Orhan Pamuk’un ‘Kafamda Bir Tuhaflık’ kitabını okurken; sokak satıcıları, kışın yoldan geçen bozacıları, loş ışıklı sokaklarda aniden karşımıza çıkan tulumba tatlıcıları ve nostalji kokan şekerci dükkânlarıyla İstanbul’un daha da güzel olduğunu anlıyor insan. Bu şeker dükkânlarını yeni baştan keşfetmek için bayramlar en güzel sebeplerimizden biri…
Şöyle bir geçmişe baktığımızda görüyoruz ki; İstanbul’da yer alan tarihi şekerci dükkânlarının birçoğu 1800’lü yıllarda refah ve gücün simgesi sayılan ‘akide şekerleri’ satıyormuş. Sonradan çeşitlerini artırıp, Osmanlı döneminden bugünlere kadar karşımıza çıkan akide şeker, draje, lokum ve reçel de üretmişler. Klasik sokak lezzeti olarak karşımıza çıkan mesir macunları ise ilk olarak Yavuz Sultan Selim’in eşi, Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan’ın hasta olması üzerine; 41 çeşit baharat karıştırılarak elde edilmiş ve günümüze kadar gelmiş. Şimdilerde Karaköy ve Sirkeci civarında karşımıza çıkıyor. İnce çubuklara sarılan ve bakır kaplarda sunulan macun, iyileştirici ve dinç tutan özelliği sebebiyle özellikle de kış aylarında tüketiliyor. Özenle ve el emeğiyle üretilen şekerlemelerin satıldığı şekerci dükkânları hâlâ eski değerini koruyor. Müdavimlerine eskiden nasılsa, şimdi de aynı özveriyle hizmet veriyor. Kiminin acıbademi damaklarda ve hafızalarda, kiminin sakızlı lokumu… Aslında şeker biraz bahane. Asıl güzellik; bayram öncesi huzur vadeden bu dükkânların içine girip o nostaljik İstanbul havasını solumak. “Nerede o eski bayramlar?” diyenlerdenseniz, bu geleneksel dükkânlar sizi bir nebze de olsa, o günlere geri götürecek.