1
PINAR IŞIK ARDOR
Ekonomi üzerine türlü spekülasyonların yapıldığı bir ortamda Türkiye yeni bir seçime hazırlanıyor. Öte yandan henüz partilerin adayları belli değil. Ancak ANDY-AR sahaya indi, ilk sonuçlarını almaya başladı. Andy-Ar araştırma ve anket şirketinin sahibi Faruk Acar seçime dair sorularımı yanıtladı. Acar’a göre şimdilik yapılan anketler 24 Haziran seçimlerindeki tabloyla aynı ancak daha erken bir süreçteyiz. Acar’a göre ekonomik gidişat ve adaylar önemli, seçimi belirleyecek partilerse MHP ve HDP.
Yerel seçim ve ittifaklar konusu tartışılıyor. Cumhur ittifakı için durumu nasıl okuyorsunuz? Olmalı mı? Olursa hangi parti avantajlı olur?
“İTTİFAKTAN MHP KAZANÇLI ÇIKTI”
Hangi taraftan baktığınız önemli. 24 Haziran üzerinde değerlendirme yapacak olursak MHP’nin tahmin edilenin üzerinde bir oy almış olmasını ittifak yapmasıyla eşleştirebilirsiniz. 2002’de yüzde 35-40 ile iktidar olunabilen bir ortam vardı. 24 Haziran’da sistemin tamamen değişmesiyle yüzde 50+1 barajına geçilmiş oldu. Şimdi yüzde 50+1’i sağlama tek parti için çok mümkün görünmüyor. Türkiye’nin sosyolojisi buna çok uygun değil. Bunu ilk turda sağlayabilmek ancak ittifakla mümkündü. Dolayısıyla AK Parti bunu önceledi. MHP’nin bundan kazançlı çıktığı söylenebilir. Devlet Bahçeli’nin öngördüğü ve ittifak yaparak kendi partisini konumladığı yer her ne kadar eleştirilse de MHP’nin doğru bir adım attığı ve AK Parti ile bir arada bulunmanın faydalarından yine bir şekilde faydalandığını görmüş olduk. AK Parti’yle ile bir araya gelenin kazançlı çıktığı bir durum var. Ancak yarın öbür gün bir başka partinin AK Parti ile bir araya geldiğinde kazançlı çıkacağı anlamına gelmez. Türkiye’nin içinde olduğu koşullarla bağlantılı. Bugün daha milli bir söylem söz konusu. Daha milli ve yerlilik üzerine kurgulanmış olan ve dünya üzerinde artık aşırı sağ milletçi ve muhafazakârların öne çıktığı bir dönemde Türkiye’nin de bu yansımalarını yaşadığını görüyoruz. Türkiye’nin de içine kapandığını daha milliyetçi muhafazakâr bir algıya evrildiğini görüyoruz. Avrupa’da olan şeye Türkiye’nin çok aykırı bir yerde durmadığını söyleyebiliriz
İyi ama biz Avrupa’yı bu konuda eleştirmiyor muyuz? Ya da Trump tarzını. Tezat olmuyor mu bu durum?
Dünya soğuk savaş dönemi yaşıyor. Her ülke kendi içine kapanarak sınırları içerisinde kendini korunaklı hale getirecek bir pozisyon alıyor. Trump’tan ya da Avrupa’daki aşırı sağ yaklaşımından asla söz etmiyorum. Millîlikten, yerlilikten söz ediyorum. Türkiye’de özellikle 15 Temmuz sonrasında kenetlenmiş olan bir toplum var. MHP’nin de savunduğu şey bu. ‘Türkiye’nin kalkınabilmesi, ayakta durabilmesi için biz Meclis’te bir sibob görevi üstleneceğiz’ Bu bir strateji.
MHP’nin İstanbul’da aday göstermemesi bunun neticesinde bir iddia var ki; Osmaniye jesti. Bunlar o stratejinin bir parçası mı?
“AK PARTİ’NİN İSTANBUL KAYBI GÖZÜKMÜYOR”
İstanbul’da MHP’nin bir iddiası yok. Türkiye’nin bekasından ve buradan yola çıkmış bir Devlet Bahçeli yaklaşımından söz ediyorsak İstanbul’da AK Parti’nin belediyeyi kaybetmesi Türkiye’de birçok şeyin tekrar değişime uğraması noktasına evrilebilir. İstanbul’da AK Parti’nin kaybetme olasılığı şu an görünmüyor. Ama daha yüksek oy oranıyla seçilmiş bir AK Partili belediyenin olmasına dair bir yaklaşım sergiliyor. Bu bir tercih. Yüzde 4-5-6 civarı oy alabilecek bir MHP’nin İstanbul’da seçime girmiş olmasının MHP’ye katkısı var mı? Olmayabilir. Ama AK Parti için anlamlı bir yerde durabilir.
İstanbul’dan devam edersek bir Kürt seçmen tartışması var. Bu noktada CHP’yle HDP’nin bir ittifak ya da MHP tarzında bir gelişme olabilir mi? İstanbul’daki Kürt seçmen sizce ne yapar?
“HDP’DEN YA DA İP’TEN ÖRTÜLÜ DESTEK OLABİLİR”
Adı ittifak olmayan durum 2014 yerel seçimlerinde görüldü. 2014 yerel seçimleri 17- 25 Aralık sürecinin sonunda gidilen bir seçimdi. Puslu bir hava söz konusuydu. Özellikle AK Parti’nin karşısında bir alan buldu karşıt seçmenler. 2014 yerel seçimlerindeki tabloya baktığımızda AK Parti karşısında kim güçlüyse yani HDP güçlüyse CHP seçmenlerinin, CHP güçlüyse de HDP seçmenlerinin bu taraflara eğilimleri olduğunu gördük. 7 Haziran’da CHP’nin bir şekilde örtülü de olsa HDP’ye destek olan tavrını gördük. 2015’te de 2014 yerel seçimlerinde de 7 Haziran’da da bunu bir şekilde gördük. Örtülü olarak da olsa gördük. Bugün olabilir mi evet olabilir. İstanbul’da HDP’nin iddiası var mı seçimi kazanmak adına, yok. Ama bir oyu var mı? Evet, ciddi bir kitlesi var.
“KÜRT SEÇMENLER TEK BAŞINA HDP’DE YER ALMIYORLAR”
Ama Kürt seçmenler tek başına HDP’de yer almıyorlar. Kürt seçmenlerin ağırlıklı olduğu bölgelere baktığınızda genelde AK Parti belediyelerinden oluşuyor. İstanbul’daki ilçelerdeki dengelere baktığınızda da Kürt seçmenin ağırlıklı olduğu yerlerin tamamı AK Partili belediyeler. Kürt seçmenlerin AK Parti’ye küsmesi söz konusu değil. Stabil süreç devam ediyor. HDP’liler radikal pozisyon almış durumda. AK Partili Kürt seçmenlerde de durum farklı değil. Peki, MHP’yle olan ittifakın, MHP’yle HDP arasındaki bir şekilde var olan ama asla adlandırılamayan o radikal karşıtlık noktası ne kadar bir zeminde karşılık buluyor onu bu seçimde gördük.
AK Parti tarihi bir oranla, yüzde 52.5’la seçilmiş bir Cumhurbaşkanını sağladı.
“ARALIK ARAŞTIRMASI ÖNEMLİ”
Çok yerde değişim oldu ama o gece ekran başında takip edeceğimiz yerlerin İstanbul ve Ankara olduğu aşikâr. İstanbul ve Ankara’daki değişim için bundan memnunum diyen seçmenlerle, rahatsızlığını ifade eden seçmenler mutlaka var. Henüz çok yeniler. Bir marka isim sonrasında Mustafa Tuna’nın tüm Ankara’ya hitap eden bir profil oluşturması gerekiyordu. Bunu 6 ay, 1 senede sağlayabilmek çok mümkün değil. Ama AK Parti’nin seçmenlerini tutabilmek kıymetli. Bunun için bugünlerde yapılan araştırmalar değil, aralık gibi yapılacak araştırmalar doğruyu gösterecek. İstanbul için de bundan farklı bir durum yok.
Sizin sözlerinizden aday olacak kişinin marka isim olması cümlesini çıkarttım.
Yanılıyor muyum?
“EVET, MARKA İSİMLER OLMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNENLERDENİM”
Ben belediye başkanlarında halka yakın olmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Başarılı olma profiline oturması gerektiğini düşünüyorum. Tamamını bir arada tuttuğunuzda bu isimlerin evet marka isimler olması gerektiğini düşünenlerdenim. Ama örnek verelim. Mustafa Tuna da Sincan’da, Mevlüt Uysal da Başakşehir’de bir markaydı. Bu kişilere büyük ölçekte fırsat tanındığında kendilerini daha önemli bir yere oturtabile ihtimalleri olduğu gibi zamanlaması açısından değerlendirildiğinde dezavantajları söz konusu.
“KÖTÜ BİR MARKA OLMAK YERİNE HİÇ MARKA OLMAYAN BİRİNİN OLMASI ANLAMLIDIR.”
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan biliyorsunuz kamuoyunun hiç tanımadığı ama kendisinin kefil olması dolayısıyla birçok bölgede şehirde seçimin kazanılması ve o isimlerin markalaşmasını sağlayabilmek adına yeni isimler paylaştı. Bu seçimlerde de Mevlüt Uysal da Mustafa Tuna da kendini tanıttı. Nasıl tanıttıkları önemli burada. Şu da var ki; kötü bir marka olmak yerine hiç marka olmayan birinin olması anlamlıdır.
CHP’nin kimi aday göstereceği de belirleyici faktör olacak mı?
Mutlaka önemli çünkü hem Ankara hem İstanbul CHP’nin güçlü olduğu bölgeler. Bir şekilde iddiaları var. Son yerel seçimde Mustafa Sarıgül ve Kadir Topbaş arasında 6 puan vardı. Sarıgül yüzde 41 aldı.
Azımsanacak bir rakam değil
Tabii değil. Birinden diğerine geçtiğinde oran yüzde 3’e iner.
Önce AK Parti mi belirleyecek adayını CHP mi?
“CHP SEÇENİNİN LİDERE OY VERMEDİĞİNİ BİLİYORUZ AMA…”
Bunu zaman gösterecek ama CHP’nin içerisindeki bugünkü karmaşıklık aslında AK Parti’nin lehine gelişen bir durum. Muharrem İnce Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında seçim yaşadı. İlk kez motivasyon alanı oluşturdu. İlk kez seçmenlerine umut aşılanmış oldu. Muharrem İnce bir dinamizm getirdi seçmenlerine. Teşkilat değil bakın seçmen. Çünkü teşkilatla seçmen farklı görünüyor. Sonuçta Muharrem İnce’nin potansiyel olarak yakıştırılan ilk bölgesi İstanbul Belediye Başkanlığı. Ama partideki imza toplanması, genel başkan istifa etmeli İnce gelmeli tartışmalarıyla CHP şu anda iyice yalpalayan ve seçmeninin iyice moralini bozan ve kızdıran bir pozisyon aldı. Sayın Kılıçdaroğlu’nun duruşu ve kendini ifade edemeyişi biraz koltuğa yapışmış algısı CHP seçmeninde de küskünlüğe ve tabanını konsolide edecek mi edemeyecek mi sorusuna evriltti. CHP seçeninin lidere oy vermediğini biliyoruz. Bilmemize rağmen genel başkanına bir tepkisinin olabilme ihtimalini de söyleyebilirim. Aslında AK Parti’nin siyaseten elinin güçlü olduğu bir dönemde seçime gidiliyor. CHP karışmış, MHP zaten AK Parti’nin yanında ittifak halinde.
Bu tablonun içerisinde İP var mı? Seçimde beklentilerinin çok altında kalan bir partiden söz ediyoruz.
“İP, HDP gitmiş, CHP birbirine girmiş.”
İP, kamuoyunda çok büyük beklenti olmasına rağmen karşılığını verememiş bir sonuç aldı. Selahattin Demirtaş kendi seçmenleri adına bir hüsranla karşılaştı. Şimdi İP, HDP gitmiş. CHP birbirine girmiş. Araştırmalarda şunu görüyoruz. ‘AK Parti karşıtıyım, peki AK Parti gitsin yerine kim gelsin’ dendiğinde yerine bir cevap yok. Burası önemli. Normal şartlarda doğal aday olması gereken bir kişiyken partideki karışıklık dolayısıyla Muharrem İnce gibi bir adayın olmaması AK Parti’nin İstanbul’da tabii işine gelebilecek bir durum. Rasyonalite bunu gerektirir.
“İP BİR MARKA KOYARSA BU AK PARTİ’NİN LEHİNE”
Şimdi İstanbul’da İP’nin adayına bakılır. İP bir marka koyarsa bu AK Parti’nin lehine gelişir. İP’nin MHP gibi yapacağını sanmıyorum. İP bir aday göstermez ya da pasif pozisyon alarak CHP desteği oluşturabilir falan falan. HDP’de olabileceği gibi. Bunlar şu an için senaryo.
Tabii biz şu anda senaryoları kurguluyoruz. Adaylar açıklandıktan sonra tartışmalar başka yere evrilecek.
Şu aşamada doğal adaylar mevcut adaylardır. Herkesin gözden kaçırdığı bir gerçek var. Yeni bir sistem var ve başkan olan kişi bir şekilde kendi partisinden olan ve yerelde yönetici olarak o şehrin sefirliğini verdiği kişiyle anlaşarak iyi iletişim kurarak ve doğru projelere imza atarak uyumlu çalışmalı. Yani sistemimizi değiştirmemizdeki en önemli nedenlerden bir tanesi Başbakan’la Cumhurbaşkanının anlaşıp anlaşamayacağı tartışmalarıydı. Bugünse ülkeyi yöneten Başkan’la yereldeki başkanın anlaşıp anlaşamayacağı ve uyumu önemli olacak.
O zaman yerel seçimlerin önemi biraz daha artıyor.
Mutlaka öyle. Gösterilecek adayların muhalefet partilerinin adaylarına göre değişebilme ihtimalini düşünmek gerek. ‘AK Parti’nin adayı budur, kim olursa olsun bununla gider’ çok mantıklı değil.
Bu iş doğrusu hangi tarih olur sizce? Kimi der erken açıklansın kimi der geç. Sizce?
AK Parti’nin kültüründe şu ana kadar 2- 2.5 ay öncesinde gördük. Maksimum ocak sonuna kadar açıklanma ihtimalî olabilir. Kampanya da böylece başlamış olur. Ama her seçim öncesinde bir tartışma var. Mesela AK Parti’nin Beşiktaş’ta iddiası yok. O zaman şimdiden açıklanmalı şeklinde öneriler oluyor. Ama bu seçimde yapılacağı kanaatinde değilim.
Bu işin aslında uzmanı sizsiniz. Ne zaman başlamalı?
Seçim aslında devam ediyor. 24 Haziran’dan çıkmış değiliz. Siyaset gündemi sönmedi. 24 Haziran sonrasında herkes nefes aldı ve kenara çekildi siyaset artı normal seyrinde normal devam ediyor değil. Sisteme geçmeye çalışıyoruz.
Ama burada çok önemli bir faktör giriyor araya o da ekonomik göstergeler. Sokaktaki vatandaş için durum nedir? Seçmeni ekonomik göstergeler ne şekilde etkiler?
Şu anda problemli bir algı söz konusu. Doğrudan kullanmadığı halde dövizdeki hareketlilikten rahatsız olan ve takip eden milletten bahsediyoruz. Doları yok, Euro’su yok ama doğrudan dövizle ilgilenen bir kitle. Bu krize girildi. Öyle ya da böyle sebeplerle. Dünyadaki ekonomiyle ilgili olumsuzlukların da Türkiye’ye yansıması olduğu bir ortamdan söz ediyoruz. Şimdi burada doğru olan hangisi? Dünyada yaşanan krizin Türkiye’ye yansıması mı yoksa muhaliflerin söylediği gibi AK Parti’nin ekonomiyi yönetmemesinden dolayı yaşanan bir kriz mi?
Sebebinin ne olduğu sonucu değiştirir mi?
“EKONOMİDE DURUM BÖYLE YORUMLANAMAZ.”
Böyle bir ortamda AK Parti’nin elinin güçlü olduğunu siyaseten söyledik. Dezavantajlı bir dönem olarak yorumlanabilecek bir sürecin yaşandığı bir ortam da var. Terör başlığı çok önemli ama terörde toplumu birleştiren bir durum var. Ekonomide durum böyle yorumlanamaz. Vatandaşın cebinden eksildiği hissini oluşturduğunuz anda riske giriyorsunuz demektir. Bugün o noktada mıyız? AK Parti seçmenleri durumun bir operasyonel, dış odak noktasında atıfta bulunulduğuna dair izlenim içindeler. Toplama baktığınızda AK Parti yüzde 52.5 gibi bir çıta yakaladı. Yerel seçimlerde de en azından 2014 yerel seçimlerinde alınan oyun benzerini yakalayabilmek niyetiyle bir ortam gözetilecek. Süreç böyle devam ederse AK Parti’de eksilme ya da bir tepkiye yol açtığı noktasında olduğumuzu tespit etmiyoruz ama dip dalga olabilir mi, bilmiyorum. Vatandaş bugünkü iktidarın attığı adımları doğru bulur ve evet bir ekonomik kriz söz konusu ama iktidar da olumlu adımlar attı ve bu adımlar karşısında bir hikâye görürse desteğini verir. Ama şu da çok net ki; Türkiye’de toplumun yüzde 85’i ideoloji ve kimliklere göre oy veriyor.
Çok yüksek bir rakam değil mi bu?
“AK PARTİ’NİN GERÇEK OYU YÜZDE 40 VE ÜZERİDİR.”
Çok yüksek bir rakam. Kalan yüzde 15 de git gel yaşayan o günkü ruh haline göre pozisyon alan kazan kazan mantığı ile pragmatik düşünen seçmendir. AK Parti’nin gerçek oyu yüzde 40 ve üzeridir. Üzerinde onu yüzde 50 yapan o bahsettiğimiz pragmatik seçmendir. AK Parti’nin doğru hizmetler yaptığını ideolojiden angajmandan kimliklerinden bağımsız olarak doğru projeler yaptığını ve daha iyisini göremediği için AK Parti’de daha fazla kazanabileceğini ve ülkenin refah içerisinde bulunacağını düşündüğü için gelip AK Parti’de pozisyon alan seçmenlerdir.
İzmir’de ilginç bir gelişme oldu ve Aziz Kocaoğlu aday olmayacağını açıkladı. İzmir nasıl bir il? Ne olur?
“AK PARTİ KARŞITLIĞI ÜZERİNDEN KURGU VAR”
Kaç aday çıkacak görelim. İzmir’de CHP’nin kesin kalesi gibi görünüyor ama öyle bir şey yok aslında İzmir Demokrat Partilidir. CHP orada kaç aday çıkaracak bunu öngöremiyorum. Bu tip bölgelerdeki yaklaşımlar AK Parti karşıtlığı üzerinden kurgulanmış vaziyette. Burada adayların çok önemi yok. Çankaya’da kimi gösterdiğinizin çok önemi olmadığınız gibi İzmir’de de büyük şehir olması dolayısıyla yüksek oy alacak aday potansiyeli taşıyacaktır. Ne yaparsa yapsın AK Parti alamaz diyemeyiz. Ama görünen o ki CHP kendi mevcut konumunu yanlış adaylar göstermezse koruyor olacak.
Kayyum belediyeleri için nasıl beklenti içindesiniz? Oradaki ideoloji HDP’li adaylara oyları kaydırır mı? Yoksa vatandaş aldığı hizmete mi bakar?
“İDEOLOJİ BELİRLEYİCİ AMA HİZMETLER GÖRÜLECEK”
Yapılan hizmetlere baktığınızda bizzat Diyarbakır’da, Sur’da kayyum atanan bir sürü bölgede kayyum öncesi ve sonrası diye çok acayip değişiklikler olduğu tümden şehrin yenilendiği ve çok değişik bir forma ve gelişmiş metropol şehrine dönüştürülme çabasında olunan bir kayyum süreci yaşandı. Çöp belki çok basit görünebilir ama çöp çevre temizliğindeki değişimi bile hissetmeniz çok mümkünken çok büyük yapıların değişik bakış açılarının ve şehirleşmenin öne çıktığını söyleyebiliriz. Buradaki değişimlerin seçmenler üzerinde etkisinin ne olacağını göreceğiz. Ben ideolojinin belirleyici olacağını ama burada daha önceki seçimlerde alınan oy oranlarının yakalayabilmesinin çok mümkün olmadığını söyleyebilirim.
Bir anket çalışmanız var mı yerel seçimlerle ilgili?
“HENÜZ BAŞLADIK 20 GÜN DAHA DEVAM EDECEK.”
Var şu anda. Türkiye genelinde 328 civarında 50 bin nüfus ve üzerinde olan yerlerde bir çalışma yapıyoruz. Bütün Türkiye’yi tarama yapıyoruz. Henüz başladık 20 gün daha devam edecek. Biten bölgelere ilişkin yaptığım değerlendirmeyi kısaca özetleyeyim. Aslında çok büyük bir değişimin yaşanacağı seçime gitmiyoruz. 24 Haziran’a göre.
“ŞU AN TABLO 24 HAZİRAN’DA Kİ GİBİ”
24 Haziran seçimlerindeki AK Parti MHP CHP oy oranlarının mevcutta devam ettiğini görüyoruz. Şu aşamada yapılan araştırma seçim sonuçlarını göstermez adaylar belli değilken seçimin teması belirlenmemişken o günkü ruh halini bugünden göremeyiz. Bir sürü başlık var ekonominin gidişatının ne olacağını bilmiyoruz. Çok bilinmeyenin olduğu bir süreçteyken bugünden şöyle sonuç çıkar böyle bitiririz diye bir öngörüde bulunmadan bugün stabilitesini koruduğunu söylediğimiz bir durum var diyebilirim.
CHP’de ki kavga seçmeni etkilemeyecek size göre.
“HDP SEÇMENİ ÇOK SESSİZ”
Biraz kararsız seçmen olduğunu görüyorum ama bunların henüz alternatif olarak başka parti bulamamaları dolaysıyla durumunu koruduğunu MHP’nin yine potansiyelini koruduğunu söyleyebilirim. HDP seçmenlerinde bir sessizlik var en ilginç tarafı o. Bu sessizliğin henüz nereye oturduğunu görmemiz mümkün değil. Ama kararsız seçmen kitlesinin hangi partide yoğunluk bulduğunu sorarsanız şu anda kararsızların HDP seçmenleri üzerinde olduğunu söylemem mümkün
Bu seçimin belirleyici kim ya da ne?
“AK PARTİ’NİN HER YERDE İDDİASI VAR”
Tek bir belirleyicisi yok ama iki başlık söyleyeyim. Ekonomi ve adayların bizzat kendileri belirleyici olacak. Hangi partinin kilit pozisyonda olacağı da MHP ve HDP olacak. İP’de bu seçimde değişik aksiyonlar alabilir. Değişik adaylarla ben de varım derse masaya oturursa bu potansiyel olarak CHP’nin aleyhinde gelişebilecek bir durum.
“AK PARTİ ŞAŞIRTACAK”
Ama İP kendini göstermek isteyecektir doğal olarak. Dolayısıyla ittifak olsa da olmasa da AK Parti’nin avantaj ve dezavantajlarına baktığımızda AK Parti kurumsal ve büyük bir parti. Her yerde aday gösterecek. AK Parti tüm Türkiye’de teşkilatlanması en yüksek olan parti. Dolayısıyla her yerde iddiası var. AK Parti’nin aslında seçim sonuçlarına baktığınızda kaybedeceği yerler olarak bugün görmediğimiz bir durum var ama kaybedilme potansiyeli her zaman olan yerler de var. Ama kazanma potansiyeli olan ve bizi şaşırtabilecek bölgeler de var
Örnek verebilir misiniz?
Şu an için değil. Ama AK Parti’nin yeni kazanacağı bölgeler var gibi görünüyor. İyi Parti’nin seçime girmesi dolayısıyla bölünen CHP oyları var MHP oylarında da değişiklik var. Bunlar da AK Parti lehine gelişiyor.