Sosyal medya hiç bana göre değil!

MEHMET EMİN DEMİREZEN

emin.demirezen@aksam.com.tr

Wallpaper ve Monocle dergilerinin yaratıcısı, yaşam stili gurusu Tyler Brule birkaç hafta önce Gayrimenkul Zirvesi için İstanbul’daydı. “Geleceğin Marka Şehirleri’ni anlatan Tyler Brule ile buluştuk. Hem İstanbul’u hem de kendisini konuştuk.

Bir şehrin marka olabilmesi için ne tür unsurlar gerekiyor?

İyi bir lidere ihtiyacı öncelikle. İnsanlar, şehirlerine genellikle bir logo buluyor ve o logoyla yeni bir şey yaptıklarını ve bundan sonra da her şeyin olabileceğini sanıyorlar. Ama maalesef bu durum böyle olmaz. Bir şehrin marka olabilmesi için 2 şey gerekli; iyi bir yönetim ve iyi bir liderlik!

İstanbul dünyada nasıl bir konuma sahip?

İstanbul 10 sene öncesinde yukarıya giden bir şehirdi. Şimdi markalaşma konusunda biraz geride kaldı. İstanbul’un kendini yeniden tanıtıp, biçimlendirerek sunması gerekiyor. Böylece insanlar buraya turizm için gelsinler ya da gelip yatırım yapsınlar. Buraya geldiklerinde de kendilerini güvende ve korunmada hissetmeleri gerekiyor.

İstanbul’un sizce olumlu ve olumsuz yönleri neler?

Bence İstanbul’un çok önemli bir tarihi ve lokasyonu var. Sürekli yaşayan bir şehir. Ayrıca inanılmaz bir yemek kültürüne sahip. Bunların yanı sıra otantik bir şehir, kendine has bir kimliği ve tarzı var. Bence bu bazı şehirlerin sahip olamadığı bir şey. Olumsuz yönleriyse, bildiğim kadarıyla yaşama zor yaşam koşulları (maddi), trafik, zaman önemli bir şey ve yolda geçen zamanla birçok şeyi deneyimleme süreniz az! Yöneticilerin bunu düzeltmek için çalışma yapması gerek ancak bu sadece İstanbul’un değil Londra’nın da problemi.

Yayıncılık dünyasının çok önemli isimlerinden birisiniz. Bunca yıl nasıl bu başarıyı kazandınız?

Bizler bağımsız ve aile şirketi olduğumuz için avantajlara sahibiz ve kendimizi yayıncı olarak görmüyoruz. Bu şekilde diğer şirketlere zarar veren trendlere bağlı kalma gibi bir zorunluluğumuz yok. Dijital yayıncılığı bir strateji ya da kazanç modeli olarak görmüyorum. Aynı zamanda diğer firmaların uzak durduğu alanlara yani kitaplar büyük yatırım yapmaktan kaçınmıyoruz. Bunlarda bizim büyümemize yardımcı oluyor.

SIKI BİR TAKIMA SAHİBİZ

Bir sloganınız var mı?

Japonya’da ciddi bir zaman geçirmediğiniz sürece yarım bir insansınızdır.

Bildiğim kadarıyla sosyal medyayı kullanmıyorsunuz, neden?

Söyleyecek ne var ki? Sosyal medya benlik bir şey değil. Sosyal medyayı aynen keçi peynirini sevmediğim gibi sevmiyorum.

Çok önemli ve sektörün öncü dergisi olan Monocle’ın başındasınız. Bunu nasıl yönetiyorsunuz?

Sıkı bir takıma sahibiz, güçlü bir vizyonumuz var ve mücadele ederek çalışıyoruz. Her sayfasını basılmadan önce tek tek okurum. Monocle olarak 2007 yılında kendimiz bir hedef koyduk ve bu yıl geldiğinde 10 sayı çıkarma rakamı belirledik. Bu yıl ise 36 dergi, gazete, kitap basıyoruz. Üç yeni büro açacağız, 24 saat açık radyo istasyonu kuruyor ve 50 kısa film yapıyoruz.

İYİ BİR SATICI OLMALISINIZ

İyi bir gazeteci ve girişimci olmanın sırları nelerdir?

İyi bir hikâye için bunu yakalayacak gözünüz olmalı. İyi bir satıcı olmalısınız. Espri duygunuzu korumalı ve detaylara odaklanmalısınız.

Sizi bu hayatta mutlu eden şeyler ne peki?

Güneşli bir gökyüzü altında elimde sayfalarla ve kahvemle oturmak. Sonrasında ise sabahın erken saatlerinde göle yürümek.

HERKESİN YAPTIĞI İŞİ YAPIYORUM

Bugüne kadar gerçekleştirdiğiniz en büyük başarı nedir?

Bunu söylemek gerçekten zor. Yani herkesin kendi işini yaptığı gibi ben de kendi işimi yapıyorum ve bunun büyük kısmını bir başarı olarak göremiyorum. Bence insanlar yayınlarımızı beğendiği zaman, bize yazı yazıp perspektiflerinin değiştiğini ya da dünyaya bakışlarının genişlediğini, açıldığını söylediklerinde de mutlu oluyorum.