Muhterem bir zât dağda münzevî bir hayat sürüyormuş. Bir gün dağdaki hayvanlarından sağdığı sütü mendilinin içerisine koyarak şehrin yolunu tutmuş. Hiç damlatmadan şehirdeki, deri işiyle uğraşan ayakkabıcı arkadaşının dükkânına gelmiş ve elindeki mendili de duvardaki bir çengele asmış. Yani bir nev’î evliyâlığını ve kerâmetini göstermiş. Arkadaşı “Eyvallah!” demiş, hoşça karşılayıp ağırlamış.
O sırada dükkâna bir hanımefendi girmiş. Ayakkabısının ölçüsünü gösterirken birazcık eteği kalkıvermiş. O anda, dağdan gelen bu zâtın nazarı kadıncağızın açılan ayağına isâbet etmiş. Malûm, Efendimiz(sas) “Nazar şeytanın oklarından bir oktur.” buyurmuşlardır. İşte bu zâtın da başına böyle bir iş gelmiş. Gelmiş gelmesine de bu arada mendilin içinden de süt şıp şıp diye yere damlamaya başlamış.