‘Üçüncü Adamlar’ın hakkı ödenmez

ARZU AKYOL
arzu.akyol@aksam.com.tr

Üçüncü sınıf lokantalarda doyurur karnını, Uyur üçüncü sınıf otellerde,Üçüncü sınıf rollerde oynar, Birinci sınıf kalple… Hüseyin Alemdar'ın Yadigâr Ejder anısına yazdığı şiirden bir bölüm bu… Türk sinemasında kıymeti çok da bilinmeyen üçüncü adamlarına bir selam göndermiş dizeler aracılığıyla Alemdar. Biz de bu isimsiz kahramanları yaşatmak için canla başla çalışan genç sinemacı Erhan Tuncer, sinemamızın en önemli karakter oyuncularından Yavuz Karakaş ve Hasan Yıldız’la bir araya geldik. Üçüncü adamlara ve kadınlara bir selam da biz gönderdik. 

Genç bir sinemacı Erhan Tuncer. Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölümü’nden mezun. Esas işi senaryo yazarlığı ve yönetmenlik… İlk uzun metrajlı filmi Ağustos Böcekleri ve Karıncalar festivallerde yarışıyor şimdilerde. Aynı zamanda Sinematek’te Dramatik Yazarlık ve Senaryo Atölyesi Eğitmeni… Sinemaya âşık bir adam… Onun bir diğer aşkı da Türk sinemasının kıymeti bilinmemiş ‘3.adamları’ ve ‘3.kadınları’… 2009 yılında arkadaşı Gürkan Bayar’la Üçüncü Adam bloğunu açmış. TRT Belgesel kanalı için Süheyl Elibol, Hakkı Kıvanç, Yavuz Karakaş, İhsan Gedik, Necdet Kökeş, Hasan Yıldız’la Mehmet Uğur’un hayatını anlatan bir belgesel serisi hazırlamış. Türk sinemasının en önemli karakter oyuncularından Yadigâr Ejder’in hayatını anlatan bir de kitabı var. Bütün bu çalışmalarının amacı yıllardır figüran zannettiğimiz karakter oyuncularına iade-i itibarda bulunmak. Genç bir sinemacının, birinci olmanın çok önemli sayıldığı modern çağda, sinema tarihimizin 3. adamları konusunda bu kadar duyarlı olması ve onların unutulmaması için canla başla çalışması umut verici doğrusu. Hasan Yıldız ve Yavuz Karakaş’ı anlatmaya zaten gerek yok. Türk sinemasında onların olmadığı film neredeyse yok gibi. Röportaj için Erhan Tuncer, Hasan Yıldız ve Yavuz 

Karakaş’la Üsküdar’da buluştuk ve keyifli bir sohbet eşliğinde Türk sinemasının isimsiz kahramanlarına bir selam gönderdik. 

ERHAN TUNCER 

Arkeolojik bir kazı yapıyorum

Arkeolojik bir kazı yapıyorum aslında. Bu çalışmalar karakter oyuncularını, set işçilerini, kameramanları, sette getir götür yapan insanları görmezden gelip sinemayı yalnızca büyük yıldızlardan ve büyük yönetmenlerden ibaret gösteren zihniyete bir tepki bir protestodur. Yönetmenler, başrol oyuncuları, önemli sinema filmleri bu işin iskeletiyse karakter oyuncuları da bu işin kanı, canıdır. Türk sineması onların hakkını ödeyemez. 

ÇOK GÜZEL TEPKİLER ALIYORUM
Blog çok güzel tepkiler alıyor. Türk sinemasının bu değeri çok da bilinmeyen kahramanlarıyla ilgili yüzlerce fotoğraf, bilgi, röportaj paylaşıyoruz. Şu anda on binlerce fotoğraf ve bilginin, derginin toplanmasının en temel sebebi, bu insanların isimlerini yaşatabilmek. Tarihe bir not düşüyorum ve şunu söylemeye çalışıyorum; “Cüneyt Arkın kadar Yavuz Karakaş da önemlidir. Kemal Sunal kadar İhsan Gedik de çok önemlidir. Ediz Hun kadar Yadigâr Ejder de önemlidir.” 
Bu benim misyonum. Bunun da çok temiz bir nedeni var: Sinemayı tutkuyla seviyorum.
HAYATTAYKEN İZLESİNLER
TRT belgeseli Süheyl Elibol, Hakkı Kıvanç, Yavuz Karakaş, İhsan Gedik, Necdet Kökeş, Hasan Yıldız’la Mehmet Uğur’un belgesellerini TRT Belgesel kanalı için çektim. Süheyl Elibol bölümü yayınlandı, diğer 6 bölüm hâlâ yayınlanmadı. Hakkı Kıvanç bölümünü izleyemeden vefat etti. Bu benim içimde hâlâ bir yara… Umarım bunu birileri okur da belgesellerimiz tekrar yayınlanmaya başlar. Hayatta kalanların izlemesini çok istiyorum. 

HASAN YILDIZ

Dünyaya yine gelsem yine bu işi yaparım

1947 Adıyaman doğumluyum. Adana’da büyüdüm. 1963 yılında Adana Şehir Tiyatrosu’nda eğitim aldım, sonra da oyuncu olarak kabul edildim. Bir yıl kadar orada oynadım. Şehir Tiyatrosu kapanınca açıkta kaldım. Diplomam olmadığı için Devlet Tiyatrosu kabul etmedi beni. O yıllarda Yılmaz Güney Adana’ya film çevirmeye gelmişti. Filmin adı ‘İkisi de Cesurdu’. O filmde küçük bir rolde oynadım. Yeşilçam kamerasıyla ilk tanışmam böyle oldu. 1965’te İstanbul’a geldim. Adana Şehir Tiyatrosu’nda yaşlı bir dekorcu amca vardı. Onunla karşılaştık. Beni figürasyon yazıhanesi olan Hüseyin Zan’a götürdü. Üç dört arkadaşla birlikte bana bir polis elbisesi giydirdiler, otobüse binip Ayhan Işık’ın setine gittik. Otobüste bizi gerçek polis sanmışlardı. O günden bugüne bu işe tutkuyla bağlandım. 1991 yılına kadar bir liste tutmuştum. O güne kadar 600’ün üzerinde filmde oynamışım o listeye göre. Sonra liste tutmayı bıraktım. Herhalde bugüne kadar 700’ü aşmıştır. 60-70 kadar da dizi var. 
EMEKLİ OLMAK İSTİYORUM
16 yaşından, 69 yaşına kadar, seks filmleri furyasının başladığı 70’lerin sonu hariç, başka bir iş yapmadım. Önümüze çuvalla para koyuyorlardı. Düşünün 5 milyon avans veriyorlar, iki daire 1,5 milyon lira. Ama ben oynamadım. O dönem bir fırında çalıştım, magazin mecmuasında foto muhabirlik yaptım. Sonra Taksim’de işportacılığa başladım. Bir yıl sürdü böyle. 1979’da o furya bitti ve Gelin Kayası filminden teklif geldi ikinci jön olarak. O filmle sinemaya tekrar döndüm. Ölsem, tekrar doğsam yine bu işi yaparım. O kadar seviyorum. Ölümüm de sette olacak herhalde. Ayaklarımın üzerinde durdum, evlendim, evime baktım, kiramı verdim, kızımı okuttum, Adana’da aileme baktım. Kazancım bu. Daha ne olsun? Benim bir şikâyetim yok. Tek şikâyetim emekli olamamak. Eski filmlerimizde yapımcılar bizi sigorta yapmadıklarından, şu an emekli olamıyorum. Şimdiye kadar 24 bin lira prim borcum birikmiş. Yüzlerce filmde çalıştım, her sette sigorta kartımızı aldılar. Yatırıyorlar sandık. Yıllar sonra bir kuruş dahi yatırmadıklarını öğrendik. Emekli olamadığım için bankalar kredi de vermiyor. Nasıl emekli olacağım bilmiyorum.
SETTEN KAÇAN SÜPERMEN
Setlerde çok ilginç olaylar yaşadık. Kara Şahin filminde Bizans komutanıyım. Kaçakları arıyoruz. Atlarla nehirden geçeceğiz. Onlar da bizi devirip dövecek. Biz atlarla daldık, ben atı devirdim suyun içine ama atın altında kaldım. Ayağım üzengiye sıkıştı, çıkamadım. Baktım olmayacak çizmeyi çıkarıp can havliyle suyun üzerine çıktım. Yavuz Selekman durumu bilmediği için vurup beni tekrar suya attı. Sahne devam ediyor çünkü. Ben “Boğuluyorum, vurma” diyorum ama anlamıyor. Bir iki derken en sonunda can havliyle ben ona bir tane vurup kendimi kıyıya attım. O da şaşırdı, yönetmene “Bana vurdu” diye sitem ediyor. “Ne yapayım, ölüyordum” dedim.  Yine bir gün 'Üç Süpermenler' diye bir film çekiyoruz. Üç süper jönümüz vardı. Bir tanesi Kemerburgaz’da kayalıklardan atlayacak. Brandayı gerdik bekliyoruz ama Hüseyin (Sayar) atlamıyor. Çıkıp baktık ki yukarıda kimse yok. Adam kaçmış. Akşam Yeşilçam Sokağı’nda Süpermen kıyafetiyle otururken bulduk. Kömür ocaklarına kömür taşıyan kamyonlarla Sarıyer’e gelmiş.
Oradan da belediye otobüsüne binmiş.

YAVUZ KARAKAŞ 

DEĞERİMİZİ BİLSİNLER

79 yaşındayım. Köklerim El Aziz Harput, doğum yerim Gaziantep. 5 yaşında Üsküdar’a geldim. Evliyim. Üç evladım, beş torunum var. 15 yaşında Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne girdim. Plaklar yaptım, turnelere çıktım. Sonra askere gittim. Dönüşte Allah nasip etti, Kolsuz Bebek fotoromanında doktor rolünde oynadım. Yıl 1960’tı. Fırsat verilse jön olabilirdik. Hep söylerim arkadaşlara; “Sizler mecmuada birinci, ikinci, üçüncü oldunuz, kontratları yaptınız, bizden tek farkınız buydu. Biz karakter aktörleri de sizleri destekledik oyunumuzla, siz başımıza jön oldunuz biz dayak yedik. 
Sonra da bize lütfen selam verdiniz” diye. 56 senemi sinemaya verdim ama ben ticaretle de uğraştım. 20 sene büfe işlettim, restoran açtım. O berbat filmlerde oynamamak için ben de Almanya’ya gittim. Kızım doğunca geri döndüm. Onun için zor durumlar yaşamadım pek. Sadece sinemayla ilgilenen arkadaşlarım oldukça zor durumlarda kaldılar.
SESLİ ÇEKİME GİDEMİYORUM
Benim toplam 200 kadar filmim var. 100 kadar da dizide oynadım. Şimdi sesli çekim var. Mahcup olmayayım diye teklifleri kabul edemiyorum o yüzden. Biz sufle ekolünden geliyoruz çünkü. 56 sene vezir olduk, şimdi rezil olmayalım diyorum. İlk sesli filmim Erhan’ın okul bitirme projesi olan İstanbul Efendisi. Ezberleyemiyorum… Erhan çok yardımcı oldu. Benim tek beklentim filmlerde oynamak. Sinemaya o kadar aşığım ki bu yaşta Van’da film çekilecek deseler hiç düşünmeden kalkar giderim. Sinema tutkum her şeyin üzerinde… Biraz uğraşsınlar ne olur bizimle. Sufleyle oynatsınlar yine. Bu yaşta ezber yapmak zor…
GENÇLER SAYGILI OLSUN
Jönlerden en çok Ayhan Işık, Sadri Alışık ve Ekrem Bora’yı severdim. Onlar daha mütevazı insanlardı. Türkan Şoray’ı da severim. Onunla çektiğimiz ‘Bir Dağ Masalı’nı her gün oynatıyorlar. Kemal Sunal’ı severdim. İyi Aile Çocuğu, İnek Şaban, Bekçiler Kralı gibi filmlerinde oynadım. Kasıntı arkadaşları sevmiyorum. Mesela jönlerin hiç birisinin gelip de karakter aktörlerle oturduğunu göremezsiniz. Niye kendilerini bu kadar büyük görürler, şaşarım. Gençlere tavsiyem setteki emekçilere, karakter oyuncularına saygılı olsunlar. Sette bizi tanımamazlıktan gelmesinler. Karakter aktörleri olarak çok az kaldık. Kıymetimizi bilsinler. Biz onların ustalarıyız. Türk sinemasının çınarlarıyız. Bir de kazandıkları paralarla yatırım yapsınlar. Yatırım yapmazlarsa ileride perişan olurlar.