Küçük bir kuş, bir dut ağacına konmuş. Bir sürü dutun içinden bir tanesini koparıp havalanmış. Kapıp kaçtığı bu dut tanesini rahatça yiyebilmek için başka bir yere getirip gagasıyla parçalamış ve yerken o küçük çekirdeklerinden bir tanesi kuşun gagasından fırlayıp kaçmış ve kuşun kursağına gitmekten son anda kurtulmuş. İşte o minicik çekirdek, düştüğü yerden, yere inip güvenli bir yere sığınıncaya kadar, sağa sola çarparak biraz hırpalanmışsa da sonunda bir duvarın boşluğuna düşmüş. “Bu duvar deliği nerden çıktı, olacak şey mi bu, vah başıma gelenlere, ben bunu hak etmedim…” gibi, sızlanıp kendini harap etmek yerine; “vardır bir hikmeti, en azından yenilmekten kurtuldum ve güvendeyim” diye, duvar deliğini bir sığınak kabul edip rahatlamış.
Mevla’ya dua etmiş
Çekirdekçik, düştüğü o karanlık boşlukta derin bir uykuya dalmış ve günlerce, haftalarca beklemiş. Her ne kadar beklemek bir hayli canını sıkmışsa da bir süre sonra bahar yağmurları yağıp üstüne düşmeye başlayınca uyanmış ve bağrını açıp kabuğunu atmış, dışarı çıkmaya hazır hale gelmiş ve içindeki koca bir ağaç olup meyve verecek olan özünün canlanması için Mevla’ya dua edip ağaç olmak istemiş… (Aşağıdaki “Dualar ve Niyazlar” köşesine bakın)
Zamanla meyve vermiş
Cenâb-ı Hak, o dut çekirdekçiğinin duasını kabul etmiş ve koca imkânsız gibi görünen bir duvarda onu bitirmiş. Köklerine saçak vermiş saçaklarına kuvvet vermiş ve duvarı çatlatıp görenleri hayrete bırakmış, sonra da koca bir ağaç olarak orada meyvelerini vermeye başlamış. Farkında olmadan geçip gidenlerin kafasına bazen bir meyve atarak, bazen önlerine düşerek, kendini fark ettirmiş ve koca binanın yanında yerini almış, gelene gidene ikramda bulunmaya soyunu ve mahlûkata hizmetini devam ettirmiş.
Günün Ayeti
“En güzel isimler Allah’ındır, o halde bu isimlerle O’na dua edin. O’nun isimleri konusunda haktan sapanları (isimlerinin etkisine inanmayanları) terk edin. Onlar işlediklerinin cezasını çekeceklerdir.” (A’raf, 7: 180)
İlmihal köşesi
ALLAH’IN SIFATLARI
Sübûti Sıfatlar
Sübutuna yani Allah’ın varlığına delil olan, Allah’tan başka varlıklarda da kısmen bulunan sıfatlar sekiz tanedir.
Esmaü’l-Hüsna
EL-KUDDÛS (170)
EL-KUDDÜS (170): Hatadan, kusurdan, eksiklik ve acizlikten temiz, pak ve müberra, mukaddes ve münezzeh olan demektir.
SIRLARI VE HİKMETLERİ
- KUDDÜS isminin “Ya Kuddûs” diye zikrine devam eden kimsenin, üzerinden kötü huylar temizlenip kalkar, güzel ahlaka sahip olur.
- Zikrine devam etmek, insanı Allah’a yaklaştırır ve himayesine sokar. Böylece manevi bir dostluk oluşur. Artık o kimsenin varsa gizli sırları açığa çıkmaz.
- Özellikle Cuma geceleri okunması pek çok faydalar getirir. Mesela, korku ve evhamdan, nazar ve hasetten yani kıskanç bakışlardan korunma sağlar.
- Havas Âlimleri, “içki, kumar ve zina gibi kötü huylara müptela olmuş bir kimse, her gün bir bardak suya 170 kere bu esmayı okuyup üfleyerek içmeye devam ederse bu huylarından kurtulur” demektedirler.
Rüya tabirleri
Rüya Herkese Anlatılır mı?
İnsanın gördüğü rüyayı her önüne gelene veya rastgele birine anlatması doğru değildir. Hatta tabirciye bile anlatılmaması gereken rüyalar vardır ve bazı rüyaların tabiri de doğru değildir. Özellikle düşmana, kıskanıp haset edebilecek kimselere, cimriye ve benzeri kimselere rüya anlatmak ve tabir ettirmek doğru değildir. Bir hadiste belirtildiği gibi rüya tabir edilince, edildiği gibi çıkar. Bir kimse kötü veya çirkin ve korkulu bir rüya görürse, hadis-i şeriflerde belirtildiği gibi, uykudan uyandığı zaman sol tarafına dönerek üç kere “tüh tüh” diyerek, “Eûzübillâhimineşşeytanirracim; Yâ Rabbi bu rüyanın şerrinden sana sığınırım” demelidir.
Günün hadis-i şerifi
Ebû Hureyre (r.a)’dan: Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim bir mecliste Allah’ı zikretmeden oturup kalkarsa Allah’tan nasibini alamamış, Allah’ın lütfuna nail olamamıştır. Kim yattığı yerde Allah’ı zikretmezse Allah’tan nasibini alamamış, Allah’ın lütfuna nail olamamıştır. Kim yürüdüğü bir yerde Allah’ı anmazsa Allah’tan nasibini alamamış, Allah’ın lütfuna nail olamamıştır.” (Ebû Dâvud ve Tirmizî.)
Dualar ve niyazlar
BİR DUT ÇEKİRDEĞİNİN DUASI
“Ey her şeyi yoktan var eden, yarattıklarını koruyup gözeten kadir Mevla’m! Beni bir kuş yemeye çalışırken ağzından son anda kurtarıp tek çekirdek olarak buralara kadar getirdin ve korudun. Elbette senin planlarının üstüne plan program yapılamaz. Elbette sen her şeyden ve herkesten güçlüsün ve en iyisini yaparsın. Senin sözünün söz söyleyecek, hükmünün üstüne hüküm verecek, hiçbir şekilde işine müdahale edecek yoktur. Bundan sonra da içimdeki koca ağacı bu duvardan yetiştirecek olan yine sensin. Ben, yine ailem gibi, ağaç olmak ve yaprağımla tırtıllara ipek, koyunlara süt, geyiklere misk, arılara bal, meyvelerimle de insanlara tatlı şuruplar vermek istiyorum. Beni ve soyumu yarattığın amaca uygun olarak yetiştir. Lütfen rahmetinle beni koru ve kolla...”