1
PINAR IŞIK ARDOR
-AK Parti CHP arasında Berberoğlu ve MİT TIR’ları krizi gittikçe artan dozda büyümeye başladı. Siyaseten çok gergin bir ortam var. Bu gelişmeler nasıl okuyorsunuz?
“Süreci bekleyelim”
Siyasette zaman zaman seslerin yükseldiği dönemler oluyor. Berberoğlu’nun mahkemesinde yaşanan süreç farklı bir süreç. Şuan mahkeme devam ediyor onun üzerinde yorum yapmak da çok doğru değil. Bağımsız yargının kararı var. Demek ki gerekçe görüldü ki; Sayın Berberoğlu şu anda tutuklu ve yargı sürecinde. Ulusal ve uluslararası alanda en çok karşı karşıya kaldığımız soru şu: Tutuklu gazeteciler var. İfade özgürlüğünde bir baskı mı var mı? 15 Temmuz sürecini yaşadık. Bir darbe girişimi yaşandı. 80 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hayat hakkına karşı yapılmış bir saldırıydı. Sadece 80 milyon Türkiye değil, bölgenin refah ve huzuru bozulacağı için bütün Ortadoğu’da yaşayan insanlara ve bizim de ötemizde bu ülkeye gönül bağlamış dünyada birçok dilden ve dinden, ırktan insanlar var onların da geleceğine bir darbe yapılmak istendi. Bu çerçevede düşündüğümüzde bu süreç içerisinde olan şeyler. Gazetecilik faaliyeti ya da akademik faaliyetle alakalı olmayan mahkeme kararıyla yapılan tutuklamalar var. Biz bu sürecin tamamlanmasını beklemek zorundayız.
-FETÖ’yle mücadelenin sulandırıldığı ya da yanlış yapıldığına dair bir takım iddialar ortaya atılıyor. İnsan hakları standartlarında nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Haksızlık yaşanmaması için elimizden geleni yapıyoruz”
İlgili birimlerin tamamı bunu sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilmek için elinden geleni yapıyor. Biz de yakın takipçisiyiz. Bize de başvurularda bulunan ya da haksız yere görevden alındığını söyleyenler oluyor. Bir kısmını araştırdığınızda belirli verici sayılan unsurlar ortaya çıkıyor. Bir kısmını araştırdığınızda onları ilgili OHAL Komisyonu’na yönlendiriyoruz. Bir tek masum kişinin bile sıkıntı çekmemesi, yanlış bir muamele görmemesi ve haksız yere suçlanmaması için elimizden geleni yapıyoruz. Bu açıdan araştırmalar çok dikkatli bir şekilde yapılıyor. Dava süreçleri biraz zaman alıyor. Bütün iddianamelerin hazırlanması gerekiyor. Zorlu bir süreç sabretmek gerekiyor.
-FETÖ zamanında İslami bir cemaat olarak karşımıza çıktı. Tabii geldiğimiz nokta malum. Cemaatler, tarikatlar… Böyle bir riskle karşı karşıya kalır mıyız? Ne yapmak lazım?
“Kümeleşmelere ve liyakata çok dikkat!”
Silahlı kuvvetler içerisinde böyle bir yapılanmanın olması bundan sonra mümkün değil. Devletin farklı kademelerinde böyle bir şey olmaması için elimizden geleni yapmamız gerekiyor. Darbeyi Araştırma Komisyonu’nun bundan sonra bu tip bir şeyin yaşanmaması için önerileri var. Vatansever, milletsever insanları bizim bulup onlarla çalışmamız lazım. Belirli kümeleşmeler oluyorsa bunlara da dikkat etmemiz lazım. Ben özellikle gençleri teşvik ediyorum referans olma noktasında. Dürüst, kaliteli güzel çalışan insanlara referans olacağız ama liyakat konusunda daha dikkatli olmamız gerekiyor.
Terör ve FETÖ tutuklularına yapılması planlanan tek tip kıyafet uygulamasına tepkiler var. “İnsan hakları ihlali” diyenler de “kesinlikle hainlerin giymesi gerekir” diyenlerde var. Bu konuda nasıl bir çalışma var? Tek tip uygulamanın dünya örnekleri var mı?
Tek tip kıyafetle ilgili şu an zaten çalışma devam ediyor. Neticelendirilmiş değil. Ama bazı ülkelerde biz bunun uygulandığını görüyoruz. İngiltere, Amerika ve Çin’de uygulamalar var. İngiltere’de ilk 2 hafta mahkûmların giymesi gerekiyor
-Siz tek tip kıyafet uygulamasına nasıl bakıyorsunuz?
“Tek Tip mahkûmların güvenliği açısından da önemli”
Açıkçası üzerinde çok fazla düşünmedim ama orada birkaç boyut var. Ben mahkemeleri yakından takip etmeye çalışıyorum. Ailelerle görüşüyoruz zaman zaman gerginlik olabiliyor. Güvenlik güçleri sakinleştirmeye çalışıyor. Görüntüler ortada özellikle Akıncı Üssü Davası’nda. Oradan bir anne feryat ediyor. Sen benim evladıma kıydın. Aileler için de kolay bir süreç değil. Belki mahkûmların güvenliği açısından da düşünülebilecek bir şeydir. Karmaşa olduğu takdirde kimin nereye gitmesi konusunda önemli bir şey. Hapishane ortamında ya da tutukluluk ortamında bunu bir idari uygulama çerçevesinde değerlendirdiğimizde, insan hakları ihlali olduğunu düşünmüyorum.
-Peki, bu yargıya müdahale olur diyenler var.
Biri suçu ispat edilene kadar masumdur ilkesi devam ediyor. Onunla ilgili bir şey yok. İnsanlar orada ellerinde kelepçelerle oturuyorlar. Yanlarında jandarmalar refakatinde getiriyorlar. Yani, hukuk sistemi böyle. Tutukluluk yargılama sistemi böyle. Bunun çok büyük bir etkisi olduğunu düşünmüyorum.
-Kadınların kılık kıyafetleri… Şort giydi diye dayak yiyen ya da başörtüsü var diye eleştirilen kadın… Türkiye kadın üzerinden siyaseti çok seviyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
“Bize kadın haklarını tarihsel olarak yanlış aktardılar”
Kadının kılık ve kıyafeti üzerinden birçok toplum kendisini tanımlamıştır. Bu çok ilginçtir. Batı toplumunda kadının iş hayatına ilk girişi mesela. Topuklar, etek boyları uzun. Amerika’da ilk çalışan kadınlar erkeklerle ayrı bölümlerdeydi. Ancak bir kadın sekreter olabilirmiş. Başka hiçbir şey olamazmış. Müslüman geleneğe baktığımızda bizim için en büyük örnek Hz. Hatice’dir. Hz. Hatice validemiz bir ticaret kadını olarak güçlü bir kadın profili olarak gidip ticaretini yapan insanlara gidip sen şu işi yap diyen güçlü bir kadın. Bir bakıyoruz orada bir çelişki var bize kadın haklarıyla ilgili verilen tarihi bilgilerle alakalı.
“Askeri eril bir kadın modeli yarattılar”
Türkiye’de maalesef bu olay gerçekten çok abartıldı. Alevi, Sünni, Kürt, Türk, sağcı, solcu diye gerginlik yaratmak için belirli iktidarlar güçlerini kontrol etmek için bunları kullandı. Ama kadının kılık kıyafetinin bunun bir parçası olması 1960-70-80’ler. 80 darbesi mesela benim annem o zaman Atatürk Üniversitesi’nde başı örtülü bir hocaydı. Anadili gibi Almanca biliyor, St. George mezunu ve çok iyi İngilizce konuşuyor. 80 darbesi sonrası “böyle giremezsin” diyorlar. Bir eril güç emrediyor. “Bu format ülkeye uygun değil” diyor. “Ya mesleğini seçersin, benim istediğim gibi giyinirsin seni kalıba sokarım, ya da gidersin” diyor. Annem ikincisini seçiyor. O dönem kadınlarımızı askeri eril bir kadın modeline sokmaya çalışıyorlar. Eteğinin boyu, saçının uzunluğu, topuk boyuyla bir tanımlama yapılıyor. Asıl mesele ne? Mesele, bir grubu rencide etmek, ötekileştirmek o zamanki padişah anlayışı. O anlayış uzun devam etti. Bana şu amaçla, bu amaçla örtüyorsun diye çok şey söylendi.
Niye örtündünüz siyasi değil miydi?
“Siyaseten kapansaydım buna değmezdi!”
İnanın siyasi amaçlı olsa, bunu çekmezdim, değmezdi. Çünkü ömür boyu benimle iş hayatına başlayan herkes kariyer merdivenlerinde zıplayarak çıkarken ben 94’te başladığım iş hayatıma arada yüksek lisans ve doktora yapmış olmama rağmen aynı seviyede başladığım seviyede milletvekili vesilesiyle şerefli görevde ayrılmış birisiyim. Kadın ve başörtülü olduğum için iki ayrımcılık olmuş oluyor. Onun için bu ülkede anca 7 Haziran 2015’te bir başörtülü kadın ilk defa yemin edebildi bu kürsüde.
“Kıyafetler üzerinden kutuplaşmaya asla izin vermeyiz”
“Başı örtülü kadınların varlığı baskı oluşturdu” . Bunu söyleyen Ege Üniversitesi’nden profesör bir kadındı. Görüşüne saygı gösteriyorum ama asla katılmıyorum. Başını örten kadın örtmeyen üzerinde baskı oluşturuyor. Bana göre bu kadını çok incitici bir şey. Başı örtülü- örtüsüz, sağcı, solcu, Alevi. Bunlar beni hiç ilgilendirmez ben beni ve karşımdaki insanı bilirim. Hepimizin belli değerleri var. Asla bir çıplaklar kampına gitmek istemem. Çok rahatsız olurum ve utanırım. Ama o gün dünyada bir şey olsa bu benim üzerimde bir baskı oluşturmaz rahatsız olur başımı önüme eğerim. “Sonradan baskı oluştururlar”, “hayata tarzımıza müdahale edecekler” söylemi senelerce belirli kesimlerin hakları üzerinde acımasız ihlaller yapılmasına sebebiyet verdi. Bir kadın ne giyerse giysin ona saygı gösterilmesi gerekir. Kimse de onun kıyafetine müdahale edemez. AK Parti ile başörtüsü toplumda daha görünür oldu. “Baskı yapıyorlar, “İslami bir yönetim şekli getirmek” istiyorlar söylemleri. Ben parti çatısı altında şimdiye kadar hiçbir arkadaşıma namazını kıldın mı, oruç tuttun mu vb. sormadım, sormam haddim değil. Bizim Ermeni milletvekilimiz var. Onlarla rahatlıkla da her konuyu konuşabiliyoruz. Çünkü biz bir aileyiz. Bunlar bizi biz yapan değerler. Bu sebeple kadının kılık ve kıyafeti üzerinden toplumda kutuplaşma yapılmaya çalışılmasına biz kadınlar olarak izin vermeyeceğiz.
-28 Şubat süreci ve ilk türbanlı milletvekili Merve Kavakçı ablanız. Mağduriyet yaşamış ve bir döneme damgasını vurmuştu. O dönemden bu döneme gelinen süreci nasıl yaşadınız?
“Bize bir kadına haddi nasıl bildirilir bunu çok iyi öğrettiler.”
O acı tablo hepimizin içini yaralayan bizim, dünya âleme rezil olduğumuz bir gündü. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hala utanırım. 2 Mayıs 1999’da biz Merve Kavakçı’nın yemin etmek için Meclis’e geldiği o gün bir erkek tarafından (dönemin Başbakanı) azarlanır bir tonda had bildirilme emrine muhatap olması çok acı. Bir erkek cumhurbaşkanı tarafından ajan, provokatör olarak nitelendirildi. Cumhuriyet tarihimizde eşi ve benzeri yoktur. Kadın olarak tek örnektir. Haftalarca birbiriyle çelişen yalan haberlerle sistematik linç. Bize bir kadına haddi nasıl bildirilir bunu çok iyi öğrettiler. 2 çocuklu bir anne, tek başına ayakta durmaya çalışan bir kadın. Şerefine namusuna her şeyi söylediler. Öyle bir hale getirirsiniz ki kendi arkadaşları bile yanında durmaya korktu.
-Siz başörtüsüyle Meclis’e girebileceğinizi hayal eder miydiniz?
Başörtüsüyle meclise girebileceğimi hayal edemezdim. Anneannemin yaşadığı, annemin mesleğine veda etmesine sebebiyet veren, kızıma senelerce hasret kalmama neden olan, ablamın korkunç bir şekilde yaşadığı insanlık dışı ayrımcılığın bitişini göreceğimi hayal bile edemezdim. O manada o kadar mutluyum ki, her yerde paylaşmak istiyorum.
-Sizin gibi düşünmeyen kadınların da aynı şeyler yaşamasını arzu etmiyorsunuz?
“Kim baskıda bulunursa ilk mücadeleyi ben veririm”
Kesinlikle, Ben o noktada şunu açık açık söylemiş birisiyim. Kimsenin bu partide özellikle Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımızın kadınlara kılık ve kıyafet konusunda bir baskıda bulunmayacağını biliyorum. Ama açık açık söyleyeyim böyle bir şey olursa kim olursa olsun karşımda ilk mücadeleyi verecek kişi benim.
-Laiklik tartışması ve Atatürk üzerinden de bir tartışma var. AK Parti’ye özellikle bir çevrenin bakışı, “laiklik karşıtı bir partidir” imajı yaratmaya çalışması… Türkiye’de laiklik tartışılmalı mı?
“İlk 4 maddenin değiştirilmesi teklif dahi edilemez”
Anayasamızın ilk 4 maddesinin değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Bunun tartışılacak bir şeyi yok ama laiklik uygulamasıyla alakalı konuşurum. AK Parti’nin laiklik tanımıyla din devlete asla karışmayacak ve devlet de insanların bireysel inanç özgürlüğünü güvence altına alacak. Bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir tartışma yok. Ama şu da çok bayat. 94’te Sn. Cumhurbaşkanımız belediye başkanı olduğunda İran ve çarşaf söylemleri ayyuka çıktı. Bir insan onu giymek istiyorsa onu da giyebilir. Benim vazifem değil ona müdahale. Ama hepimizi zorla örtecekler, çarşaf giydirecekler, 28 Şubat bu korku üzerinden geçti. AK Parti ilk kuruldu 2001. Hadi bismillah hepimizi zorla örtecekler. Sayın Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde aynı şeyler. Halk oylaması olacak aynı şeyi bana bir yabancı basın mensubu sordu. “Kusura bakmayın ben çok yoruldum” dedim. Bu lideri hala mı tanıyamadık? 94’ten beri bu söyleniyor. Böyle bir şey olacak olursa kadınlara zorla örtü örttürmekle onların zorla örtüsünü açtırmak arasında hiçbir fark yok. Zorla bir şey yapılmaz. Lütfen beyefendiler karışmayın kadınlara biz ne yapacağımıza nerede ne giyeceğimize karar veririz.
-Avrupa basını Türkiye’yi çok sert eleştiriyor. Türkiye’nin “otoriteleştiğini” iddia ediyor. Siz bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Eskiden etkisiz elemandık, şimdi formülü altüst edebilecek bilinmeyen bir türüz”
Dünyada genel bir ırkçılık, anti Müslüman propagandası var. Türkiye’de de güçlü lider. Bölgede her yerde problemler varken Suriye’de katliam yaşanırken, Ortadoğu’da bir istikrar yaşanamamışken bu kadar yaşadığı darbe girişimi ve terör saldırılarına rağmen büyüyen ekonomisiyle güçlü bir Türkiye var. Bölgede Türkiye’de dostu olan da olacaktır hoşlanmayan da olacaktır. Eski Türkiye’den farklı bir Türkiye’deyiz uluslararası anlamda güçlü bir aktör. Eskiden etkisiz elemandı, şimdi formülü altüst edebilecek bilinmeyen bir tür. Onun için hesaba katılmak zorunda. O bilinmeyen 3 değerini alırsa formül farklı bir yöne gider, yüz değerini alırsa farklı bir yöne gider. Almanya’da da seçimler var. Onlarda da anti Türkiye söylemi ve anti Erdoğan söyleminin çok kullanıldığını görüyoruz iç siyasette. Bunu kullanarak oy almaya çalışıyorlar.
-Arkasında kim var? FETÖ olabilir mi?
“3. Havaalanı çok rahatsız etti”
Birçok farklı güç olabilir. Kim kiminle işbirliği yapıyor belli değil. FETÖ’nün o kadar güçlü olmadığını düşünüyorum. Almanya acaba neden Türkiye’den rahatsız olabilir? Başka açıdan bakalım. Yakında 3. Havaalanı açılacak. Almanya da biliyoruz ki Frankfurt Havaalanı dünyanın en büyük havaalanlarından birisi olmakla beraber bütün giriş çıkışların bağlantıların yapıldığı havaalanı. Bu ekonomik dengeleri de değiştirecek.
2019 seçimlerine doğru AK Parti içerisinde büyük isim değişiklikleri bekliyor musunuz? Sn. Cumhurbaşkanı bazı kişilerden rahatsız mı?
“Adil insanları bulun. İdeoloji, inanç ölçüt değil”
Belli isimler mi var bilmiyorum ama uzun soluklu bir süreç bu. Bu kadar süredir iktidarda olmak kolay bir şey değil. Arada yorulanlar, yolunu şaşıranlar olabilir. O yorulan arkadaşlarımız “efendim bu işi benden iyi yapabilecek kişiler var” diyebilmeli. Genel Başkanımızın talimatı önemli. “Adil insanları bulun” diyor. Milletini, vatanını seven kişiler. İdeolojisi, görüşü, inancı ölçüt değil; adil olması, vatanı sevmesi önemli.