HAZRETİ MEVLANA'NIN MESNEVİ'SİNDEN... (03.07.2016)

Evini ve yurdunu çok seven bir adamın karısı hileci, kötü huylu ve pasaklı bir kadındı. Adam ne getirse kadın onu tek başına yerdi fakat adamcağız buna ses çıkarmazdı. 

Bir gün, gelecek misafirler için adam maddi olarak sıkıntıya girip et aldı ve eve getirdi. Karısı eti kebap yaptı ve şarap ile yiyip bitirdi. Kocası gelince de onu oyalamaya çalıştı. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:
Adam: “Misafirimiz geldi, onlara sofra kurmamız gerekir. Et nerede?”
Kadın: “Ey bey! Senin getirdiğin eti kedi yedi. Eğer misafire et ikrâm etmek istiyorsan koş kasaptan tekrar et al!”
Adam: “Hizmetçi! Bana teraziyi getir de şu kediyi bir tartalım bakalım kedinin ağırlığı ne kadar gelecek?”
Kedi yaklaşık 4 kilo geldi. Adam kadına sordu:
“Ey kadın! Aldığım et 5 kilodan fazlaydı. Kedi ise 4 kilo geldi. Eğer 4 kilo gelen kedi ise benim aldığım et nerede? Eğer bu tarttığım et ise kedi nerede?”
Etrafa nûr saçan büyük bir velinin varlığı bedenden ibâret ise ruh nerededir? Eğer o ruhtan ibâret ise bu beden kimindir? Bu mesele içinden çıkılmaz bir meseledir.
Ekinin aslı tohumdur, ondan çıkan samanın çöpü ise kıymetsizdir. Allah(cc) hikmetiyle bu zıt olan şeyleri birleştirmiştir.