'Yazmaya rüyalarımı yazmakla başladım'

ONUR AKBAŞ

 onurakbastde@gmail.com 

Gizem Serra Sözen TV programcılığı/sunuculuğunun dışında yazar yönünün de ağır bastığı bunu da çıkardığı ilk kitapla tescil eden tanımaktan hoşnut olduğum nadir bir kişiliktir. Talebimi kırmadı ve genelde bir TV sunucusu olarak soru soran değil bu sefer cevap veren yazar kimliği ile AKŞAM Pazar’a konuştu.

Gizem Serra Sözen kimdir?

İnsanın kendini anlatması ne zor… Bu soruya bir ömür cevap veremeyecekken birkaç kelimeyle tasvirini yapmaya çalışmak oldukça zorlayıcı. Yine de kim olduğumu birkaç kelimeyle anlatmam gerekirse, sıfatlardan, tanımlardan uzak, kendi hikayesinin peşinde, bir özgür ruh diyebiliriz…

Medyaya yönelik bir yetenekte yazma eğilimi nasıl ortaya çıktı? 

Aslında ben yazmaya rüyalarım yazmakla başladım. Gördüğüm rüyaları kaleme alırken hayatımın çok sıkıntılı bir dönemecinde yazmaya karar vermemle, bir sitede okuyucuyla paylaşmaya başladım. Bir süre sonra bir de baktım ki yazılarım ilgi çekmeye, merak uyandırmaya ve seneler önce yayınlanan arkası yarın programı gibi her kelimem heyecanla beklenilmeye başlandı sonra tüm bu yazıların bir kitap altında toplanması gerektiğine karar verdim. Medyaya yönelik bir yetenek içinde yazmayı amaçlamadım tüm bu gidişatı özetlersek. İndigo Dergisi senelerce çok severek takip ettiğim bir dergiydi. O zamanlar sitede yeni yazmaya başlamıştım. Şansımı bir dene-dim ve yazılarımı İndigo  Dergisi’ne gönderdim. Çok beğendiler ve o gün bugündür İndigo Dergisi’nde hala yazmak-tayım. Medya üzerinden yazı yazmamda ve yazdıklarımı kor-kusuzca paylaşmamda beni cesaretlendiren çok büyük bir adım oldu bu. Bu yüzden her zaman İndigo Dergisi’nin bende yeri özeldir.

Belli bir edebi türe bağlı kalmadan yazmanın ardındaki sebep nedir?

Belli bir sebebi yok aslında, kalıpsız, yargısız kendi dilimde hikayemin kalp atışlarını izledim… Bazen bir deneme yazısı, bazen bir hikaye, bazen yazdığım bir şiirle kalbime giden yol hangisiyse hikayemi şekillendirmesine izin verdim... İyi de oldu, başka türlü içime sinmezdi çünkü. Gel bu kısa hikaye ve yazılarını bir kurguya çevirelim, roman olarak basılsın diyen çok yayınevi oldu, ısrarla istemedim. Kitap bitmiş bir dosya halinde bir buçuk yıl bekledi. Önemi yok, yeter ki içime sinmesiydi. Öyle de oldu…

Bakıldığında şiirin peşinden giden bir üslubun var, son durak şiir olabilir mi?

Bu duyumu çok almaktayım, şiirsel bir anlatımım olduğu söylenmekte. Ben şiir okumayı çok seviyorum, belki onun da etkisi olabilir. Kendim arada bir birkaç dize de kaleme almaya çalışıyorum fakat bir şiir kitabı çıkartacak kadar değil… Birkaç dizede tüm duyguları sığdırmak ve en vurgulayıcı şekilde ona yakışır sözlerle okuyucuya servis etmek; şiirin gerçek anlamda hakkını vermek demek… Her zaman söylerim, şiir ya okuyanları kalbinden vurmalı, ya hiç yazmaya bulaşmamalı…

Henüz okumayan okurlara bir kapı aralasın diye soruyorum renklerin ve kırmızının hakim olduğu içerik ve başlıktaki bir kitapta nedir bu rengin anlamı?

Kırmızı çok canlı, gören gözleri harekete geçiren, ilham dolu bir renk… Gerçek de… Tutkusunu hiç saklamıyor, kendini hiç arka plana atmıyor, dolu dolu da yaşıyor bu renk… Ve en önemlisi heyecanını bulaştırıyor etrafındakilere. Bu anlamda ben hikayeme çok yakıştırdım. Çünkü ben de bir çok kişiye ilham oldum… Yolculuğumda uzaktan yakına herkes; bir şeyler aldı, daha önce göremediklerine uyandı, bunu biliyorum…