HAZRETİ MEVLANA'NIN MESNEVİ'SİNDEN... (27.06.2016)

Bir vâiz vaaz için kürsüye çıktığı vakit zâlimlere ve eşkıyalara duâ ederdi. Elini kaldırır ve “Ya Rabb’i! Kötülere, bozgunculara, eşkıyalara sen merhamet et ve onlara acı! Hayır sahipleriyle alay edenlere, bütün kâfirlere, kiliselerde ve manastırlarda bulunanlara sen merhamet eyle!” derdi.

O vâiz temiz ve iyi huylu kişilere duâ etmeyip ahlâksızların, kötü kişilerin hepsinin kurtulması için dua ettikçe onu dinleyenlerden birisi ona “Senin bu duâların alışılmış, işitilmiş duâlara hiç benzememektedir. Sapıklara hayır duâsında bulunmak asla uygun değildir.” dedi.
Vaiz onlara şöyle cevap verdi:
“Ben o kişilerden çok iyilik gördüğüm için haklarında hayır duâsında bulunuyorum. O kadar zulüm ve cefâ ettiler ki sonunda beni kötülük etmekten kurtardılar, hayra ulaşmama vesile oldular. Yediğim dayaklardan, uğradığım belâlardan dolayı ben de Allah’a(cc) sığınmaya ve yalvarmaya başladım. Böylece zâlim kişiler benim Allah’a(cc) yönelmeme vesile oldular. O sebepten onlara hayır duâda bulunmak benim boynumun borcudur.”
Kul; dertlerden, uğradığı zulümlerden ve başına gelen belâlardan sızlanır ve feryâd eder, Allah’a(cc) şikâyette bulunur. Hakikatte her düşman kişinin ilâcı ve derdinin dermânıdır. Onun kötülük etmesi hakikat nazarıyla bakabilene fayda getirir.