Son İstanbul bükücü

Mekân bükme yöntemiyle İstanbul’un masalsı sokaklarını yeniden yorumlayarak aklımızı alt üst eden Aydın Büyüktaş Flatland adını verdiği çalışmasıyla sosyal medyanın yanı sıra dünyanın en prestijli yayınlarının da dikkatini çekti. Fotoğraf sanatçısı Aydın Büyüktaş’la ses getiren projesini konuştuk.

UYGAR TAYLAN

uygartaylan@gmail.com

Yönetmen Christopher Nolan'ın kültleşmiş Inception (Başlangıç) filminin algılarda yer edinen mekan bükme uygulaması, fotoğraf sanatçısı Aydın Büyüktaş'ın gözünden İstanbul sokaklarına uygulandı. Sanatçı bu tekniği İstanbul'un eşi benzeri olmayan sokaklarına uygulayınca sanat çevreleri tarafından alkışa tutuldu. Huffington Post, Bored Panda, Art People Gallery gibi birçok prestijli yayında yer bulan Büyüktaş, kendine özgü yöntemini de işin içine katarak 

İstanbul'un boyutlarıyla oynadı. 

>>> İŞTE O MUHTEŞEM FOTOĞRAFLAR - TIKLAYIN

Büyüktaş, Eminönü Yeni Camii, Sultanahmet Meydanı ve Şükrü Saraçoğlu Stadyumu gibi mekânları farklı açı ve yükseklikten drone’larla (helikopter kamera) fotoğraflayarak, İstanbul’un masalsı dokusunu Flatland adını verdiği projesiyle ortaya çıkardı. 

ÇOCUKLUK HAYALİM

Sizi tanıyabilir miyiz, Aydın Büyüktaş kimdir?

Ankaralıyım. Bir süre Alanya’da da yaşadım ama çocukluğum ve üniversite yıllarım Ankara’da geçti. 2000 yılında çocuklu hayalim olan grafik, sinema, animasyon, güzel sanatlar gibi konularda çalışmalar yapmak için İstanbul'a taşındım. 2005 yılından itibaren post production ajanslarında çalışıp 2008’de bu sektörü bıraktım. Ürettiğim karakter dünya çapında ünlenince eş zamanlı fotoğraf alanında kendimi geliştirmeye başladım. 2012 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fotoğraf Bölümü’ne girdim.

Fotoğraf tutkunuz nasıl başladı? Visual Effect ve 3D'yi fotoğrafla birleştirmeye nasıl karar verdiniz? 

2003-2004 yıllarında görsel efekt ve animasyonla ilgilenmeye başladığımda, çocukluğumdan itibaren rüyalarımda gördüğüm gerçek üstü mekanları gerçekleştirebileceğim fikri yavaş  yavaş kafamda oluşmaya başlamıştı. Çocukluğum ve ergenliğim, Isaac Asimov ve H.G. Wells gibi bilim kurgu yazarlarının bilim kurgu serileriyle Bilim ve Teknik gibi dergileri okumakla geçti. Bu kitaplar; solucan delikleri, karadelikler, paralel evrenler, kütle çekimi, uzayın ve zamanın bükülmesi gibi konuları sorgulamamı sağladı. Michio Kaku’nun “Hyperspace” kitabını okurken yaşadığımız mekânın üzerinde bir kara delik oluşursa uzayı, zamanı, mekânı nasıl bükeceği sorusu aklıma takıldı. O dönemlerde de 3D’de mekân bükme çalışmaları vardı ama bunu fotoğrafta 3D kullanmaksızın yapma fikri bana daha yaratıcı geldi. 

4 YAŞINDA FİLM KOPTU

“Flatland” projesine başlamadan önce nelerden esinlendiniz?
 Kaku, “Hyperspace” kitabında dördüncü boyuttan bahsederken Edwin Abbot’ın “Flatland: A Romance of Many Dimensions” kitabından örnekler kullanıyordu. 1884’de yazılmış kitabın, boyutları birbirine bağlama şekli ve boyutlar arası geçişin algılanmasındaki zorlukları, basit örneklerle anlatması beni çok etkiledi. Fotoğrafta uzayı bükme fikri ve İstanbul’a bu mantıkla bakabilirim düşüncesi o anda birleşti. Projemle bu kadar örtüşen kitabın ismi ironik olarak da çalışmalara çok uygundu.

Projenin bir hikâyesi var mı?
4-5 yaşlarında, masanın üzerine iki sandalye koyup “Paraşütle atlıyorum” diyerek, elimde naylon poşetle yüz üstü atlamışım (gülüyor). O andan itibaren bende film koptu. Ailem, sağlığıma yeniden kavuşmam için bir yıl uğraştı. Galiba bu düşmenin etkisi ve bilim kurgu romanlarına olan merakımdan, çocukluktan beri çok garip rüyalar görüyorum. Rüyalarım şu andaki çalışmalarıma benzeyen veya daha da ötesinde sahnelerle dolu. Fotoğrafların çekim aşamasına geçmeden iki ay kadar planlama aşamasıyla uğraştım. 3D’de şehirler oluşturdum. Sanal fotoğraf makinelerini yerleştirerek binlerce kare render aldım. Fotoğrafların çekileceği noktalar, istediğim eğim ve birleştireceğim noktaların hepsi fotoğrafı çekmeden önce en ince detayına kadar planlanmış oldu ve manipülasyon ihtiyacı kalmadı.

Christopher Nolan'la popülerleşmiş "mekân bükme" fotoğraflarda kullanılmış mıydı? 
Christopher Nolan'ın tüm filmlerini çok beğendiğimi söylemek isterim. Görsel efekt işinde çalıştığım ve özel ilgi alanım olduğu için mekan bükme denemelerini, filmden çok daha önce 3D olarak görmüştüm. Ancak Inception’daki o sahne çok başarılıydı ve filmin de popülaritesiyle herkesin aklına kazındı. Çocukluğumda okuduğum bilim kurgu romanlarında, yer çekimi yaratmak için uzay gemilerinin bir bölümü tekerlek mantığında çemberden yapılır. Bu merkez etrafında bir bisiklet tekeri gibi dönmeye başlayınca yer çekimi oluşur. Doğal olarak insanlar bükülmüş mekânlarda yaşarlar. Daha önce fotoğrafta bunu deneyene ben rastlamadım.

Neden İstanbul’u tercih ettiniz?
Yaşadığım kent olduğu için İstanbul ama başka kentlerde de çekeceğim. Fransa, Almanya, Çin ve ABD’de gördüğüm bazı mekânlarda da çalışmak isterim. 

Amacı ne bu çalışmanın?
Amacım biraz dadist biraz da kubist mantıkla, var olanı olduğundan farklı göstermek, sorgulatmak. Bu sayede;  çoğu zaman dikkatimizi dahi çekmeyen, belleğimizdeki genel geçer mekân algılarını yerle bir ederek, daha romantik bir bakış açısı hedefliyorum. 

Sizin için "Adeta paralel evrenler yaratıyor" deniyor...
Bilimsel olarak bizimkiyle birebir evrenlerin olduğu öngörülüyor ve bunların bize olan tahmini uzaklıkları aklımızın alabileceği mesafeleri aşıyor. Bense, bu evrenin bize çok yakın olduğunu hayal ediyorum. Serinin ismi “Paralel Evrenler”… Belki bu seriden de etkilenerek böyle diyorlar. Aslında tüm yaptığım seriler, fotoğrafta manipülasyondan kaçınıp algıda manipülasyonlarla, var olanı olduğundan farklı göstererek, yaşadığımız mekânları sorgulatma kaygısı taşıyor. Fotoğraf, video ve 3D destekli bilim kurguyla ilgili farklı serilerle rüyalarıma devam edeceğim.