Küçük bir kuş, bir dut ağacına konmuş. Bir sürü dutun içinden bir tanesini koparıp havalanmış. Kapıp kaçtığı bu dut tanesini rahatça yiyebilmek için başka bir yere getirip gagasıyla parçalamış ve yerken o küçük çekirdeklerinden bir tanesi fırlayıp kaçmış. İşte o minicik çekirdek, düştüğü yerden bir duvarın boşluğuna düşmüş. “Bu duvar deliği nerden çıktı, olacak şey mi bu, vah başıma gelenlere, ben bunu hak etmedim…” gibi, sızlanıp kendini harap etmek yerine; “Vardır bir hikmeti” diye, o deliği bir sığınak kabul etmiş.
Allah'ın 'OL' demesi yeter
Çekirdekçik, düştüğü o karanlık boşlukta derin bir uykuya dalmış ve günlerce, haftalarca beklemiş. Bahar yağmurları yağıp üstüne düşmeye başlayınca uyanmış ve içindeki koca bir ağaç olup meyve verecek olan özünün canlanması için Mevla’ya dua etmiş.
Cenâb-ı Hak, o dut çekirdekçiğinin duasını kabul etmiş ve koca imkânsız gibi görünen bir duvarda onu bitirmiş. Köklerine saçak vermiş saçaklarına kuvvet vermiş, sonra da koca bir ağaç olarak meyvelerini vermeye başlamış.