HAZRETİ MEVLANA'NIN MESNEVİ'SİNDEN... (10.06.2016)

Hazret-i Osman’dan(ra) önce bir vahiy kâtibi vardı. Bu kişi vahyolunan âyetleri dikkatle yazmaya çalışırdı. Efendimiz(sas) kendisine vahyedilen âyetleri ona söyler söylemez hemen bir kağıda aktarırdı. Vahyin nuru o kâtibe de vurunca gönlüne bazı hikmetler doğmaya başladı. Efendimiz(sas) onun gönlüne doğan hikmetleri aynen ifâde buyururlardı. Bu hâl kendisine ağır gelen adam yolunu şaşırdı ve şaşıranlardan oldu.

“Allah(cc) nuru ile nurlanan peygamber ne söylüyorsa o hakikat benim gönlümde de doğuyor.” demeye başladı. Böyle diyen kâtibe Allah’ın(cc) kahrı erişti. Adam hem dînden çıktı hem de kâtiplik görevinden alındı. Kin güderek Efendimiz’in(sas) ve İslâm dininin düşmanı kesildi. 
Efendimiz(sas) “Ey inatçı kâfir! Madem ki nur sendendir, neden şimdi nursuz ve simsiyah kaldın? Eğer ilâhî bir nur kaynağı olmuş olsaydın senden böyle kapkara su çıkar mıydı?” diye sordu.
Kâtip halk arasında adı kötüye çıkmasın diye ağzını açmadı ve sustu. İçine düştüğü durumun üzüntüsünden yanıp yakılıyordu ama gururu yüzünden tövbe etmiyordu. 
Hikmetin gönlüne aks etmesi o kâtibi yoldan çıkardı. Sen de gel sadece kendini görme, kendinde bir şeylerin varlığına kanma ki bu varlık iddiası seni doğru yoldan saptırmasın.