Sinemamızın problemi Recep İvedik mi?

BAŞAK BIÇAK

basakbicak@gmail.com

Sinema seyircisinin merakla beklediği Recep İvedik 5, yine bir şubat ayında gösterime girdi. Sinema tarihimizin gişe rekorları kıran serisinin beşinci halkası, daha vizyona girmeden krallığını ilan etmiş gibi görünüyor çünkü karşısında bu hafta yalnızca iki rakip var…

Recep İvedik karakterinin, Türk seyirci ve toplum yapısına yakınlığı sebebiyle ikonikleştiği ve bu sayede serinin hemen her filminin gişede büyük başarılar elde ettiği artık bilinen bir gerçek. Recep İvedik’i, gündelik hayat içinde karşılaştığımız pek çok kişiye benzettiğimiz ve bilhassa, bizden üstün gördüğümüz kişi ya da meslek gruplarından aldığı “naif intikam” sebebiyle seviyoruz. “Ezilmiş sınıfların sesi”, “iyi niyetli fakat bir o kadar kaba” olan bu karakterimizin, filmler boyunca çeşitli mesleklere mensup insanlardan tatlı intikamlaralmasına epey güldük, çoğu zaman arınma duygusu dahi yaşadık. 

İğneyi kendimize batırma zamanı

Fakat artık geldiğimiz noktada, Türk sinemasının tektipleştiği eleştirilerini yaparken, iğneyi kendimize batırmanın zamanı geldi: Evet, Recep İvedik gibi filmler sinemamızın devamlılığı için önemli yapımlar. Gişe başarılarıyla bilet satışını sağlıyor, seyirciyi salonlara çekiyorlar. Ancak bu hafta vizyona giren filmler, Recep İvedik’in karşısında hezimeti hak etmeyen türden eserler. Ve onların izlenmesi, temelde sinemamız açısından oldukça önem taşıyor.Şöyle ki, bu ay sonunda dağıtılacak Oscar ödüllerinin favorisi ve Altın Küre’de En İyi Film dâhil, 100’ü aşkın ödülle göz kamaştıran bir sinemasal yolculuğu bulunan Ay Işığı (Moonlight) tüm görkemiyle beyazperdedeki seyircisini bekliyor. M. Night Shyamalan’ın, James McAvoy’un 23 farklı kişilik bölünmesi yaşayan bir adamı canlandırdığı rolüyle adeta gövde gösterisi yaptığı Parçalanmış (Split) ise diğer rakip film… Başka bir deyişle, biri dram türünde diğeri gerilim kategorisinde güçlü iki aday var Recep İvedik’in karşısında. Ve bunların gişede şans bulamaması öylesine kanıksadığımız bir durum ki, sadece bu iki film cesaret edebilmiş vizyona girmeye… 

Suç sadece yönetmenlerin mi?

İşte bu noktada, şunun altını çizmek gerekiyor. Son yıllarda komedi türünün Recep İvedik ve muadillerinden, korku filmlerinin cin temasından, dramın “Nuri Bilge Ceylan olmaya çalışan” ya da festivallerde ödül kazanma hevesiyle film çeken yönetmenlerin işlerinden ibaret hale gelmesi salt yönetmenlerimizin vizyonsuzluğuyla mı alakalı? Acaba onlar, gişede şans bulamayan filmlerine gerekli fonu sadece festivalde buldukları için festival odaklı veyahut seyirci yalnızca Recep İvedik ya da cin temalı korku filmi izlediği için gişe formülünden hareketle film çekiyor olmasınlar? Sinema, sanat için, halk için yapılır, doğru ama para kazanamayan yönetmen para kazanmanın yolunu tek formülde bulmuşsa ve o iş yapıyorsa, Türk sineması nereye gidiyor çığırtkanlığını bir kenara bırakıp onlara sadece Recep İvedik istemediğimizi; Ayışığı gibi, Parçalanmış gibi ve hatta Manchester by the Sea gibi filmleri görmeyi arzu ettiğimi göstermemiz gerekmiyor mu?

Diğer filmleri gözardı etmeyin

Biz sadece Recep İvedik izlersek, yönetmenlerimiz de Recep İvedik çeker. Ancak biz gösterime giren güçlü ve yılın önemli yapımlarını göz ardı etmezsek, yönetmenlerimiz de farklı türlerde film çekmeye zorlanır, en azından girişimlerde bulunur. Evet, bir Ay Işığı’na sahip olabilmemiz için daha çok vaktimiz var ama geçtiğimiz yıl Düğün Dernek 2’nin karşısında vizyona giren Sarmaşık’ı desteklersek, Abluka’yı izlersek, Baskın’ı, Naciye’yi görürsek, bizim de güçlü filmlerle dolu bir sinemamız olur. Sinemamızın gidişatı salt yönetmenlerin elinde değil; bilakis biz seyircilerin elinde… 

Bu yüzden, Recep İvedik’i hobi olarak yine izleyin; ama iyi filmleri göz ardı etmeyin! Biz neyi izlersek, yönetmenlerimiz onu çeker…