İBRET VERİCİ MENKIBELER (03.07.2016)

İstanbul’da Aydınzade Tekkesi olarak bilinen dergâhtan, ricâl-i Şa'bâniyye’den Ünsî Hasan Efendi Hazretleri varmış. Bu zat rüya tabîrinde mütahassıs imiş. Aynı devirlerde yaşayan bir paşa rüya görmüş. Denizleri, nehirleri içiyor fakat susuzluğu gitmiyormuş. 

Sabah olunca adamlarından birini hemen çağırmış “Bak oğlum, bana şöyle şöyle bir rüya gösterildi, iyice dinle, anla!” dedikten sonra “Şimdi hemen git Ünsî Hasan Efendi Hazretleri’ne hürmet ve selâmımı arz ettikten sonra bu rüyanın tabîrini öğren, gelip beni haberdâr eyle.” demiş. 
Adam çıkmış yola, tekkeye doğru gidecek. Edirnekapı civarında bir hemşehrisine rastlamış. Ayaküstü sohbet, hoşbeş konuşurken arkadaşı; “Nereye gidiyorsun yâhû?” diye  sormuş “Bizim bey bir rüya görmüş de, onu tabîr ettirmeye gidiyorum.” deyince densiz arkadaşı “Aaa... Ne görmüş ne görmüş? Anlatsana!” diyerek zaten boşboğaz olan adamı rüyayı anlatmaya mecbur etmiş. 
Bunun üzerine arkadaşı; “Yuh, çatlamıştır o adam yav!” deyip istihza ile gülmüş. Sonra ayrılmışlar, vazifeli bu zat Ünsî Hasan Efendi’nin dergâhına gelmiş, tam kendisine selâm ve hürmeti iletmişken Şeyh Efendi gözlerini fincan gibi açmış. “Çabuk git çabuk, belki beyefendi ölmeden yetişirsin. Allah u âlem şu anda çatladı.” diye gürleyerek adamı huzurundan kovmuş. Tabiî adam gitmiş ama iş işten geçmiş.