsamında toplam 243 meskûn mahal ve 2015 km2 alan terör unsurlarından arındırıldı. 2.647 DEAŞ mensubu etkisiz hale getirildi. Türkiye’nin, DEAŞ ve PKK/PYD/YPG başta olmak üzere ulusal güvenliğini tehdit eden her türlü terör örgütüyle mücadele kararlılığı tamdır ve gerekli olduğu takdirde bu kararlılığı sahada göstermekten de çekinmeyiz. Öte yandan, PKK’yla organik bağları bulunan PYD/YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde ülkemiz sınırına komşu olan alanda yaratmaya çalıştığı fiili durumu kabul etmeyeceğimiz bilinsin. Nitekim Karaçok ve Sincar’daki PKK’ya karşı gerçekleştirdiğimiz harekât da, gerektiğinde kendi imkânlarımızla harekete geçmekte kararlı olduğumuzun açık göstergesi.
“Her türlü tedbiri aynı anda birden fazla noktada alacak güçteyiz”
Biz bölgemizdeki sorunları diyalog ve diplomasi yoluyla çözmeyi istiyoruz. Ancak ulusal güvenliğimizin korunmasının zorunluluk arz ettiği durumlarda gereken her türlü tedbiri aynı anda birden fazla noktada almaya muktediriz. Bu konudaki kararlılığımızdan şüphe duyulmaması gerekir.
Askeri müdahaleden önce Türkiye’nin yapacağı başka yaptırımlar var. Bunları açar mısınız?
“IKBY’NİN AKLISELİME DÖNMESİNİ BEKLİYORUZ”
Barzani, dostça uyarılarımızı dinlememenin sonuçları olacağını biliyordu. IKBY’ye karşı bazı önlemler alma konusunda en üst düzeyde mutabık kaldık. Ayrıca, Irak Hükümeti’ne Irak’ın toprak bütünlüğünün, egemenliğinin ve siyasi birliğinin korunması yönünde atacakları adımlarda tam destek vereceğimizi bildirdik. IKBY’nin aklıselime dönmesi lazım. Mutabık kaldığımız önlemleri uygulamakta kararlıyız ve aşamalar halinde bunları hayata geçireceğiz. Bu kapsamda, KYB Ankara Temsilcisini geçtiğimiz günlerde Irak’a geri göndermiştik. Aynı tasarrufu, KDP’nin Ankara Temsilcisi için de uyguladık. IKBY merkezli Rudaw TV, K24 TV ve Waar TV'nin TÜRKSAT uydusu üzerinden yaptığı yayınları durdurduk.
Bu yaptırımlar orada yaşayan Türkmen vatandaşlarımızı da etkiler mi? Bunun için ne yapmak gerekiyor?
“BİZ ORADA YAŞAYAN HALKI ZOR DURUMDA BIRAKMAYIZ”
Bir ayrıma dikkatinizi çekmek isterim. Alacağımız tedbirlerin Irak halkına zarar vermemesine dikkat edeceğiz. Bizim tepkimiz Bölgesel Yönetimin aşırıya kaçan adımlarına karşı. Tedbirlerimiz Barzani’nin aklıselimle hareket etmesini sağlama amacı güdüyor. Biz, Irak halkını oluşturan Arap, Türkmen, Kürt, Hıristiyan, Ezidi ve diğer topluluklara zarar verecek bir yaklaşımda bulunmayız. Irak halkı ve Kürt kardeşlerimize asıl zararı bu pervasız tutumla IKBY verdi. Irak halkının zor zamanlarında yanında olduğumuzu yakın tarihte birçok defa gösterdik. Başta Türkmen soydaşlarımız olmak üzere, yardıma ihtiyaç duyan tüm Iraklılara desteğimiz sürecek
Merkezi Bağdat Hükümeti ve İran’la gergin ilişkimiz. Bu referandumla işler değişti. Bunun devamı olur mu? Ülkelerin dostu olur mu? Bu olumlu havadan faydalanarak bazı adımlar da atılabilir mi?
“BÖLGEMİZDE BARIŞ VE İSTİKRARDAN YANAYIZ”
Irak Hükümeti’yle aramızda bazı konularda görüş farklılıkları yaşanmıştı. Ancak çeşitli girişimlerimiz, görüşmelerimiz sayesinde diyaloğa devam etme imkânı yaratarak bu farklılıkları gerginlik unsurları olmaktan çıkardık. Sayın Başbakanımızın Ocak ayındaki ziyaretinde her alanda ilişkileri geliştirmek için mutabık kalmıştık ve o tarihten bu yana her seviyede karşılıklı ziyaretlerimiz, temaslarımız oldu. Öte yandan, Irak’ın toprak bütünlüğünü tehdit edebilecek girişimler karşısında Irak Hükümeti’ne atacağı adımlarda destek sağlama sözünü de verdik. Bu konuda İran’la da eşgüdümümüz sürüyor. Aslında, referandumdan bağımsız olarak, derin tarihi, kültürel ve insani bağlarımız bulunan Iraklı ve İranlı kardeşlerimizle ilişkilerimizi her zaman en iyi düzeyde tutmak istiyoruz. Bunun için yoğun çaba harcıyoruz. Bölgemizde barış ve istikrardan yanayız.
Sn. Cumhurbaşkanı’nın İran ziyaretini nasıl okuyalım?
“İRAN’LA İLİŞKİMİZİ STRATEJİK SEVİYEYE ÇIKARDIK”
İran’la ilişkilerimiz belli konularda temkinli. Mesela İran’ın Suriye politikasını doğru bulmuyoruz ama diğer alanlarda ilişkilerimiz iyi noktada. İran’la ilişkilerimizi stratejik seviyeye çıkardık. İşbirliği konseyi mekanizmamız var. Bu mekanizmanın anlamı şu; ortak olarak yılda bir kere bir araya geliyoruz. Ortak Bakanlar Kurulu toplantısı şeklinde. Bir yıl Türkiye’de bir yıl İran’da. Bu zirvede ortak kararlar alıyor, anlaşmalar imzalıyoruz. Bu mekanizmanın çok faydasını gördük. Özellikle ekonomi gelişmelerinde enerji ve diğer konularda var olan bazı tıkanıklıkların aşılmasında. Daha önce planlanmıştı ama İran’daki seçimlerden dolayı yapamadığımız için Sn. Cumhurbaşkanımız New York’tan sonra bu ziyareti gerçekleştiriyor. Zamanlaması bakımından referandum ve Irak’ın içerisinde bulunduğu durum elbette bu zirvede önemli bir gündem maddesi oldu.
Barzani’nin yumuşak Türkiye söylemleri ve ‘bağımsızlığı şimdi ilan etmeyeceğiz’ sözlerinin arkasındaki gerçek nedir? Bu olayda ABD tavrını değerlendirmenizi istesem.
“ABD’NİN AÇIKLADIĞI TUTUMA SADIK KALMASINI BEKLİYORUZ”
Barzani bu tip söylemlerle, uluslararası toplumda karşılaştığı tepkiyi bir ölçüde yumuşatmak istiyor. Uluslararası toplumun hemen her kesimi, referandumun düzenlenmesinden üzüntü duyduğunu belirtti. Bağdat ve Erbil arasındaki sorunların Irak anayasası çerçevesinde diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini vurguluyorlar. Biz de aynı görüşteyiz. ABD’nin de bu çizgide açıkladığı tutumuna sadık kalmasını arzu ediyoruz. Uluslararası toplumun tüm üyelerinin sergilediği kararlı tutumu sürdürmesi gerekiyor. Biz de bu yönde ilgili ülkeler nezdinde girişimlerde bulunuyoruz.
İsrail’le ilgili olarak ne dersiniz? Referanduma destek çıkan açıklamalarını nasıl değerlendirdiniz? Bu açıklamalarla İsrail’le ilişkilerimiz zedelenecek mi?
“İSRAİL YANLIŞ YAPARSA BUNU SÖYLERİZ”
İsrail bir istisna teşkil etti. Bazı üst düzey zevatın çelişkili açıklamaları referanduma destek veren yönde gerçekleşti ama İsrail’in referandum konusunda resmi bir pozisyon açıklamaktan kaçındığına da dikkat etmek gerekir. Referandum aleyhinde en net açıklamaları bile çarpıtma alışkanlığı kazanan IKBY makamları, İsrailli üst düzey zevatın referandum lehine bazı sözlerine dört elle sarıldı. Biz, bu konudaki tutumlarını gözden geçirmelerini beklediğimizi İsrailli yetkililere de bildirdik. Bakın biz, İsrail bir yanlış yapıyorsa bu yanlışı da söyleriz. Ama esas yanlışı yapan bir kez daha söyleyeyim. Bölgesel Yönetimdir. Barzani yönetimidir.
İsrail bizimle ilişkilerini düzeltirken bir şeyi merak etti. Bundan sonraki süreçte ‘bizi eleştirir misiniz’ diye. Benim cevabım daha kimseye sormadan ‘evet İsrail Gazze’ye saldırırsa, yanlış yaparsa eleştiririz’dedim. Peki, eleştirinin dozajı ne olacak? Bizim de cevabımız net oldu ‘eleştirinin dozajı İsrail’in saldırganlığının ölçüsüne bağlı veya yaptığı ihlale bağlı’. İsrail dileriz ki aynı hatalara düşmez. Şu anda özellikle Gazze’ye insani ve kalkınma yardımlarımızın ulaşması bakımından zaten ilişkilerimizin normalleşmesi için bir kriterdi. İsrail’le işbirliğimiz iyi düzeyde.
Barzani her an durumu düzeltebilir mi?
“KENDİSİNE GAYET GÜZEL İZAH ETTİK”
Evet. Onlarda yavaş yavaş gördüler. Bu referandumun orada yaşayan Kürtlere ilave bir getirisi olmayacak. Tam tersine istikrar ve güven bozulacak. Biz kendisine gayet güzel şekilde izah ettik. Esasen bazılarını da farkındaydı. Ama bazı konularda da dikkatlerini çektik. Neler olabileceğine dair. Buna rağmen referandumu yapmak istediler.
Irak’tan sonra bağımsızlık halkasına PYD-YPG kontrolündeki Kuzey Suriye eklenir mi? Afrin bu konuda büyük önemde. Türkiye’nin Afrin için yol haritası nedir?
“PYD/YPG’NİN YARATTIĞI FİİLİ DURUMU ASLA KABUL ETMEYİZ”
PYD/YPG terör örgütünün Suriye’nin kuzeyinde yaratmaya çalıştığı fiili durumu asla kabul etmeyiz; bu doğrultuda hangi adım gerekiyorsa o adımı atarız. Son dönemde bilhassa Afrin bölgesinden bu örgütün unsurlarının sınır bölgelerimize tacizleri söz konusu. Bu bölgeden ülkemize açılan taciz ateşlerine hep misliyle karşılık verilmiş olup, bundan sonra da sınırlarımıza ve ülke güvenliğimize yönelik her türlü hasmane eylem karşısında gerekli tedbirler alınacaktır.
Gerilim mi Avrupa ilişkilerimiz için bir yol haritası var mı? Almanya seçimlerinden sonra iki ülke ilişkilerinde nasıl bir gelişme beklersiniz? Seçimleri nasıl yorumladınız? Merkel oy kaybetti, ancak aşırı sağların riski nedir?
“AŞIRI SAĞIN KAZANMASI ENDİŞE VERİCİ”
Gümrük Birliği güncellemesi ve vize serbestisi gibi birçok konuda halen somut adımların atılmasını bekliyoruz. Almanya gibi bazı ülkelerin Türkiye-AB ilişkilerini seçim malzemesi olarak kullanması, bahse konu somut adımların atılmasına yönelik çabaları da zedeliyor. Almanya’nın daha yapıcı ve olgun bir tutum sergilemesini umut ediyoruz. Almanya’daki seçimler tahmin ettiğimiz gibi sonuçlandı. Merkel seçimlerde birinci olmasına rağmen, önemli oranda oy kaybı yaşadı. Keza, Sosyal Demokrat Parti de beklenenden düşük oy oranı elde etti. Partiler, Türkiye karşıtı tutumdan yarar görmediler. Kazananlar ise, maalesef aşırı sağcılar. Bu tabii ki hem Avrupa açısından, hem de Almanya’daki Türk toplumunun esenliği açısından endişe vericidir. 3,5 milyona yakın Türk nüfusu bulunan bir ülkede, seçim söylemini yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı üzerine kuran bir partinin bu kadar destek alması çok vahim bir durumdur.
“ALMANYA’DAN PKK VE FETÖ’YE KARŞI FARKLI YAKLAŞIM BEKLİYORUZ”
Önemli olan, bundan sonra Almanya’daki aşırı akımlar karşında nasıl bir tavır izleneceği. Yeni Alman Hükümetinin kurulmasını bekliyoruz. İlişkilerimizin seyri, bu hükümetin ülkemize yönelik tavrıyla şekillenecek. Almanya’yla ilişkilerimizin bozulmasının kimseye yararı yok. Almanya’yla ortak çıkarlarımız var. Türkiye’ye yönelik politika değişikliği, AB müzakerelerimizin askıya alınması, silah ambargosu gibi tehditler savuran bir ülke değil, dürüst ve samimi bir yaklaşım sergileyen ve ülkemizin karşılaştığı sıkıntıları anlayan bir Almanya görmeyi arzularız. Almanya’nın FETÖ ve PKK’ya karşı yaklaşımını gözden geçirmesini bekliyoruz. Bunlar mümkün olduğu takdirde, Almanya’yla ilişkilerimizin normale dönmesi için engel kalmaz
Rusya’yla ilişkilerimiz ve S-400’lerin alımında yaşananlar bu konuda ABD tavrını nasıl okudunuz?
“RUSYA’YLA HER DÜZEYDE DİYALOGLARIMIZ VAR”
Ülkemizin hava ve füze savunmasında uzun süredir devam eden bir yetenek açığı var .Bölgemizde artan hava ve balistik füze tehdidi karşısında bu eksikliği mümkün olan en kısa sürede gidermemiz lazım. Bu proje hakkında suni tartışmalar gördük. Ulusal güvenliğimiz söz konusu olduğunda, gerekli gördüğümüz her adımı atacağız. Rusya’yla siyasi ilişkilerimiz iyi düzeyde ilerliyor, son dönemde yakaladığımız ivmeyi koruyoruz. Başta liderlerimiz arasında olmak üzere tüm düzeylerde yakın diyalog mevcut. Putin geçtiğimiz Perşembe günü Ankara'daydı. Sayın Cumhurbaşkanımız ile kapsamlı görüşmeler gerçekleştirdiler. Ticari kısıtlamaların domates ihracatımızı da kapsayacak şekilde kaldırılması, turizm, enerji ve vizesiz seyahat olmak üzere, çeşitli ikili konular ele alındı. Her konuda pozitif bir gündem var.
“LİDERLER ÖNEMLİ KONULARI MASAYA YATIRDI”
Görüşmede ikili ticaret hacmimizde yakalanan ivmenin sürdürülmesi konusunda mutabık kalındı. Nihai hedefimiz olan ikili ticaretin 100 milyar dolara ulaştırılması için çalışmalar karşılıklı olarak sürdürülecek. Ayrıca enerji alanında yürütülen iki dev proje, Türk Akım ve Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde de çalışmalar devam ediyor. Ayrıca görüşmede uluslararası gündemdeki önemli meseleler; özellikle de Irak ve Suriye’deki gelişmeler masaya yatırıldı. Sayın Cumhurbaşkanımız Putin’e IKBY’nin düzenlediği referandumun hiçbir hukuki temeli ve meşruiyetinin olmadığını aktardı. Suriye konusunda ise, güncel gelişmelerle birlikte son Astana toplantısında ilan edilen İdlip çatışmasızlık bölgesine işlerlik kazandırılması için yapılan çalışmalar görüşüldü. Ben de bu vesileyle mevkidaşım Lavrov ile muhtelif ikili ve bölgesel konuları ele aldım. Türkiye-Rusya ilişkileri bu müspet çizgide her başlıkta gelişmeye devam edecek.
S-400 konusunda Rusya’dan kaynağı çok belli olmayan bir açıklama geldi teknolojik işbirliği olmayacak yönünde.
“RUSLAR YANAŞMAZSA BAŞKA ÜLKEYLE ANLAŞMA YAPARIZ”
O açıklama kimden geldi bilmiyoruz. Biz orta ve uzun vadede ortak üretim konusunda prensipte anlaştık. Ruslar buna yanaşmazsa başka bir ülkeyle yaparız anlaşmayı. Ama bize resmi olarak olumsuz bir bilgi gelmedi. Putin’in bizzat kendisi dedi ki; bende o toplantıdaydım. ‘Ortak üretim konusunda birlikte adım atabiliriz hatta teknoloji de güncellenir, 500’ler çıkar’ diye de konuşuldu. Ancak şu anda vardığımız mutabakat alımla ilgili. Bizim acilen almamız gerekiyor. İhtiyacımız var. Hava sahamızı korumamız gerekiyor. NATO alınan karalara rağmen şu anda tüm müttefiklerin hava sahasını tamamının korumasını saylayamıyor. Her ülkenin kendi hava sahasını koruma hakkı var. İsterdik ki; NATO müttefiklerinden bu imkânı bulalım. Tüm görüşmemize rağmen bu imkânı bulamadık. Rusya karşıtı ülkeler almamızı istemiyorlarsa o zaman onlar versin. Hem ona yok hem buna yok, olmaz öyle şey.
Arakan zulmüne kulak kabartan tek ülkeyiz. Arakan ve Myanmar için ne olacak?
25 Ağustos’ta başlayan olayların ardından başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere büyük çaba gösterdik. İİT ve BM nezdinde konunun ele alınmasını sağladık. Şiddet olayları biraz yavaşlamış olsa da yaklaşık bir ay içinde, son rakamlarla göre, sayıları 500 bine yaklaşan Rohinga’nın Bangladeş’e sığınmasıyla sonuçlanan olaylar ciddi bir insani krize dönüştü. Myanmar içinde yerlerinden edilen kişiler ile hayatını kaybedenlerin sayısı hakkında halen sağlıklı bilgimiz yok. Ancak BM Genel Sekreteri tarafından da ifade edildiği üzere ciddi bir etnik temizlik teşebbüsü söz konusu. Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi ile birlikte Bangladeş’e gittik. Myanmar’dan kaçan birçok Rohinga’nın hikâyesini dinledik. Olayların vahametini ilk ağızdan öğrendik. Bangladeş’e sığınanların %60’ı çocuk, diğerleri ise kadınlar ve yaşlılar. Bu insanlar bir travmayla karşı karşıyalar. En temel sağlık hizmetlerine ve gıdaya ciddi ihtiyaçları var. Uluslararası toplum krizi durdurmak konusunda olduğu kadar insani yardım sağlamak konusunda da bizim gerimizde kaldı.
FOTOĞRAFLAR: MURAT ÖZTEK