Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında konuşan ve güya tefsir de yazmış olup “nasıl yazmışım ama” diye övünerek anlatan “Prof” unvanlı bir “hocanın” böyle bir iddiasına rastladık. Geçmişte biri de “horozdan kurban olur” demişti. Meşhur hoca diyor ki: “Haccı sonbaharda yapmak, orucu da kısa günlerde tutmak lazım.” Hatta bir adım daha ileri gidip “Ben olsam şöyle yapardım” diyebiliyor. Kulaklarımla duydum. Hatta sonra pişman olmuşçasına söyledim işte deyip kenara çekiliyor, söylediğinin arkasında da durmuyor. Böylesine bir insanın, İslam kriterlerine göre Müslüman kalması mümkün değildir. Neden mi dinden çıkar? Bir kere “Ben olsam Ramazan’ı şu aya, Kurban'ı ve haccı da bu aya sabitlerdim” demek, “Allah bu işi bilmiyor, yanlış yapıyor, insandan anlamıyor” demektir ve Allah’ı (haşa) cehaletle suçlamaktır. Hatta daha da ötesi “ilahlığa” soyunmaktır. Bu da en cahil insana göre bile küfürdür yani bin tane imanı olsa anında imandan da dinden de okun yaydan çıktığı gibi çıkar gider.
Kuran’da açık ve net
Oruç ayı Ramazandır. Güneş takvimine göre her sen on gün evvel gelmesi de artık yıl ve gün ve saatlerin ölçümüyle alakalıdır. Bu da şu anlama gelir, her sene on gönce bütün bir yılı dolaşırsın. 36 sene de bir aynı yere geldiği için de sürekli oruç tutan bir kimse hayatında 36 yılda bir, senenin bütün aylarında ve günlerinde oruç tutmuş olur. Eğer ömrü vefa ederse tekrar bir 36 yıl daha tutarsa iki sene oruç tutmuş olur. Ayrıca Peygamber Efendimiz de bu hususta hesap yapmaya bile gerek olmadığını Ramazan hilalini görünce oruç tutmak gerektiğini bildirmiştir. Bu yüzden Ramazan takvimini sabitlemek mümkün değildir.
İlmihal Köşesi
Fitre kimlere verilir?
Fitre ihtiyaç sahiplerine verilmelidir. Aileden anne baba ve çocuklara, dedeye niye de verilmez. Dede nine de evlatlarına ve torunlarına veremez yol ve yöntem zekâtta olduğu gibi. Aşağı doğru ve yukarı doğru verilmez. Yan-
lara verilir. Yani hala, teyze, amca, yenge, dayı çocuklarına kısaca yeğenlere verilebilir. Ancak gerçek ihtiyaç sahibi kimselere vermek en uygun olanıdır. Çalışıp kazanma gücü olmayan dul ve yetimlerle öğrencilere verilir.
İsimlerimizin esmasıyla dua edin
İsminin ebcedi ve esması
Nami: 101 Yâ Adil:105
Namzet: 102 Yâ Adil:105
Nasibe: 158 Ya Kayyum;Ya Afüvv:156
Nâsih: 711 Yâ Varis: 707
Nasip: 152 Yâ Alîm: 150
Nasrettin: 435 Yâ Tevvâb: 409
Nasrullah: 406 Yâ Tevvâb: 409
Nasuh: 154 Yâ Kayyum; Afüvv: 156
Nasuhi: 164 Yâ Mani: 161
Naşir: 551 Yâ Müteâlî: 551
Naşit: 751 Yâ Muktedir: 744
Nazan: 109 Yâ Hakk: 108
Nazar: 1150 Yâ Zâhir: 1106
Nazende: 117 Yâ Muizz: 117
Nazenin: 168 Yâ Kuddûs: 170
Nazım: 991 Yâ Hafîz: 998
Nazif: 1040 Yâ Azim: 1020
Nazife: 152 Yâ Alîm: 150
Nazire:1165 Yâ Zâhir:1106
Nazlı: 98 Yâ Azîz: 94
Nazlıcan: 152 Yâ Alîm:150
Nazlım: 128 Yâ Lâtif: 129
Rabbim sana yöneliyorum
El-Muizz İsm-i Şerifiyle Dua
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemin. Es-Salâtü ve’s-selamü alâ rasülina Muhammed’in ve alâ âlihi ve sahbihi ecmain.
Ey dilediğini aziz edip üstün kılan Muizz-i Zülcelal!
Ey dilediğine izzet ve şeref verip onurlandıran Allah’ım!
Ey yerde ve gökte ne varsa her şeyin sâhib-i hakikisi!
Ey mülkün, devletin, iktidarın, gücün ve kuvvetin sahibi!
Ey malın mülkün, servetin paranın, şanın şöhretin sahibi, kullarına dağıtıcısı ve dilediğine verip şükrünü eda edende bırakan, nankörlük edenden geri alan ve şiddetli tokatlarla sarsıp sallayan, yerle bir edip süründüren Allah’ım!
Biz aciz ve cahil kulların olarak seni hakkıyla takdir edemesek de tanımaya ve takdir etmeye çalışıyoruz. Aklımızı ve bilincimizi yükseltmek suretiyle bize hem zatını ve sıfatlarını hem de seni tanıma ve takdir etmeyi lütfeyle! Bizi kendine yaklaştır ve bize yakın ol da gönlümüzdeki tahtından hiç kalkma! Çünkü sen bize, “Ben yere göğe sığmam ama mümin kulumun kalbine sığarım” buyurarak ümit verdin. Kalbimizde kal, bizi hayra, iyiye ve güzele, iyilik ve güzelliklere yönelt. Yönelt ki, iyilik ve ihsanlarına muhtaç olan diğer kullarına koşan ayağın olalım, veren elin olalım ve açların susuzların, gönlü kırıkların yarasını iyileştiren şefkatli bakışların olalım! Bizi zayıfların imdadına koştur, iyilikler yaptır!
Ey Aziz Allah’ım! Sen bize buyurdun ki, “Bana bir karış yaklaşana ben bir kulaç yaklaşırım, bir adım gelene yürüyerek giderim, yürüyerek geleneyse ben koşarak giderim. Sonra onun gören gözü, konuşan dili, tutan eli, yürüyen ayağı olurum” buyurduğun ve kendisine gittiğin, sana her yerde her zaman koşarak gelen sâlih kullarından eyle! Eyle ki, biz de senin zahire vuran sıfatlarından istifade ile onurlanma şerefine nail olalım ve bizi de yüce zatına yakın kılıp aziz eyleyesin.
Günün Ayeti
“(Ey Resûlüm), sana yeni doğan aylardan soruyorlar. De ki: “- Onlar, insanların muameleleri ve Hac için vakit ölçüleridir. (Bakara, 2.189)
Günün Hadis-i Şerif'i
Ümmü Seleme (r.a)’dan rivayetle, Rasülullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sizden biri, Müslümanlar arasında hüküm vermek durumunda kaldığı zaman, sesini iki hasımdan birine yükselttiğinden daha fazla diğerine yükseltmesin.” (Râmûzü’l-Ehâdis, s. 23/1) Enes (r.a)’den rivayetle, Rasülullah (s.a.v) şöyle buyurdu:“Allah Teala Müslim bir kulunu, bedenine bir musibetle iptilaya maruz bıraktığı zaman, Aziz ve Celil olan Allah meleklerine şöyle buyurur: “Onun için evvelce işlemekte olduğu amelin en iyisini yazın.” Eğer Allah o kuluna şifa verirse onu günahtan yıkar ve temizler. Eğer ruhunu kabz ederse onu bağışlar ve rahmetine nail kılar.” (Râmûzü’l-Ehâdis, s. 23/2)
Şiir köşesi
Ömrüm Oldukça Kulum
“Ok Allah’ım yüce Rabbim, dayanağım ümidim,
Beni yaratan O’dur, O’nun emriyle geldim.
Her ne kadar çoksa da kusurum ve günahım,
Vicdanımda korkusu, ruhumda sevgisi var,
O’nu sevmeyen bir kul, kul olsa neye yarar!
Beni korur, gözetir, bırakmaz hiçbir zaman,
Bir an gaflete düşsem ufkumda nuru parlar.
Rabbim benim ümidim, rahmeti sığınağım,
Tevekkülüm, imanım, sarsılmaz dayanağım!
Bir gün elbet sönecek hayat denen kıvılcım,
Ömrüm oldukça kulum ve böyle kalacağım!
İSLAMİ RÜYA TABİRLERİ
MÜNAFiKUN SÛRESi
İbni Sîrin: Münafikûn sûresini tamamiyle veya kısmen rüyada okuyan veyahut tilâvet olunduğunu gören kimseden gizli nifak (münafıklık) ortaya çıkar.
Kirmânî: Münafıklara meyil ve muhabbeti olur. Eğer ehl-i salâh ve takvadan ise hilekâr ve münafık bir düşmana müptelâ olur.