Müslümanlar kul hakkına dikkat etmedikleri, yalan söyleyip gıybet ettikleri kısaca Kur’an ahlakına sahip olmadıkları müddetçe anlattıklarında sadece İslam’a zarar vereceklerdir.
Duyan dinleyen herkes, “İslam oysa siz kimsiniz, siz Müslüman değil misiniz?” diye anlatılan şeylere inanmayacak ve tebliğ ters tepki yapacak, zarar sadece İslam’a olacaktır. İşte bu yüzden anlattığımız şeylere önce kendimiz inanıp yaşamalı ve yaşayarak İslam’ı göstermeliyiz. “Bunlar Müslüman’dır, haram yemezler, zulmetmezler, haksızlık yapmazlar, kendileriyle iş yapanları aldatmazlar, emanete hıyanet etmezler, verdikleri sözü namusları gibi korurlar, güvenilir insanlardır” dedirtmeliyiz.Bunu onlar söylemeli de biz, böyle söylesinler diye değil, Allah böyle emrettiği, Resülullah böyle yaptığı ve Müslüman'ın böyle olması gerektiği için yapmalıyız. Böyle ihlas ve samimiyetle yapmalıyız da Kuran’ın “Onlar gösteriş için yaparlar” dediği ikiyüzlü münafık zümreden olmamalı, tokadını yememeliyiz!
BOŞUNA MI YARATILDIK?
Elbette insan da diğer varlıklar gibi bir amaç için yaratıldı ve en başta imtihan olmak üzere bir sürü görevi de var. Kuran bu görevleri anlatmakla beraber boşuna yaratılmadığımızı haykırıp duruyor: “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minûn, 23.115) İmam-ı Gazali Hz. anlatıyor: Bir gün buğday tarlalarından geçerken aklıma takıldı; Ey Rabbim! Bu buğdayları yiyelim diye yarattın da acaba üstlerindeki kılçıklarını neden yarattın? Sonra bir anda sürülerce kuşlar yeşil olgun buğdayları yemeye geldiler fakat buğdayların üzerindeki kılçıklar bir jandarma, bir asker gibi buğdayları bekliyor, kuşların almasına izin vermiyordu.
Ne zaman buğday almak isteseler kuşların yüzlerine batıyor kuşlar buğday alamıyorlardı… Sübhânallah!
Demek ki; bu kılçıklar buğdayı beklemek için yaratılmış boşuna yaratılmamış dedim. Sonra:
“Ey insan! Buğday üzerindeki bir kılçık bile boşuna yaratılmayıp, tüm nimetler senin için yaratılmışken sen nasıl başıboş ve boşuna yaratılmış olabilirsin dedim…” diyor.
Ey kardeşlerim!
Hayvanlar, bitkiler, yeryüzü, gökyüzü her şey bize hizmet ediyor. Basit ve değersiz olsak bunca nimet bize verilir mi?
Hayvanlar bizim için ölüyor, bitkiler bizim için sararıyor ve kuruyor. Canlı- cansız her şey bize çalışıyor, çalıştırılıyor. Bu kadar nimet ayağının altına serilmiş olan insan boşuna yaratılmış olabilir mi?
Her şey bizim için, peki ya bizim hizmetimiz kimin için?
Hâlã kulluktan habersiz, ibadetten mahrumsak, secdesiz başımız varsa o başı, baştan saymayalım…
“NEDEN BEN?”
Mutlu ve huzurlu olduğumuz, işlerin tıkırında gittiği zamanlar hiç aklımıza gelmeyen bir soru: “Neden ben?”
“Bunu hak edecek ne yaptım? Hangi iyiliği yaptım da mutlu oldum, bu huzurun sebebi nedir, neden bu kadar insan aç, susuz, uykusuz, sürgün, dargın, kırgın ayrıyken ben eşim ve çocuklarımla bu kadar mutluyum? Neden vatanımda huzur içindeyim? Neden hapiste değilim, hastanede değilim, yoğun bakımda değilim? Neden evim var, neden arabam var? Ben çok iyi bir insan mıyım da bunlar verildi, bunları hak edecek ne yaptım? Neden… Neden…” Ancak başımıza en ufak bir bela bir musibet, bir felaket geldiği zaman, biraz canımız sıkıldığı, elimizdeki nimetlerden veya bir kısmından mahrum kaldığımız zaman ilk aklımıza gelen ve isyan dolu bir soru: “Neden ben?”
Fitreler ne zamana kadar verilir?
Fitre veya Sadaka-i Fıtır, yani fıtrat, yaratılış veya sağlıklı olma sadakası anlamına gelir. Terim olarak, Ramazan'a yetişip idrak etmenin bir şükrü olarak verilen ve bir çeşit sağlık vergisi olarak kabul edilen bir sadakadır. Fıtır Sadakası vermek için zengin olmak şart değildir. Gücü yetenlerin, yetmeyenlere verdikleri bir çeşit sadaka demektir. Oruç tutsun, tutmasın, çocuk veya büyük olsun fark etmez. Fıtır sadakası vermek sünnettir. Oruç tutanlar için Ramazan’da oruçlu iken yaptığımız hatalara da keffaret olacağı söylenmiştir. Bu yüzden sadece Ramazan ayına mahsus bir sadaka çeşididir. Oruç fitreleri, Ramazan'ın başlangıcından bayram namazına kadar verilir. Namazdan önce verilmesi en doğrusudur. Herhangi bir sebepten dolayı veremeyenler kazasını da yapabilir. Ancak Ramazan’da verilen gibi sevap olmaz. Ramazan’da sevapların da günahların da karşılığı büyüktür.
İsimlerimizin esmasıyla dua edin
Nazenin: 168 Yâ Kuddûs: 170
Nazım: 991 Yâ Hafîz: 998
Nazife: 152 Yâ Alîm: 150
Nazire:1165 Yâ Zâhir:1106
Nazlı: 98 Yâ Azîz: 94
Nazlıcan: 152 Yâ Alîm:150
Nazmi: 1001 Yâ Dârr: 1001
Nazmiye: 1006 Yâ Dârr: 1001
Nazperi: 270 Yâ Kerim: 270
Nebahat: 458 Yâ Fettah: 489
Nebi: 62 Yâ Vekîl: 66
Necat: 454 Yâ Fettah: 489
Necati:464 Yâ Fettah: 489
Necdet: 457 Yâ Fettah: 489
Necibe: 70 Yâ Hamid; Hakem: 68
Necip: 65 Yâ Vekîl: 66
Necla: 84 Yâ Bedi: 86
Necmettin: 188 Yâ Mukaddim: 184
Necmi: 103 Yâ Adil: 105
Necmiye: 108 Yâ Hakk: 108
Nedret: 654 Yâ Mütekebbir: 662
Nefise: 205 Yâ Cebbar: 206
RABBiM SENDEN iSTiYORUM El-Alîm İsm-i Şerifiyle Dua
Ey alîmi külli şey ve âlim-i külli şey! Ey her şeyi bilen ve her şey hakkında bilgi sahibi olan ezeli ve sonsuz, sınırsız ilme sahip olan Rabbimiz! Ey bilmek için kitaba kaleme okumaya yazmaya ihtiyacı olmayan ve varlıkların bütün hallerini hiç zahmetsizce avucunun içi gibi bilen Rabbimiz! Bize de bildiklerinden bildir, gördüklerini görmeyi nasip eyle! Ey her şeyi bilen! Bize marifet nurları nasip eyle ve onunla kalplerimizi, vicdanlarımızı münevver eyle! Ledün ilminden ve vehbî ilminden bir nebzecik de olsa bize de tattır!
Sevgili Peygamberimize açıp gösterdiğin ve her an açılan marifet kapılarından geçtikçe hayretler içerisinde kalarak, “Sübhâneke mâ arafnâke hakka marifetike ya Ma’ruf: Ey bilinen seni hakkıyla bilemedik, seni tenzih ve takdis ederim!” diyerek, ilminin ve saltanatının sonsuzluğunu itiraf ettiği gibi, bize de ilim ve marifet ihsan eyle! Allah’ım! Bize bildiklerimizin ve duyduklarımızın doğru ve bizim için hayırlı olanlarıyla amel etmeyi, bilmediklerimizi de öğrenip her zaman doğru yol edinmeyi ve hiç sapmadan ve sapıtmadan hep dosdoğru yoldan gitmeyi nasip eyle!
SANA GÜVENDİK
Derdimiz de senden derman da senden,
Hükümdar da sensin ferman da senden.
Bizler kullarınız aciz ve zayıf,
Gücümüz yetmiyor, ne gelir elden…
Yaratan da sensin yaşatan da sen,
Dua eden kulu işiten de sen…
Başka bir ilah yok, tek ilah sensin,
Rahmetiyle bizi kuşatan da sen…
Sensin her şeyimiz sana inandık,
Her hayır sendendir buna inandık.
Bazen haddimizi aşsak da yine,
Hep sana güvendik, sana dayandık.
MÜMiNLERiN KURAN’DA GEÇEN 50 ÖZELLiĞi:
Takvâ sahibi mü’minler, gayba (Allah’a, meleklere, kıyamet ve ahirete, kaza ve kadere, görmeksizin) inanırlar ve beş vakit namazı gereği üzre kılarlar, onlara verdiğimiz rızıklardan (ailelerine, yakınlarına, komşularına ve diğer hak sahiplerine) harcarlar, infak ederler.(Bakara, 2.3)
1. Allah’ın adı anıldığı zaman kalpleri ürperir. (Enfâl, 8.2)
2. Allah’a asla şirk koşmazlar. (Furkan, 25.68)
3. Namuslarını (ırzlarını) korurlar. (Furkan, 25.-68)
4. Edep yerlerini sakınır iffetlerini korurlar. (Mü’minûn, 23.5)
5. Namazlarını huşu içinde kılarlar. (Mü’minûn, 23.2)
6. Anne ve babalarına “öf” bile demezler. (İsrâ, 17.23)
7. Boş şeylerden tümüyle yüz çevirirler. (Mü’minûn, 23.3)
8. Mallarıyla ve canlarıyla cihât ederler. (Tevbe, 9.5)
9. Asla zanda bulunmazlar. (Câsiye, 45.24)
10. Cahillerle asla tartışmazlar. (Furkan, 25.63)
11. Kınayıcının kınamasından korkmazlar. (Maide, 5.54)
12. Asla yalan söylemezler. (Mü’minûn, 23.8)
13. Emanete ihanet etmezler. (Bakara, 2.177)
14. Söz verdiklerinde sözünde dururlar. (Bakara, 2.177)
15. Zekâtlarını hakkıyla verirler. (Bakara, 2.177)
16. Yetimin hakkını asla yemezler. (Nisa, 4.2)
17. Yolda kalmışlara yardım ederler. (Bakara, 2.177)
18. Kafirlere karşı sert, birbirlerine merhametlidir. (Fetih, 48.29)
19. İnsanların kusurlarını affederler. (Âl-i İmran, 3.135)
20. Yalnızca Allah’a dayanıp güvenirler. (Tevbe, 9.20)
21. Kâfirler ile Allah yolunda savaşırlar. (Âl-i İmran, 3.28)
22. Darlıkta da bollukta da infak ederler. (Âl-i İmran, 3.133)
23. Kızdıkları zaman öfkelerini yenerler. (Âl-i İmran, 3.133)
24. Başkalarının ilahlarına sövmezler. (En’am, 6.108)
25. Haksız yere bir cana kıymazlar. (En’am, 6.151
26. Allah’ın ayetlerini az bir pahaya satmazlar. (Al-i İmran, 3.199)
27. Hakkı bile bile gizlemezler. (Bakara, 3.44)
28. İnananlara ‘sen mü’min değilsin’ demezler. (Nisa, 4.94)
29. Resullerden hiçbirini birinden ayırt etmezler. (Bakara, 2.136)
30. Yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürürler. (Furkan, 25.63)
31. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yaparlar. (En’am, 6.52)
32. Helal ve temiz olan şeylerden yerler. (Bakara, 2.168)
33. Asla yalan şahitlik yapmazlar. (Furkan, 25.72)
34. Dillerini eğip bükerek (geveleyerek) konuşmazlar. (Nisa, 4.135)
35. İnsanlar arasında adaletle hükmederler. (En’am, 6.151)
36. Yoksulluk yüzünden evlatlarını öldürmezler. (En’am, 6.151)
37. Yeminlerini hiçbir zaman bozmazlar. (Nahl, 16.91)
38. Adaklarını yerine getirirler. (İnsan, 76.7)
39. Allah’averdikleri sözü tutarlar, anlaşmalarını bozmazlar. (Ra’d, 13.20)
40. Yakınlarına (akrabalarına) yardım ederler. (Bakara, 2.177)
41. Yolda kalmışlara ve hastalara yardım ederler. (Bakara, 2.177)
42. Yoksullara ve esir düşenlere yardım ederler. (Bakara, 2.177)
43. Zorda, darda ve savaş anlarında sabrederler. (Bakara, 2.177)
44. Verilen rızıktan yerli yerince harcarlar. (Enfâl, 8.3)
45. Geceleri az uyurlar. (Zâriyât, 51.17)
46. O gün yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar. (Fetih, 48.29)
47. İnsanlara iyiliği emreder, kötülükten men ederler. (Enfâl, 8.71)
48. Açıklanınca hoşlarına gitmeyecek şeyleri sormazlar. (Maide, 5.101)
49. Yapacakları işlerde kendi aralarında danışırlar. (Şûra, 42.38)
50. Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir. (Mü’minûn, 23.1
Günün Ayeti
En güzel isimler (el-Esmâü’l-Hüsnâ) Allah’ındır. O halde O’na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.”(A’raf, 7.180)
Günün Hadis-i Şerif'i
Dürre binti Ebu Leheb(r.a)’den. Rasülullah (s.a.v), şöyle buyurdu: “İnsanların hayırlısı, onların en güzel Kuran okuyanı, Allah’ın indinde en fakih olanı, Allah’tan en çok korkanı, marufu emir, münkeri nehiyde ve akraba yoklamakta en ileri olanıdır.” (Râmûzü’l-Ehâdis, s.280/8) Ebû Hüreyre (r.a)’den. Rasülullah (s.a.v), şöyle buyurdu: “Kadınların hayırlısı, yüzüne bakınca hoşnut olu-
nan, emredilince itaat eden, nefsi ve malı hususunda kocasının sevmediği şeyle ona muhalefet etmeyen kadındır.” (Râmûzü’l-Ehâdis,s.280/10) Abdullah bin Amr (r.a)’den. Rasülullah (s.a.v), şöyle buyurdu: “Arkadaşların hayırlısı, Allah’ın indinde arkadaşına hayırlı olanıdır. Komşusunun hayırlısı ise Allah indinde, komşuya hayırlı olanıdır.”(Râmûzü’l-Ehâdis,s.280/9)
İSLAMİ RÜYA TABİRLERİKEVSER SÛRESi
Rüyasında Kevser suresini okuyan veya okunduğunu gören İbni Sîrin’e göre; mal, nimet ve devlet sahibi olursa da evlâdı olmaz veya çok az olur. Kirmânî diyor ki: Büyüklerden iyilik ve ihsan görür, düşmanına galip gelir; sevap ve mükâfata nail olur.
Câfer-i Sadık: Hayır ve hasenat işleyip ecir ve sevap kazanır. Ahiret inancına değer verenlerle birlikte oturur, görüşür. Nablûsî: Zengin olur, bir belâ ve musibete müptelâ olmakla sevap ve mükâfat kazanır. İki cihanda hayra erer.
DUALAR VE NiYAZLAR
Ey cömert ve merhametli olan yüce Rabbim! Bizi, “Tevbe edip iman edip sâlih amel işleyenlerin seyyiatlarını hasenata çeviririm” buyurduğun ve sâlih ameller yaptırıp bire bin verdiğin ve meccanen bağışlayıp affettiğin sâlih kullarından eyle! Böylece bizi mahşerde, Mahkeme-i Kübra’da beraat eden, affedip bağışladığın kullarından eyle! Bu duamı, benden dua isteyen, bana dua eden ve bütün akraba ve arkadaşlarımla birlikte kabul eyle, onları da beni de affeyle!