Kalp ile olan şükür; nimeti ve her türlü iyiliği Allah'tan bilmek, Allah'ın vermiş olduğu nimetlerinden dolayı sevinç duymakla olur. Her ne kadar görünürde nimeti veren başkası ise de bu, sebep değil, vasıtadır. Asıl nimeti veren Allah'tır. Hadis-i şeriflerde de kalbin şükrüne işaret edilmiştir. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: "Dört şey vardır ki kime verilmişse ona dünya ve ahiretin en hayırlı şeyleri verilmiş olur. Bunlar; Allah'ı zikreden dil, Allah'ın vermiş olduğu nimetlere şükreden kalp, bela ve musibetlere sabreden bir beden, nefsini, kocasını ve malını koruyan bir eş, azalarla şükürdür.
HER NEFESİN, İMKANIN
Peygamberimiz geceleri kalkar ibadet ederdi, gözyaşları eşliğinde secdeye kapanırdı, gönülden Allah'a yakarışta bulunurdu. Onun bu haline şahit olan Hz. Aişe, "Yâ Resûlallah! Rabbin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışladığı hâlde niçin bu kadar ibadet ediyorsun?" diye sordu. Allah Resûlü (s.a.v.), eşinin bu sorusuna ibretle dolu şu cevabı verdi: "Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı ey Aişe?" Bizler, bu fâni dünyada birer misafir olarak bulunuyoruz. Gözümüzü çevirdiğimiz her yerde Allah'ın nimetlerini görüyoruz. Her lokmada O'nun ikramlarını tadıyoruz. Her nefeste O'nun bize bağışladığı hayatı yaşıyoruz. Biliyoruz ki bütün bunlar bizim içindir."
Kalbimizin şükrü, kin, nefret gibi kötü duygulardan uzak durmaktır. Zihnimizin şükrü Allah'ın yüceliğini tefekkür ve tezekkürdür. Dilimizin şükrü, Allah'ı anmaktır. Bedenimizin şükrü, Allah rızası için yaşamak ve ibadetlerimizi eda etmektir. Malımızın şükrü, sadaka ve zekât vermektir. İlmimizin şükrü, insanlığa faydalı olmaktır.
Avrupa'da yaşayan Türk ve Azerbaycan vatandaşlarınca Uganda'nın Kibula ve Kamuli kırsal bölgelerinde yaptırılan 3 cami ve 3 su kuyusunun açılışı dualarla gerçekleştirildi.