Kısa öykü: Soğuktan gelen kaset

Koridordaki sağ odaya girip, kapısını kapattı. Kısa bir sessizlikten sonra Rezzan Hanım özür diledi.

RÜYA ERSİNA UYGUR

ersinaru@gmail.com

-Kravat takmalı mıyım?

Aynada kıyafetimi son kez gözden geçirirken dönüp baktım.
-Hayır, yeterince ciddi gömleğin.
İlk kez bir milletvekilinin evine gidecektik, üstelik bir gurup başkanvekili. Üçüncü katımızı ikinci rezidansları olarak tutan Samim Bey ve eşi Rezzan Hanım’ın «hoşbulduk» partisine biz de davetliydik. İstanbul’da apartman komşuluğunun  kalmadığına hükmetmiş olmalılar, onlar bizi çağırmışlardı.
Kapıları ardına kadar açıktı. Ev sahibesi teşekkürler ederek orkidelerimizi hizmetçiye devrederken Beyefendi de bizi balkona doğru divanlardan birine yönlendirdi. Giriş katı komşularımız bizi görünce gülümsediler.
-Ne güzel oldu yönetim toplantısı dışında buluşmamız diye atıldı Nefise Hanım. Bu ilkimiz olsun!
Evin kapısı kapanmış, evsahipleri 14 daireden toplanabilen 9 kişi ile tek tek yakından ilgileniyorlardı, zil çaldı. 5 Yaşlarında bir çocuğun çığlık atarak içeri dalmasıyla kalabalığı görüp durması bir oldu. Ölçülü gülüşler arasında Rezzan Hanım torununu kucağına alarak arkadan gelenleri «kızım ve damadım» diye tanıttı.
Bakır tepsiler içinde paçanga börekleri gezdirilir, herkes yanındakiyle sohbet ederken birden açılan televizyonun sesi salonda adeta patladı. Rezzan Hanım kumandayı torununun elinden almaya çalışıyor, küçük yaramaz gıdıklanıyormuş gibi kıkır kıkır gülüyordu.
Spikerin internete düşen yeni bir kasetin haberini vermesiyle bakışlar duvardaki plazma ekrana döndü. Milletvekilinin ismini öğrenmek için dikkat kesilmiştik ki televizyonun ekranı karardı. Tolga kumandayı ortaya fırlatmış, bağırarak koşuyordu.
-Dedemin de kaseti var! 
Salon o an dondu.
Tolga aynı hızla gelirken Samim Bey elindeki CD’yi  kapıp baktı. Sonra da rahatlamış bir halde hepimize gülümsedi.
-Torun isteyince, kasetime bakmak vacip oldu.
Ekranda beliren seçimler için hazırlanmış bir reklam filmiydi. Samim Bey Ankara’daki evinde Rezzan Hanımla, kızı ve damadıyla görünüyor, iyi bir eş, baba rolünden sonra Tolga kucağında dede oluyor, çarşıda içimizden biri olarak geziniyor, bir Karadeniz ilinde, bir Akdeniz kıyısında, bir Van’da, bir Edine’de halka konuşuyor, sonunda yine Tolga kucağında altta sloganı beliriyordu:
«Hiçbir miras dürüstlük kadar zengin değildir» 
Ayrılırken herkes kendisine seçimlerde başarılar diledi.
Karşı daireden Emel Hanım yeni kaseti sordu.
-Sizce seçimlerin kaderini değiştirir mi?
Samim Bey sinirlendi.
-Umarım sözkonusu milletvekil şantaja boyun eğmez. Bu çirkin bir oyun hanımefendi!
Eve dönünce hemen televizyona koştum. Kanallar altyazı geçiyordu. Eşim üstünü değiştirmiş, döndü.
-Kim, belli mi?
O sırada yayın kesildi ve mikrofon parti sözcüsüne tutuldu.
-Gurup başkanvekilimiz ile ilgili çirkin bir kaset hazırlanmıştır. Kendisi dürüst ve şerefli bir aile reisi…
-Gurup başkanvekili mi dendi?
Dehşet içinde elimle ağzımı kapadım. Torunu Tolga’nın «dedemin de kaseti var» diyerek koşup getirdiği Samim Bey’in seçim reklamı ekranda dönüyordu.
Kapının ısrarlı çalınışıyla irkildim.
Samim Bey ve Rezzan Hanım ifadesiz yüzleriyle karşımızda duruyorlardı.
-Telefonunuzu kullanabilir miyiz? 
Seyyar telefonu uzatırken koridorun sağındaki odada rahatça görüşebileceğini söyledim.
-Gerek yok hanımefendi, ayrıca sizin de şahitlik etmeniz tercihimdir dedi.
O numarayı çevirirken çay suyunu koydum.
-Nataşa dedi Samim bey, seni almaya araba gönderiyorlar. Plakası daha önce belirttiğim gibi. Birazdan görüşmek üzere kızım.Sana çok teşekkür ediyoruz, ben de, Rezzan da.
-Nataşa,  diye açıklama getirdi salonda bir koltuğa ilişmiş Rezzan Hanım, gerçek ismi değil, biz onu çocukluğundan tanırız. Petersburg’da tiyatro öğrencisidir. Türkçeyi anadili gibi konuşur. Kırmadı, Samim’in kasedinde oynadı.
-Hangi kasedinde? diye sordum safça.
Sinirle güldü Rezzan Hanım. 
-İşte televizyonda bahsi geçen…
-Şantaj kasetim efendim diyerek başını kaldırdı Samim Bey.
Çaylarımızı içerken bunun şantaj çetesini ortaya çıkarmak için özel hazırlanmış bir kaset olduğunu açıkladılar. «Daha fazlasını söyleyemeyiz» dediler.
Telefon çaldı. Arayan erkek sesi Samim Gürsoy ile görüşmek istiyordu.
-Samim Gürsoy Bey mi? diye ona duyurmak için tekrarladım.
-Beklediğim telefon diyerek ahizeyi aldı Samim Bey.
Koridordaki sağ odaya girip, kapısını kapattı. Kısa bir sessizlikten sonra Rezzan Hanım özür diledi.
-Sizi de bu işlere karıştırdık ama bugün en çok size güvenebileceğimize karar verdik. Malum telefonlarımız dinleniyor olabilir.
Samim Bey’in geri dönmesiyle kalkmaları bir oldu.
-Televizyonda birazdan bizi göreceksiniz diyerek ayrıldılar.
Kanalları zaplarken telefonun çalmasıyla irkildim.
-Ne o? dedi hattın ucundan çocukluk arkadaşım Leyla, sesin pek bir garip geliyor?
-Kaset olayını duydun mu?
-Aman dedi Leyla, rezalet dizboyu. Artık izlemiyoruz.
-Bu seferki başka. İzle, sonra perde arkası bizden…
Meraklı sorularını «sonra, sonra» diye geçiştirerek telefonu kapatmıştım ki ekrandaki yayın yarıda kesildi,  Vali şantaj kasetini düzenleyen örgütün bu sabah itibarıyla çökertildiğini müjdeledi. Bir soru üzerine «ayrıntılı açıklamalar ileriki saatlerde yapılacak. Ama şu kadarını söyleyebilirim ki operasyon bugün bir kasetin internete konulmasının hemen akabinde gerçekleştirildi. Şimdi sözü kasetin konusu olduğu ileri sürülen şerefli milletvekili kardeşimiz  Samim Gürsoy’a bırakıyorum» dedi.
Kameralar Samim Gürsoy ve eşine çevrildi. Rezzan Hanımın yanında uzun boylu, sarışın bir kadın yüzünü gizleyen siyah maskesiyle duruyordu.
-Bu çirkin kasetin konusu olduğu iddia edilen Türkiye Cumhuriyeti milletvekili ben Samim Gürsoy diye televizyon izleyicilerine bakarak tek tek kelimeleri telafuz etti komşumuz. 
-Şerefli kimliğini gizlemek zorunda kalan maskeli hanım kızımız çirkin kasette benimle ahlaksız ilişkisi olduğu iddia edilen Nataşa oluyor. Ortamızda ise 38 yıllık hayat arkadaşım Rezzan Gürsoy.
Samim Bey kameranın o an göstermediği birinden bir zarf aldı.
-Umarım kasetim Türkiye’de sonuncusu olur diye söze başladı. Şimdi size iki kaset izleteceğiz. Birincisinde montajlı çirkin sahneleri karartacağız. İkinci kaset ise karşınızdaki bu cesur Rus kızının fedakarlığıyla gerçekleştirilmiş ahlaksız oyunu açığa çıkaran bizim versiyonumuzdur.
Şantaj kaseti kapının açılıp Samim Bey’in içeri girmesiyle başlıyordu. Biraz önce birlikte olduğumuz komşumuzu böyle bir kasette görmek, her ne kadar sürprizli  sonunu merak etsem de, beni rahatsız ediyordu.
Askılı elbiseli, yüzünü  saçlarıyla ustaca gizleyen Nataşa onu elinden tutup salona götürüyordu. Masada iki içki bardağı, ortada içi dolu meyva tabağı vardı. Gülüşmeler geliyor,  kaykılmış oturan Samim Bey görünüyordu. Kravatını gevşetip yaka düğmesini açıyordu. Sonra kadın ve erkeğin sallanarak yatak odasına girişleriyle birlikte kaset durduruldu. 
-Şimdi başrollerinde karşınızdaki bu üçlünün oynadığı bizim versiyonumuza bakınız dedi Samim Bey. 
İkinci kaset de aynı şekilde başlıyordu. Bir farkla, salonda biraz önce görüş alanımıza girmeyen köşede, masanın hemen arkasında Rezzan Hanım ile 40 yaşlarında takım elbiseli, kravatlı, dizinin üstünde dosya bulunan bir kişi daha vardı. Kamera yaklaştığında yer adı bantlanmış sadece Birinci Noterliği damgası görünen dosyada kimlikleri belirtilen kişilerin saat ve dakika verilerek iskemlede oturmaya başlama saatleri okunuyordu. Samim Gürsoy- kapıdan giriş 15:34. Masaya oturuş 15:35. Biraz daha ötede ise Samim Bey’e benzer cüsseli ve aynı kıyafetli biri sahneye çıkmayı bekleyen bir aktör gibi bir ayağı önde bekliyordu.
Samim Bey kaykılarak oturuyor, sonra hemen kalkıp yerini benzerine bırakıyordu. Nataşa ve Samim Bey’in dublörü sallanarak yatak odasına doğru yürüyorlardı. Ardından kamera Samim Bey’i, karısı Rezzan Hanım’ı noter olduğunu anladığımız kişiyle sandalyelerinde yanyana otururken gösteriyordu. Kamera dosyaya odaklanıyordu. Noter saatine bakıyor ve eşinin yanındaki iskemleye oturuşun karşısına 15:36 yazıyordu.
-İnanılmaz diyerek bir oh çektim.
Eşim düşünceliydi.
-Herşey güzel de, bu sadece şantaj kasetinin gerçek olmadığını, hatta Samim Bey tarafından dublör kullanılarak birinin diğerini yalanladığı iki kasetin yaratıldığını gösteriyor.
- Çete nasıl mı çökertildi diyorsun? 
-Evet, öyle bir şey olmalı ki çete birinci kasete inandırılmalı. Bunu yapabilecek tek kişi Nataşa rolündeki tiyatro öğrencisi.
O günden beri Samim bey ve eşi Rezzan Hanım görmemiştik. Bir gün giriş kapısında Rezzan Hanımın dost gülüşüyle karşılaştım. Bir taşıma kamyonu bahçedeydi. Bu katı sadece kaset olayı için tutmuşlar. Eşyalar kiralıkmış, şirket geri alıyormus. Bir kahve içimlik zamanı vardı, «o eski İstanbul siluetli, güzel balkonumuzda».
Kahvelerimizi içerken merak ettiğim tüm soruların cevabını ağzım açık dinlemiştim. Büyük bir ustalıkla gerçekleşmişti Rus tiyatro oyunculu kaset! 
Kasetteki Nataşa, gerçek ismiyle Olga, Samim Bey ile Rezzan Hanımlara üç ay önce uğradığında yine şantaj kasetleri gündemdeymiş. Kasetlerden birinde bir Rus kadının olduğunu duyunca bakmak istemiş ve hayretle o genç kadını İstanbul’da kaldığı otelde piyano çalarken gördüğünü hatırlamış. Samim Bey’in kendi santaj kasetini yapma fikri bunun üzerine doğmuş. Samim Bey MİT’in en üst düzey yöneticileriyle ilişkiye geçmiş. Olga MİT tarafından eğitilerek aynı otele gidip piyanist kadın ile arkadaşlık kurmuş. Laf arasında burada bir milletvekili sevgilisi olduğundan sözetmis. Piyanist kadın ilgilenince de kulağına «kendisinde kasetinin olduğunu, onu bir güzel yolmaya geldiğini» fısıldamış. Oteldeki odasına çekildikten sonra kadın telefon etmiş. Kaseti satın almak isteyenler olduğunu söylemiş, yüksek para teklif etmiş. Olga pazarlıkla fiyatı yükselttikten sonra satmaya razı olmuş. Kaset diye bahsedilen CD’ye MİT tarafından jps yerleştirilmiş. Böylece CD nereye giderse, istihbaratçılar takip edebiliyorlarmış. CD önce örgütün gazetesine gitmiş. Orada kabul görünce  kademe kademe üst birim paralel imamlarını aşarakTürkiye imamına ulaşmış. Burada aksilik, odadaki tarayıcı jps’i farkedince operasyon olması gereken tarihten önceye alınmış ve eş zamanlı olarak tümü yakalanmış.
Rezzan Hanım özetledi.
-Casusluk hikayesidir bu!
Ben de John le Carré’nin romanını hatırlattım.
-Soğuktan gelen kaset!
GELECEK HAFTA
HIRSIZIN PROFESÖRÜ

25 Ekim kısa öyküsü: Kontör sevgilim

18 Ekim kısa öyküsü: Hayatı sıfırlamak…

11 Ekim kısa öyküsü: Sentetik gözyaşları

04 Ekim kısa öyküsü: Bir güzelin peşinde

27 Eylül kısa öyküsü: Ölenle ölmek