‘Yüzleşme’ kitabı mutluluk reçetesi sunmuyor

SİBEL ATEŞ YENGİN

sibel.ates@aksam.com.tr

“Şunları yaparsan başarılı olursun, bunlara da sahip olursan mutlu olursun” kavramını son zamanlarda daha çok sorguluyorsanız, Fırat Devecioğlu’nun Mona Kitap tarafından yayımlanan ilk kitabı “Yüzleşme”yle mutluluk ve yaşamın anlamı gibi sorularına farklı cevaplar bulacaksınız.

Bu kitabın diğer kitaplardan farkı ne?

‘Yüzleşme’nin farkı, okurla ihtimaller üzerine sohbet edebilen bir kitap olması. Bireyin anlam arayışında yanıtlarını bulabilmesi için “Şunu yap, bunu yap!” demiyor. Mutluluk reçetesi sunmuyor. Boş vaatlerde bulunmuyor. Gerçeğin gözlerine bakarak konuşmak istiyor. Gelen pek çok yorumda “sohbet ediyor gibi hissetme”nin öne çıktığını görüyoruz. Dinlemekten ziyade sohbete ihtiyacımız var. Bir diğer farkı, sözde mutluluk gurularına inat, sorunun kaynağına açık yüreklilikle işaret edebilmesi. Yani çağımızın sinsi tuzaklarını ele alması. Bu anlamda Yüzleşme, sorunu sadece kendimizde aramamız gerektiğini söyleyerek, sistemin yarattığı sorunları, eşitsizlikleri gözden uzaklaştıran kitaplarla aynı sınıfta değil.

Genelde yazarlardan konu hakkında veya karakterler hakkında her şeyi bilmesi ve çözmesi beklenir, istenir. Ancak siz kesin yargılara varmıyorsunuz. Biraz uzak duruyorsunuz bu konudan. Bunun bir sebebi var mı?

Kesin yargılar bana göre değil. Bu durumda okur kendi cevaplarına gidemez. Başkasının sesinden, kendi sesini duyamaz. Kesin yargı, kişinin kendi vicdanıyla baş başa kalmasını engeller. Kendini savunma uğruna düşüncenin üzerinde durmayabilir. Okur geçer, bir an iyi hisseder, ama ne okuduğunu kimi okuduğunu birkaç saat sonra unutur. Modern insanın yaşadığı ‘mutsuz’ günlerinin temelinde, kendi eliyle inşa ettiği ‘olması gerekenler’ vardır. Özgürlüğünü başkalarına ya da birkaç düşünceye devreder. Artık kendi zamanına da sahip değildir. Böylece ‘hap’ düşüncelere ihtiyaç duyar. Müzik marketinden ‘iyileştiren şarkılar’ albümünü alır. Psikoloğa gidip “Ne yapmalıyım?” diye sorar. Okuduğu bir şeyden somut yönlendirme bekler. Piyasa bu beklentiyi karşılar. Size ‘ne yapacağınızı söyleyerek’ para kazanan mutluluk tacirlerinin sayıları artar. Böylece aynı kısırdöngü oluşur. Yine kendi hayatınızda, başkalarının hayatını yaşarsınız. Kopya olmaya çalışmaktan, orijinal olduğunuzu unutursunuz. Oysa hayatınızı sizden başkası yaşayamaz. Yaşama sorumluluğu, kendi cevaplarını bulmayı gerektirir.

‘Yüzleşme’yi ne kadar sürede yazdınız ve nasıl karar verdiniz, hayal ettiniz?

2013’den bugüne düşünce yazıları kaleme alıyorum. !Yüzleşme’ bu yazılardan oluşan bir düşünce kitabı. Ancak bir şeylere ‘karar verme’ , ‘hedef koyma’ gibi düşüncelerim yok. Hatta bu türden arzuları problemli buluyorum. Kendimize koyabileceğimiz tek hedef, kendimizi olduğumuz gibi yaşayabilmektir. Bunun dışında bir hedefim yok. Çünkü olmak değil, oluşmak hayata anlam katıyor. Yıllarca boş hayaller, kararlar peşinde koşan insanlar tanıdım. Hayallerine ulaştıklarında, ‘boşlukla’ tanıştılar. İnsanın kendine hedefler koyması, kendine karşı duvar örmesidir. Hedefle yaşayan insan, bir şeyler başarsa da tatmin olamaz. Çünkü kendini değil, hayalini gerçekleştirmiş olur. Ruh, hayal değil, kendini yaşamak ister. Ancak hedeflediği kazanımlar uğruna, kendinden vazgeçenlerle dolu sokaklar.

Hayatım roman...

Neden pek çok kişi “hayatımı yazsam roman olur” der? 

Çoğu insan hayatının bir döneminde hayatının roman olduğunu düşünür, sonra sıradanlığını kabul eder. Yani herkesin hayatı kendi için bir romandır, ancak hiç kimsenin hayatı, bir başkası için roman denilecek kadar önemli değildir. “Benim hayatım roman” diyen biriyle, kariyerinin son albümünü ‘best of’ olarak çıkaran şarkıcı arasında fark yoktur.