HAZRETİ MEVLANA'NIN MESNEVİ'SİNDEN... (29.06.2016)

Kuşun biri hile ile tuzağa düşmüş ve yakalanmıştı. Kuş kendini yakalayana dedi ki: 

“Ey Efendi! Sen şimdiye kadar çokça sığır ve koyun eti yemişsindir. Bir çok deveyi de kurban etmişsindir. Sen onların etleri ile doymamışsın, benim etimle asla doymazsın. Beni serbest bırak da sana üç öğüt vereyim. O üç öğüdün birincisini senin elindeyken, diğerini dama çıkmışken, üçüncüsünü de ağacın üzerine çıkmışken söylerim. Sen bu üç öğütle mutlu olursun!”
Adam kuşun dediklerine inandı ve kuş adamın elindeyken vereceği birinci öğüdünü söyledi: 
“Olmayacak şeye kim söylerse söylesin sakın inanma!”
Adam kuşu bıraktı ve kuş dama konup ikinci öğüdünü verdi:
“Elinden kaçan, geçmiş gitmiş şeye sakın üzülme. Bir şey elinden gittikten sonra onun hasretini çekme! İçimde on dirhem ağırlığında çok kıymetli ve eşi bulunmaz bir inci var. O inci seni de çocuklarını da yokluktan kurtarırdı fakat bu senin kısmetin değilmiş.” dedi.
Bu haberi alan avcı feryat etmeye başladı. Kuş “Elinden kaçan, geçmiş gitmiş şeye sakın üzülme demedim mi? Sözümü anlamadın mı yoksa sağır mısın? Ondan önce de olmayacak şeye sakın aldanma dedim. Ben kendim üç dirhem bile olmayan bir kuş iken içimde on dirhem inciyi nasıl barındırırım?” diye sordu.
Adam kendine geldi ve “Peki, haydi üçüncü öğüdü de ver.” dedi.
“Gaflet uykusuna dalmış bilgisize öğüt vermek çorak yere tohum ekmeye benzer.   
Öbür öğütlerimi tuttun mu ki üçüncü öğüdü sana söyleyeyim?” diyen kuş oradan uçtu ve gitti.