HAZRETİ MEVLANA'NIN MESNEVİ'SİNDEN... (24.06.2016)

Hazret-i Hamza(ra) ömrünün sonlarında düşman saflarına karşı savaşırken zırh giymezdi. Allah(cc) aşkıyla mest olmuş bir hâlde savaşa atılırdı. Göğsü, kolları, bedeni açık hâlde kendini kılıçların önüne atardı. 

Ashâb “Ey Resûlullah’ın(sas) amcası! Ey Allah’ın(cc) aslanı! Ey yiğitler padişahı! Sen Allah’ın(cc) Kur’ân’daki ‘Kendinizi tehlikeye atmayın!’ âyetini gayet iyi bilirsin. O hâlde neden savaş meydanında zırhın olmadan düşmanların arasına girip kendini tehlikeye atıyorsun?” diye sual ettiler. 
“Sen gençken, gücün kuvvetin daha fazlayken düşman saflarına zırhsız girmezdin. Şimdi yaşın ilerledi ama tedbirin azaldı. Hiç bir tehlikeye aldırmıyorsun. Bir kılıç ve bir mızrakla savaşa giriyor, sanki kendini imtihana çekiyorsun. Kılıcın canı yoktur, saygı bilmez, acımaz, yaşlıya hürmet edemez. Okta ve kılıçta insanı ayırt etme kabiliyeti yoktur.” diye de eklediler.
Onun durumuna üzülen ve onu sevenler böyle öğütler verirlerken Hazret-i Hamza(ra) onlara şöyle dedi:
“Ben gençken ölümü bu dünyaya veda etmek gibi görürdüm. Ölümü böyle gören kimse niye onu ister? Ejderhanın önüne kim korunmasız çıkar? Fakat Hazret-i Peygamber’in(sas) nuruyla ben artık bu fâni dünyaya bağlı ve ona boyun eğen biri değilim. Kim ölümü tehlike olarak görürse ‘Kendinizi tehlikeye atmayın.’ âyeti onun içindir. Fakat birisinin nazarında ölüm hakikat kapısının açılmasına vesile olursa ona ‘Haydi, çabuk ölün!’ emri gelir.” 
Ey ölümü görenler! Uzaklaşın, kaçın, sakının. Ey kıyâmet günündeki dirilmeyi görenler! Çabuk olun, buraya koşun! Ey Allah’ın(cc) lütfunu görenler! Ferahlayın, içiniz rahatlasın! Ey kahrı görenler! Siz de dertlenin ve üzülün!