'Kalbim temiz' demek, kendini kandırmaktır

‘Benim kalbim temiz', ‘Sen benim içime bak' gibi sözlere sığınan bazı insanlar, ibadeti, namazı, tespihi, zikri pek önemsemez, “olmasa da olur” gibi bir yaklaşım sergiler. Oysa kalbin sahibi Allah'tır.

Bazı kimseler kalp temizliğini sadece insanlar hakkında bir kötülük düşünmemek yahut yardımsever olmak gibi çok basit manada anlar. Bununla da kalmayıp insanlara iyi davranmakla, Allah’a ibadet mükellefiyetinden kurtulduklarını zannederler. Oysa ki kalbi kim yaratmışsa, onun temizlik hükmünü de ancak O verir. Bunun için bir insanın kendini “temize çıkarması” yetmez. Kuran, bu düşünceye sahip olan kişileri anlatırken der ki: “Görmüyor musun, kendisini temize çıkaranları? Oysa Allah dilediğini temize çıkarır, hiç kimse de kıl kadar haksızlığa uğramış olmaz.” (Nisa, 4:49) Peygamber Efendimiz de buyurur ki; “ Bir günah işlediği zaman kalpte bir kara leke hâsıl olur. Eğer sahibi pişman olur tövbe istiğfar ederse kalp yine parlar.”

İMAN ETMEK ŞARTTIR

Kuran'a göre kalbi temiz olan insan, Allah'a iman eden, Allah'ın emir ve yasaklarına harfiyen uyan, O'na teslim olmuş insandır. Buna göre, kalbi temiz olan insan,sürekli Allah'ı anan ve kalbi Allah'ın zikriyle "mutmain" olmuş (tatmin bulmuş) kişidir. Öyle ki Kuran'da müminler şöyle tarif edilir: *Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur. (Rad Suresi, 28)

SAHİP DEĞİL YOKSUNDUR

Mütevazı olan kimse “Ben mütevazı bir kişiyim” diyemez, ihlâslı olan kişi de “Ben ihlâslı bir insanım” diyemeyeceği gibi… Yine bir kimse, “Ben iyi bir adamım”, “Ben hayırlı bir kimseyim” diyerek kendini öne çıkaramaz, çıkarmaması gerekir. Bu açıdan “Ben temiz kalpli bir kişiyim, benim kimseye bir kötülüğüm yok” gibi sözlerle bir insan kendini anlatamaz. Çünkü kim bu faziletleri sahiplenerek dile getirirse, o faziletlerden yoksun olduğu ortaya çıkar. Kur’an’ın ifadesiyle, “Siz kendinizi temize çıkarmayın. Kimin takva sahibi olduğunu en iyi O bilir.” (Necm, 53:32) Âlâ Suresi’nde, “Temize çıkan kurtuluşa erdi” âyetinin devamında, “Rabbinin adının anıp namaz kılan” âyeti gelir ki, gerçek anlamda temizliğin iman ve namazdan geçtiği bildirilir. Zaten Kur’an’da imanla birlikte namazın geçtiği, imanla namazın peş peşe, yan yana bulunduğu birçok âyet vardır. Kalbin temizlenmesi, ruhun arınması, nefsin ıslahı ve insanın terakki etmesi/yücelmesi imanla ve ibadetle mümkündür.