Başakşehir Su Müzesi’nde sergileniyor. Roma, Bizans ve Osmanlı dönemi su kültürüne ait sayısız eserin yer aldığı Su Müzesi'nde gündelik yaşamdaki su ritüelleri, suyun belleği, ruhu ve insana dokunuşu görülebiliyor.
SU HAYAT KAYNAĞIDIR
Müzenin kuruluş kaynağını Kur'an-ı Kerim'den aldıklarını açıklayan Ali Topçu, "Su vazgeçilmezdir, hayat kaynağıdır. Kâinat suyla dirilmiştir. Ezelden ebede varlık sebebi su olmuştur. Kuran-ı Kerim'de bir ayette 'İnsan ve tüm canlılar sudan yaratılmıştır', diye bildiriliyor. Biz de buradan yola çıkarak diyoruz ki; hepimiz sudan kardeşleriz, hepimiz duru bir damlayız. Su gibi duru ve temiz kalırsak dünyamız da duru ve temiz kalacak. İş adamı olarak da bizler dünyanın geleceğine bir tuğla koyalım istedik. Balıklar gibi yüzüyoruz, kuşlar gibi uçuyoruz ama kardeşler gibi yaşayamıyoruz. İstiyoruz ki suyu kardeşliğe vesile kılalım" diye konuşuyor.
BARDAKLAR, TESTİLER…
Roma, Bizans, Osmanlı, Cumhuriyet dönemi testiler, bardaklar, çeşme başlıkları, hamam eşyaları, musluklar, güğümler, mataralar, su küpleri gibi suya temas eden eserlerin yer aldığı müzede Fuzuli'nin Su Kasidesi, su minyatürleri gibi yazılı metinler ve fotoğraflar da dikkat çekiyor. Klasik koleksiyonerlik ve müzecilikten öte işin felsefesini, ruhunu, ecdadımızın gündelik yaşama yansıyan naif yönlerini, inancını ve değerlerini ortaya koymayı ve dünya insanlığıyla buluşturmayı arzuladıklarını belirten Topçu suyun felsefesini şöyle anlatıyor: "Müzedeki koleksiyon Roma-Bizans döneminden başlıyor. İki bin yıllık eserler bu koleksiyonda yer buldu. Her bir eser gönülle, ince bir işçilikle yapılmış. İnsan olarak yüzde 100 suyuz, vücudumuzda ki su tükendiğinde de ölüm gelmiş oluyor. İnsanlar gibi ağaçlar da su tükendiğinde kurur. Allah-ü Teâlâ ayrı bir hikmet bahşetmiş suya, kâinatın her zerresinde su var. Dolayısıyla bu koleksiyon değil, eser biriktirmek değil. İnsanlara sudan bir damla olduğumuzu hatırlatmak, su gibi duru olabilmeyi hedef koyabilmek. Hepimiz, suyun ete kemiğe bürünmüş şekliyiz. Su çok