Namazı kendi kurallarıyla kılmak makbuldur

Resülullah (s.a.v); “Fâtiha’sız namaz olmaz” ve “Namazı benden gördüğünüz gibi kılınız!” buyurmuştur. Bunun dışında kılınan bir namaz, namaz olmaktan çıkar. Namazın kendine göre kuralları vardır. Bunlara uyulmazsa namaz, namaz olmaz.

Mealler birer Kur’an resmidir. Nasıl ki bir insanın resmi her yaşta her mevsimde her pozisyonda ayrı ayrı görüntüler oluşturur ve ayrı fikirler, ayrı duygular taşır; bir yaşı bir yaşına uymaz. Aynen öyle de Kur’an’ın da her dile göre meali ve her mevsime göre dili değişir ve her yere göre ayrı anlam kazanır her gelişmeye göre de değişir. Çünkü evrenseldir. Keza bir elmanın fotoğrafıyla aslı arasında dağlar kadar fark olduğu gibi Kur’an’la meal arasında da o kadar fark vardır; hele tercüme, “hiç mümkün değildir” denilecek kadar zor bir işi yüklenmedir. Bununla, herkes Arapça öğrensin, Arapça bilsin de demek istemiyoruz. Ama hiç olmazsa Kur’an’ı kendi dilinden yani Arapça olarak okusun ve anlasın, anladıklarını anlatsın diyoruz. Zira Kur’an da en az bir elma kadar tatlı, kokulu ve lezzetlidir; bir insan kadar insanı anlar, dinler ve insanla konuşur gibi özellikleri vardır. Hele namazda hiç meal veya tercüme okunmaz. 

Meali okunamaz 

Herkesçe bilinen meşhur iki hadis-i şerifte, Rasülullah (s.a.v); “Fâtiha’sız namaz olmaz” ve “Namazı benden gördüğünüz gibi kılınız!” buyurmuştur. Bunun dışında kılınan bir namaz, namaz olmaktan çıkar. Namazın kendine göre kuralları vardır. Bunlara uyulmazsa namaz, namaz olmaz. 

Bu hadis-i şerifler, gerçek ve doğru bir namazın, Rasülullah (s.a.v), tarafından kılındığı gibi ve Kur’an’ın orijinalinden ve özellikle de Fatiha suresini indiği gibi okumakla olacağını gösteriyor; başka türlü kılınmaya kalkılan bir namaz, namaz olmaz. 

Mezhepleri kabul etmeyenler, Peygamberimizin Selman-i Farisi’ye, geçici olarak, verdiği Farsça mealini okuma veya meal iznine yapışıp, “Farsça okunuyorsa neden Türkçe okunmasın...” diyorlar. Bu kıyas yanlıştır. Bir hadiste de zaten cennet lisanının ya Farsça veya Arapça olacağına dair de açıklama vardır. Hadiste tereddüt yok ancak nakledenler karıştırmış olabilir veya her iki lisan da cennet lisanı olabilir.  Meal konusuna takılıp namazda okunabilir diyenler, keşke diğer konularda da bir mezhebe uyup İmam-ı Azam Ebu Hanife veya İmam Şafii veya diğer İmamlar gibi olmasa da onlara yakın veya onda biri kadar dini yaşayabilselerdi. Sadece işlerine gelen fetvalarına değil, tamamına inanıp taklit de olsa uyabilselerdi… 

Bizi şefkat ve merhametinden ayırma

Ey kullarına olan şefkat ve merhametini, yakınlığını herkese özel olarak ve her gönülde ayrı ayrı hissettiren, herkese kendini özel hissettiren Allah’ım! 

Ey Rahman ismi şerifiyle bütün mahlukata merhamet edip rızıklarını veren, yediren, içiren, giydiren kuşatan, bakıp besleyen, büyüten… 

Ey Rahman isminin gölgesinde kâfir-mümin ayırmayan, kendine isyan edenleri bile barındırıp olması gerektiği şekilde, verdiği süreye kadar yaşatan! Ey isyancı ve inkârcıların hemen nefesini kesip ruhunu kabzetmeyen, rahmeti gazabından baskın, aşkın ve ileri olan Rabbimiz! 

Beni ve bütün müminleri, yaşadığımız müddetçe bu isminle himaye buyur! Bu ismin hürmetine bize de merhamet ver, yarattığın her şeye karşı şefkat ve merhametten ayırma!

İSLAMİ RÜYA TABİRLERİ

KALEM SURESi 

Rüyasında, Nun ve’l-Kalem sûresinin hepsini veya bir kısmını oku¬yan ya da dinleyen, İbni Sirin’e göre, hayır ve hasenat işlemeyi,cömertlik ve ihsanı, sadaka vermeyi sever. 

Kirmânî: Herkese ihsan eder, hayrı çok olur. Sadaka vermeyi alışkanlık haline getirir ve devam eder. Eğer ehil ise güzel yazı ve kalem sahibi yani edip ve hattat olarak meşhur hattatlardan ve yazarlardan biri olur. 

Câfer-i Sadık: Allah’ü Teâlâ, rüyayı görene fesahat, ilim ve yazarlık ihsan eder. 

Nablûsî: Akıllı ve âlim, ahlâkı güzel, yazısı güzel şöhretli bir hattat veya kalem sahibi, yani yazar olur. 

İbni Kesir:Düşmanına galip olur, fakir fukaraya da cömert, şefkatli ve merhametli olur. 

Hüküm vermeyin

Birine kızarak, “bunlar Müslümansa ben değilim, bunlarla cennete bile gitmem” demenin hükmü nedir? 

Böyle bir söz asla ve kata caiz değildir. Kalpler ve niyetleri yüce Allah bilir. İnsanların günah ve sevaplarını da O bilir ve O tartar, karşılığını da O verir, biz değil. Bize birilerinin imanını ve inancını, Müslümanlığını beğenmek veya beğenmemek düşmez, hakkımız da haddimiz de değil. Belki kişiyle yüz yüze gelince eleştirebiliriz ama bu da kişisel olabilir. Yoksa Allah o beğenmediklerimizi, bilmediğimiz hayır ve sevapları ve başka türlü dine imana yararlı davranışları ile değerlendirip affeder ve cennete koyar, bizi de dini ve dindarı hafife aldığımız için cezalandırabilir veya sen bunlarla cennete girmek istemiyordun değil mi, öyleyse haydi cehenneme diyebilir. Bu tür konularda çok dikkatli olmak lazım. Görünüşe bakıp da karar vermemek gerekir, çünkü görüntü aldatabilir.

İsimlerimizin esmasıyla dua edin

Mikail:107 Yâ Hakk: 108 

Mirza: 258 Yâ Rahîm: 258 

Mislina: 621 Yâ Müntakim: 630 

Molla: 121 Yâ Muhsin: 123 

Morgül: 302 Yâ Basîr: 302 

Muaffak: 221 Yâ Bari: 213 

Mualla: 141 Yâ Müheymin: 145 

Muammer: 350 Yâ Râfi: 351 

Muazzam: 1050 Yâ Ganiyy: 1060 

Muazzez: 124 Yâ Muîyd: 124 

Muhsin:158 Yâ Kayyum; Afüvv:156 

Muhsine: 163 Yâ Mâni: 161 

Muhterem: 688 Yâ Vâris: 707 

Mukadder: 344 Yâ Râfi: 351 

Mukbil: 172 Yâ Kuddûs: 170 

Mukbile: 177 Yâ Semi’: 180 

Munise: 161 Yâ Mâni: 161 

Muradiye: 260 Yâ Rahîm: 258   

Murat: 245 Yâ Kebîr: 232 

Murathan: 896 Yâ Kâbid: 903

RABBiM SENDEN iSTiYORUM 

Esmâ-i İlahi kendi miktarınca (137) defa “Yâ Vâsi” diye okunduktan bu isim ve Rasülullah Efendimiz şefaatçi yapılarak şöyle dua edilebilir: Allah’ım! Rahmet Peygamberi ve Senin Peygamberin Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) ile sanayöneliyor ve senden istiyorum ki, “el-Vâsi’” ism-i şerifin hürmetine, ömrümü uzun ve faydalı, beni de sağlıklı ve huzurlu eyle! Yaşadığım müddetçe kazancımı helal kıl, rızkımı genişlet, kazancımı bereketlendir, beni başkalarına muhtaç eyleme! “Yâ fârice’l-hemmi ve kâşife’l-gammi!Ferric hemmi ve yessir emri ve’rham da’fî ve kılletî hıyletî ve’rzuknî min haysü la ahtesibü ya rabbe’l-alemin: Ey endişeyi giderip kederi bertaraf eden! Benim tüm endişelerimi gider ve işlerimi kolaylaştır! Benim zafiyetime ve güçsüzlüğüme merhamet et. Ummadığım yerden beni rızıklandır ya rabbe’l-alemin.” 

Allah’ım!Kendisiyle sana yöneldiğim ismin ve Peygamberin Hz. Muhammed (s.a.v)’i bana şefaatçi kıl ve benim duamı kabul eyle, isteğimi ihsan eyle! Âmin!

GERÇEK MÜMİN AHLAKI 

Müminler anlayışlı, yumuşak huyludurlar, 

İnsana saygı duyar, hoşgörülü olurlar. 

Kimseyi incitmezler, incinmiş olsalar da, 

Çıkarlarına değil Allah’a kul olurlar. 

? ? ?  

Kırılırlar belki de kırmak istemezler hiç, 

Yorulurlar da fakat yormak istemezler hiç. 

Pek çok sıkıntı çekip yürekleri yansa da 

Neden diye Mevla’ya sormak istemezler hiç. 

? ? ?  

Tevekkül ehlidirler, isyana kalkışmazlar, 

Hasetle ve kem gözle etrafa bakışmazlar. 

Kanaat ehli olur, olandan paylaşırlar, 

Üç günlük dünya için didişip çekişmezler. 

? ? ?  

Gerçek mümin böyledir, inanır ve uygular, 

İmanın meyvesidir en sevilen duygular… 

Yüce Allah her kula lütfetsin bu imanı, 

Boğmasın imanını günlük fani kaygılar…

Günün Ayeti

“Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir.” (Bakara, 2.254)

Günün Hadis-i Şerif'i

Ebû Saîd (r.a)’den; Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 

“Kalbinde zerre kadar imanı olan kimse cehennemden çıkar.” Ebû Saîd der ki: “Kim bunda şüphe ederse şu âyeti okusun: «Şüphe siz Allah zerre kadar zulmetmez».” (Nisa 40) [Tirmizî]