Teröre inat, filmlerle umudu tazeleyeceğiz

ARZU AKYOL
arzu.akyol@aksam.com.tr

Türkiye’nin en köklü ve en büyük organizasyonu olan ve yarım asrı deviren Antalya Film Festivali bu yıl da ona emanet. 51. ve 52. festivalden sonra 53.’sünün de direktörlüğünü yapan başarılı yapımcı Elif Dağdeviren 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından iptal edilen organizasyonlara inat Antalya’da filmlerle umut tazeleyeceklerini söylüyor. Dağdeviren, “Teröristler; hayat yok olsun, Türkiye içine kapalı, hiçbir şey yaratamayan, üretemeyen mutsuz insanlar ülkesi olsun istiyorlar... Festivali iptal ederek onların istediklerini yapacağımıza, ‘hayat devam edecek’ diyerek yola devam ediyoruz” diyor.   

Üç yıldır Türkiye’nin en köklü festivallerinden biri olan Uluslararası Antalya Film Festivali’nin direktörlüğünüz yapıyorsunuz. Festival yönetmek zor mu?

Zor değil, dışarıdan göründüğünden çok çok daha zor. Hem yurtiçinde hem yurtdışında politik ve coğrafi olarak mücadele verdiğimiz bir ülkede, kültür sanat etkinliği yapmak gerçekten de sadece bir festival yapmaktan öte nitelikler gerektiriyor. Hele ki sinema gibi popüler bir alanda, ülkenin en büyük kültür sanat etkinliğini gerçekleştiriyorsanız…
Söylediğiniz gibi Türkiye son zamanlarda oldukça sıkıntılı günler geçirdi. Hatta bazı festivaller iptal edildi. Siz de iptal etmeyi düşündünüz mü hiç? 
İptal etmeyi düşünmedik çünkü bu sıkıntıları yaratanların, teröristlerin ve Türkiye’yi bu hale getirmek için uğraşanların tek hedefi zaten bu; hayat yok olsun! Türkiye içine kapalı, hiç bir şey yaratamayan, üretemeyen mutsuz insanlar ülkesi olsun istiyorlar... Festivali iptal ederek onların istediklerini yapacağımıza, “hayat devam edecek” diyerek yola devam ediyoruz.  Tabii bu kadar üzüntü varken festivali insanları umutlandırarak nasıl yapabiliriz, ona bakıyoruz. Örneğin bu yıl göçmenlerin sorunlarını ve dünyaya onların yalnız olmadığını filmler aracılığıyla anlatmak üzere ‘Hiçbir Yerin İnsanları’ başlığı altında bir bölüm yaptık. Aynı şekilde yaşadığımız 15 Temmuz’daki korkunç terör darbesine ‘Güneş Tutulması’ adı altında bir film programı hazırladık. “Eğer bu darbe gerçekleşseydi bakın başımıza neler gelirdi?” düşüncesini anlatmak, hatırlatmak üzere dünyanın gerçek darbelerini anlatan, gerçek filmlerinden yola çıkan bir film programı bu.  
Yarım asrı deviren Antalya Film Festivali Türkiye ve Türk sineması için ne ifade ediyor sizce?
Çok şey ifade ediyor. Üç yıldır AjansPress’ten günlük olarak haber akışları geliyor. Görüyorum ki, Türkiye’de sinema sektörüyle ilgili haberlerin çoğunda, örneğin bir oyuncudan söz ederken ‘Altın Portakallı’ veya bir filmden söz ederken ‘Altın Portakal da almıştı’ deniliyor. Bunun dışında Antalya, özellikle Antalya Belediye Başkanı Menderes Bey’in (Türel) ilk döneminde ve şimdi sadece film göstermekle veya oyunculara ödül vermekle yetinmeyen bir festival. Dünyadaki diğer başarılı örnekleri gibi Türkiyeli filmlere daha çok olanaklar sağlıyor. Ortaklıklar, alt yapılar, buluşmalar, networking, iletişim platformu olmak gibi alanlarda güçlü bir varlık ortaya koymuş ve şimdiden dünyayı dolaşmaya başlamış önemli filmlerde Antalya logosu yer almaya başlamış. Antalya, Türkiye Sineması için, sektör mensuplarının zannettiğinden bile çok daha önemli bir festival. Zaten bunu görebilseler ve daha çok insan festivaline sahip çıkmaya başlasa, Antalya dünyada rakibi az olan festivallerden biri olacak. Bu kadar iddialı konuşuyorum. 
Bu yılki festivalde  bizi neler bekliyor? 
Bu yıl beni çok çok heyecanlandıran Türkiye sineması adına kısa ve uzun vadede olumlu geri dönüşleri fazlasıyla alacağımıza inandığım FILM TMR platformu. Çekilmiş olan filmlerin ulusal ve uluslararası ticari potansiyeline, iletişim stratejilerine nasıl katkıda bulunuruz diye düşünerek geçen yıl ilk duyurusunu yapmıştık. Bu sene ayrıca Cam Piramit, akreditasyonu olan herkese açık bir festival merkezine dönüşüyor. Cam Piramit’le Antalya Kültür Merkezi arasındaki yürüme yolu ise Festival Yolu olarak sabah 10.00 ile gece 12.00 saatleri arasında tam bir şenlik alanına dönüşecek. Sinemaseverlerin, çocukların, ailelerin, gençlerin vakit geçirip müzik dinleyebilecekleri, filmlerle ilgili bilgi alabilecekleri, Türkiye sinemasının ünlüleriyle karşılaşıp fotoğraf çektirebilecekleri, imza saatlerinin, söyleşilerin olacağı bir alan olacak. 

ACIYI DA TATLIYI DA YAŞADIK

İftarlık Gazoz gibi en çok gişe yapan filmlerinin yapımcısı, yine Türkiye’nin en büyük ve en köklü organizasyonu olan Antalya Film Festivali gibi bir festivalin direktörüsünüz… İçinde olduğunuz her işin ‘iyi’ olma gibi bir özelliği var. Bunun sırrı ne?
Teveccühünüz. Sanırım bu seçebilmekle alakalı. Proje ve iş teklifleri geldiğinde cevap vermeden  önce “Bana ne katar, benden ne götürür, ben bu  işe ne katabilirim” diye düşünüyorum.
Bir organizasyondan sonra dilinizde kalan tat ne? 
Genellikle başarılı olduğunu düşündüğümüz organizasyonlarda, nefis bir sofradan, çok güzel yemekler yemiş olarak kalktığınızda aldığınız duyguyu alıyorum. Ama onun içine bazen acı biber kaçıyor... İstediğin kadar üzerine su iç         geçmiyor ve bir daha o acı biberi gördüğün vakit onu yemesem diye düşünüyorsun. Bunu da yaşamadık değil. 

HAYATLA VE KENDİYLE BARIŞIK OLMAK İNSANI GÜZELLEŞTİRİR

Hem güzel hem başarılı olmak biraz da tehlikeli bir durum. Bu tehlikelerden ve kem gözlerden kendinizi nasıl koruyorsunuz?
Ne güzel moral veriyorsunuz. Beni güzel gördüğünüz için çok teşekkür ederim. Aslında insanın hayata bakışı ve kendini hayata sunuşu onu güzelleştirir. Başarı da bunun içindeki noktalardan biri. Hayatla barışık olmak, kendinle barışık olmak, hatalarını kabullenmek... İnsanı bunlar güzelleştiriyor. Haklısınız ne yazık ki ikisi bir arada tehlikeli çünkü kendisini güzelleştirmeyi bilmeyen veya başarısızlıklarının sorumluluğunu üstleneceğine başkalarına çamur atanlar o kadar çok ki... Hepsi nedensiz yere birer düşmana dönüşüyor. Ama beni iyi görenler, sizin gibi güzel görenlerle ilişkilerim o kadar pozitif ve tatlı ki, karşımdaki insanlardan güzellik alıyorum, güzellik veriyorum. Bunu tercih etmeyenler varsa da hayatı ve güzel ilişkileri ıskalamak onların kaybı, benim değil. 

NAR’A SARILDIĞIM AN GERGİNLİĞİM YOK OLUR

Çok yoğun bir çalışma temponuz olduğunu biliyoruz. Peki, sadece kendiniz için yaptığınız neler var? Ne dinlendirir Elif Dağdeviren’i?
Şimdi film seyretmek diyeceğim herkes sesli gülecek. Ama şöyle söyleyeyim, festival temasının dışında, mesela Fantastik Dörtlü, X-Men gibi filmleri seyretmek beni çok dinlendiriyor. Bir de Çeşme Ilıca’daki Nars Otel. Eşimle adeta evimiz oldu. Püfür püfür iskelesinde kalabalığın içinde ıssız ama şahane yemekleri olan bir adaya düşmüş gibiyiz. Ve kesin terapiler silsilesi; sudoku, bir romanın içindeki dünyada kaybolmak, köpeklerim Nar ve Limon... Nar’a sarıldığım anda bütün gerginliklerim su gibi akıyor gidiyor.