Yılın en iyi Türk filmi vizyonda!

Başak Bıçak
basakbicak@gmail.com

İngiliz romantizminin babalarından Samuel Taylor Coleridge’ın, mürettebatıyla birlikte fırtınaya yakalanıp kaybolan gemicilerin başlarına gelenleri anlattığı meşhur eseri Yaşlı Gemici, Tolga Karaçelik’in Sarmaşık isimli filminde yeniden hayat buluyor. Samuel Taylor Coleridge’ın, yaşlı gemici ve mürettebatının fırtınaya yakalandıkları dizelerle açılan Sarmaşık, aslında bu betimlemelerle hikâyesine de giriş yapıyor. Çünkü Coleridge’ın fırtına tasviri, filmin başında yaşanacak olan sıkıntının habercisi görevi görüyor ve bir armatörün iflasıyla mürettebatının gemide mahsur kalması üzerine kendisini gösteriyor. Paralarını alabilmek için başka çareleri olmayan gemiciler arasından, gidecek yeri olmayanlar, kalmayı ve aylarca gemide beklemeyi göze alıyorlar. 

Albatrosun ölümü

Evini kaybeden uyuşturucu bağımlısı bir Roman, bir Kürt ve dindar bir karakterle, onların başındaki otoriter kaptandan oluşturulmuş gemi mürettebatı üzerinden ülke metaforu yaratıyor. Gemide geçen aylardan sonra yiyecek, su sıkıntısı yaşayan ve yapacak hiçbir şey bulamayan karakterler giderek gerçeklik duygusunu kaybetmeye başlayınca, film yeniden Coleridge’ın dünyasına dönüş yapıyor. Özellikle filmin en başında bir iki tane olan sümüklü böceklerin, gerçekliğin yitirilmesine paralel olarak artış göstermesi, Yaşlı Gemici’nin hikâyesindeki sümüklü yaratıkların ortaya çıkışına ve albatrosun ölümüyle lanetlendikleri döneme işaret ediyor ve gerçekten de, Kürt’ün ölümüyle gemidekiler kendilerini bir lanetin içerisinde buluyorlar. 

Kaçırmayın! 

Tek mekânda geçen ve gerilim dozu giderek yükselen film, sarmaşık imgesinin tüm gemiyi ve karakterleri çevrelemesiyle ayyuka ulaşıyor. Güncel meselelere yaklaşımının yanı sıra, hepsi doğru çizilmiş, seçilmiş ve oynanmış karakterleri, Sarmaşık’ın asıl gücünü oluşturuyor fakat Nadir Sarıbacak’ın varlığı, başarısının birincil unsuru oluyor. Özetle Sarmaşık, bu haftanın gişe bombaları arasında nefes almaya çalışan, sadece haftanın değil, yılın en 

iyi yerli filmi… Kaçırmayın...

Görkemli bir uyarlama

William Shakespeare’in ünlü tragedyası Macbeth, John Emerson’dan Orson Welles’a, Akira Kurosawa’nın Japon kurgusundan, Roman Polanski’nin etkileyici yorumuna ve Hint versiyonundan serbest uyarlamalarına kadar Shakespeare’in en çok rağbet gören eseri. Yeni Macbeth ise, Snowtown ile tanıdığımız Justin Kurzel’e emanet edildi ve Kurzel, karşımıza gelmiş geçmiş en görkemli Macbeth uyarlamasıyla çıktı. Görsel açıdan üst düzey bir işçiliği bulunan, kurgusuyla nefes kesen filmin tek sorunu, kendine özgü bir yorum getirememesi… Böylesine tanınan bir eserin, yeniden izlenilebilir olması için ihtiyaç duyulan “soluk” yeni Macbeth’te olmasa da, filmin büyüleyici atmosferi bu açığı kapatıyor. Elbette bu başarıda, Michael Fassbender’ın “Macbeth olmak için doğduğunu” kanıtlayan performansı da etkili… Edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden birini sinemada izlemekten bıkmayanlar için, yeni Macbeth doğru seçim.